-
6th Temmuz 2008

Nazar-Diyanet İslam Ansiklopedisi

“Bir şeye özenme, imrenme veya kıskançlıkla bakan kimsenin bakışlarıyla zarar verecek şekilde onu etkilemesi.

Eski Sümer, Bâbil, Mısır, Grek ve Roma kültürlerinin yanı sıra Sâmî, Pers, Hint ve çeşitli Avrupa kavimlerini kapsayan geniş bir coğrafya üzerinde hem geçmişte hem günümüzde yer alan bu inanışın başlan­gıcı tam olarak bilinmemekle beraber mi­lâttan önce 4000 yılına kadar gittiği kabul edilir. Ortadoğu, Akdeniz ve Hint-Avrupa bölgelerindeki yaygınlığına rağmen nazar inancının Uzakdoğu, Güney Afrika, Avus­tralya ve Amerika’nın yerli toplumlarınca bilinmediği ve buralara girişinin geç tarih­lerde Avrupa kanalıyla gerçekleştiği ileri sürülmüştür…

Bu sebeple eski kültürlerde her türlü hasta­lık, talihsizlik ve kötü durum, bilhassa âni ölümler bilinçli veya bilinçsizce yapılmış na­zarla ilişkilendirilmiştir. Kıskanç göze yö­nelik atıflar yahudi kutsal metinlerinde, Zerdüştîlik literatürü ile Hint atasözlerinde de yer alır (Brav, s. 46-47; Woodburne, s. 56; Donaldson, s. 66).

Nazar, esasen kıskançlık veya beğeni do­lu bir bakışla ortaya çıksa da güzel bir in­sanı yahut bir şeyi tedbirsizce övme sonu­cunda da oluşabilmektedir. Bazan insanın bu yolla kendine, eşine, çocuklarına ve hayvanlarına da zarar vermesi mümkündür. Çeşitli kültürlerde kötü bakış yoluyla kar­şısındakine zarar verme gücü belli kişilerle özdeşleştirilmiş, dolayısıyla nazara büyü­ye benzer bir fonksiyon yüklenmiştir. Bu­nun yanı sıra birçok insanın potansiyel ola­rak nazar gücüne sahip bulunduğu, ayrıca kem gözle zarar vermenin kişinin mutla­ka kötü niyetli veya bilinçli oluşuna bağlı olmadığı şeklinde görüşler de mevcuttur (Dundes, s. 259-260; Brav, s. 48-49; Donald­son, s. 69). Kadınlar, özellikle yahudi ve hıristiyan din adamları, normal veya sıra dı­şı fiziksel özelliklere sahip bulunan kişiler nazarla ilişkilendirilirken çok güzel, aşırı derecede çirkin, güçlü, iri veya ufak olmak genellikle yeşil veya mavi göz rengi tabiat üstü veya karanlık güçlerle (cinler, periler, şeytan) bağlantıya işaret sayılmıştır. Bil­hassa tek gözü kör veya kambur kişilerin, yılan, tilki, kedi, çekirge gibi iri gözlü hay­vanların ve kuyruğunda göze benzer figür­ler bulunan tavus kuşunun nazar gücüne sahip olduğuna inanılmıştır {ERE, V, 609-610). Öte yandan sırf hayranlıkla yapılan övgülerin de hastalanmaya, tanrıların ya da kem göze sahip insanların kıskançlığı­na sebebiyet verdiği kabul edilmiştir. Ay­rıca nazarın bebeklerin, çocukların ve ka­dınların (özellikle gelinler ve hamile kadın­lar), besili çiftlik hayvanlarının, meyve veren ağaç ve ekinlerin, yeni eşya veya binaların üzerinde etkili olduğuna inanılmıştır.

Nazar inancı, Hint, İran, Arap, yahudi ve Türk kültürlerinin yanı sıra modern Avru­pa, bilhassa Akdeniz ve Slav toplumların­da ve Latin Amerika’da hâlâ yaşamakta­dır. Nazara karşı alınan tedbirler kültür­den kültüre farklılık göstermekle birlikte bu konuda uzmanlaşmış kişiler tarafından uygulanan ritüellerden başka bazı yaygın uygulamalar da söz konusudur. Bunların başında Tann’nın ismini veya koruyucu birtakım ibareleri zikretmek, belli dua cümlelerini okumak, nazara mâruz kalan kişiye veya şeye tükürmek ya da onu kö­tülemek ve muska kullanmak gelir… Ayrıca koruyucu nitelikteki el hareketini yapmak (mano cornuto), nazarı değdiğine inanılan kişiye hediye vermek, imrendiği şey yiyecekse bir miktar ikram etmek, o kişiye ait saç, tırnak, giysi gibi bir şeyi yakmak, özel­likle çocukların yüzüne ve yetişkinlerin göz kapaklarına is karası sürmek eve veya ağa­ca sarımsak asmak ve ateşe tuz atmak nazarın bertaraf edilmesi ya da etkisinin azaltılması için uygulanan yöntemlerdir.

Câhiliye Araplan’nın hayatında nazarın büyük öneminin bulunduğu bilinmektedir. Onların telakkisine göre bakışlar çoğunluk­la kötü etkiler doğurur…

Kur’ân-ı Kerîm’de nazar konusuna doğ­rudan temas eden âyet bulunmamakla birlikte dolaylı biçimde bu meseleye işa­ret eden âyetlerin mevcut olduğu kabul edilir. Kalem sûresinde (68/51). Ebû Ali el-Cübbâî nazarın karşıdaklne hayran göz­lerle bakılması durumunda değdiğini, söz konusu âyette inkarcıların Hz. Peygamber’e bu gözle bakmadıklarını, dolayısıyla onların bakışının nazar sayılmayacağını ile­ri sürmekte, oğlu Ebû Hâşim, ayrıca Ebü’l-Kâsım el-Belhî bu gerekçenin nazarın hak olmasına engel teşkil etmeyeceğini belirt­mektedir (Fahreddin er-Râzî, XVIII, 173).

Bazı rivayetler­de nazarın tedavisi için, etkilenen kimse­nin nazarı dokunan kişinin abdest aldığı su ile yıkanması tavsiye edilmekte, hatta bizzat Resûlullah’ın böyle bir tavsiyede bu­lunduğu kaydedilmektedir {Müsned, III, 486 (sıhhati hakkındaki görüşler için bk. a.g.e. [Arnaût], XXIV, 466-469; XXV, 356-358]; İbn Mâce, “Tıb”, 32). Bu rivayet sa­hih olsa bile hadisenin, Resûl-i Ekrem’in tavsiyesinden ziyade insanların alışageldik­leri şeyleri devam ettirme şeklinde ger­çekleştiği söylenebilir. Çünkü nazarla te­davisi için yapılan işlem arasında bir ilişki bulunmamaktadır… Öte yandan Resûlullah’ın nazara karşı Câhiliye takıları­nı bulunduran kişiler hakkında yergi ifade­leri kullandığı da rivayet edilmiştir (Müs­ned, IV, 154, 156).

Selef âlimleri nazar meselesine yer verir­ken (Beyhaki, VII, 527; Ferrâ el-Begavî, XII, 156-166; İbn Kayyim el-Cevziyye, Bedâ’i’u’l-fevâ’id, II, 257-259) kelâmcılar, muhteme­len itikadı ilgilendirmediği ve âhâd haber­lere dayandığından bu konuyu eserlerine almamışlardır. Fakihler ise daha çok, kö­tü bakışlı kişiden korunmak ve nazardan kurtulmak için alınması gereken tedbir­ler üzerinde durmuşlardır. Kâdî İyâz, Nevevî ve İbn Âbidîn, nafakalarının karşılan­ması şartıyla nazarı etkili kişilerin toplum­dan uzak tutulabileceğini bildirmektedir. Kurtubî ise nazar yoluyla zarar veren kim­seden zararın tazmin ettirilebileceğini be­lirtmiştir (İbn Hacer, X, 216; Bedreddin el-Aynî, XVII, 405).

Nazar konusunu pozitif bilimlerin yönte­miyle açıklama imkânı bulunmamaktadır… Burada inancı ilgilendiren en önemli husus nazar kavramı etrafında oluşturulan kurşun dökme, çeşitli hayvan­ların resim veya kemiklerini kullanma gibi bir kısmı İslâm dışı gelenek ve uygulama­lardır. Allah’a dayanma yerine bazı şeylere sığınma, Allah’ın yaratıcı ve koruyucu sı­fatlarını yaratıklara devretme anlamı ta­şıyan bu tür davranışları İslâmî açıdan onaylamak mümkün değildir. (DIA, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Nazar maddesi.)

This entry was posted on Pazar, Temmuz 6th, 2008 at 08:29 and is filed under NAZAR (GÖZ DEĞMESİ). You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz