-
28th Kasım 2008

Kurban Var Mı?

posted in KURBAN |

KURBAN

KUR’AN’DA ZİYAFET VE HAYVAN KESİMİNE BAKIŞ:

22Hacc/26-Çünkü, İbrahim’e bu İbadet Evi’nin kurulacağı yeri gösterdiğimiz zaman (o’na demiştik ki:) “Bana kimseyi ortak koşma! Ve Benim Mabedimi, onu tavaf edecek olanlar için, onun önünde (Rablerini tazim ve tefekkür ederek) dikilip duranlar için, saygıyla eğilenler ve yere kapananlar için temiz tut!”

22Hacc/27-Bunun içindir ki, (ey Muhammed,) bütün insanları hacca çağır: yaya olarak ve hızlı yürüyen her (türlü) binek üstünde, (dünyanın) en uzak köşelerinden sana gelsinler

22Hacc/28-de (bunun) kendilerine sağlayacağı yararları görsünler; ve (kurban için) belirlenen günlerde, (bu amaçla) O’nun kendilerine rızık olarak sağladığı hayvanlar üzerine Allah’ın ismini ansınlar; ve böylece siz de bunlardan yiyin ve darlık içindeki yoksulu da doyurun.

22Hacc/29-Bundan sonra, uymak zorunda oldukları belli birtakım kısıtlamalara son versinler; (varsa) adaklarını yerine getirsinler ve (Dünyanın) bu en eski Mabedini (bir kere daha) tavaf etsinler.

22Hacc/30-Bütün bunlar (Allah tarafından öngörülmüştür;) dolayısıyla, kişi eğer Allah’ın (bu) yasaklayıcı buyruklarını saygıyla gözetirse, bu Rabbinin katında kendi iyiliğine sonuç verecektir. (Yasak oldukları) size bildirilenlerin dışında, (kurban etmek ve etinden yemek üzere) bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. Öyleyse artık, (Allah’ın yasaklamış bulunduğu her şeyden, ve en çok da) inanç ve uygulama olarak puta taparlığın her türlü bayağılığından uzak durun; asılsız her türlü sözden kaçının,

22Hacc/31- (ve bunu,) O’ndan başka kimseye, hiçbir şeye tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın (ve) sahte ve düzmece olan her şeyden yüz çevirip yalnızca Allah’a yönelerek (yapın): çünkü, bilin ki, Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıran kimse, gökten savrulup düşen, kuşların didikleyip kapıştığı, yahut rüzgarın uzak, ıssız bir yere savurduğu kimseye benzer.

22Hacc/32- İşte bu (akılda tutulmalıdır,) Allah tarafından konulan simgeleri saygıyla gözeten kimse (bilsin ki,) bu (simgeler gerçek anlamını inananların) kalpler(in)de Allah’a karşı taşıdıkları sorumluluk bilincinde bulmaktadırlar.

22Hacc/33-Bu (simgeleri gözetmekte gösterilen bilinç ve duyarlığın) size (O’nun tarafından) belirlenmiş bir süreye kadar yararları olacaktır; sonra bunda güdülen amacın ve varılan sonucun (tevhid inancını simgeleyen) En Eski Mescid (olduğunu anlayacaksınız).

22Hacc/34-Bunun gibi, (Bize inanan) her ümmet için kurban kesmeyi bir kulluk eylemi olarak öngördük ki, (bu amaçla,) kendilerine rızık olarak sağladığımız hayvanları keserken Allah’ın ismini ansınlar. Ve (her zaman akıllarında tutsunlar ki:) Sizin tanrınız Tek bir Tanrı’dır; öyleyse bütün varlığınızla kendinizi O’na teslim edin. Ve sen de (ey Peygamber,) tüm iyi yürekli, alçak gönüllü kimseleri (Allah’ın hoşnutluğuyla) müjdele.

22Hacc/35-Onlar ki, ne zaman Allah’tan söz edilse kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salatta devamlı ve duyarlıdırlar; ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.

22Hacc/36-Hayvanların kurban edilmesine gelince, Biz bunu sizin için Allah tarafından konulmuş simgelerden biri olarak öngördük ki bunda sizin için (nice) yararlar vardır. Öyleyse artık, (kurban edilmek üzere) sıraya dizildiklerinde onların üzerinde Allah’ın ismini anın; ve cansız olarak yere serildiklerinde onların etinden kendiniz de yiyin; kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseyi de, istemek zorunda kalan kimseyi de (onunla) doyurun. Biz, işte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki şükredesiniz.

22Hacc/37-(Fakat unutmayın ki,) onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları; lakin O’na ulaşan, yalnızca sizin O’na karşı gösterdiğiniz bilinç ve duyarlıktır. İşte bu amaçla, onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, size ulaşma yolunu, yordamını gösterdiği (her türlü rahmet) için O’nun yüceliğini saygıyla anasınız. Öyleyse, o iyilik yapanları müjdele

(Hac döneminde yoksul hacıları –ki bu tarihin önemli bir gerçeğidir- varlıklı hacıların ziyafet vererek yiyecek ihtiyaçlarının karşılaması için en ideal yol, geçmişin koşullarında hayvan eti yedirmekti. Fazla ayrıntıya gerek kalmadan bu ziyafet onların ihtiyaçlarını en güzel biçimde karşılamıştır. Kurban, Allah’a yaklaşmak amacıyla yapılan tüm doğru işlerdir. 5Maide/27 9Tevbe/99)

*******o********

KURBAN-SÜLEYMAN ATEŞ

“Ayetteki emir fi’linin kökü olan nahr, boğazlamak anlamına gelir.”Hayvanın gırtlağını kes” demektir. Mücâhid ve İkrime’den rivayet edildiğine göre buradaki namazdan maksat da Hac esnasında Müzdelife’de kılınan sabah namazıdır. Nahr ise bu namazın ardından varılan Minâ’da kesilen kurbandır. Hz. Alî’ye göre de nahr, namazda sağ eli sol elin bileği üzerine koyup, iki eli göğüs üzerine koymaktır. Bir başka kavle göre de nahr, göğsün üst kısmı, gerdanlık yeri olan boyun çukuru demektir. Bu anlama göre nahr, elleri boğaz düzeyine kaldırmak Elleri bağla, boğaz düzeyine kaldır demektir. Hz. Alî’nin namazdan önce iftitâh tekbîri alırken, sonra rükû’a ve secdeye varırken elleri boğaz düzeyine kaldır, anlamına geldiğini söylediği rivayet edilir. Dahhâk ve Süleyman et-Teymî’ye göre duadan sonra ellerini boğazına kaldır; Ferrâ’ya göre de göğsünü kıbleye döndür, demektir. İbnu’l-Arabî, Ferrâ’nın bu sözünü şöyle izah etmiştir: Nahr, kişinin, namazda mihrabın karşısına dikilmesi, yani göğsünü kıble tarafına döndürüp sağa, sola dönmemesidir. tenâhur, boğaz boğaza gelmek, yani göğüs göğüse çar­pışmak, boğazlaşmak anlamına gelir. …

Sûrenin üslûbundan ve gelen rivayetlerden anlaşıldığına göre namaz gibi kurban ibâdeti de eskiden beri vardı. Ve Arafat’tan inip geceyi Müzdelife’de geçirdikten sonra bayram günü Minâ’da kurban kesilirdi. Peygamber (s.a.v.) de bir soru üzerine kurbanın, Hz. İbrâhîm’in sünneti olduğunu belirtmiştir: Bu kurbanlar nedir? Atanız İbrahim’in sünnetidir…”

Asıl terim adı udhiye veya idhiye, yahut hemzesiz olarak dahiyye, çoğulu adâhî olan kurban, mezheb imamlarının çoğunluğuna göre sünnet, kimine göre de vâcib kabul edilmiştir. İbn Hazm’a göre hiçbir sahâbîden, kurbanın vâcib olduğu hakkında sağlam bir rivayet yoktur. Çoğunluğun kanısına göre kurban, sünnettir. Yalnız Ebû Hanîfe’ye göre yolcu olmayan zengine kurban kesmek kifayeten müekked sünnettir. İmâm-ı Mâlik’ten de kurbanın, zengine vâcibolduğu görüşü aktarılmıştır ama ona göre mukîm olmak (yolcu olmamak) şart değildir. Fakat Hanefîlerden Ebû Yûsuf, Mâlikîlerden Eşheb, cumhur görüşünü benimseyerek kurbanın sünnet ol­duğunu söylemişlerdir.

Askalânî’nin belirttiği üzere kurbanın vâcib olduğu görüşü, olsa olsa Ebû Hüreyre yoluyla Peygamber(s.a.v.)e dayandırılan: ” İmkânı olup da kurban kesmeyen, bizim mescidimize yaklaşmasın!” hadîsidir. Fakat bu hadîsin Peygamber’e nisbeti doğru değildir, bu söz Ebû Hüreyre’nin kendi sözüdür. Tahâvî ve başkalarına göre bu hadîs mevkuftur. Ayrıca bu söz, kurbanın vâcib olduğunu da göster­mez. Hz. Peygamberin: “Namazdan sonra kurban kesen, ibâdetini tamam­lamış, müslümanların sünnetine erişmiştir”, Abdullah ibn Ömer’in: “Kur­ban müslümanların sünneti(Meti)dir” sözleri de kurbanın vâcibolmadığını kanıtlar. Bu sözlerde geçen sünnet deyimi de terim olan sünnet sözünü değil, âdet anlamındadır.

Tirmizî, İbn Ömer’in sözü üzerine şöyle diyor: “Bu, hasen sahîh hadîstir. Bilginlere göre uygulama bu söze göre yapılır: Udhiye (kurban) vâcib değil; Allah Resulünün bir sünnetidir. Böyle yapılması müstehab (güzel) olur. Süfyân-ı Sevrî ve Abdullah ibn Mübarek de bu görüştedirler.” (Süleyman Ateş-Kur’an Ansiklopedisi, Kurban maddesi)

*******o********

DİYANET TEFSİRİ

“Âyetteki kur­banın da vâcib veya sünnet kurban mı yoksa nafile de dahil mutlak kurban mı ol­duğu tartışmalıdır.” (Diyanet Tefsiri, Kevser suresi, 2. ayet açıklaması)

*******o********

TABERİ TEFSİRİ

Müfessirler, Allah tealanın bu ayette Resulullaha, kılmasını emrettiği namazın hangi namaz olduğunu ve “boğazla” diye tercüme edilen “Venhar” emrinden neyin kasdedildiği hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

Buradaki “Namaz kıl” ifadesinden maksat, “Sana farz kılman namazla­ra devam et.” demek, “Venhar” emrinden maksat ise “Sağ eli­ni sol elinin üzerine koyup göğsünün üstünde el bağla.” demektir. Bu izah tarzı Hz. Ali ve Ebul Kamus’tan rivayet edilmiştir.

b-Namaz kıl” emrinden maksat “Farz namazlarını kıl” demektir. “Ven­har” ifadesinden maksat ise “Namaza başlarken iftitah tekbirinde ellerini göğsü­ne kaldır.” demektir. Bu görüş Ebu Cafer’den nakledilmiştir.

“Namaz kıl” ifadesinden maksat, “Farz namazlarını kıl” demektir. “Venhar” ifadesinden maksat da “Kurban kes” demektir. Bu görüş, Mücahid, Ata, İbn-i Abbas, Said b. Cübeyr ve Hakem’den nakledifmektedir. Ata, Hakem, Said b. Cübeyr ve Haccac, buradaki namazın, sabah namazı olduğunu söylemiş­lerdir.

-“Namaz kıl” ifadesinden maksat, “Herhangi bir namazı kıl” demek, “Venhar” ifadesinden maksat da “Allahtan iste” demektir. Bu görüş, Dehhak’tan nakledilmiştir.

-“Namaz kıl” ifadesinden maksat, “Herhangi bir namazı kıl” demek “Venhar” ifadesinden maksat da “Göğsünü kıbleye çevir” demektir. Bu görüş, de bir kısım lügat âlimlerinden nakledilmiştir. [Taberi Tefsiri-108Kevser/2 açıklaması]

*******o********

RAZİ TEFSİRİ

Cenâb-ı Hakk’ın’ Ve, kurban kes” emriyle ilgili olarak iki açıklama yapılabilir: 1) Müfessirlerin görüşüne göre bu ifade ile, Hz. Peygamber (s.a.s)’in deve kesmesi kastedilmiştir. 2) Bu emirle, ya önce ya içinde ya da sonra olmak üzere, namazla ilgili bir fiil kastedilmiştir. Bu görüşü savunanlar, bu hususta şu izahları yapmışlardır:

a) Ferrâ, “Bunun manası, kıbleye dönmektir” demiştir.

b) Esbağ İbn Nebâte de, Hz. Ali (r.a)’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Bu sûre nazil olunca, Hz. Peygamber, Cebrail’e, “Rabbimin bana emrettiği bu boğazlama, bu nahîre, “boğazlama” değildir. Ne var ki, Cenâb-ı Hak sana, namaza başladığın zaman, ellerini kaldırmanı, tekbir aldığında, rükûya gittiğinde, başını rükûdan kaldırdığında ve secde ettiğinde, ellerini kaldırmanı emrediyor. Çünkü bu, bizim, hem de yedi kat gökteki meleklerin namazıdır. Her şeyin bir süsü vardır. Namazın süsü de, her tekbir almada elleri kaldırmaktır.” buyurdu.

c) Ali ibn Ebî Tâlib’in, bu ifadeyi, “namazda iken elleri göğüs (en-nahr) üzerine koyma olarak” diye tefsir ettiği ve “Namazdan önce elleri kaldırmak, sığınanın ve ücret taleb edenin; onları nahr (göğüs) üzerine koymak ise, huzû ve huşu içinde olan kimsenin adetidir” dediği rivayet edilmiştir.

d) Atâ, “Bunun manası, “nahr”ın, göğüsün gözükünceye kadar iki secde arasında otur…” şeklindedir” demiştir.

e) Dahhâk ve Süleyman et-Teymî’nin şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: “Bu ifadenin manası, “İki elini, dua ederken, göğüs hizana kaldır” şeklindedir.”

Ferrâ’nın görüşüne, yani, ayetteki İfadeyle, kıbleye dönme manasının kastedil meşine gelince, İbnu’l-A’rabî şöyle demektedir: “Nahr, bir kimsenin, namazda, mihrabın karşısına dikilmesi demektir ki, bu da, bu kimsenin göğsünü, kıbleye doğru dikmesi, yönelmesi; sağa sola dönmemesi demektir. Yine Ferrâ şöyle demektedir. “Arapça’da, “onların evleri karşı karşıyadır” anlamında denilir.” [Taberi Tefsiri-108Kevser/2 açıklaması]

*******o********

KURTUBİ TEFSİRİ

1- Namaz Kılmak ve Kurban Kesmek: “O halde … namaz kıl.” Sana farz olan namazı kıl, demektir. Ali (r.a) ile Muhammed b. Ka’b şöyle demişlerdir; Yani namaz esnasında göğsünün hizasında sağ elini, sol elinin üzerine koy. Bu İbn Abbas’tan da ri­vayet edilmiştir.

Yine Ali’den rivayet edildiğine göre bundan maksat, tekbir esnasında el­lerini göğsüne kadar kaldırmaktır. Cafer b. Ali de: “O halde Rabbin için na­maz kıl ve kurban kes” buyruğu hakkında dedi ki: Namaza başlamak için iftitah tekbiri aldığı vakitlerini göğsünün hizasına kaldırır.

Yine Ali (r.a)’dan şöyle dediği nakledilmiştir: “O halde Rabbin için na­maz kıl ve kurban kes” buyruğu nazil olunca Peygamber (sav) Cebrail’e; “Al­lah’ın bana emretmiş olduğu bu nahira (kesilmesi istenen kurban) nedir?” di­ye sormuş, Cebrail ona şöyle demiştir: “Bundan maksat kurbanlık değildir, bu, sana namaza başladığın vakit, basını rükû’dan kaldırdığında ve secdeye vardığında tekbir getirirken ellerini kaldırmanı emretmektedir. Bu bizim ve yedi semadaki meleklerin namazıdır. Herşeyin bir zîneti vardır. Namazın zî-neti de her tekbir esnasında elleri kaldırmaktır.”

Eiui Salih’ten rivayete göre o, İbn Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etmiş­tir: Göğsünü kıbleye çevir, demektir. el-Ferru, el-Kdbi ve Ebu’l-Ahvas ela böy­le demişlerdir,

el-Ferra dedi ki: Ben bir arabi: “Bizim evlerimiz biri diğerine bakar” dediğini işittim. Bu, buna karşıdır, buna dönüktür” demektir.

İbnu’l-A’rabi dedi ki: Maksat kişinin namaz esnasında mihraba karşı dön­mesidir. Bu da Arapların; Oniann evleri birbirine bakar” ifa­delerinden alınmıştır.

Ata’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Yüce Allah, ona nahrı (göğsü) açık­ça görününceye kadar iki secde arasında doğrulup oturmasını emretmekte­dir.

Süleyman et-Teymi dedi ki: Dua İçin ellerini göğsünün hizasına kaldır de­mektir. [Kurtubi Tefsiri-108Kevser/2 açıklaması]

*******o********

DİYANET İLMİHALİ

Kurbanın Dinî Hükmü ve Kurban Çeşitleri: Kurban kesmenin fıkhî açıdan değerlendirilmesi hususunda fakihler arasında görüş farklılıkları vardır. Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefî mezhebinde ağırlıklı görüşe ve bazı müctehid imamlara göre vâcip, fakihlerin çoğunluğuna göre müekked sünnettir…

Öte yandan kurban kesmeyi Hz. Peygamber hiç terketmemiştir. Bu ve benzeri delillerden hareket eden fakihler gerekli şartları taşıyanların kurban bayramında kurban kesmesini vâcip görürler. Sünnet olduğunu ileri sürenler ise, Kur’an’da bu konuda açık bir emrin bulunmayışından, Hz. Peygamber’in devamlı yapmış olmasının kurbanın sünnet olmasıyla da açıklanabileceği noktasından hareket ederler. (TÜRKİYE DİYANET VAKFI İlmihali-Kurban)

*******o********

HADİSLER’DE KURBAN KONUSU

Kabe’yi ziyaret eden hacılara yedirmek amacıyla kesimlik hayvan armağan etmek: 1520-“Resûlullah Hudeybiye senesinde, Kâbe’de kesilmek üzere birçok deveyi(ORİJİNALDE HEDÂYÂ: KESİMLİK ARMAĞANLAR) kurban kıldı(ORİJİNALDE’İHDÂ’: ARMAĞAN ETTİ). Bunlar arasında (vaktiyle) Ebu Cehl’e ait olan, başında gümüşten -bazı râviler altından der- mâmul bir büre bulunan deve(CEMEL) de vardı. Bununla, müşrikleri öfkelendiriyordu.” [Ebu Dâvud, Menâsik 13, (1749).]

Kadınların ve kızların hayvan kesmesi: 1506-“Kızlarına, kurbanlarını kendi elleriyle kesmelerini, ayağını kurbanın(DOĞRUSU’ZEBÎHA’: Kesimlik hayvan ANLAMINA GELMEKTEDİR) boynuna basmayı, keserken tekbir getirip besmele çekmeyi tenbih etmiştir.” (Buhari Edâhî 10).]

Kurban kesmek sünnet mi, farz mı? 3123-6926-Hz.Ebu Hureyre anlatıyor. “Resûlullah buyurdular ki: “Maddi imkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza sakın yaklaşmasın.”(HADİSİN SONUNDA, BU HADİSİN ZAYIF VE MUNKER OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR.) AÇIKLAMA: Bu sadette gelen hadisleri alimler farklı yorumlara tabi tutmuşlardır. Daha önce teferruatlı olarak kaydettik. Şöyle özetleyebiliriz: Ebu Hanîfe, şer’an zengin sayılan kimse için kurban kesmeyi vacib addetmiştir. Şâfi’î, Ahmed İbnu Hanbel, İshak, Ebu Sevr, Ebu Yusuf, Muhammed eş-Şeybânî, İmâm Mâlik sünnet addetmiştir.

*******o********

SÜLEYMAN ATEŞ

İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre kurban sünnettir. Hiçbir sahâbiden, kurbanın vacip olduğu hakkında sağlam bir rivayet yoktur. Yalnız Ebu Hanîfe’ye göre yolcu olmayan zengin için kurban kuvvetli sünnettir. İmam-ı A’zam’ın talebesi Ebu Yusuf da çoğunluk görüşünü benimseyerek kurbanın sünnet olduğunu söylemiştir. Kurban kesen sevap alır, kesmeyen cezaya uğramaz.

Ebu Hüreyre’nin sözü:”İmkânı olup da kurban kesmeyen, bizim mescidimize yaklaşmasın” şeklinde bir hadis rivayet edilirse de İbn Hacer Askalânî’nin belirttiği üzere bu rivayet hadis değil, Ebu Hüreyre’nin kendi sözüdür. Ayrıca bu söz, kurbanın vacip olduğunu da göstermez. Hz. Peygamberin, “Namazdan sonra kurban kesen, ibadetini tamamlamış, Müslümanların sünnetine erişmiştir” hadisi ile Abdullah ibn Ömer’in, “Kurban, Müslümanların sünneti(âdeti)dir” sözleri de kurbanın sünnet olduğunu kanıtlar.

Bu sözlerde geçen sünnet deyimi de terim olan sünnet sözünü değil, âdet anlamındadır. Kevser Suresi’ndeki “venhar” kelimesi, kurban kes anlamına gelebileceği gibi ellerini kaldırıp tekbir al, Hz. Ali’ye göre ellerini göğsünün üstünde bağla anlamına gelir. Şayet venhar “kurban kes” anlamında ise burada emredilen kurban, Hac’da kesilecek kurbandır. Sıradan kurbanla ilgisi yoktur.” (Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -1/2/2004-31/1/2004-24/1/2004)

This entry was posted on Cuma, Kasım 28th, 2008 at 14:55 and is filed under KURBAN. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz