Kainat Peygamber için yaratılmadı -Süleyman Ateş
“Allah, kâinatı hiç kimse için değil, kendisi için yaratmıştır. Allah, varlığı zorunlu ve kendi kendine vardır. Evren de başka bir varlıktan değil, kendi düşüncelerinden var olmuştur. Bizler ayrı ayrı varlıklar olarak var değildik ama Allah’ın bilgisinde vardık. Allah bizim varlığımız sonradan öğrenmiş değildir. Çünkü O’nun bilgisine yeni bilgiler eklenmez. O’nun bilgisi ne artar, ne eksilir, ezelde olduğu gibi hep aynıdır. Evren varlıktan, henüz ayrı ayrı şekiller halinde görünürler âlemine çıkmadan önce Allah’ın bilgisinde vardı. İşte Eflatun, evren varlıklarının, yaratıkların, bilgi yani ide halinde Allah’ın bilgisi durumuna “İdeler Âlemi” demiştir. İslâm tasavvufunda ise bilgi durumundaki varlıklara “a’yân-i sabite” denir.
Yaşayan olmasaydı…: İşte Allah, bilgisindeki bu varlıkları görünür âlemde bilgisine göre biçimlere koymuştur. Bunu niçin yapmıştır? Kendi sıfatlarını etkinleştirmek için. Zira Muhyiddin ibn Arabi’nin dediği gibi rızk verilenler olmadıkça rızk vericiliğin, bilinen olmadıktan sonra bilenin, yaşayanlar olmadıktan sonra yaşatıcılığın anlamı kalmaz. Allah yaşatandır, öldürendir, yeniden yaratandır, rızk verendir, bilendir, hükümdardır, hükmünü yürütendir, hasılı sayısız sıfatların sahibidir. Bu sıfatların etkinleşmesi için yaratıkların var olması gerekir. Işığı olmayan güneş düşünülemeyeceği gibi yaratığı olmayan yaratıcı da düşünülemez. İşte yüce Allah, kendi sıfatlarının etkinliği için evreni yaratmıştır.” (Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -20/2/2004)