-
20th Mayıs 2009

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

İSTİHARE

Yapılması düşünülen bir işin Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini isteme.

Sözlükte “hayırlı olanı isteme” anlamına gelen istihare, terim olarak “bir iş veya davranışta Allah katında hayırlı olanı kılı­nan nafile bir namaz ve dua ile talep etme” mânasında kullanılır. İnsanların, yap­mak istedikleri bir işin kendileri hakkında iyi veya kötü sonuçlar doğuracağını anlamak için fal vb. uygulamalara çok eski­den beri başvurdukları bilinmektedir. Nitekim Câhiliye Arapları bir işe başlama­dan önce, üzerine “evet” veya “hayır” yazılı “ezlâm” denilen fal oklarıyla karar ve­rirlerdi. Kur’ân-ı Kerîm “şeytan işi'” olarak nitelendirdiği bu uygulamayı yasaklamış(5Maide/3,90) peygamberler dahil hiç kimsenin gaybı ve dolayısıyla bir işin kendisi için hayırlı olup olmadığını bilemeyeceğini, Allah’ın dilemesi dışında ken­disine fayda veya zarar verecek bir güce sahip bulunamayacağını bildirmiştir.(7A’raf/188)

Hayr kelimesi ve çeşitli türevleri Kur’an’da sıkça geçmekle birlikte aynı kök­ten türeyen istihare yer almaz. Ancak in­sanın şer zannettiği bir şeyin hayır olabileceğini(24Nur/11) bir şey hayırlı ol­duğu halde ondan hoşlanmayabileceğini, şer olduğu halde sevebileceğini(‘Bakara/216) Allah’ın her türlü noksanlıktan münezzeh olup dilediğini yaratarak seçtiğini(28Kasas/68) her türlü hay­rın O’nun elinde bulunduğunu, her şeye gücünün yettiğini (3Al-i İmran/26) bir işe girişirken başkalarına danışmak ve karar verince de Allah’a güvenip dayanmak ge­rektiğini, böyle yapanlara Allah’ın yetece­ğini (3Al-i İmran/159; 65Talak/3) ifade eden âyetler İslâm’da istiharenin istinat ettiği temel çerçeveyi oluşturur.

Âlimle­rin sünnet veya müstehap saydıkları isti­harenin meşruiyeti Câbir b. Abdullah’tan rivayet edilen şu hadise dayandırılmakta­dır: “Resûlullah, Kur’an’dan bir sûre öğretir gibi işlerimizin tamamında bize is­tihareyi öğretiyor ve şöyle diyordu: ‘Biriniz bir şey yapmaya niyet edince farz dışında iki rek’at namaz kılsın ve arkasından şu duayı yapsın: Allahım! Senden, se­nin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lutfundan talep ederim. Sen kadirsin, benimse gücüm yetmez, sen bilirsin, ben bilmem. Sen bütün gizlilikleri bilensin. Allahım! Şu benim işim dinim için, dünyam ve âhiretim için senin ilmin­de hayır diye yer almışsa onu bana nasip et, onu kolaylaştır… Eğer şu işim dinim için, dünya ve âhiretim için senin ilminde kötü diye yazılmışsa onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu nasip et ve gönlümü ona yönelt!’… (Müsned, III, 344; Buhârî, Da’avât\49, “Tevhîd”, 10; İbn Mâce, ‘İkâme”, 188)…

Enes b. Mâlik’ten nakledilen istihare hadisinin devamında Resûl-i Ekrem, “Sonra kalbine ilk doğan duyguya düşünceye bak, ona uygun davranman hayırlı olur” demiştir. (Münâvî, I, 450) Buna göre isti­harenin sonucunda insanın içine ferah­lık, genişlik ve iç huzuru gelirse o işi yap­ması, sıkıntı, huzursuzluk ve darlık hali doğarsa yapmaması daha hayırlı görül­müştür.

İbnü’l-Hâc el-Abderî, hadislerde ifade edildiği şekliyle meşru istiharenin bundan ibaret olduğunu, ayrıca bir işaret almak amacıyla kişinin veya bir başkasının onun adına rüya görmek üzere uyumasının, gün ve kişi adlarından uğur çıkarma gibi davranışlara başvurmasının bid’at oldu­ğunu belirtir.( el-Medhat, IV, 37-38) İbnü’l-Hâc ayrıca, istihare ile birlikte istişare etmesinin de sünnete uygun bulunduğunu söyleyerek kişinin her ikisini de ihmal et­memesi gerektiğini kaydeder. (a.g.e., IV, 40)

Bazı kaynaklarda rüyada beyaz veya yeşil görülmesinin o işin hayırlı olduğuna, siyah veya kırmızı görülmesinin şer oldu­ğuna delâlet ettiğine dair nakledilen gö­rüşler (İbn Âbidîn, II, 27) şahsî tecrübelere dayanmakta, dolayısıyla dinî bir mahiyeti bulunmamaktadır. (Semîr Karanî Muhammed Rızk, s. 42-43)

İstihare, kişinin gerekli bütün çabayı sarfedip araştırma ve istişarelerini ta­mamladıktan sonra hakkında hayırlısını takdir etmesi için Allah’a dua etme, kul­luk şuurunu canlı tutma ve ortaya çıkacak sonuca rızâ göstererek ruh sağlığını koruma gibi çok amaçlı metafizik bir olaydır. Bu sebeple de iyi veya kötü olduğu açık şekilde bilinen bir şeyi yapıp yapmama konusunda değil, gerek dünyevî ge­rek uhrevî bakımdan kişi hakkında hayır­lı olup olmayacağı kestirilemeyen işlerde söz konusu olabilir. Dinen iyi ve hayırlı olduğu bilinen işlerin zamanı, şekli vb. hususunda da istihare yapılabilir. İnsan geleceği bilemediğinden bir şeyi ilk bakışta iyi zannetse de onun sonucundan emin olamaz. Bu sebeple bir iş yapacağı ve ile­riye yönelik önemli bir karar vereceği za­man istihare yoluyla her şeyi bilen Allah’ın kılavuzluğuna ve yönlendirmesine başvurması, O’ndan yardım istemesi, kişinin davranışlarındaki sorumluluğunu kaldır­mamakla birlikte onda bir güven hissi doğuracağı ve takdire rızâ göstermesini sağlayacağından önem taşımaktadır. Do­layısıyla istiharenin dinî öğretideki kader, tevekkül ve sabır anlayışıyla yakın ilgisi bulunur.

Hz. Peygamber’in tavsiyesi doğrultusunda istihare eskiden beri İslâm dünyasında âdet olmuş ve önemli önemsiz bir­çok hususta günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. Kumandanlar sefere çıkmadan, sultanlar veliahtlarını belirleme­den önce istihare yapar ve bunun sonucuna genellikle uyarlardı. Evlilik öncesin­de ve çocukların isimlerinin konması es­nasında da istihare yapmak âdet olmuş­tur. Ayrıca birtakım tartışmalı dinî meselelerde fetva verirken bazı âlimler ulaştıkları sonucu istihareyle destekleme yoluna gitmişlerdir. (İbnü’s-Salâh. 1. 293, 396; II, 434, 484, 485, 507) (Diyanet İslam Ansiklopedisi, istihare maddesi)

posted in KAVRAMLAR | 0 Comments