-
26th Mart 2010

Türkiye’de ayrımcılık suçları

posted in AYRIMCILIK |

Türkiye’de ayrımcılık, ırkçılık ve nefret suçları

 

A- Kavramsal Çerçeve

Ayrımcılık insan haklarını meydana getiren temel değerlere topyekün yapılmış bir saldırıdır. Bunu anlamak için 20. yy dünya tarihine kısaca bakmak yeterli olacaktir: II. Dünya Savaşinda 6 milyon Yahudi ve kayıtları düzenli tutulmadığı için bilinmeyen sayida Roman halkinin katledilmesinin ardından, 1990’larin hemen ilk yarisinda, eski Yugoslavya’da 250 bin kişinin, Ruanda’da ise 500 bin kişinin savaş ve etnik temizlik sonucu yok olmasi, ayrımcılığın geçtigimiz yüzyil boyunca yarattigi yikimin en somut örnekleridir.

Günümüzde ayrımcılık degisik formlarda halen devam etmektedir. BM Insan Hakları Komitesi, 1989 yilindaki otuz yedinci oturumunda yaptığı 18 nolu Genel Yorumda, “Her Türlü Irk Ayrımcılığınin Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası BM Sözleşmesinin” 1. maddesindeki “irksal ayrımcılık” ve yine “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair BM Sözleşmesinin” 1. maddesindeki “kadına karşı ayrımcılık” tanımlarına atıfta bulunarak, ayrımcılığa ilişkin aşağıdaki tanımı geliştirmiştir:

” Komite Sözleşmelerde kullanılan ‘ayrımcılık’ teriminin irk, renk, cinsiyet, dil, din, politik ya da diğer görüşler, ulusal ya da sosyal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer statüler gibi herhangi bir zemin üzerine dayandırılan ve bütün hak ve özgürlüklerin esit ölçüde bütün kişiler tarafından tanınmasını, kullanılmasını veya yararlanılmasını kaldırma veya zayıflatma amacına sahip, herhangi bir ayirma, dışlama, kısıtlama veya üstünlük tanıma olarak anlaşılması gerektiğine inanmaktadır.”[1]

Bu tanım göz önüne alındığında, Avrupa Konseyi’nin de BM Insan Hakları Komitesinden farklı düşünmediğini söylemek mümkündür. Nitekim, Avrupa Insan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesine Ek 12 Nolu Protokol’ün 1. maddesi benzer genişlikte bir ayrımcılık tanımı yapar ve ayrımcılığı genel olarak yasaklar:

“Madde 1-Genel olarak ayrımcılığın yasaklanması

  1. Kanunda öngörülen haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşler, ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya başka bir statüden kaynaklanan herhangi bir nedenle ayrım yapılmaksızın sağlanır.
  2. Kimse, herhangi bir kamu otoritesi tarafından, 1. fikrada sayilan gerekçelerle ayrımcılığa tabi tutulamaz.”[2]

Avrupa Insan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesine Ek 12 Nolu Protokol’ün Avrupa ülkeleri tarafından onaylanıp uygulanması Avrupa bölgesinde ayrımcılığın önlenmesine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır. Ayrımcılık, insan haklarına yönelik temel bir saldırı olduğu gibi, daha başka pek çok ihlalin ortaya çıkması için de elverişli bir zemin yaratmaktadır.

“Ayrımcılık, sadece sahip oldukları kimlik ya da inançlarindan ötürü belli insanlarin ya da gruplarin tüm insan haklarını sistematik bir biçimde yok sayar.( …) Iskence ayrımcılıktan beslenir. Bütün iskenceler, kurbanini insanliktan çikararak, iskenceci ve iskence gören arasındaki bütün insani baglari koparir. Insanliktan çikarmanin bu yöntemi, eger kurban horgörülen sosyal, politik ya da etnik bir gruptan ise daha kolay yapilir. Ayrımcılık, kurbani bir insan olarak degil, bir nesne olarak gördügünden, zalimce davranılmasına müsaade ederek iskence için yolu açar. (…)Ayrımcılık ayni zamanda, ırkçı saldırılar, kadınlara karşı ev içi şiddet ve homofobik nefret suçları gibi, genel olarak toplumdaki belli gruplara uygulanan şiddet eylemlerine karşı, kanunların eşit korumasını vermemek anlamına gelir. Önyargının bu saldırgan uygulamaları sıklıkla resmi kayıtsızlıkla kolaylaştırılır.”[3]

Türkiye’de son aylarda tırmanışa geçen ırkçı, ayrımcı ve hoşgörüsüzlüğe dayanan söylem ve şiddet olaylarının varlığı, ayrımcılığın yarattığı tahribatı görmek için yeterli olacaktır.

 

B- Türkiye

Hoşgörüsüzlük ve Milliyetçi Dalga

Mersin’de 20 Mart 2005 tarihinde yapılan Newroz kutlamalarinda, Türk Bayrağı’nın yakılması girişimi ve arkasından yaşanılan olaylar, son yıllarda oldukça artan aşırı milliyetçiliğin yarattığı hoşgörüsüzlüğü iyice görünür kildi. 14 ve 12 yaşlarında iki çocuğun bayrak yakma girişiminin yarattığı şiddet ortamı oldukça endişe vericiydi.

Bayrak yakma olayının yarattığı gerginlik, önce Trabzon’da, ardından Adapazarı’nda (Sakarya) şiddete dönüştü. 6 Nisan 2005 tarihinde Trabzon’da ortaya atılan “bayrak yakılıyor” söylentisi 2 bin kişinin dört üniversiteliyi linç girişimine neden oldu. Oysa ki, olayda bayrak yakılmıyor, sadece bir grup genç F Tipi Cezaevleri hakkında bildiri dağıtıyordu[4]. Ardından, 12 Nisan 2005’de benzer bir olay Adapazarı’nda gerçekleşti. Adapazarı’nda Trabzon’daki olayları protesto amacıyla açıklama yapmak isteyen bir gruba 100 kişilik başka bir grubun saldırması yine linç girişimiyle sonuçlandı.[5]

Tüm bu toplumsal gerginlik hali Türkiye Cumhuriyeti’nin kadim sorunu azınlıklara ilişkin tartışmayla doruk noktasına ulaştı.

 

Azınlıklar Sorunu

Türkiye’de azınlıklar sorunu, Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar uzanan en sıkıntılı konulardan birini oluşturuyor. Bugün AB uyum sürecine paralel olarak, diger hak ve özgürlüklerde olduğu gibi, azınlık haklarında da bir ilerleme sağlandı ise de, bu hala çok yetersizdir. Özellikle uygulamada devlet yetkilileri, müthiş bir direnç göstermektedirler.

“(…) yasa koyucu çok önemli reformlar getirmiştir fakat bunları uygulatamamıştır. Bunlar, insanin içine ruh sıkıntısı veren durumlardır.(…) Sistem direnmektedir.”[6]

Bunun en somut örneği, yaklaşık 8 ay önce, 1 Kasim 2004’de Basbakanlik Insan Hakları Danışma Kurulu (BIHDK) “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu” tarafından hazırlanan raporun basın açıklaması sırasında yaşanan olaylardır.

Raportörlüğünü Prof. Dr. Baskın Oran’ın üstlendiği raporun açıklanması sırasında Insan Hakları Danışma Kurulu Başkani Ibrahim Ö. Kaboglu’na karşı gerçeklesen çirkin davranışlar ve akabinde konuya ilişkin sarf edilen şiddet ve tehdit içerikli sözler, Türkiye’de insan Haklarına sayginin temin edilmesi yönünde atılan onca adımdan sonra, gerçekten de endişe vericidir.

AKP Malatya Milletvekili Süleyman Saribas’in Insan Hakları Danışma Kurulu üyelerine ilişkin “Millet bunlari tükürügüyle bogar.”; “…Filistin kamp kaçkini, eski sosyalistler, şimdilerde liboş, AB’ye girersek finos olacak zatlar. … Milliyetsiz devşirmeler…” seklindeki açıklamaları; IHDK ‘Azınlık Raporu’nun açiklanmasi sırasında, raporu kurul başkanı Ibrahim Kaboglu’nun elinden alarak yirtan Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve IHDK üyesi Fahrettin Yokuş’un, yaptığı çirkin saldiriyi savunarak, “Raporu degil bir defa, bin, on bin, yüz bin defa karşımıza çiksa yine yırtacağız” demesi ve ardından yükselen “Bizim sesimizi duymazlarsa kursunun sesini duyarlar” sloganlari; DYP Genel Başkan Yardimcisi Saffet Kaya’nin “Yokus doğru yaptı, kutluyorum, eline sağlık.” diyerek şiddete verdiği destek; raporu “ihanet belgesi” olarak niteleyen Başbakanlık Insan Hakları Danışma Kurulu üyesi Fethi Bolayir tarafından yapılan suç duyurusu konuyla ilgili önyarginin mevcudiyetini açik bir sekilde gözler önüne sermektedir[7].

Isviçre’de yayınlanan Tagesanzeiger’in ‘Das Magazin’ isimli kültür ilavesine konusan ünlü yazar Orhan Pamuk’un, söyleşi sırasında sorulan bir soru üzerine “ Burada 30 bin Kürdü öldürdüler. Ve bir milyon Ermeni. Ve neredeyse hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. O halde ben yapiyorum. Ve bu yüzden benden nefret ediyorlar.”[8] demesinin ardından ünlü yazara yöneltilen nefret dolu ve şiddet içeren tehditler, Isparta’nın Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altinpinar’in Orhan Pamuk’un tüm kitaplarının imha edilmesi talimatını vermesiyle doruk noktasına ulaştı.[9]

Tüm bu yaşananlar sivil toplum örgütleriyle aralarında akademisyen, gazeteci, yazar, siyasetçi ve sanatçıların da bulundugu 200 aydin tarafından “kitlesel bir histeri” olarak nitelendirilirken, uygulamaların Nazi dönemini hatirlattigina vurgu yapilmistir.[10]

Tüm bu gelişmelere ardından Milli Güvenlik Kurulu’nun Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde Heybeliada Ruhban Okulu’nun “tehdit” olarak gösterilmesi ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması yönündeki taleplere karşı çikilmasi, üst düzeydeki askeri ve sivil yöneticilerin azınlık sorununa bakişini sergilemesi bakimindan kaygi vericidir. Her ne kadar, daha sonra basında çıkan haberlerde Disisleri Bakanligi’nin önerisi üzerine, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğin Heybeliada Ruhban okulunu “tehdit” olarak görmekten vazgeçtiği öğrenildiyse de, Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması yönündeki taleplere karşı çikilmayacagi yönünde bir görüş de belirtilmemiştir[11] .

Azınlık sorununa ilişkin yaşanan son skandal, Bogaziçi Üniversitesi (BÜ) Rektörlüğü tarafından düzenlenmek istenen “Imparatorlugun Çöküs Döneminde Osmanlı Ermenileri”, adli konferansın, gelen tepkiler üzerine iptal edilmesidir. Konferansın Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in Mecliste yaptığı bir konusmanin hemen akabinde iptal edilmesi, dikkatleri konuyla ilgili olarak adi konulmamis bir baskinin mevcudiyetine yoğunlaştırmaktadır. Cemil Çiçek aynen şunları demiştir:

“Simdi, siz, o zaman, falanca ülkenin parlamenterlerini nasıl ikna edeceksiniz? Onlar pekala diyecekler ki “siz bizi ikna etmeyin; gidin, Boğaziçi Üniversitesinde Bogaza bakarak bu yalanları söyleyenleri ikna edin.” Dolayısıyla, bu, Türk Milletini arkadan hançerlemektir; bunu, çok açık olarak söyleyelim.

Evet, üniversiteler özerktir, özgürdürler; ama, dünyanin hiçbir ülkesinde özerklik ve özgürlük sorumsuzluk olarak anlaşılamaz. Bu, ayni zamanda -çok net olarak ifade ediyorum ki- büyük bir sorumsuzluktur, büyük bir ciddiyetsizliktir.

Dördüncü bir husus: Bir şey daha söyleyeceğim; eger, siz, bilim adina gerçegi aramak istiyorsanız, tarih adina gerçegi aramak istiyorsanız, o zaman, farkli düşünenleri de çağırmış olmanız gerekir. Neden, orada tek yanlı bir propaganda gerçekleştirilmeye çalışılıyor, bir konferans?!

Arkadaşlarımız da dile getirdiler. Bugün, Isviçre’de ve bazı ülkelerde “Türkler soykırım işlememiştir” demek özgürlüğü tanınmazken, bununla ilgili kırmızı bültenler çıkarılırken, Türkiye’de su günlerde, yarin, Ceza Kanununu konuşacağız ya, birçok da cemiyetlerimiz var ya, derneklerimiz var ya, hani, özgürlük yok diyorlar ya, bu milleti arkadan hançerleme özgürlügü var, bu millete iftira etme özgürlügü var; bunu, herkesin görmesi lazım, herkesin anlaması lazım! (Alkislar)

Evet, bu, büyük bir sorumsuzluktur, büyük bir ciddiyetsizliktir. Özerk kuruluslari da göreve davet ediyoruz. Hükümet olarak bir yetkimiz olsaydi geregini yapardik. Keske, Adalet Bakanı olarak dava açma yetkimi devretmeseydim. Simdi, YÖK ne yapacak onu merak ediyorum, simdi, Boğaziçi Üniversitesi ne yapacak onu merak ediyorum; ben de merak ediyorum, biz de merak ediyoruz, milletimiz de merak ediyor. Bu ciddiyetsizlik, bu sorumsuzluk, bu millete küfretme, bu milletin nüfus cüzdanını taşıyanların bu milletin aleyhine propaganda yapma, ihanet etme dönemini artik kapatmamız lazım. Çünkü, milletin vicdani rahatsız oluyor.” [12]

Bu konusmanin, 21 Mart 2005 Irkçıliğa Karşı Uluslararası Gün nedeniyle, Irkçıliğa ve Hoşgörüsüzlüge Karşı Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilip açiklanan, “Politik söylevlerde ırkçı, anti-semitik ve yabancı düşmani ögelerin kullanilmasi” [13] adli raporun hemen akabinde olmasi gerçektende ürkütücüdür. Irkçıliğa ve Hoşgörüsüzlüge Karşı Avrupa Komisyonu tarafından siyaset bilimleri uzmani Jean-Yves Camus’a hazirlatilan rapor, bu tür konusmalarin tehlikeli boyutlarina dikkatleri çekmektedir. Konuyla ilgili olarak Avrupa Irkçıliğa ve Hoşgörüsüzlüge karşı Komisyonunun bir de deklarasyonu bulunmaktadir. [14] Ancak, BM Egitim Hakki Özel Raportörü Katarina Tomaševski’nin de belirttigi gibi, Ermenilere ilişkin bir soykırım gerçeklestirildigine dair “Inkar etme baskin gelmektedir’(*). 90 yil önce gerçeklesmis tarihsel bir olayi, tekrar gözden geçirmenin ulusal güvenlige nasıl bir tehdit olusturabilecegini anlamak, yabancılar için oldukça zordur.” [15]

 

Müslüman Olmayan Dini Gruplar ve Hoşgörüsüzlük

Şiddet olaylarının tırmanışa geçtiği bir dönemin hemen öncesinde ve sonrasinda, bazı yazılı ve görsel medya organlarında, ülkemizde bulunan farkli dinlere mensup kişilerle ilgili bir dizi saldirgan ve igdis edici habere tanik olduk. Söz konusu haberleri, devlet erkani tarafından yapilan bazı talihsiz açiklamalar takip etti.

Diyanet Isleri Başkanlığı’ndan sorumlu Devlet Bakani Mehmet Aydin’in, AKP Adiyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Türkiye’deki misyonerlik faaliyetleriyle ilgili soru önergesini yanitlarken sarf ettigi sözler[16] , konunun devlet nezdinde nasıl anlasilip ele alındığını göstermesi bakımından gerçekten de endise vericidir.

Bu türden açiklamalar fiziksel şiddet için gerekli ortamı hazır hale getirmektedir. Nitekim, 21 Nisan 2005 gecesi Ankara’da bulunan Uluslararası Protestan Kilisesi, “Türk Intikam Tugayi” imzalı tehdit mektupları gönderilmesinin ardından molotof kokteylli saldırıya uğramıştır.[17]

Insan Hakları Gündemi Derneğine göre farklı dinlere mensup kişilerin Türkiye’deki faaliyetleri ve varlığı, Türk ve Müslüman topluluk için bir tehdit olarak algılanmamalıdır. Bilakis, bu tür faaliyetler kültürel bir zenginlik olarak görülmeli ve korunmalıdır.

 

Eğitim Yoluyla Irkçılık ve Hoşgörüsüzlük

Tarih Vakfi tarafından yürütülen “Ders Kitaplarında Insan Hakları” adli bir projede, çesitli konulardan seçilen 190 ders kitabi, gönüllülerden olusan çalışma gruplari tarafından incelendi. Bu tarama sonucunda tüm kitaplarda dört bin (4000) farkli sorun tespit edildi. Elde edilen bulgular ayrica 33 kişilik bir uzmanlar grubu tarafından incelenerek “Ders Kitaplarında Insan Hakları: Tarama Sonuçları” [18] basligi altinda toplanmis bulunuyor.

Ders Kitaplarında Insan Hakları Projesi kapsamında Tarih Vakfi ve TÜBA tarafından 17-18 Nisan 2004 tarihinde Insan Hakları Egitimi ve Ders Kitabi Arastirmalari konulu bir de Uluslararası Sempozyum düzenlendi. Sempozyumun “Türkiye’de Egitim, Ders Kitapları ve Insan Hakları – II” bölümünde söz alan Ayse Gül Altinay, Türkiye’de eğitim hayatinin farkli evrelerinde karşısına çıkan görüşleri içselleştiren bir öğrenci, yani eğitim sisteminin öngördüğü ‘ideal’ öğrenci hakkında şunları söylemiştir:

Bu öğrencinin ilk özelligi dünyaya milliyetçi bir gözlükle bakmasidir. Milliyetçilik, Tanil Bora’nin vurguladığı gibi ideolojiler üstü bir ‘fikirler sistemi’dir. Atatürk Milliyetçiliği, Milli Güvenlik Bilgisi kitabında da belirtildigi gibi ‘tek yol‘dur.

Bu milliyetçilik bazı ifadelere baktığımızda, kapsayıcı ve ‘vatandaşlık‘ esasina dayalı bir milliyetçilik anlayışıdır-ki bu haliyle anayasanın 66. maddesinde yer alan “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” anlayışına ses getirir.

Ancak, başka bazı ifadelere baktığımızda ise etnik esasli, hatta yer yer irk kavrami üzerinden kendini tanımlayan bir milliyetçilikle karşı karşıya kaliriz. Tanil Bora’nin da vurguladığı gibi ‘Ders kitaplarındaki milliyetçilik anlayışı ırkçı veya etno-kültürcü olarak tanımlayabileceğimiz yönelim ile, vatandaşlığı esas alan ’siyasal’ milliyetçilik ya da ‘yurtseverlik‘ yönelimi arasında salınmaktadır’.“ [19]

Milliyetçi ve ırkçı yaklaşımların varlığı, sadece resmi egitimde geçerli degildir. Resmi olmayan egitimde de benzer bir anlayışın yaygınlaştırıldığını görmek mümkündür. Nitekim, Milliyetçi Hareket Partisi endeksli bir kurum olan Ülkü Ocaklari Eğitim Kültür Vakfinin Genel Sekreteri Afsin Efkârlioglu, Vatan Gazetesinden Tülay Subatli ile yaptığı bir röportajda arkadaşlarına Hitler’in “Kavgam” kitabini okumalarini tavsiye ettiklerini söylemiştir:

– Ülkücü gençlik neden “Kavgam”i okuyor?

* Ülkücü hareket dikkate deger her kitabi takip ediyor, ama Kavgam da okunan, dikkate değer bulunan bir kitap. Okumayanlar okusun, okuyanlar bir kez daha okusun. Biz arkadaşlarımızdan kendilerini geliştirmelerini istiyoruz.

– Yani siz mi okumalarını tavsiye ediyorsunuz?

* Evet, birçok kitapla birlikte. Biz arkadaşlarımızdan bin tane kitap okumalarini istiyorsak birisi de Kavgam’dir. Ayrica bu kitaba yönelmiş özel bir tavsiye söz konusu değildir. Kavgam, yanlışları çok fazla olmakla birlikte dogrulari da olan bir kitap. Hitler, dünya siyasi tarihinde bir döneme damgasını vuran bir kişilik. Eger dünya siyasetini bilmek istiyorsanız Kavgam okunmalı. [20]

Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir haberine göre Hitler’in “Kavgam” adli kitabi Türkiye’de Subat ve Mart 2005 aylarinda en çok satan ilk 10 kitap arasında yer aldi[21] . Birikim Dergisindeki bir yazısında Samet Inanir bu durumun yaratacagi tehlikeye su şekilde değinmektedir:

“Kavgam’in yaratacağı tehlike, Hitler’in tezlerini benimsemeye yatkin olabileceğimize; tanıdık faşizmlere kaymamıza, azılı Yahudi düşmanları olmamiza yol açacağı degil. Bu tehlikeleri tetikleyici unsur olabilir ya da etkinliğinin kişitlari yüzünden olmayabilir. Tehlike, Hitler’in dünyayi algilama biçimini, metodolojisini, önceliklerini içselleştirerek, onu rasyonel sayarak içerisinde yasadığımız topluma ve siyasete bakmak.” [22]

Konuyla ilgili bir diger boyutta, sirf kendi tüzüklerinde “ana dilde egitim hakkini” savundukları için Egitim-Sen hakkındaki kapatma kararıdır. Genelkurmay Başkanlığı, 27 Haziran 2003 tarihli ve Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkani Korgeneral Köksal Karabay imzalı ve “Genelkurmay Başkanı namina” ibareli bir yaziyi, Basbakanlik, Içisleri BakanlığıMilli Eğitim BakanlığıAdalet Bakanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği‘ne göndererek, Egitim-Sen’in tüzüğündeki anadilde egitim hakkina ilişkin maddenin Anayasaya aykırı oldugunu belirtmistir.

Yazi sonrasi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanligi, Ankara Valiligi’ne bir yazi göndererek, tüzükteki “anadille ilgili ifadelerin” Anayasaya aykırıligini öne sürmüs, ifadenin tümden çıkarılmasını istemiştir. Bunun üzerine Ankara Valiliği talebiyle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Egitim-Sen’in kapatılması ve yedi üyesinin cezalandırılması amacıyla dava açılmıştır. [23] Dava en son olarak Yargitay’in Egitim-Sen’in kapatılması yönünde verdiği kararla suçlanmıştır [24] . Bu durum Türkiye’de asker ve siyaset iliskişini yeniden gündeme getirmesi hem de askerin demokratikleşme yönünde atilan adimlara sıcak bakmadığını göstermesi bakımından endişe vericidir. [25]

 

Yeni İletişim Araçları ve Irkçılık

Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonunun, Agustos 2000 tarihinde Isveç Mukayeseli Hukuk Enstitüsü tarafından hazırlanan “Internet Üzerinde Irkçılikla Mücadele Edilmesine İlişkin Yasal Araçlar” [26] baslikli raporu, bir yandan internet üzerinde ırkçılikla mücadele etmek için yasal mücadele araçlarini incelerken, diger yandan söz konusu mücadelenin zorunluluguna ve zorluklarina dikkat çekiyordu. Raporu takip eden yillarda Avrupa Konseyi’nin önce 2001 tarihli “Siber Suçlara Dair Avrupa Sözleşmesi” [27] ve ardından 2003 tarihli “Bilgisayar Sistemleri Yoluyla Gerçekleştirilmiş Irkçı ve Yabancı Düşmanlığı Içeren Eylemlerin Suç Sayilmasiyla Ilgili Siber Suçlara Dair Sözleşmeye Ek Protokol” [28] üne ragmen, Avrupa bölgesinde internet üzerindeki ırkçı ve yabancı düşmanı yayınlar halen devam etmektedir. Ne yazik ki, nefret dolu bu kervana, özellikle son yillarda Türkiye’den de katkılar yapılmaktadır.

Türkiye’nin, insan Haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelere ilişkin klasik utangaç tavrini bu alanda da görmek mümkündür. Türkiye adi geçen sözleşmeyi ve ilgili ek protokolü ne imzalanmış ne de onaylanmıştır. Buna karşılık, Türkiye’de son yillarda Türkçe yayin yaparak Irkçılığı, yabancı düşmanlığını ve hoşgörüsüzlüğü yayginlastiran web sitelerinin varlığı, giderek artan bir vahamet kazanmaktadır. Söz konusu web sitelerinin içinde özellikle dört tanesinin hemen göze çarptigini söylemek mümkündür. Bunlardan ilki, ırkçılık yaptıklarını açik bir sekilde ifade eden ve azınlıkları saglikli bir bünye için “hastalık mikrobu” olarak nitelendiren “Ulusal Hareket” [29] adli web sitesidir. İkincisi ırkçı yaklaşımını adından dahi gizleme geregi duymayan “Türkiye Fasist Partisi” [30] dir. Üçüncüsü, Türkiye’de Irkçı düşüncenin en önemli isimlerinden biri olarak görülen Hüseyin Nihal Atsiz’a atfen kurulmuş olan “atsiz.org ” [31] adli web sitesidir. Dördüncüsü, yabancı düşmanlığı ve anti-semitik ifadelerle dolu açıklamaların yer aldigi “Ülkücü Hareket” [32] adli web sitesidir. Söz konusu siteler, sürekli bir sekilde Irkçılığı ve hoşgörüsüzlüğü yaygınlaştıran yayınlar yapmakta ve hatta belli örgütlenmeler içinde olduklarına dair mesajlar vermektedirler. Bu tür yayinlara ilişkin su ana kadar herhangi bir önlem alınmış değildir. Ancak, söz konusu mesajlarin sürekli tehdit içerir nitelikte ve şiddet yüklü olması, bu konuyla ilgili olarak ivedilikle yasal önlemlerin alınmasını ve uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.

 

Ayrımcılığa Dair Yasal Mevzuat

Türkiye’nin yasal mevzuatı ayrımcılığın değişik biçimlerine ilişkin bazı hükümler getirmekle birlikte kapsamlı bir mevzuat söz konusu degildir. AB’ye aday on üç ülkede ayrımcılıkla mücadele için alinan önlemlere ilişkin hazırlanan rapor[33], söz konusu yasal mevzuatı degisik yönleriyle aktarmaktadır. Son olarak kabul edilen Türk Ceza Kanunun, 122. Maddesi genel anlamda ayrımcılığı ilk kez yasaklamakta ve ayrımcılığa karşı cezai yaptırım öngörmektedir. Bununla birlikte, hazirlanan ilk taslakta “cinsel yönelime ilişkin ayrımcılık” da yasaklanmış olmasına ragmen, yasanın kabul edilen halinde cinsel yönelime ilişkin ayrımcılığın yer almamasi[34] üzüntü vericidir. Türkiye’de ayrımcılıkla ilgili olarak sikinti yaratan bir diger sorun da, Türkiye’nin uluslararası Insan Hakları Sözleşmelerini onaylamak ve uygulamak konusundaki çekinceli tavridir.

Türkiye uluslararası düzeyde kabul görmüs pek çok insan Hakları sözleşmesini onaylamış olmasına rağmen, özellikle ayrımcılıkla dogrudan iliski maddelere çekinceler koymaktadir. Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamis ve 9.12.1994 tarihli ve 4058 sayili kanunla onaylamis olmasina ragmen, sözleşmenin egitim hakki ile ilgili 17, 29 ve 30. maddelerine, T.C. Anayasasi ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlasmasi hükümlerine ve ruhuna uygun olarak, ihtirazi kayit koymus ve yorumlama hakkini sakli tutmustur. Bu halen geçerli bir durumdur.

Benzer bir durum Avrupa Temel Hak ve Özgürlüklere Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 1. Protokolü içinde geçerlidir. Türkiye 1. nolu Ek protokolü imzalayip onaylamasina ragmen, 2. maddeye 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanununu gerekçe göstererek çekince konmustur. Son olarak, 4 Haziran 2004’de BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini de onaylayan Türkiye, sözleşmeyi yine çekinceyle onaylamistir. Türkiye, Sözleşmenin 13. maddesine T.C. Anayasasinin 3, 14 ve 42. maddelerini gerekçe göstererek, çekince koymustur. 1982 Anayasasinin 3 ve 14. maddeleri su sekildedir:

III. Devletin Bütünlügü, Resmî Dili, Bayragi, Millî Marsi ve Baskenti

  • Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
  • Dili Türkçe’dir.
  • Bayragi, sekli kanununda belirtilen, beyaz ay yildizli al bayraktir.
  • Millî marsi “Istiklal Marsi”dir.
  • Baskenti Ankara’dir.

Anayasanın, temel hak ve özgürlüklerin hangi hallerde kötüye kullanildiginin kabul edilecegini açıklayan 14. maddesi, AB uyum yasalari çerçevesinde 2001’de kabul edilen 4709 sayili yasa’nin 3. maddesi ile degistirilmistir. BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne konan çekince degisik metne göredir:

Madde 14- (Degisik: 4709 – 3.10.2001/m.3) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügünü bozmayi ve insan Haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldirmayi amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanilamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla taninan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha genis sekilde sinirlandirilmasini amaçlayan bir faaliyette bulunmayi mümkün kilacak sekilde yorumlanamaz.Bu hükümlere aykırı faaliyetlerde bulunanlar hakkinda uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.[35]

 

C- Öneriler

İnsan varlığı karmaşık bir kimliğe sahiptir ve tek boyutlu olarak düsünülemez. Bu haliyle insanin ırksal, etnik, cinsel, sosyal köken vb. pek çok farkli kimlige sahip olduğunu görmek mümkündür. Bu farklılıklar insan varliginin kültürel zenginligini ifade eder. Bu zenginlik korunmalıdır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye;

Yasama

  • Mevcut Ombudsman yasa taslagindan hareketle Ombudsman yasasini çikartmalidir.
  • Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesini imzalayip onaylamalidir;
  • Bölgesel ya da Azınlık Dillerine İlişkin Avrupa Sartini imzalayip onaylamalidir;
  • Taraf oldugu uluslararası Insan Hakları Sözleşmelerine azınlıklar bakimindan koyduğu çekinceleri geri almalıdır;
  • Avrupa Insan Haklarına Sözleşmesine ek 12 Nolu protokolü onaylamalidir;
  • Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin Seçimlik Protokolünü onaylamalidir;
  • Mevcut mülteci mevzuatini gözden geçirilmeli ve mültecilere yönelik ayrımcılığın giderilmesi için önlemler almalıdır;
  • Ivedilikle irk ve etnik kökene dayali ayrımcılığın önlenmesi ile ilgili bir yasa kabul etmelidir. Ancak, ayrımcılığın önlenmesine ilişkin yasal önlemler bununla sinirli kalmamalı, ayrımcılığın değişik formlarını kapsamına alan degisik konularda yasal düzenlemeler yapmalıdır.
  • “Azınlık yaratma suçu” gibi, insan Haklarıyla bagdastirilmasi oldukça zor olan hukuki düzenlemeleri hukuk mevzuatindan ayiklamalidir;
  • Revize edilmis Avrupa Sosyal Sartini vakit geçirmeden onaylamalidir;
  • Hukuk sisteminde dogrudan, dolayli ayrımcılık ve taciz tanımlari yapmalıdır;
  • Anayasa (10. madde) ve yasalara “etnik” terimini ayrımcılığın bir unsuru olarak eklemelidir;
  • Azınlık tanımlamasini Uluslararası Normlara göre tekrar gözden geçirmelidir;
  • Azınlıkları ilgilendiren konularin yönetmelik, yönerge gibi “esnek” hukuki normlarla düzenlenmesinden vazgeçilmeli, azınlıkların Hakları yasal çerçeveye kavuşturmalıdır;

 

Yürütme

  • Insan Haklarını ilgilendiren her konuda ve bilhassa azınlıkların korunmasi ve ayrımcılığın önlenmesini konu alan düzenlemeleri yaparken, Birlesmis Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birligi’nin ilgili birimlerinden görüş almalıdır.
  • Ivedilikle bir Ulusal Insan Hakları Kurumu olusturmalidir. Ulusal Insan Hakları Kurumu’nu Paris Ilkelerine uygun bir şekilde kurmalıdır. Tüm bu çalışmalari sivil toplum örgütleri ile birlikte yapmalı ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini almalıdır;
  • Sivil toplum örgütlerinin özellikle bilinç yükseltme alaninda faaliyette bulunmaları yönünde yaptıkları çalışmaları teşvik etmelidir;
  • Dini azınlıkların tüm ihtiyaçlarini göz önüne alarak ve söz konusu azınlıklarla karşılıklı görüş alis verisi içinde, bu azınlıkların dini kurumlarinin tüzel kişilik kazanması için gerekli çalışmaları yapmalıdır;
  • AB üyeligi için müktesebatta da yer alan bir zorunluluk olarak, T.C. Hükümeti irk ve etnik ayrımcılık için Eşitlik Kurumu oluşturulması için çalışmalar yapmalıdır. Gerekli görülürse Esitlik Kurumu Ulusal Insan Hakları Kurumu’nun bir parçasi olarak da kurulabilir. Ayrica, Avrupa Birliginin Ayrımcılığa ilişkin direktiflerini de dikkate almalıdır.
  • Alevilik gibi, Sünni olmayan Müslüman mezheplerin taleplerini dikkate almalıdır;
  • Irk ve etnik ayrımcılığın ortaya çikarilmasina yardimci olacak istatistiksel çalışmalar yapmalıdır. Örneğin, Içisleri Bakanligi’nin 90′li yillarin basinda çikardigi ve Devlet Istatistik Enstitüsü’nün (DIE) din ve etnik konularda istatistiksel çalışma yapmasını kısıtlayan genelgesini kaldırmalı ve DIE’nin bu konularda yeterli bilgiyi ortaya koyabilecek çalışmalar yapmasını saglamalidir.
  • Ders kitaplarından, ayrımcı, ırkçı, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük yaratan kısımları çıkarmalıdır.
  •  

Yargı

  • Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Insan Hakları Mahkemesinin kararlarini ve diger uluslararası insan Hakları standartlarini uygulamalidir.
  • Yargiç ve savcilar ayrımcılık konusunda egitilmelidir. Ayrımcılık konusu yargiç ve savcilara yönelik egitim müfredatinin bir parçasi haline getirmelidir.
  • Irk ve etnik köken ayrımcılığı davalarinda ceza davalari hariç olmak üzere ispat yükünün karşı tarafa geçmesini saglayacak usul hukuku düzenlemelerini yapmalıdır;

http://www.ohchr.org/english/bodies/hrc/comments.htm web sitesinde mevcuttur.

[2] 12 Nolu Protokol 01/04/2005 tarihinde yürürlüge girdi. Su an toplam 11 Avrupa ülkesi 12 Nolu Protokolü onaylamis durumda. Ancak, AB ülkelerini de içerecek sekilde pek çok gelismis Avrupa ülkesi sözleşmeyi ne yazik ki onaylamis degil. Fransa, Danimarka, Ingiltere gibi ülkeler onaylamadiklari gibi 12 Nolu Protokolü imzalamis da degiller. Türkiye ise 12 Nolu Protokolü 18/04/2001 tarihinde imzaladi ancak henüz onaylamadi.

[3] TAKE A STEP TO STAMP OUT TORTURE; Chapter 2: Discrimination: fertile ground for torture, 37, Amnesty International, First published in 2000 by Amnesty International Publications 1 Easton Street London WC1X 0DW United Kingdom. http://web.amnesty.org/library/eng-313/reports&start=871 web sitesinde mevcuttur. Ayrica raporun Türkçe’sine Uluslar arasi Af Örgütü Türkiye Subesinden ulasmak da mümkündür: http://www.amnesty-turkiye.org/

[4] Tehlikeli tirmanis; Sabah Gazatesi; 07/04/2005; http://www.sabah.com.tr/2005/04/07/gnd103.html

Trabzon’da Linç Provasi Talat’la Baslamisti; BIA Haber Merkezi 19/04/2005 ; http://www.bianet.org/php/.&HTMLDizinDosya=/2005/04/20/59531.htm Trabzon’da linç girisimi ; Radikal Gazetesi 7 Nisan 2005 http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=148874

[5] Adapazari’nda linç girisimi; Hürriyet Gazetesi; http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~1@w~2@nvid~562380,00.asp 12.04.2005
Bes TAYAD üyesine dava açildi; CNN Türk;
http://www.cnnturk.com.tr/TURKIYE/haber_detay.asp?PID=318&HID=1&haberID=96499 ; 17 Mayis, 2005

[6] Türkiye’de Azınlıklar: Kavramlar, Lozan, Iç Mevzuat, Içtihat, Uygulama; Baskin Oran; Tesev Yayinlari; Haziran 2004 S. 110. http://www.tesev.org.tr/etkinlik/baskin_oran.pdf web sitesinde mevcuttur.

[7] Insan haklarınıza çakarim iki tane! Radikal Gazetesi http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=133054 2 Kasim 2004 ; Ne düsünce kaldi ne de özgürlügü… IBRAHIM Ö. KABOGLUhttp://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=133173 3 Kasim 2004; Ayrica bkz. Yokus: Bin kere yirtarim http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=133159 Azınlık raporu ‘paramparça’http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=132968 ; TSK: Zorla azınlık olmaz http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=133157 ; Azınlık Raporu için suç duyurusuhttp://www.ntvmsnbc.com/news/292987.asp 25 Ekim 2004.

[8] Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim; Kültür/Sanat; Ismail EREL/FRANKFURT; Hürriyet Gazetesi; 09.02.2005 http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~13@tarih~2005-02-09-m@nvid~535000,00.asp

[9] Barbar zihniyete tepki, Radikal Gazetesi; http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=148102 ; 31 Mart 2005

[10] Aydinlardan ırkçı tirmanis uyarisi; Radikal Gazetesi; http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=149257
11 Nisan 2005 [11] Heybeli açilmasin; Hürriyet Gazetesi; http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,nvid~569636,00.asp ; 28/04/2005; Ruhban Okulu için MGK hazir; Radikal Gazetesi;http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=154764 ; 4 Haziran 2005

[12] ADALET BAKANI CEMIL ÇIÇEK (Ankara); BIRINCI OTURUM; 24 Mayis 2005 Sali; Açilma Saati: 14.00; BAŞKAN: Başkanvekili Ismail ALPTEKIN; KÂTIP ÜYELER: Yasar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANIS (Çanakkale) http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil3/ham/b10101h.htm

[13] “The use of racist, antisemitic and xenofophobic argument in political discourse” Jean-Yves Camus. ECRI: European Commission against Racism and Intolerance March 2005. Avalieble athttp://www.coe.int/T/E/.camus_en.pdf

[14] ECRI Declaration on the use of racist, antisemitic and xenophobic elements in political discourse
(adopted on 17 March 2005) Avaliable at http://www.coe.int/T/E/.Declaration%20eng.asp#TopOfPage

[15] Egitim Hakki Özel Raportörü, Katarina Tomaševski tarafından 3-10 Subat 2002 tarihlerinde hazirlanan Türkiye Özel Raporu ; Ekonomik ve Sosyal Konsey; Dagitim: GENEL E/CN.4/2002/60/Add.2 27 Mart 2002 ORJINAL DIL: INGILIZCE (*)Belçika Senatosu Ermeni soykırımina ilişkin bir karari 1998’de kabul etti, benzer sekilde Fransa Parlamentosunda Ocak 2001’de. Akcam, T., “Le tabou du génocide arménien hante la société turque”, Le Monde diplomatique, juillet 2001.

[16]“Başkanlığımiz, misyonerlik faaliyetlerinin, toplumumuzun degerler bütününün en temelinde yatan dini inancinda bir farklilasma meydana getirerek, onun tarihi, dini, milli ve kültürel birlikteligini ve bütünlügünü bozup, parçalamayi amaçladigini düsünmektedir. Tarihi birikimimiz ve günümüzdeki gelismeler göz önüne alindiginda masum bir din tebligi veya din hürriyetini kullanimi hadisesi olmadigi, aksine tarihi arka plani ve siyasi amaçlari olan son derece planli bir hareket oldugu görülmektedir.” – Aydin: Misyoner hareket siyasidir – . Radikal Gazetesi. 28/03/2005. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=147855&tarih=28/03/2005 Web Sitesinde Mevcuttur. Ayrica Bkz. “Bakan Aydin: 368 kişi din degistirdi.” Birgün Gazetesi. 28/03/2005 S.4

[17] Protestan Kilisesine Tehdit Ardından Saldiri; BIA Haber Merkezi http://www.bianet.org/2005/04/28/60087.htm 28/04/2005

[18] Ders Kitaplarinda Insan Hakları Projesi, Tanitim Brosürü; Tarih Vakfi Yayinlari; 2003: Projenin Tanitimi Tarih Vakfinin http://www.tarihvakfi.org.tr/projeler/insanHakları.asp web sitesinde mevcuttur.

[19] http://www.bianet.org/2004/04/20/32909.htm web sitesinde mevcuttur. Ayrica Bkz. Tanil Bora; Ders Kitaplarinda Insan Hakları: Tarama Sonuçlari; Ders Kitaplarinda Milliyetçilik; Tarih Vakfi Yayinlari; 1. Baski; Kasim 2003; s. 65-89

[20] Ülkü Ocaklari Egitim Kültür Vakfi’nin resmi web sitesinde mevcuttur: http://www.ulkuocaklari.org.tr/afsin/ilk.htm 09/06/2005

[21] “Kavgam”in çok satmasi Israil ve ABD karşıtliginin göstergesi; Hürriyet Gazetesi; Kültür Sanat / Kitap

18.03.2005; http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~15@nvid~551064,00.asp web sitesinde mevcuttur.

[22] Kavgam’in Neden ve Nasıl Okuyoruz? ;Samet Inanir ; Güncel Makale Birikim Dergisi 31 Mart 2005 Persembe http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?makale_id web sitesinde mevcuttur.

[23] “Egitim-Sen’e Kapatma Davasi Hukuka Aykırı” http://www.bianet.org//2004/06/07/38335.htm

[24] Egitim Sen Hukuksal ve Örgütsel Mücadelesini Sürdürecektir!

http://www.egitimsen.org.tr/basinaciklamasi/25mayis2004_kapatilmadavasi.html ; Egitim-Sen’den ‘kapatilma’ protestosu; CNN Türk; http://www.cnnturk.com.tr/HABER/haber_detay.asp?PID=318&HID=1&haberID=9750 1; 21 Mayis, 2005; Egitim-Sen’e AIHM yolu; CNN Türk; http://www.cnnturk.com.tr/TURKIYE/haber_detay.asp?PID=318&HID=2&haberID=98639 ; 25 Mayis, 2005 Egitim-Sen’e kötü haber; NTV; http://www.ntvmsnbc.com/news/325453.asp ; 29 Mayis 2005

[25] Askerin son günlerde sivil siyasete ve hatta egitime müdahalesine ilişkin, Egitim-Sen Davasinin öncesine ve sonrasina denk gelen pek çok gelisme yaşanmistir. Ancak, Egitim-Sen Davasi Türkiye’de askeri demokratiklesmeden hosnut olamadiginin somut bir göstergesidir. Egitim-Sen’e açilan dava ile ilgili olarak Saglik Meslek Odalari Koordinasyon Kurulu Başkani Prof. Dr. Tahsin Yesildere de, kapatma davasi dosyasinda Genelkurmay Başkanlığı’nin yazisinin yer almasina deginerek “Askerin demokratik toplumun önündeki en büyük engel oldugu bu davayla bir kez daha ortaya çikti” diyerek durumu gayet iyi bir sekilde özetlemistir(http://www.bianet.org/2004/07/08/38577.htm web sitesinde mevcuttur. Nitekim, 10 Mart 2004’de Hürriyet gazetesinde Necdet AÇAN imzasiyla “Ilginç istihbarat: Kara Kuvvetleri Komutanligi, kaymakamliklara bir yazi yollayip, “AB ve ABD yanlisi kişiler ve yüksek sosyete” hakkinda istihbarat toplanmasini istedi.”baslikli bir haber yayinlandi. Haberde ‘Azınlıklar ve kendini azınlık olarak görme egiliminde olan (Çerkez, Roman, Abaza, Arnavut ve Bosnak vb) gruplar’ hakkinda bilgi toplanmasinin istedigi belirtilmis ve bu haber Genel Kurmay Başkanlığınca dogrulanmisti. Askerlerin sivilleri fisledigi yolundaki bu haber genis yankilar uyandirmis ve tepki çekmisti.

http://www.hurriyetim.com.tr/haber/…381401,00.asp web sitesinde mevcuttur. Söz konusu haberin yarattigi sarsintinin üzerinden 5 ay sonra, yine Hürriyet Gazetesinde 02.08.2004 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından, Genelkurmay Başkani ve 312 generale bir “uyari mektubu” gönderildigi ortaya çikti. Habere göre, mektupta DEP milletvekillerinin birakilmasini, Avrupa Insan Hakları Mahkemesi’nin (AIHM) üst mahkeme olarak kabul edilmesi elestiriyor ve “hükümetin haddini bilmesi gerektigini” söyleniyordu. (http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~1@w~1@nvid~448364,00.asp web sitesinde mevcuttur). Tüm gelismeler karşısinda Türkiye’de, demokratiklesme sürecinde hoslanmayan kesimlerin dönüp dolasip askerden umut beklemesi, askerlerinde sadece demokratiklesme karşıtlarindan destek görmesi pek de sasirtici olmasa gerek.

[26]Legal Instruments To Combat Racism On The Internet; Report prepared by the Swiss Institute of

Comparative Law (Lausanne); Strasbourg, August 2000; CRI (2000) 27; Secretariat of ECRI (the European

Commission against Racism and Intolerance); Directorate General of Human Rights – DG II; Council of Europe http://www.coe.int/T/E/.CRI%282000%2927.pdf web sitesinde mevcuttur.

[27] Avrupa Sözleşmeleri Serisi 185. http://conventions.coe.int/…CM=8&DF=6/7/05&CL=ENG web sitesinde mevcuttur.

[28] Avrupa Sözleşmeleri Serisi 189. http://conventions.coe.int/…CM=8&DF=13/04/05&CL=ENG web sitesinde mevcuttur. Ek Protokol ne yazik ki yeterli onay bulunmadigi için henüz yürürlüge girmemistir. Ancak mevcut durum ilgili ek protokolün ivedilikle yürürlüge girmesi için yeterli gerekçeler sunmaktadir.

[29] “Ulusal Hareket” adli we sitesi http://www.ulusalhareket.com/index2.htm url adresi üzerinden yayin yapmaktadir. Mart 2005’de Web sayfalarinin giris sayfalari “Kürtler ve Domuzlar Giremez” sloganiyla açiliyordu. Haziran 2005 itibariyle yaptiklari açiklamada ise sunlar yaziyordu: “Duyuru! Türkiye’mizin yasadigi olaylar süphesiz bir dirilisin göstergesi halini almistir. bu dirilisi her ne kadar basin gizli tutmaya çalissa da gerçekler fark ediliyor ve ırkçı ideoloji destekçilerini toparliyor!!!…Bir Türk milliyetçisi olarak yaziyoruz. Hükümet Kürtçülük yaptığı sürece ,bizlerde kafatasçi ırkçılar gibi olmaya devam edecegiz, Kürtler kasiniyor,sehit kaniyla sulanmis bayragimiza pis ellerini sürüyor. Bunun bir bedeli oldugunu unutan Kürtler ve AKP’liler çok agir sonuçlarla karşılasacaklar. Türk milliyetçiliği hizla birbirine kenetlenmeye basladi ve yakin zamanda AB kriterlerini uygulamak için bizden izin almak durumuna düsebilirsiniz.”http://www.ulusalhareket.com/haber08.htm

[30] “Türkiye Fasist Partisi” adli web sitesi http://www.turanproje.cjb.net/ url adresi üzerinden yayin yapmaktadir. Internet üzerinde dikkatleri ilk olarak, 21 Kasim 2004 tarihinde düzenlenen bir polis operasyonunda, ‘terörist’ olduklari gerekçesiyle öldürülen kamyon soförü Ahmet Kaymaz ve 12 yasindaki oglu Ugur Kaymaz’la ilgili yaptiklari açiklamayla çektiklerini söylemek hiç de yanlis olmayacaktir. “Kendilerinin yapmadigini” ama öldürülenlerin Kürt olmasi nedeniyle yapanlari “desteklediklerini” açik bir sekilde ifade etmislerdi.

[31] “ATSIZ.org” web sitesi http://www.atsiz.org url adresi üzerinden yayin yapmaktadir. 1905-1975 tarihleri arasında yasayan Hüseyin Nihal Atsiz, 1944 tarihli Irkçılik-Turancilik davasinin en büyük saniklarindan biriydi. Atsiz’in Irkçı nitelikte kaleme aldigi pek çalışmasi bulunuyor. 10/06/2005

[32] “Ülkücü Hareket” adli web sitesi
http://www.ulkucuhareket.org/index.html adresi üzerinden yayin yapmaktadir. Sitede Heybeliada Ruhban okulunun açilmasina karşı çikildigi gibi, Rum Patrikhanesinin kapatilmasi yönünde görüşler de yer almaktadir http://www.ulkucuhareket.org/ruhbanokulu.htm . “Yahudilik ve Masonluk özel Dosyasi” adi altinda anti-semitik ifadeler bulunmaktahttp://www.ulkucuhareket.org/siyonizm/index.htm ve güneydoguda yaşananlara ve Kürt sorununa ilişkin yapilan bir açiklamaya dair, isim verilmeksizin su sözler sarf edilmektedir: “Göz yumduklari su siyasî fahise ‘Diyarbakir’in kendilerine ait oldugunu imâ ettiginde’ agzina kursun doldurulsaydi bugün böyle bir zilleti yasamazdik biz!” 10 Haziran 2005.

http://www.ulkucuhareket.org/guneydogu.htm

[33] 13 ADAY ÜLKEDE AYRIMCILIKLA MÜCADELE IÇIN ALINAN ÖNLEMLERE İLİŞKİN RAPOR; (VT/2002/47); TÜRKIYE ÜLKE RAPORU; MEDE European Danışmanlik Göç Politikalari Grubu ortakligi ile Levent Korkut tarafından hazirlanmistir; MAYIS 2003; www.rightsagenda.org web sitesinde Türkçe ve Ingilizce olarak mevcuttur.

[34] Madde 122 – (1) Kişiler arasında dil, irk, renk, cinsiyet, siyasî düsünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayirim yaparak; Türk Ceza Kanunu (5237); Kabul Tarihi: 26/09/2004; Resmi Gazete: 12/10/2004 No: 25611 http://www.uyap.adalet.gov.tr/mevzuat/data/kanun/1414.html web sitesinde mevcuttur.

[35] Uyum Yasalari, Degerlendirme ve Karşılastirmali Metinler; Izmir Barosu Yayinlari; Birinci Basim; Temmuz 2003; Izmir. S. 17

Insan Hakları Gündemi Dernegi’nin, Türkiye’de son aylarda tirmanisa geçen ırkçı, ayrımcı ve hoşgörüsüzlüge dayanan söylem ve şiddet olaylarina ilişkin hazirladigi metindir. (14 Haziran 2005)

Kaynak: İnsan Hakları Gündemi Derneği

http://www.nefretme.org/index.php/2009/12/turkiyede-ayrımcılık-irkcilik-ve-nefret-suclari/

This entry was posted on Cuma, Mart 26th, 2010 at 15:50 and is filed under AYRIMCILIK. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz