-
5th Eylül 2011

Peygamberimize Salâvat Getirmek Ne Demektir? Saadettin Merdin

posted in *PEYGAMBER |

Peygamberimize Salâvat Getirmek Ne Demektir?

Peygambere “Salât-ü selam” getirmek [Ahzab/56] ayetinden çıkarılmıştır. Ebu Ubeyde Ma’mer (H.210) ve Ferra (H.207) gibi müfessirler bu ayeti tefsir etmeye gerek görmemişlerdir. Bunun sebebi, ilk iki yüzyılda bu ayetin anlaşılmasında bir ihtilaf bulunmadığıdır. Fakat çok ilginçtir, öncekilerin, tefsirine bir kelimeyle dahi ihtiyaç duymadıkları bu ayet, sonrakilerin üzerinde en çok konuştuğu Kur’an ayetlerinden biri haline gelmiştir. Mesela; İbn Kesir tefsirinde hakkında en çok söz nakledilen ayetlerden biri bu ayettir. Bu şunu göstermektedir; Bu konuda birbirinden farklı rivayetler vardır. Pek çok şaibeli haber üretilmiştir. Ayeti öncekilerle sonrakiler farklı anlamışlardır.

 

Bu durumda ayetteki “salât” ve “selam/teslim”in o günkü dilde karşılığını bulmak için ayetin bağ-lamına bakmak gerekir. Bu ayetin içerisinde yer aldığı yedi ayetten oluşan pasaj, içerik, üslup ve biçim olarak bir birinden ayrılamayacak bir bütün teşkil eder. Pasajın konusu, Hz. Peygamber’i üzüp incitecek tavır ve davranışlardan uzak durmaktır. Bunu özetlersek, “peygamberlik hukukunu korumak” diyebiliriz.

Konusu, çevresindekilerin Hz. Peygamber’le ilişkisi olan böyle bir pasajda “Peygamber’e “salât ve teslim”in anlamı; çok alternatifli olamaz. “Yusallûne” fiilinden dolayı, bizden istenenin yapılabilecek bir eylem, iş ve oluş ifade etmesi gerekir. Yoksa Allah, melekler ve insanların oturup Peygambere salâvat getirmeleri, “Salli alâ Muhammed” demeleri düşünülemez.

 

Ayette “salât” fiilinin; Allah, melekler ve müminler olmak üzere üç öznesi vardır. Öyleyse “Salât” bu üç öznenin, şer’an ve aklen yapabileceği “ortak bir eylem” olması lazımdır. Yani; “Yusallûne” fiiline öyle bir anlam vermeliyiz ki, Allah’ın, melekler’in ve Müminler’in beraber Pey-gambere yapabileceği ortak bir iş olsun. Bu da ancak “salât” kelimesinin onlarca anlamından biri olan “desteklemek” manasını tercih etmekle olur.

Ayetin ikinci bölümündeki “Sellimû” emri, teslimiyet, itaat kısmı sadece müminleredir. Çünkü Allah ve melekler Peygamberi örnek alıp, ona itaat etmeleri söz konusu olamaz.“Teslim” insanın yapabileceği bir eylemdir.

 

Ayrıca; “salât etmek” ile “teslim olmak” arasında anlam bakımından zorunlu bir bakışımlılık ve tamamlayıcılık olması gerekir.

 

Bundan dolayı; “Peygamber’e salât etme”nin en muhtemel karşılığı, ya; “Allah ve melekler onun izzet, onurunu koruyup kolluyorlar; siz de onun izzet, onurunu koruyup, ona esenlik ve dile-yin(dua edin)” olur, ya da; “Allah ve melekleri onu destekliyorlar; siz de onu destekleyip onun (örnekliğine) tam bir bağlılıkla bağlanın/teslim olun” olur. Bu ikinci anlam (destek olma, yardım etme) “salât” sözcüğünün etimolojik anlamlarının ortak noktasıdır ve çok daha isabetlidir.

 

Burada gözden kaçırılan önemli nokta şudur; “Sallâ” fiilinden türeyen “salât” kelimesi son-radan kavramsallaşmış ve bildiğimiz namazın terim anlamı olmuştur. Artık anlamı değişmiş, anlam; desteklemek değil, dua etmek, namaz kılmak olmuştur. Bizim yanılgımız kelimenin sonradan kazandığı bu terim anlamını, kelimenin yalın, aslî haline yani; vahyin nüzul zamanındaki anlaşılan anlamına da vermektir. Bu yeni kavramsal anlamı, “salâtı/dua etmeyi” yine kavramlaşmış başka bir terim olan “dua” ile açıklamak, anlamı iki defa orjinalinden uzaklaştırmak demektir.

 

Bugünkü salât-ü selam geleneği, Müslümanların ürettiği bir kültürdür. Harun Reşid zamanı-na kadar resmi yazışmalarda yalnızca besmele yazılıyordu. İlk defa onun besmelenin yanına tasliye/salât-ü selam’ın yazılmasını emrettiğibilinmektedir. Daha sonra H.3. asırdan itibaren edebi-yat ürünlerinde görüldüğü, H.5. asırdan sonra da kitap başlarında besmelenin yanına yazılmaya başlandığı görülmektedir. Eğer erken dönemlerde böyle bir Peygambere salat-u selam getirme geleneği olsaydı elimizdeki en eski belgeler bunu bize gösterecekti.

 

Tüm bunlar, Salâvat getirme kültürünün hadislerle oluşturulduğu, daha sonrada buna Kur’an’dan delil arandığını göstermektedir. Delil olarak ta [Ahzab/56] ayeti bulunmuştur. Bu ayete farklı anlamlar yüklenerek, ayet zorlanmıştır. Öyle ki; ‘Sallê- yusallî’ fiiline aynı cümlede birbirinden farklı, üç anlam verilmiştir.

 

*Allah’ın salâtı; peygamberine rahmet etmesi (Allah’ın Peygamber’e salâtı burada bağışla-ma anlamı taşımaz. Peygamber’den kaynaklanan bir kusur ve günahın söz konusu olmadığı bu bağlamda, “bağış ve af” değil, “destek” söz konusudur. [Tevbe/ 103]’te “Salât etmek”; dua ile desteklemek olarak geçer. Yine ‘Onlara Rablerinden salâvat vardır’ [Bakara/157] ayetindeki Allah’ın salâtı; kulunun duasına icabet ederek, onu bağışlaması ve ona yardım etmesidir)

 

*Meleklerin salâtı; peygambere istiğfarda bulunmaları,
*Mü’minleri salâtı ise; Peygamberi Arş’ın sağ tarafındaki ‘Makam-ı Mahmûd’ denilen yüce makama, Şefaat Makamı’na ulaştırması için ona salâvat okumak / salâvat getirmek olarak çevrilmiştir.

 

Bereket versin Allah ve melekler ona salâvat getirirler dememişler. Eğer ayetin ikinci kıs-mındaki ‘Sallû’ nün anlamı salâvat getirin/salâvat okuyun ise aynı cümlenin başındaki aynı fiil (yusallûne’deki “sallâ” fiili), aynı anlama gelmek zorundadır. O zaman da anlam hâşâ ‘Allah, kulu Muhammed’e salâvat getirir, ona dua eder, ondan yardım ister’ olur. Sormak lazım; Allah dua mı eder ?! Duaları kabul mü eder?
Hâlbuki ‘Sallû’ fiili az aşağıda “O Allah ki sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için sizi des-tekler ve melekleri de…” [Ahzab/43] şeklinde geçerek, ayetin tefsirini bizzat Allah yapmıştır.

 

[Hadid/9] da da Allah’ın kulu Muhammed’i nasıl desteklediği şöyle belirtilir. “O Allah ki; sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için kulu’na apaçık ayetlerini indiriyor.”

 

“O ne tasdik etti, ne de çaba sarfetti (destekledi). Fakat o yalanladı ve geri durdu (destek vermedi)” [Kıyame/31-2] ayetindeki “sallâ” da “tevellâ”nın anlam bakımından tam karşıtıdır.

 

Yukarıda geçen [Ahzab/56] söz konusu ayetin anlamı da; “Allah ve melekler, Nebi’nin da-vasını destekliyorlar, Ey mü’minler sizde onu / davasını / peygamberliğini destekleyin…” dir. Nerede salâvat getirmek /okumak? Bu ayetin bağlamına bakarsak [Ahzab/53-9] içeriğin ‘Peygam-berlik hukukunu korumak’ olduğu ayan-beyan ortadadır.
Zaten ‘yusallûna’ fiil kipi olmasından dolayı yapılması istenen işin bir eylem olması gerekir. Kıraat/dua etmek değil! Salât eylemi; Allah’ın, meleklerin ve mü’minlerin ortak yapacağı bir eylem olmalıdır. Ayetin ikinci kısmı olan “(Ey İman edenler!) tam bir teslimiyetle (onun örnekliğine) teslim olun” [Ahzab/56] Burada ise özne sadece müminlerdir. Yani; Allah, melekler ve müminler peygambere salât etmek /desteklemek konusunda ortaktırlar. Ama peygambere teslim olmak Allah ve melekler için söz konusu olamaz. Çünkü o meleklere örnek olamaz. Selama /teslimiyete yalnızca müminler davet edilmektedir. Emredilen bu teslimiyet onun güzel örnekliğinedir, risaletinedir. Üstelik Allah’ın ve meleklerin sözkonusu desteği fiilin muzari olmasından dolayı süreklidir. Sizde Ey Ümmet-i Muhammed! Bu desteği aralıksız sürdürün. Bu [Ahzab/56] ayeti inince sahabeler ellerinde tesbih ile Peygamberimize salâvat getirmeye mi başladılar? Hayır. Onlar bu desteği cihad meydanlarında fiili olarak gösterdiler. “Ya Rasulallah! Sen atını denize sürsen, biz de tereddüt etmeksizin peşinden geliriz” diyerek, ona kol-kanat gererek gösterdiler. Padişaha destek nasıl “Padişahım sen çok yaşa!” demekle verilmiş olmaz ise, Peygambere destek te ‘Sana salât-ü selam olsun’ demekle verilmiş olmaz.

Sözün özü şudur: Hz. Peygamber’e yapılan dualar/salâvat da ona manevi bir destektir ve bu cümleden sayılır. Fakat bu destek emri sadece dil desteğine indirgenemez; bu ayette de emredildi-ği gibi “fiili” destek olmak durumundadır. Ona yapılacak fiili destek onunla aynı zamanda yaşayan sahabe için zaten bellidir. Bizim gibi onun çağdaşı olmayanlar için ise, onun davasını desteklemek ve örnekliğini yaşatmak anlamına gelir. Onun getirdiği vahye ve o vahyi hayata koyuş tarzına verilecek her destek, ona yapılmış gerçek bir “salât” ve “selam” olacaktır.
Allah bize Peygamberinizi destekleyin diyor, biz ise “Allahümme salli alâ Muhammed/ Allahım Muhammed’i sen destekle” diyoruz. Allah bize, biz ise Sen diyoruz. Bir gariblik yok mu bu işte? Yahudilerin Musa’ya dediği gibi “Hadi sen git, Rabbinle birlikte savaşın. Biz şuracıkta otura-cağız.” [Maide/24]

 

Artık günümüzde, özellikle biz Türklerde salâvat getirmek bir ibadet formuna büründü. Hâl-buki ibadetler yalnızca Allah’a yapılır. Hiçbir peygamber kendisine ibadet edilmesini emretmez. Artık Peygambere salâvat getirmek; ona esenlik dilemek, dua etmek için yapılmaz olmuş, bilakis; gönderilen salât-ü selamlar vesilesiyle, onun ruhaniyetinden istifade etmek, ruhaniyetiyle temasa geçip, aradaki perdeleri kaldırmak ve bir takım nurlar almak, şefaatine nail olmak, hurilere sahip olmak, şefaat makamı olan makam-ı mahmud’un kapsam alanını genişletmek ve tüm ümmetini onun şefaatiyle nar-ı cahîm’den azat etmek, vs. gibi islamda hiç bilinmeyen şeyler için yapılmaya başlanmıştır.

 

Allah için, elinizi vicdanınıza koyun, hakkı söyleyin. O gelmiş ve gelecek günahları bağışlan-mış olan o en büyük peygamberin duaya ihtiyacı mı var? Biz ona esenlik dilemek için mi ona salât-ü selam’ı gönderiyoruz? Yoksa herkesin de bildiği gibi “Bu salât-ü selamlar hurmetine, Allah’ım duamızı kabul et, şu şu hacetimizi gider” diye yapmıyor muyuz? Daha net söyleyelim. ‘Onun aracılığıyla Sen’den istiyorum’ demiyor muyuz? Onu aracı ve şefaatçimiz yapmıyor muyuz? Durum bütün çıplaklığı ile böyle ise, bu islama muvafık mıdır?

 

Peygamberimize salâvat getirmeyecek miyiz? Evet getireceğiz. Ömründe bir defa demek vaciptir. Ya da ismi ilk anıldığında, yazarken ismi ilk yazıldığında salâvat getirmek yeterli görülmüştür. Namazlarımızın ka’delerinde zaten Salli ve Barik duaları var. Ayrıca bu ibadet formunda yapılamaz. Zira bütün ibadetler, tüm çeşitleriyle yalnızca Allah’a yapılır. Peygamberimizin öğrettiği onlarca hamd, tesbih, zikir duaları varken yeni ibadetler mi icad ediyoruz?

 

Salât; o son nebiyi ve onun tevhid dinini desteklemek, ayakta tutmak, onun davasına canı gönülden omuz vermek demektir. Peygamber’imize sözlü destek vermenin/salâvat getirmenin ne mahzuru olabilir denirse; sözlü destek olsa olsa, esas yapılması gereken fiili desteğin çok küçük bir cüz’ü olabilir. Ya da ismi yazıldıkça (s.a.v) yazmak, onu desteklemek midir? Yoksa fiili desteği baştan ‘sav’mak, ya da bir nevi ‘S.A.V’ gitsin demek midir? Esas yapılması gerekenleri yapmayıp böyle acayip yollar icad edip, ona cennette komşu olmayı hayal etmek oldukça zekice, bir o kadar da tuhaf.

 

Bizdeki bu salâvat kültürünün geçmişinde ‘Delailü’l-Hayrat’ adlı kitabın ve bunun halk ara-sındaki ‘Kara Davud’ ismi ile meşhur şerhi gibi kitabların büyük etkisi olmuştur. Bu kitabın müellifi Süleyman el-Cezûli abdest almak için bir kuyu başına varır. Fakat kuyudan su çıkartmak için bir malzeme bulamaz. Uzaktan bir kız çocuğu onu izlemektedir. Yanına varır, kuyuya tükürür, tükürü-ğünün bereketiyle kuyu suyla dolup taşar ve şeyhimiz de abdestini alır. Şeyhimiz kıza bu yüksek manevi mertebelere nasıl ulaştığını sorar. Bu kızcağız da bu seviyeye, salâvat okumakla ulaştığını söyler. Bunun üzerine şeyhimiz bütün salâvatları toplayıp yazar. Kim bu salâvatları düzenli bir şekilde okursa peygamberin şefaatına nail olacak ve maddi ihtiyaçları karşılanıp, dünyevi işleri düzelecektir vs. şeklinde hergün abdestli olarak, belirli vakitlerde, belli sayıda, hangi salâvatların okunması gerektiği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere her şey efsaneler, mitoslar üzerine kurulmuş bir kültür! Öyle ki; kuyuya tükürmek bile keramet olarak takdim edilmiştir.

 

Hatta öyle salâvatlar icad edilmiş ki okunmaması okunmasından çok daha hayırlıdır. Allah korusun kişiyi şirke dahi götürebilir. Örneğin Kurtûbî’nin icad ettiği; ‘salât-ı tefriciyye’ deki peygambere verilen sıfatlar Allah’ın sıfatlarıdır. “…Düğümler onunla /Muhammed ile çözülür, Sıkıntılar /Belalar onunla giderilir, İhtiyaçlar /hacetler onunla elde edilir, Arzulanan iyiliklere onunla nail olunur..”. Tam 4444 kere okunmalı. Haftalarca papağan gibi tekrarlamalısınız. Ne bir eksik, ne de bir fazla. Allah’ın işi gücü yok, bir eksik, bir fazla mı diye pür dikkat tefriciyenizin adedini sayacak. Tövbe Ya Rabbi! Yoksa sıkıntılarınız, belalarınız sona ermez(!) Namazdan sonra yaptığımız mesnûn olan tesbihatta, 33 defa tesbih, tahmîd, tekbir getirilirken, Allah topu topu 33 kere anılır, yüceltilir, övülürken, bu şirk kokan ‘salât-ı tefriciyye’ 4444 kere! Sanki bir yerde yanlışlık var gibi!

 

Bir mümin rahmet-i Rahman’a kavuşur, “Esselâtü ve’s-Selamü aleyk, Aleyke Yâ Habîballah” diye selâ verilmeye başlanır. İnsanlar Allah’ın huzuruna durmaya “Allahümme salli alâ muhammed” ile kaldırılır. Namazdan çıkılır, “Alâ rasûlünâ salavât” diye tekrar peygambere salavat getirilir. Salâvat getirin emrini alan imam “Salât-ı tüncînâ”ya başlar. “Allahım! Muhammed’e ve onun ehli beytine salât et. Bu salât ile bizleri bütün korku ve belalardan kurtarırsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hurmetine yerine getirirsin, bizi bütün günahlardan temizlersin, bizi yanındaki derecelerin en yücesine yükseltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra tüm hayırların en nihayetine ulaştırırsın…” Tüm hacetlerimizi Allah’tan istesek ne olur? Günaha mı gireriz?.Yoksa az önce Fatiha’da Allah’a söz vermiştik, “Allah’ım yalnızca Sen’den yardım isteriz, isteyeceğiz” diye!

 

İhtiyaçlarını, sıkıntılarını Allah’a arz etmeyip, bunları başkasının gidereceğine inanana ne dendiğini bilirsiniz? Peygamberi övmek ile başlayan bu çığır sonunda, ona ibadete, onu uluhiyyete ortak etmeye kadar uzandı. Mezarında sağ ise, ümmetinin tüm amelleri sabah akşam ona arz ediliyorsa, selam verenin selamını alıp, aynı ile mukabele ediyorsa o takdirde peygamber ölmemiştir. İsa’nın gökte sağ olması (!) gibi bizim Peygamber de Ravza-ı Mutahhara’sında sağ ve diri demektir.(!) Bizim peygamber’in onlarınkinden aşağı kalması hiç olacak şey midir? Onlarınki de, Baba’nın yanına oturmuş, bizimki de Arş’ta Allah’ın sağ yanına (!) oturtulmuştur. Küçükleri Allah, affedecek! Büyük günahlarımızı ise onun şefaati affettirecek. Ebedî kurtuluşumuz ona bağlı. Gel de şimdi ona binlerce salâvat getirme! Devenin neresini düzelteceksin ki?
“Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir ?” [En’am, 6/21]
“Haktan / hakikatten sonra geriye ne kalır ki? Sapıklıktan başka ?” [Yunus, 10/32]

 

Aslan sahradan çekilince ortalığın topal tilkilere kalması gibi, hak ve hakikat ortalıktan çekilince geriye yalnızca bu tür yanlışlıklar kalmaktadır. (Saadettin Merdin)

 

 

This entry was posted on Pazartesi, Eylül 5th, 2011 at 15:55 and is filed under *PEYGAMBER. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

There are currently 12 responses to “Peygamberimize Salâvat Getirmek Ne Demektir? Saadettin Merdin”

Why not let us know what you think by adding your own comment! Your opinion is as valid as anyone elses, so come on... let us know what you think.

  1. 1 On Kasım 15th, 2011, Bayram YILMAZ said:

    Ellerine sağlık hoca, tercüman olmuşsun bu konudaki fikirlerimize :)))

  2. 2 On Mart 8th, 2012, fikri said:

    güzel ve açıklayıcı bir yazı emeğine sağlık tesekkürler

  3. 3 On Mart 12th, 2012, OSMAN YÜKSEL said:

    SALATÜ SELAM VE SALAVATI ŞERİFELER (Bismillahirrahmanirrahim) .
    1-Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin bi adedi ilmike.
    2-Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin el-müştemili alel hakayiki.
    3-Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali Muhammedin ve sellim.
    4-Allahümme salli ala Muhammedin ve ala âli Muhammedin hatta yebka minessalati şey’ün, verham Muhammeden ve ala ali Muhammedin hatta la yebka minerrahmeti şey’ün ve barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin hatta la yebka minel bereketi şey’ün ve sellim ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin hatta la yebka minesselami şey’ün.
    5-Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin adede ma ehate bihi ilmüke ve ma cera bihi kelamüke.
    6-Allahümme salli ve sellim ala gayetil âlemine ve ayetil âlemine.
    7-Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin kema yenbeği lişerefi nübüvvetihi ve li izami kadrihil azim.
    8-Allahümme salli ala men hatemte bihirrisalete ve eyyedtehu binnasri vel kevseri veşşefaati.
    9-Allahümme salli ve sellim ala seyyidina ve nebiyyina ve habibina Muhammedin fil evvelin.
    10-Allahümme salli ve sellim ala seyyidina ve nebiyyina ve habibina Muhammedin fil ahirin.
    11-Allâhümme salli alâ Muhammedin ve enzilhül münzelel mukarrebe indeke yevmel kiyâmeti
    12- Allâhümme salli alâ Muhammedin abdike ve resûlike ve alel mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimât
    13-Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedinin nebiyyi kemâ emertenâ en nusalliye aleyh,

    14-Allâhümme salli alâ Muhammedin abdike ve resûliken nebiyyil ümmiyyi.

    15- Allâhümme salli alâ Muhammedin kemâ hüve ehlühû, Allâhümme salli alâ Muhammedin kemâ tuhibbü ve terdâ lehû

    16- Salavâtullâhi ve melâiketihî ve enbiyâihî ve rusülihi ve cemîi halkihî alâ seyyidinâ Muhammed ve alâ âlihî ve aleyhisselâm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

    17-.Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi adede kemalillahi ve kema yeliyku bi kemalih.

    18-Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin adede ma fi ilmillahi salaten daimeten bi devami mülkillah.

    19- Allâhümme enzilhül mak’adel mukarrebe indeke yevmel kiyâmeti

    20 *Allahümme salli ala Muhammedin ve Ademe ve Nuhin ve İbrahim’e ve Musa ve İsa ve Yusuf ve Yahya ve Eyyüp ve Harun ve İsmail ve İshak ve Yakup ve İdris ve Süleyman ve Zekeriya ve Zülkif ve Hud ve Sit ve Salih ve Zülkarneyn ve Şuayp ve Hızır ve İlyas ve Davut ve Lokman ve Uzeyr ve Yunus ve Lut ve Yuşa ve Danyal ve Ehli beyti Mustafa ve ma beynehum minen nebiyyine vel mürselin, salavatullahi ve selamuhu aleyhim ecmain

    21*Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihî ve evlâdihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî ve ehli beytihi Mustafa ve ashârihi ve ensârihî ve muhibbîhi ve ümmetihî ve aleynâ meahüm ecmaîn.

    22-*Subbanallahi ve bihamdihi Subhanallahil azim, estağfirullahe ve etübu ileyh

    23-Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve tekabbel sefâatehül kübrâ ve erfe’a derecetehül ulyâ ve âtihî sü’lehû fil âhireti vel ûlâ kemâ âteyte Ibrâhîme ve Mûsâ.

    24- Allahümme salli ala Muhammedin ve enzilhül münzelel mükarrabe minke yevmel kıyameh*

    25-Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina muhammedinil fatihı lima uğlika vel hatimi li ma sebeka ven nasırıl hakkı bil hakkı vel hadi ila sıratıkel müstekıymi sallellahü aleyhi ve ala alihi ve ashabihi hakka kadrihi ve mikdarihil azim.
    26-Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi adede in’amillahi ve ifdalih

    27- *Allahümme lekel hamu la ilahe illa ente rabbi ve ene abduke , Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi adede in’amillahi ve ifdalih

    28-“Lâ ilâhe illellâhu adede kelimâtihi Lâ ilâhe illellâhu adede halkıhî Lâ ilâhe illellâhu zînete arşihi ,Lâ ilâhe illellâhu mile semâvâtihi Lâ ilâhe illellâhu misle zalike meahü vel hamdülillâhi misle zalike meahü,Allâhummeğfir li zunûbi”

    29-Allahümme salli ala Muhammedin ve Ademe ve Nuhin ve İbrahime ve Musa ve İsa ve Süleyman ve Davut ve Yahya ve Yakup ve Yunus ve Yusuf ve Sit ve İdris ve Hud ve Salih ve Zülkarneyn ve Lut ve İsmail ve İshak ve Eyüp ve Şuayp ve Harun ve Hızır ve İlyas ve Zülkif ve Lokman ve Uzeyr ve Zekeriya ve Yuşa ve Danyal ve Ehli beyti Mustafa ve ma beynehüm minen nebiyyine vel mürseliyn, Salavatüllahi ve selamühü aleyhim ecmain.Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedinil fatihi lima uğlika vel hatimi li ma sebeka ven nasırıl hakkı bil hakkı vel hadi ila sıratıkel müstekımi, sallellahü aleyhi ve ala alihi ve ashabihi hakka kadrihi ve mikdarihil azim.

    OKUNABİLİNECEK KISA DUALAR
    1-“Ey kalpleri çekip çeviren Rabbim! Kalbimizi dînin üzere sâbit kıl.”
    (Yâ mukallibel kulûbi sebbit kalbî alâ dînike)
    2-Selamün kavlen min Rabbin Rahim. ..Rabbi inni mağlub.Fentesir ya Erhamerrahimin
    3-Allahümme lekel hamdü la ilahe illa ente rabbi ve ene abduke amentu bike muhlisan leke fi dini inni esbahtü (emsaytü) ala ahdike ve va’dike mesteta tü etubu ileyke min seyyi ameli ve estağfiruke bizunubilleti la yağfiruha ila ente
    4-Subhânallâhi ve bihamdihi. Subhânallâhil-azim.

    5-Hasbiyallahu la ilahe illa huve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbul arşil azim

    6-La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehul mülki ve lehül hamdu yuhyi ve yumitu ve hüve hayyun la yemutu biyed’ ihil hayr ve hüve ala külli şeyin kadir.

    7-La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim…..La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin

    8-Subhanellahi velhamdülillahi vela ilahe İllallahu vallahü Ekber.Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim
    9-Allahümme ecirnî minennâr, ….. Estagfirullahi el Azim
    10-Allahumme inni es’elüke hubbeke ve hubbu men yuhibbüke….
    11-Allahumme el himniy rüşdi ve eızni şerre nefsi
    12-Kuddüs’ üt tahiru min külle suin .. Rabbin surni alal gavmil mufsidin
    13-İnnallahe la yağfiru en yüşreke bihi ve yağfiru ma dune zalike limen yeşa.
    14-Rabbi inni zalemtu nefsiy zulmen kebirya ve la yağfiruz zunube ila ente yağfirli mağfireten min indike verhamni inneke entel gafirur rahim

    15-Estağfirullah ellezi la ilahe illa Hu el Hayyul Kayyum ve etubu ileyh
    16-Yâ Hayyü yâ Kayyûm Birahmetike esteğisü. Fe’aslıhlî şe’nî Küllehû ve lâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin.
    17-Allahummeğfirli zenbi küllehu ve dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve ahirehu ve ala niyyetehu ve sırrahu….Allahümmehşürna fi zümretis salihin….
    18-Rabbişrahli sadri ve yessirli emri. Vahlul ukdeten min lisanî yefğahu ğavli
    19-“Bismillahi alâ dînî ve nefsî ve veledî ve ehlî ve mâlî ve makami.”
    20-“Hasbiyellâhü lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül’arşıl’azîm.”
    21Bismillahirrahmanirrahim.Eûzu bi-afvike min ikâbike ve eûzu bi-ridâke min sahatike ve eûzu bike minke celle vechuke lâ-uhsî senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike.”

    21-BİSMİLLAHİLLEZİ LA YEDURRU MA’ASMİHİ ŞEY’ÜN FİL ERDİ VE LA FİSSEMAİ VE HÜVES SEMİÜL ALİM.. Rabbi inni lima enzelte ileyye min hayrin fağirun.
    22Vezkur abdenâ Eyyûbe, iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâbin.
    23-Rabbi euzü bike min hemezeti’ş şeyatin ve eûzu bike rabbi en yahdurûn.

    24-Estagfirullah min külli ma kerihallah… Ve hıfzan min kulli şeytanîn mârid
    25-Şehidallahu ennehu la ilahe illa huvel melaiketü ve ulul ilmi kaimen bil kıst. La ilahe illa hüvel azizül hakim..
    26-Rabbi inni zalemtu nefsi zulmen kebiyra ve lâ yağfiruz zunûbe illâ ente, fağfirli mağfireten min indike, verhamni, inneke entel gafûrur rahîm.

    27-Allâhümmağfirli hatıyeti ve cehli ve israfı fi emri ve ma ente â’lemu bihî minni.

    28-Allâhümmağfirli hezli ve ciddi ve hatai ve amdi ve küllü zâlike indi.

    29-La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehul mülki ve lehul hamdu yuhyi ve yumit ve hüve
    Hayyun la yemut. Biyed’ihil hayr ve hüve ala külli şeyin kadir

    30- Sübhane Rabbiye’l-Azim…Semi Allahu Limen Hamide.. Rabbena leke’l-hamd..

    31-Allahümme yâ ğaniyyu yâ hamîîdu yâ mübdiu yâ mûîdu yâ rahîmû yâ vedûd. Eğninî bi halâlike an harâmike ve bi-fadlike ammensivâk.

    32-Estağfirullah el azim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh (3 defa)

    33-Ferdün Hayyun Kayyumun Hakemün Adlun Kuddusun . (ve dua edilmeli)

    Ya Rabbi başta Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) olmak üzere bütün resul, nebi, elçi, evliya,asfiya ve onların iman etmiş ailelerine, ümmetlerine,sahabelere,tabiin ve tebai tabiine,Ehli Beyti Mustafa’ya, ailelerimize, sevdiğin kullarına,şehitlere,gazilere, mazlumlara,gariplere, yetim ve öksüzlere, akrabalarımıza,erenlere,şakirtlere,müritlere,cennet ehline,bütün alemlerdeki iman ehline,Senin rızan için çalışanlara,meleklere,zebanilere;Yarattıkların adedince,atomlar, rüzgarlar,moleküller,ışık huzmeleri, yağmurlar,karlar ,kumlar, yapraklar,sayılar,harfler, düşünceler,nesneler,ruhlar,nefesler,hareketler adedince,Seni tespih eden taneler adedince okunmuş Kuranlar,dualar,salavatlar ve Efendimizin Şefaatiyle birlikte Rabbim Senin Sıfatların büyüklüğünce selamımız ve hediyemiz olsun.El Fatiha

  4. 4 On Nisan 15th, 2012, muhamed ubeyde hattab said:

    Hocam allah razı olsun, düşüncelerimize açık ve anlaşılır bir dille dile getirdiniz. Amelsizce Muhammed’e getirilen selam ve sadece dilde kalan salat Ona yergi gibidr.. Biz müslümanların en önemli görevlerinden biri kavramların etimolojik bağlamlarını düşünmek ve araştırmaktır…

  5. 5 On Nisan 22nd, 2012, samet said:

    Allah razı olsun, kaleminize sağlık değerli hocam.

  6. 6 On Mayıs 15th, 2012, birisi said:

    selamün aleyküm hocam emeğinize ellerinize sağlık sizin gibi birileri hakkı söylemezse biz bu bataklıktan nasıl kurtuluruz bilemiyorum özellikle de yahudiler gibi bir şerden onlar nasıl bu kadar cahilce dini değiştiriveriyorlar biz de onkların yaptığını hemence benimsiyoruz hocam diyanet neden bir şeyler yapmıyor o paranın hesabını nasıl vermeyi düşünüyorlar bilemiyorum ben israil ürünlerini boykot ediyorum duyarlı müslümanlar siz de boykot edin ve almamaya çalışın lütfen

  7. 7 On Aralık 14th, 2012, measl said:

    Salat keimesine namaz anlamının sonradan yüklenerek kavramsalllaştırıldığı iddası son derece saçma. gelen rivayetlerdeki peygamberin bütün hutbelerine salatu selam ile başladığı görülmektedir.

  8. 8 On Aralık 24th, 2012, nedim said:

    Bazı arkadaşlar olayı yanlış anlamış bence. Bir başbakanın, bir bakanın, bir müsteşarın, fark ediyorsanız düşerek geliyorum, bir valinin, bir belediye başkanının, bir dernek başkanının, işiniz düşen bir muhatrın karşısında ismi ile hitap edemezken peygamber efendimize sadece Muhammed demek en azından edepsizliktir.

  9. 9 On Aralık 24th, 2012, admin said:

    Nedim bey,
    Yazıyı dikkatlice okumamış olmalısınız. Kur’an ayetleri veya Arapça dua ifadeleri çevrilirken önüne herhangi bir ek konmaz. Örneğin, Kur’an’da Hz. Peygamber’in adının geçtiği ayetlerde, hiçbir meal sahibi, Hz. diye bir ifade kullanmamıştır. Dualarda da böyledir. Bizler konuşmalarımızda Hz. Muhammed diye kullanırız. Ancak özgün metinlerde bu kullanılmaz. Ayrıca Araplar da Hz. ifadesini kullanmazlar.

    Kur’an’da Hz. Muhammed ismi 4 yerde geçmektedir. Kur’an’ı meallendirenlerden örnek olarak Al-i İmran Suresinin 144. Ayeti:
    Diyanet Muhammed, ancak bir peygamberdir.
    M. Esed Muhammed yalnızca bir elçidir;
    A. Bulaç Muhammed, yalnızca bir elçidir.
    S. Ateş Muhammed, sadece bir elçidir.
    S. Yıldırım Muhammed, sadece resuldür, elçidir.
    Elmalılı S2 Muhammed, ancak bir peygamberdir.
    Diyanet Vakfı Muhammed, ancak bir peygamberdir.
    H.B. Çantay Muhammed bir peygamberden başka (bir şey) değildir.
    A. Gölpınarlı Muhammed, ancak bir peygamberdir.
    Y.N. Öztürk Muhammed bir resulden başkası değildir.
    Elmalılı Orj. Muhammed de ancak bir Resuldür
    Elmalılı S1 Muhammed ancak bir peygamberdir.
    Ö.N. Bilmen Ve Muhammed de ancak bir peygamberdir.
    C. Yıldırım Muhammed de ancak bir peygamberdir.
    TefhimulKuran Muhammed, yalnızca bir peygamberdir.
    F. Kuran Muhammed sadece bir peygamberdir.
    A. Uğur Muhammed, ancak bir peygamberdir.
    G. Onan Muhammed yalnızca bir elçidir
    Ş. Piriş Muhammed yalnızca bir elçidir.

    Selam ve saygılar,

  10. 10 On Nisan 27th, 2013, elmas said:

    3 defa ya erhamerrahimin deyip ardından ne istiyorsanız dua edin allahın izni ile kabul olur

  11. 11 On Mayıs 17th, 2015, adın batsın said:

    ALLAH cc.razı olsun .insanlar zıvanadan çıkmış ,din adına binlerc hadis ,hurafe,bidat icad edilimiş,ortalık adı müslüman kendisi müslümanca yaşamayan ,kuran daki dini bırakıp,uydurulmuş bir din hayatı ortaya çıkmış.müslümanlara sakın kuran okumayın siz anlamazsınız diye insanları kurandan uzaklaştırıp şirk ve günah batağına saplanmış müslümanlık çıkmış.herkes kuranın türkçesini okusun ,kurandan korkmayın çarpmaz ,okumadan ALLAH ın cc. bizlere ne söylediğini nasıl anlayacağız.EN MERHAMETLİ bağışlayan RABBİM in vermediğini hiç güç ve aracı veremez saygılar.

  12. 12 On Eylül 2nd, 2015, Bir Kul said:

    Değerli İnan Kardeşlerim;
    O kadar güzel ve net yazmış ki bazı kardeşlerim ALLAH razı olsun kendilerinden.

    Tüm Dünya, en koyu hadisçi İmam bile hadislere “rivayet edildiği üzere” diyerek başlarken;
    Siz nasıl olur da hadislere, Farz yani ALLAH`ın kesin emirleri diyebilirsiniz.
    Çok yazık sizlere çok üzülüyorum.

    Aşağı da paylaşacağım kendi araştırmalarım olan ve her gün vaktinin bir kısmını Kuran ve İslam ve öncesi tarihe ayıran biri olarak;
    “Gerçekten kalben inanıyorsanız ayetleri okuyunuz ve bir değil 10 dan fazla kişinin mealini okuyarak kelimelerin anlamlarını bilerek araştırınız” Rabb`miz tarafından korunan tek kitap, Kuran`ı anlayarak okumak ve emirlerine uymak inanan her din kardeşimin görevidir.Ezberlemek değil anlamını ve öğütlerini alarak okumak bize emredilen unutmayınız.

    Peygamberimiz yasamı boyunca kendi yaptıklarının ve söylediklerinin yazılmasını yasaklamıştır. Ki 4 halife de bu kurala katı bir şekilde uymuştur. Sebebi de daha önceki kutsal Kitapların da önüne gecen rivayetlerin önünü kesmekti.

    Ne hikmetse Emevi ve Halifeler arasında yapılan pis savaslar sonrası ilk defa mezhepler ortaya çıktı biri ben sunniyim, diğeri de şii diyerek İslam’in ilk bölünmesini başlattılar.

    Ancak , peygamberimizin vefatından 100 sene sonra, bugün herkesin ayetlerden bile çok inandığı hadis kitaplari yazılmaya başlandı. En çok hadislerine inandığınız sahih kabul edilen Kutub i Sitte diye anılan 5 Kitabın yazarları; Buharı 810 yılında dogdu “Özbekistan-Buhari sehri”. Yani Peygamberimizin Vefatının 178 sene sonrası…Tirmizi 824 “Iran-Tirmiz” , Muslim 821 “İran-Nisabur sehri”.İmam Nesai 829 “Türkmenistan-Nisa” sehri.Ebu Davûd 889 “Horasan Sicistan”.Zerdüştçülük ve İsmaililik’in hakim olduğu topraklar. çok enterasan ayni bölge ayni zamanlar. bazen hersey apaçık önünüzdedir, ama görmezsiniz.

    Kuran öğüt verir. Ben öğüt aldım, aylarca araştırdım ve sonrasinda yazmak istedim.Asagida ki ayetleri ekleyerek yorumu size bırakıyorum. Benim yorumum, araştırın ama herseyi araştırın. RABBim Kuran’da herseyin açıklandığını, başka bir açıklama yada soze ihtiyaç duymadığımızı ayetleri ile defalarca bize söylemiş.Ve Kuran dışında dini yönlendirenlerin cezasını apaçık ayetlerle belirtmiştir.

    Casiye 6
    İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?

    @Kehf süresi 54. Ayet
    Andolsun ki, gercekten biz bu Kur’an da insanlara ibret olacak her türlü misali tekrar tekrar aciklamisizdir. Fakat tartışmaya en cok düşkün varlık insandır.

    @16-Nahl Suresi 89
    Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    @6-Enam Suresi 114
    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    @Ali İmran suresi 78
    Onlardan bir zümre vardır , aslında kitaptan olmayan bir şeyi siz kitaptan sanasınız diye , dillerini kitapla eğip bukerler. O ALLAH katından olmadıgı halde “bu ALLAH katındadır ” derler. Bilip durdukları halde , ALLAH hakkında yalan Söyler.

    @Kalem Suresi 37
    Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi okuyorsunuz.

    @Araf Suresi 3
    RABB’nizden size indirilene uyun. O’ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz

    @Rum 31-32
    ALLAH’a yonelmis kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karsi gelmekten sakının, namazi dosdoğru kılın ve müşriklerden, dinlerini darmadağın edip grup grup olan kimselerden olmayın. Her bir grup kendi katındaki ile sevinip böbürlenmektedir.

Yorum Yaz