Üçleme
Hz. İSA ve KUTSAL RUH’UN TANRILIĞI
Rahip Arius’un Eylemleri
Bir rahip olan Arius, 310 yıllarında İskenderiye’nin İlçesi Banealis’te göreve başlamıştı. Dini görüşleri bakımından Hz.İsa’nın meşru mirasçıları Nasraniler ile ayni düşünceyi paylaşıyordu. Ona göre, sonsuzdan beri var olan Tanrı Bir ve Tek’tir, İsa ise sonradan Tanrı tarafından yaratılmıştır. Buna kanıt olarak Matta İncili’nde ki 5/9 ve 5/44,45 ayetlerini : « Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.» gösteriyordu. Arius tutarlı görüşlerini halka aktarıyor, onların da beğenisini ve takdirini kazanıyordu. Geniş bir halk kitlesini arkasına alan Arius’un eylemlerinden, İskenderiye piskoposu Alexander çok rahatsız oldu. Pavlus’un öğretisini kabul eden Roma Kilisesi gibi Alexander de Hz.İsa’nın tanrı olduğu tezini benimsemişlerdi. Ancak Arius görüşlerini ısrarla savunmaya devam etti. Taraftarları zamanla çoğaldıkça Ariusçuluk hareketi büyüyordu. Bu anlaşmazlıkta halk ikiye bölündü ve ülke için büyük bir sorun olmaya başlayınca, İmparator Konstantin devreye girdi.
İmparator Konstantin Tartışmaya El Koyuyor
Roma İmparatorlarından birincisi olan Konstantin, 306 yılında imparator oldu. İstanbul şehri bir Bizans kasabası iken, onu büyütüp genişletmekle ün yapmış ve bu şehre Konstantinopolis ismini vermişti.
Konstantin; Roma’nın resmi dini Sol İnviatus diye bilinen Güneş Tanrı’sına tapan bir putperest iken, politik nedenlerle Hıristiyanlığı kabul etmişti. Böylece 250 yıldan beri Romalılar’ın büyük zulmü altında ezilen Hıristiyanlar, işkence görmekten kurtulmuştu. Öncelikle ülkesinin bütünlüğünü düşünen İmparator, hem eski inancını devam ettirmiş ve hem de iki din arasında bir uzlaşma, bir kaynaşma temin etmişti. Bu arada Roma Kilisesi’ni de himayesi altına aldı. Ariusçuluk hareketi ile günden güne büyüyen dini karışıklık, memlekete zarar verebilirdi. Bu sorunu, bir konsey kurarak kendi inanışına uygun şekilde çözmeye karar verdi.
İznik Konseyi
Bu konsey, Hıristiyanlık tarihinin en önemli toplantısı olmuştu. Konstantin bir konsey kurmak için bütün olanaklarını kullandı. 300’ü aşkın piskopos ve kilise yetkililerinin davet edildiği toplantının bütün giderleri, İmparatorluk tarafından karşılandı. 325 yılında İznikte, bugün yıkılmış olan bir kilise bu büyük anlaşmazlığın ev sahipliğini yaptı. 20 mayısta başlayan oturumlar 25 temmuza kadar sürdü. İmparator Konstantin bütün oturumlara katıldı. Onun ülkede büyük bir saygınlığı vardı. Roma – Yunan kültürü ile yetiştiğinden çok tanrılı dinlere karşı sempati duyuyordu. Himayesi altındaki Roma Kilisesi’nin tarafını tutuyor, Arius’a karşı çıkıyordu. Konseyin aldığı karar, onun desteklediği tarafın lehine olacağını tahmin etmek zor değildi.
Arius ile Athanesuus Tartışması
Toplantıda Hıristiyan halkı gibi iki karşı gurup oluşmuştu. Bir tarafını Arius (Ö.336) ve taraftarları, diğerini de Roma Kilisesi’nin desteklediği Athanasius (Ö.373) vardı. Arius, Hz. İsa’nın varisi Nasrani Hıristiyanlığın öğretisini savunuyordu. Ona göre: «İsa’da ezeli yaratılmamış Kelâm değil, bir yaratık beden almıştı. Tanrı tarafından zaman içinde yaratılmıştı.» Athanasius ise Pavlusçu Hıristiyanlığın görüşünü koruyordu. (Bkz. Bu Kitap Pavlus’un Hz. İsa’yı Tanımlaması) Ona göre :«İsa beden alan Kelâm, yani Tanrı Sözü, ezeliydi, yaratılmamıştı ve baştan beri Tanrı’yla birlikteydi.»
Bu anlaşmazlık uzun süren tartışmalarla devam etti.
Rahipler İsa Mesih’in Tanrılığını Onaylıyor
Neticede Roma Kilisesi’nin ve İmparator Konstantin’in desteklediği Athanasius’un benimsediği doktrin onaylandı. Ariusçuluk; sapkın bir öğretiş olarak ilân edilmiş ve Arius’da Roma Kilisesi tarafından afaroz edilmişti. Konseyde Hz.İsa’nın Tanrı olduğu kabul edilmiş, bu karar tanrısal vahiy yerine, insan eliyle din görevlilerinin oy çokluğu ile alınmıştı. Oysa rahip Arius’un açıklamaları ve Yuhanna dışındaki İnciller’de Matta, Markos ve Luka’nın belirttiği gibi, İsa Mesih Tanrı değil, sonradan yaratılan bir Peygamber’di. Bu husus Sinoptik İnciller’de birçok ayet ile vurgulanmıştı. Markos 12/29 : «İsa şöyle karşılık verdi: En önemlisi şudur. Dinle ey İsrail! Tanrımız Rab Tek Rab’dir.» Luka 4/8 : «İsa ona şu karşılığı verdi: Tanrın olan Rab’be tap, yalnız O’na kulluk et, diye yazılmıştır.» Matta 13/57: «…İsa onlara şöyle dedi : Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez.» Luka 7/16 : «…Aramızda büyük bir peygamber ortaya çıktı ve Tanrı halkının yardımına geldi.»
Ünlü Dinsel Tarih Profesörü Mircea Eliade İznik Konseyi hakkında şöyle yazmıştı. cilt 2, S.462: «Dördüncü yüzyılın başlarında İskenderiyeli bir rahip olan Arius, daha tutarlı ve felsefi bir teslis (üçleme) yorumu önerdi…Ona göre Tanrı tektir ve yaratılmamıştır. Oğul ve Kutsal Ruh daha sonra Baba tarafından yaratılmıştır, dolayısiyle ondan daha alt bir konumdadır…İznik Konseyi’nde Ariusçuluğu reddeden simge benimsendi. Bununla birlikte Arius teolojisinin güçlü savunucuları çıktı ve tartışma yarım yüzyılı aşkın bir süre devam etti.»
İznik Konseyi’nden sonra Nasraniler’in devamı olan Ariusçuluk öğretisi, geniş bir çoğunluk tarafından benimsendi. Tartışma yalnız din bilimcileri arasında kalmamış halkı da çok etkilemişti. Eğer İsa Mesih Tanrı değilse, dünyayı kurtarma gücüne sahip olduğuna nasıl inanılabilirdi? Tartışma Ariusçuluğun sonu olan yedinci yüzyılın sonuna kadar devam etti.
Bugün dahi Hıristiyanlar arasında, Arius’un Tek Tanrı İnancı görüşlerini kabul edip yaşayanlar, ayrı bir mezhep (Unitarien) teşkil etmişlerdi. Konstantin; bu konseyden sonra Roma Piskoposu’na maaş bağladı. Böylece onu diğer kilise papazlarından ayırmış oldu. Kısa süre sonra Roma Kilisesi diğer kiliselerin üzerine hakimiyet kurdu ve bugünkü Papalık müessesesi oluştu.
İsa Mesih’in (Noel) Doğum Gününün Belirlenmesi
Konsey Hz. İsa’yı ilâhlaştırdıktan sonra boş durmadı. Eski bir putperest olan Roma İmparatoru Konstantin ve çevresi bir zamanlar (Sol Invictus) Güneş Tanrısı’na tapıyordu. Onların en büyük bayramları 25 aralık pazar günüydü. O gün Güneş Tanrısı’nın doğduğuna inanıyorlardı. Geleneklerine çok bağlı olan bu insanlar, Hz. İsa’nın doğum gününün aynı gün olmasını, böylece Doğuş Bayramları’nın devam etmesini istiyorlardı. Pazar gününün İngilizce karşılığı Sunday = Güneş Günü demekti. Bütün pazar günleri de ibadet günü olmalıydı.
Hıristiyanlık ile Sol Invictus dinlerini uzlaştırmak isteyen İmparator Konstantin bu arzusunu konseye kabul ettirdi. Bugüne kadar Hz. İsa’nın doğum tarihi 6 ocakta kutlanıyordu, Roma Katolik Kilisesi 325 yılından sonra, 25 aralık tarihini (Noel) doğum günü olarak kabul etti. Doğu Kiliseleri (İstanbul, Kudüs, Antakya, İskenderiye) sonraki ismiyle Ortodoks Kiliseleri, 6 ocak tarihinde Noel kutlaması yapmaktadır. ( kaynak : Mircea Eliade, Dinsel İnançlar, cilt2, s.464)
İznik Konseyi’nde Hazırlanan İnanç Bildirgesi
325 yılında İznik Konseyi’nde hazırlanan ve bugünkü Hıristiyan mezheplerinin hemen hemen hepsinde kabul edilen inanç bildirgesi şöyledir : « Her şeye gücü yeten, görünen ve görünmeyen, bütün şeylerin yaratanı olan bir tek Baba Tanrı’ya inanıyoruz; bir tek Rab İsa Mesih’e inanıyoruz. Tanrı’nın Oğlu, Baba’dan doğan biricik Oğul, yani Baba’nın öz varlığından oluşan Tanrı’dan Tanrı, Nurdan Nur, gerçek Tanrı’dan gelen gerçek Tanrı, yaratılmış değil, Baba’nın özünden çıkmış, Baba’nın öz varlığına sahip olan, kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki herşeyi yapılmış, biz insanlar ve kurtuluşumuz için gökten inmiş, insan bedeni almış ve insanlar arasında yaşamış, sıkıntı çekmiş ve üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe yükselmiş, dirilerle ölüleri yargılamaya gelecek olan O’dur; Ve Kutsal Ruh’a da inanıyoruz.»
«Buna karşılık, Rab İsa’nın mevcut olmadığı bir devre vardı. O doğrulmadan önce yoktu, hiç yoktan meydana geldi, Tanrı’dan başka bir maddeden veya özden yaratıldı, değişebilir veya başka bir hale gelebilir, diye ileri sürenlere gelince Katolik Kilisesi onları lânetler.»
Bu inanç bildirgesi; daha sonraki konseylerde incelenerek bazı küçük değişikliklerle genişletilmiş olsa da, bugün birçok kiliselerde örneğin Süryani, Rum ve Ermeni Kilise’lerinde de okunmaktadır.
Üçleme (teslis) İnancının Resmileştirilmesi
İznik Konseyi’nde İsa Mesih’in Baba Tanrı’nın özünden çıkmış, O’nun öz varlığına sahip, Tanrı Oğlu olduğu kabul edildikten sonra, Kutsal Ruh‘un da Tanrı oluşu tartışma konusu oldu. Araştırmacılar bu inanca kanıt olarak gösterilen Matta İncili’nde ki 28 / 9 : «Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin.» alıntısı, maalesef İstanbul Konseyi’nden sonra bu İncil’e eklenmişti, görüşündedir. (Bkz. Bu kitap, Matta İncili) Diğer İncillerde üçleme ile ilgili açık bir öğreti yoktu. Ancak Pavlus Mektuplarında bu inancı anımsatan fakat kesin olmayan ifadeler kullanılmıştı. Örneğin 2. Korintliler 13/13,14 : «Bütün Kutsallar size selam eder. Rab İsa Mesih’in lütfu, Tanrı’nın sevgisi ve Kutsal Ruh’un paydaşlığı hepinizle birlikte olsun.»
Luka İncili’nde (1 / 19,26) melek Cebrail konu edilmiş fakat Kutsal Ruh ile Cebrail’in aynı varlık olduğu belirtilmemişti. Kur’an’ı Kerim ise; Kutsal Ruh’un diğer ismiyle Ruhu-l Kudüs’ün Yüce Tanrı’dan peygamberlere vahyi getiren melek Cebrail olduğunu, birçok ayetlerle açıklamaktadır. Bakara 2 / 87 : «… Meryem oğlu İsa’ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhu-l Kudüs (Cebrail) ile güçlendirdik.» Meryem 19/17, 19: « …Biz de Ruh’umuzu (Cebrail’i) ona (Meryem’e) göndermiştik de o kendisine bir insan şeklinde görünmüştü… Ruh dedi : Ben sadece RAB’bin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan çocuğu bağışlamak için buradayım.»
Netice olarak 4 İncil’de de Üçleme inancıyla ilgili açık bir öğreti bulunmamaktaydı. Kilise teşkilatı, tanrısal vahye dayalı olmayan üçlemeyi, din görevlileriyle çözmeyi kararlaştırdı.Üçleme inancını resmileştirmek için, 381 tarihinde Birinci İstanbul Konseyi, 186 piskoposun katılımıyla toplandı. Konseyde şöyle karar alınmıştı :
« Kutsal Ruh’un Rab ve Hayat Veren olduğunu, Baba’dan çıktığını, Baba ve Oğul’la birlikte ibadet edilip yüceltildiğini ve peygamberler aracılığıyla konuştuğu gerçeği vurgulandı.»
Böylece Üçlü Birlik doktrini tamamlanmış ve Kutsal Ruh’un Tanrı oluşuyla, Hıristiyan inancının temeli de atılmıştı. Tıpkı İznik Konseyi’nde olduğu gibi tanrısal vahiy yerine, insan eliyle piskoposların kararı ile İsa Mesih gibi Kutsal Ruh da ilâhlaştırılmıştı. Böylece Hıristiyanlık; Bir ve Tek Tanrı inancından çıkarılarak Baba, Oğul ve Kutsal Ruh‘tan oluşan üç kişilikli Tek Tanrı inancına dönüştürülmüştü. Baba da Tanrı, Oğul da Tanrı ve Kutsal Ruh da Tanrı’ydı.
Yine aynı tarihlerde bugün elimizde bulunan ve 27 kitaptan oluşan İncil’e Üçleme İnancına uygun ilaveler yapılarak yeniden basıldı.
www.kurandasevgi.gen.tr/kkitaplar/bolum26/bolum26.htm