-
22nd Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

 

Einstein’in Tanrı Hakkında Hocasına Yanıt

Kötülükler yoktur; iyilik olmayınca  veya insanlar haksızlık yapınca ve zarar verince kötülük ortaya çıkmaktadır

Soğuk yoktur; ısı yoksa soğukluk vardır.

1. Özgür irade sonucu ortaya çıkan kötülükler: Cinayetler, zulümler, haksızlıklar, yolsuzluklar ve yoksulluklar insanların açgözlülüğünden, doymazlığından, hırs ve ihtiraslarından kaynaklanmaktadır.

2. Özgür irade sonucu ortaya çıkan iyilikler: Barış, hakların korunması, adaletin sağlanması, sağlıklı düşünme, çalışma ve üretim, paylaşım, yardımlaşma ve iyilik, saygı ve sevgi,

3. Doğa olayları sonucu ortaya çıkan kötülükler: Doğanın kendi işleyişini sürdürmesi için gerekli fiziksel yasalar, insanların bilinçsizliğinden, tedbirsizliğinden ve sorumsuzluğundan dolayı zaman zaman afete dönüşmektedir. Fay hattına yerleşim yeri kurmak gibi.
4. Doğasında kötülük olmadığı halde kötülük diye zannettiğimiz olaylar: Doğal seleksiyon. Aslanın ceylanın yemesi gibi

Kötülük ve Teodise (İlahi adalet) konusunda akademik çalışma: ÖZGÜR İRADE SORUNU VEKUANTUM TEORİSİ
http://www.kuantum.gen.tr/kuantum_teorisi.pdf

 

Albert Einstein (14 Mart 1879 – 18 Nisan 1955), Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi.

20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenen Albert Einstein, Görelilik kuramını (diğer adları ile İzafiyet Teorisi ya da Rölativite Kuramı) geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü’nün ve Nobel Komitesi’nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen Görelilik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)

Einstein 1879 yılında Güney Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Babası küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı. Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda bu korkularının gereksizliği anlaşılacaktı. Giderek meraklı, hayal gücü zengin bir çocuk olarak büyüyordu.

Einstein 14 Yaşında, 1893

Okulu hiçbir zaman sevemedi. Gerçekten de, genç Einstein’ın ileride ortaya çıkacak dehasının temelleri, kendisinin de sonradan belirttiği gibi, okulda değil başka yerlerde atılmıştı: “Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam. Biri, beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem; diğeri on iki yaşındayken tanıştığım Öklid geometrisi. Gençliğinde bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin, ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir!”

Lise öğrenimini 1894’te İsviçre’de tamamladı ve 1896’da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi.

Einstein, Sırp asıllı Mileva Maric adlı bir fizik öğrencisi ile evlendi. Mileva, Einstein’nın 1905’te çıkardığı araştırmanın matematik hesaplarında yardımcı olmuştur.

1955’te hayata gözlerini yumana kadar bilim dünyasına çok şey kattı. 1916’da yayımladığı “Genel Görelilik Kuramı“, 1921’de “fotoelektrik etki ve kuramsal fizik” alanında çalışmalarıyla aldığı Nobel Fizik Ödülü, dahinin en önemli başarılarından sadece ikisi ya bilinmeyen dünyası… Bern’de federal patent dairesinde görev aldı. Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünme fırsatı buldu. Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum teorisi ile ilgilendi. Brown hareketine ihtimaller hesabını  uygulayarak bunun teorisini kurdu ve değerini hesaplayarak teorisini test etti. Kuantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerji Avogadro sayısının isine uyguladı. Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını ve fotoelektrik olayını açıklayabilmesini sağladı.

1905 yılında “Annalen der Physik” dergisinde bu çalışmalarını açıklayan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelik teorisinin temelini attı. Teorileri sert tartışmalara yol açtı. 1909’da Zürih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu. Prag’da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu. 1913’de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsü’nde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi. Bir bilim adamı olarak 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı. İlk eşinden Hans ve Eduard isminde iki erkek çocuk sahibi olan bilim adamını 1914 yılında eşi terk etti. 1. Dünya Savaşı nedeniyle yiyecek kıtlığı sırasında mide ağrıları çeken bilim adamına kuzeni Elsa bakmış ve ikinci defa kuzeni Elsa ile evlenmiştir.

 Birçok özlü inceleme yazısı yayımladı ve bunlarda teorilerini geliştirdi. 1921′de Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı.

Yabancı ülkelere birçok gezi yapmakla birlikte 1933’e kadar Berlin’de yaşadı. Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok usevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı.

Paris’te College de France’ta ders verdi; burdan Belçika’ya oradan da İngiltere’ye geçti. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study’de (İleri Araştırma Enstitüsü) profesör oldu. 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti.

Küçük oğlu Eduard akıl hastalığı nedeni ile Zürih yakınlarında bir bakım evinde hayatını geçirmiş; büyük oğlu Hans, babası ve annesinin karşılaştığı Zürih Polytecnic’te mühendislik okumuş ve daha sonra University of California, Berkley’de profesörlük yapmıştır. 1955’de Princeton’da ölmüştür; oğlu Hans yanında bulunmuştur.

Üvey kızı Margot Einstein, bilim adamının kişisel mektuplarını özenle herkesten saklamış ve kendisinin ölümünden 20 yıl sonra daha saklı kalmasını vasiyet etmisti. Günümüzde Princeton Üniversitesi tarafından basılan bu mektuplar bilim adamının gizli kalmış özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler sunmaktaydı.

 

Buluşları

Einstein’ın fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi.

Bu teori üç bölüme ayrılır:

Newton mekaniğinin uygulanabildiği alanı kısıtlayan ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren Özel Görelilik (1905);

Eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren Genel Görelilik (1916);

Elektro-manyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren daha geniş kapsamlı teori denemeleri.

İlk iki teorinin geçerliliği atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle çok başarılı bir biçimde sınanmıştır; çağdaş fiziğin temel taşları arasında yer alırlar. Einstein atom ile ilgili olarak: “Ben atomu iyi bir şey için keşfettim,ama insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar.” demiştir. Ayrıca birçok kişinin ilgisini çeken “Neden Sosyalizm?” adlı yazısı Monthly Review adlı aylık dergisinin, ilk sayısının, ilk yazısıdır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Albert_Einstein

posted in VIDEOLAR | 0 Comments

21st Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Peygamberler Dışında Allah ile Konuşma İddiası Hezeyandır

Videoda Evrenesoğlu`nun Allah ile iletişime geçme hareketi kadar, 16 yaşındaki müridinin sorduğu soru da dikkat çekiyor. Yeni ve genç müridin Evrenesoğlu`na sorduğu soru şöyle: `Sevgili Mehdi Efendimiz. Ben 16 yaşındayım. Rotherdam konferansında tabii oldum. Şu an edebi bir zikirdeyim ve zikrimi zevkle çekiyorum. Ama yine de de içimde bir şüphe var; tabiyetim geçerli oldu mu? diye. Henüz namaza başlamadım ama zikrimi aksatmadan her gün çekiyorum. Efendimiz lütfen bana cevap verebilir misiniz, tabiyetim kabul olmuş mu diye.`

Evrenesoğlu müridinin sorusuna cevap vermek için sözde vahiy bekliyor, 10 saniye sonra da `Ihhh` diye irkilip gelen cevabı iletiyor. Allah ile konuştuğunu ve kendisinin Allah`ın Rasülü olduğunu iddia eden Evrenesoğlu, 16 yaşındaki bir müridinin kendisine yönelttiği, `Size tabiyetim kabul oldu mu?` şeklindeki soruya kameralar önünde `vahiy alıyor gibi` yaparak cevap veriyor.

`IHHH` DEDİ CEVABI VERDİ

Aralarına yeni katılan genç müridinin sorusuna, `bilmiyoruz` diye cevap verdikten sonra oturduğue yerde kafasını öne eğip 10 saniye kadar bekledikten sonra irkilerek doğrulan Evrenesoğlu, `Evet evladım tabiyetin kabul olmuş.` şeklinde yanıtlıyor.

 

İskender Evrenesoğlu, 29 Kasım 1933 tarihinde İznik’te dünyaya gelmiştir.

İlk, orta ve Lise tahsilini Bursa’da tamamlamıştır. Üniversiteyi ise İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulunda okumuş ve Banka ve Muhasebe bölümünden mezun olmuştur. Kamu İktisadi Teşekkülleri, Türkiye Vakıflar Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatında müfettişlik, müdürlük ve uzmanlık görevlerinde bulunmuştur.

Vakıflar Bankasında müfettişlik görevi yaparken ilk mürşidi Azerbaycan’lı Dayı Bey ile tasavvufa ilk adımını atmıştır. Daha sonra Dayı Bey’in vefatı üzerine hacet namazı kılarak yeni mürşidi Muhammed Raşit Hazretlerine tabi olmuştur. 1976 yılında irşad görevine başladığını ve 1986 yılında Allah katında yapılan güya bir tören sonrasında Allah tarafından kendisine Mehdilik verildiğini iddia etmektedir.

posted in VIDEOLAR | 0 Comments

21st Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

 

 

Akıllı Tasarım_Creationism-Michael Behe on Intelligent Design (CNN)

Bilim insanı Michael Behe’nin CNN International’de Yaratılış (Akıllı Tasarım) teorisi

Another video: http://www.metacafe.com/watch/4018241/dna_is_a_intelligently_designed_code_perry_marshall/

Michael J. Behe (1952) ABD’li biyokimyacı.

Lehigh Üniversitesi’nde biyokimya profesörü olarak çalışan Michael Behe 1996 yılında yayımladığı Darwin’in Kara Kutusu: Evrime Biyokimyasal Başkaldırı adlı kitabıyla evrim teorisine karşı geliştirilen Akıllı tasarım hareketini başlattı. Yazdığı Darwin’in Kara Kutusu kitabı National Review dergisi tarafından hazırlanan 20. yüzyılın en etkili 100 kitabı listesinde yer aldı.

Michael J. Behe is Professor of Biological Sciences at Lehigh University in Pennsylvania. He received his Ph.D. in Biochemistry from the University of Pennsylvania in 1978. Behe’s current research involves delineation of design and natural selection in protein structures.

In addition to publishing over 35 articles in refereed biochemical journals, he has also written editorial features in Boston Review, American Spectator, and The New York Times. His book, Darwin’s Black Box discusses the implications for neo-Darwinism of what he calls “irreducibly complex” biochemical systems. The book was internationally reviewed in over one hundred publications and recently named by National Review and World magazine as one of the 100 most important books of the 20th century.

Behe has presented and debated his work at major universities throughout North America and England.

http://www.discovery.org/p/31

posted in VIDEOLAR | 0 Comments

21st Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

 

Bilim İnsanının Ölümüne Yakın Ahlaki Mesajları

Profesör Randy Pausch-1960-2008.

Kitabı, “The Last Lecture=Son Konuşma

1)İsyan etmemi bekliyorduysanız sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
2)Sizi mutlu-mutsuz edecek şeyler sizin yaptıklarınızın sonucudur.
3)Hayallere ulaşamasanız da hayaller uğruna çalışmak size çok şey kazandırır.
4)Tecrübe, istediğinizi elde edemediğinizde kazandığınız şeylerdir.
5)Bir işi kötü yaptığında kimse seni uyarmıyorsa, senden “umudu kesmişler” demektir.
6)Biri sizi zorluyorsa sizin daha iyi olmanızı istiyor demektir.
7)Yolumuzdaki engellerin bir amaca hizmet ettiğini, bizi yoldan ayırmak için değil devam etmeyi ne kadar istediğimizi görmemiz için olduğunu anladım.
8)Alçakgönüllülük önemli bir değerdir.
9)Anneler çocuklarıyla övünmek yerine eğitmek amacını taşımalıdırlar.
10)Unutmayın ki, insanlar sahip olduğumuz pek çok lüks eşyalardan daha değerlidir.
11)Yaşamın son günlerinde bile enerjik, iyimser, meraklı, coşkulu, eğlenmeyi bilen olun.
12)Hayalleriniz gerçekleştirebilmek için başkalarıyla iyi geçinin ve bir bütünlük içinde yaşayın.
13)Uygulamada zorlanacağınız basit bir tavsiye: Yalnızca doğruyu söyleyin.
14) İşleri elinize yüzünüze bulaştırdıysanız özür dileyin.
15)İnsanların çok fazla kötü özrü (bahanesi) var. İyi bir özür üç kısımdan oluşur: A)Üzgünüm, özür dilerim; b)Bu benim hatamdı, hata yaptım; C)Hatamı düzeltmek için ne yapabilirim?; Hatamı nasıl düzeltebilirim? Samimiyet ancak bununla anlaşılır. Çoğu kişi üçüncüyü atlıyor, samimiyet ise bununla anlaşılıyor.
16)Başkalarının hatasında bilmelisiniz ki kimse tam şeytan değil. Onların iyi yanlarını görebilir ve izin veriyorlarsa değişimlerini sabırla hızlandırabilirsiniz.
17)Size yapılan iyiliklerde minnet duymasını bilin ve bunu gösterin.
18)Sorunlar karşısında şikâyet etmek ve sızlanmak gerçekte sorunu çözmez.
19)Tüm zamanınızı ve enerjinizi şikâyet ederek geçirmek size ne kazandırır ki!
20)Hayatınızı doğru yönde sürdürürseniz, ilahi adalet gerisini halleder ve hayalleriniz sizi bulur.
21)Hayallerinizi gerçekleştirmek için çalışın zaten güzel şeyler yaşayacaksınız.

 

posted in VIDEOLAR | 0 Comments

21st Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

 

Hz Peygamberin Teri, Tükrüğü ve Saçları Kutsal mıdır?

Allah’ın dini, Hz. Peygamber’in terini ve tükürüğünü kutsamak değildir. Hz. Muhammed’in arkadaşları, Peygamber’in giysisinden bir parça almak için elbisesini parçaladıkları, Hz. Peygamber saçını insanlara dağıttığı, Peygamber’in abdest suyunu yere düşmesin diye avuçlayıp içtikleri sözü koca bir yalandır.

Tüm bunlar Peygamber’e büyük bir saygısızlıktır.

Peygamberler, dünyanın en önemli insanlarıdır. Onların hatıratları da değerlidir. Ancak Peygamber’in terinin, tükürüğünün, saçlarının, kestiği tırnaklarının, giydiği elbiselerinin bereket getireceğini, onlara dokunanların cehennemden korunacağını ya da onlarda ilahi güç olduğunu iddia etmek, büyük bir iftiradır. Peygamberler, hayatlarını, putlaştırmanın her türüne karşı mücadeleye adamışlardır.

Peygamberler sıklıkla şunu söylemişlerdir: “De ki: ‘Ben de sizin gibi (sizin benzeriniz) bir beşerim (biyolojik özellikleri olan insan).” (18Kehf: 110; 41Fussilet: 6)

Peygamberlere ait bile olsa, yapay kutsallaştırmaları Hz. Peygamber’in de tasvip etmediğini dile getirenleri dindışı ilan etmek kimin haddine?

posted in VIDEOLAR | 0 Comments

21st Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

 

 

ALLAH’TAN BAŞKA, NE PEYGAMBERLER NE DE DİĞER İNSANLAR KABİRDEN İNSANLARI DİRİLTİP ÇIKARAMAZLAR

Allah’ın dini peygamberleri üstünlük yarışına sokma gibi amaç peşinde değildir. Böyle bir densizliği, başka din mensupları yapabilirler. Kabirden bir insanı diriltmek ancak Allah’ın yapabileceği bir iştir. Bu ise, Kıyamet günü gerçekleşecektir. Ne yazık ki tarikat menkıbelerinde ve gündemlerinde böyle söylemler önemli bir yer tutmuştur. Keramet adı altında pir, şeyh, gavs, abdal, derviş, fakir diye adlandırdıkları kişilere yalnızca Allah’a ait özellikler yakıştırılmıştır. Videoda görüldüğü gibi, Hz. Muhammed’in yapmadığı, yapamacağı bir eylemi Abdulkadir Geylani diye bilinen tarikat önderinde ölüyü dirilterek ona, gaybı bilme (kolunun yakasında Cennet ce Cehennem’i gösterebilme) ve ölüyü kabirden çıkarabilme gücünün olduğu vehmedilmiştir; peygamberlerin bile sahip olmadığı bir güç ve yetkiye sahip olduğu ortaya konmuştur.

posted in VIDEOLAR | 2 Comments

21st Mayıs 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

<

 

 

BAYRAM ALİ ÖZTÜRK:
 

 

 

“Muhammed Mustafa ona ben güneş diyemem güneş batar,
Muhammed Mustafa (S.A.V.) su diyemem su durdu mu kokar ,
Muhammed Mustafa ekmek diyemem ekmek durdu mu bayatlar ,

Muhammed Mustafa çok leziz bir yemek diyemem çünkü yemek durdu mu ekşir.
Muhammed Mustafa nın müşebbihi (benzeri benzetilebileceği) yoktur.
Muhammed Mustafa Muhammed Mustafa’nın benzetilebileceği hiçbir bir varlık yoktur.
İmam Rabbaninin (K.S.) buyurduğu gibi MUHAMMED MUSTAFA EŞİTTİR ALLAH bir eti ve kemiği var farklı olarak o kadar…”
BAYRAM ALİ ÖZTÜRK KİMDİR?
 

 

Bayram Ali Öztürk, 1952’de Trabzon’nun Of İlçesi’nde doğdu. Çocukluğu Adapazarı’nda geçen Bayram Hoca, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Farsça, Arapça, Osmanlıca, İngilizce ve Fransızca bilen Bayram Hoca, hukuk eğitimi de aldı. İmam Rabbani’nin mektuplarından oluşan ‘Mektubat-ı Rabbani’ kitabını ezbere bilen ve her pazar sabahı İsmailağa Camii’nde sohbet veren Bayram Ali Öztürk’ün bir oğlu, iki de kızı bulunuyor.
Bayram Ali Öztürk, Cübbeli Ahmet hocayla birlikte Nakşibendi tarikatına, Fatih’teki Mahmud Efendinin dergahına mensuptu. Mahmud Efendi ona çok değer verirdi.
Sultan Selim Camii’nde Pazar sabahları namazdan sonra yıllarca ders olarak İmam-ı Rabbani’nin “Mektubat”ını okuttu ve yorumladı. Bir ara haftanın her günü sabah namazlarından sonra İsmailağa Camii’nde de “Mektubat” dersleri vermişti.

Bayram Hoca, İmam-ı Rabbani Hazretleri’nden bahsederken kendisini, Onun adını ağzına almaya layık görmez, ismini telaffuz etme yerine “Sultan” kelimesini kullanırdı. Mektubat derslerinde zamanla o derece uzmanlaştı ki bir çok hocanın okumaya dahi cesaret edemediği mektupları kürsüde şerhetti. Bu yönü “Mektubatçı Bayram Hoca” diye tanımasına yol açtı.

Bayram Hoca iyi bir vaiz olmasının yanı sıra tahkik ehli bir ilim adamıydı. Seçiciydi; her bulduğu kitabı okutmaz, her gördüğü meseleyi anlatmazdı. Bu yüzden muhatapları sözlerini senet gibi güvenilir kabul ederdi. Söylenmesi gereken hakikatleri anlatmaktan da çekinmezdi. Bu yüzden son yılları hayli sıkıntılı geçmişti. Takdir belgeleriyle onurlandırılması gerekirken cami cami sürüldü.

Bir gün Fatih’te ikibinden fazla kişinin hazır bulunduğu bir camide teravih öncesinde vaaz ediyordu. O geceki konuşmasında Osmanlı Devleti’nden bahsediyor, Çanakkale başta olmak üzere diğer cephelerde tahakkuk eden Allah Resulünün manevi yardımlarını anlatıyordu. Konuşurken ifadeler boğazında düğümleniyor, belli bir süre sonra kendini toparlayıp gür sesiyle “Cemaat! Bu topraklara sahip çıkın!” ifadesini tekrar ediyordu. (ÇOK ACIDIR Kİ MEKKE MÜŞRİKLERİ BİLE KİMSEYİ ALLAH‘A EŞİT GÖRMÜYORLARDI.)

 

 

 

posted in VIDEOLAR | 2 Comments