-
6th Temmuz 2008

Mesih-Diyanet İslam Ansiklopedisi

posted in MEHDİ-MESİH |

Muhtelif dinlerde dünyanın sonuna doğru gelmesi beklenen kurtarıcının Yahudilik ve Hıristiyanlık’taki adı.

Mesîh kelimesinin aslı Ârâmîce meşiha, İbrânîce mâşiahtır. Sâmî dillerinde müşterek olan kelimenin fiil kökü Arap­ça’da meseha, Asur dilinde maşâhu, Ârâ­mîce ve İbrânîce’de mâşâh olup “el sür­mek, elle sıvazlamak, boyutunu anlamak için eli bir şeyin üzerine koymak, yağ sür­mek, yağla meshetmek” anlamındadır (Gesenius, s. 602; Koehler-Baumgartner, II, 643-645; V, 1922-1923). Mesîh terim olarak “yağ sürülmüş, yani yağla meshet­mek suretiyle bir işe hasredilmiş, dinî bir görevi ifaya elverişli hale getirilmiş, dinî bir görevle vazifelendirilmiş, Tanrı’nın bir görev tevdi etmek üzere el koyduğu kişi” mânasına gelmektedir. Kelime Grekçe’ye christos, Latince’ye christus olarak geç­miştir (DB, IV/I, s. 1032; IV/II, s. 1808).

Müslüman dilcilerin çoğu, Kur’an’da on bir yerde ve sadece Hz. İsa’nın adı veya lakabı şeklinde geçen mesîhin Arapça bir kökten geldiğini kabul etmekle birlikte kelimenin aslının İbrânîce, Ârâmîce veya Süryânîce olduğunu ileri sürenler de var­dır (Zemahşerî, I, 430; Fahreddin er-Râzî, VIII, 49)… İslâm kaynaklarındaki rivayetlere göre Hz. İsâ’ya bu ad çok gez­diği, dokunmak suretiyle hastaları iyileş­tirdiği, yağla meshedilmiş olarak doğdu­ğu, doğduğunda şeytan ilişmesinden ko­runması için Cebrail’in kendisine kana­dıyla dokunduğu, güzel yüzlü olduğu için verilmiştir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “msh” md.; Taberî, VI, 414). İleride gele­cek bir kurtarıcı inancı gerek ilkel ve millî gerekse büyük dinlerde mevcut olup bek­lenen bu kurtarıcı çeşitli isimlerle adlan­dırılmaktadır; bunlardan biri de mesîhtir.

Mesîh telakkisi Yahudilik’te çok köklü bir inanç olup yahudi âmentüsünün te­mel unsurlarından biridir. Gerek Eski Ahid’de yer alan ve çeşitli şahıslar tarafın­dan ifade edilen ileride gelecek kurtarıcı müjdesi gerekse yahudilerin seçkin halk oldukları inancı ve bu inançla çelişen ta­rihî olaylar onlarda bir kurtarıcı beklentisi doğurmuştur. Yahudilere göre beklenen mesih henüz gelmemiştir. Hıristiyanlar ise yahudilerin bekledikleri mesîhin Hz. İsâ olduğunu kabul etmekte, ona çeşitli nitelikler atfetmekte ve ikinci defa gele­ceğine inanmaktadırlar.

İbrânîce Eski Ahid’de “maşiah” kelime­si Tevrat’ta dört, Neviim’de yirmi ve Ketuvim’de on dört olmak üzere toplam otuz sekiz defa geçmekte, temelde Tanrı tarafından özel bir kuvvetle ve görevle teçhiz edilmiş kişiyi yani kâhini {Levililer, 4/3,5, 16) ve kralları (I. Samuel, 2/10; 12/ 3; I. Krallar, 19/16), hatta -peygamberler görevlerine böyle bir ritüelle başlamama­larına rağmen- bazı peygamberleri işa­ret için kullanılmaktadır {Mezmur, 105/ 1 5; 1. Tarihler, 16/22).

Mesîh kelimesi yahudi kutsal kitabın­da öncelikle kralları ifade etmektedir. Es­ki doğuda kralın kutsal olduğuna, halkın yönetimi ve kurtuluşu için ilâhî bir güçle donatıldığına inanılıyor ve bu inanç bazı ritüellerle ortaya konuyordu ki bunların en önemlilerinden biri de yağla meshedilme idi. Bu ritüel kralın Tanrı’nın ruhu tarafından kuşatılmasını ve onun vekili oluşunu simgeliyor, aynı zamanda krallı­ğın en önemli merasimini teşkil ediyordu. Yağla meshedilme işi yeni bir hanedanın tesisinde ya da tartışmalı bir konuda herhangi birine hak ve gücün tevdii için yapılırdı. Yahudilikte kralın yağla meshedilmesine. Tanrı tarafından gönderilmiş hayat verici güç olarak algılanan ilâhî ru­hun eşlik ettiği kabul edilir (I. Samuel, 10/ 6; 16/13); böylece kral, Yahve’nin mesîhi, yani herkesin dinen saygı göstereceği kutsal bir şahsiyet olurdu (I. Samuel, 16/ 6; 24/7; 26/16). Tanrı tarafından belirle­nen krala maşiah deniyordu; bu isim Saul, Dâvûd, Süleyman ve çeşitli krallar için kullanılmıştır.

Yahudi kutsal kitabına göre Kral Saul ve Dâvûd, Samuel (1. Samuel, 10/1; 16/13), Süleyman ise kâhin Tsadok(i. Krallar, 1/ 39) tarafından yağla meshedilmek sure­tiyle krallık görevine başlamıştır. Saul’ün ölümünden sonra Dâvûd zürriyetinin krallığının ebedî olacağı ve Tanrı’nın ebe­dî olarak yardım edip güçlendireceği be­lirtilip (II. Samuel, 7/12-13; 22/5i) Dâvûd soyuna ayrıcalık tanınınca mesîh kelimesi “Davud’un krallık soyunun temsilcisi” an­lamını kazanmış ve Davud’un tahta vâris olan oğlu için kullanılmıştı. Dolayısıyla zor dönemlerde Dâvûd soyundan üstün nite­likli bir kralın çıkıp İsrâiloğullan’nı kurta­racağı beklentisi doğmuş, meselâ krallık tehdit altında kalınca peygamber Yerem­ya, Dâvûd soyundan bir kralın gelip halkı kurtaracağını müjdelemiş (Yeremya, 23/ 5,6), peygamber İşaya da Davud’un kral­lığını ebediyen tesis edeceğini belirtmiş­tir (İşaya, 9/5-7). Eski Ahid’de mesîhin çe­şitli nitelikleri sayılmakta, ona sürülen ya­ğın ilâhî tercihin simgesi olduğu, mesîhin ilâhî himaye altında bulunduğu, Tann’nın onu bir evlât gibi kabul ettiği, ona baş kaldırmanın çılgınlık sayıldığı belirtilmekte­dir (Mezmur, 2/2,7; 20/6).

Eski Ahid’in redaksiyon devri kapandı­ğında (m.ö. 220) bu kelime yaşayan bir kralı işaret için değil, İsrail hükümranlı­ğını yeniden kurmak ve adaletli bir top­lum meydana getirerek insanları kurtar­mak amacıyla gelmesi beklenen kral için kullanılmaya başlanmış ve mesîh zama­nın sonunda ortaya çıkacak eskatolojik bir figür haline dönüşmüştür. Böyle bir şahsiyetin geleceğine dair ümit Tanrı’nın İsrâiloğulları ile yaptığı ahidleşmedeki verdiği söze, yahudi kutsal kitabında yer alan ve ileride geleceği müjdelenen kur­tarıcı imajına dayanmaktadır. Bundan do­layı mesîh dünyanın sonuna doğru gelme­si beklenen, İsrail’in kurtarıcısı ve Yahve’­nin krallığının kurucusu olan ideal kralı ifade etmektedir (Catholicisme, IX, 9).

Hz. İsâ zamanındaki yahudilerin mesîh telakkisini iki kategoride ele almak müm­kündür. Birinci kategori millî ve politik beklentileri içermektedir. Beklenen me­sîh Kral Davud’un soyundan ve krallık ide­aline uygun olacaktır. Buna göre o, ya­bancı (Roma) hâkimiyetini kaldırıp Kral Dâvûd hanedanlığını yeniden kuracak, yı­kılan mabedi yeniden inşa edecek ve sür­gündeki bütün yahudileri tekrar Filistin topraklarına getirecektir. Bu sebeple bek­lenen mesîh bazan güçlü bir askerî lider vasfı ön plana çıkan kral mesîh, bazan da din adamlığı yönü ağır basan kâhin mesîh şeklinde kendini gösteriyordu. Zira Bâbil esareti (m. ö. VI. yüzyıl) sonrasında ruh­ban sınıfı gittikçe geliştiği, artık krallık da olmadığı için başkahin toplumun lideri kabul ediliyor ve yağla meshediliyordu. Dolayısıyla bir kâhin mesih figürü söz ko­nusu idi; hatta bazı çevreler son zaman­larda biri kral mesîh, diğeri kâhin mesîh olmak üzere iki mesîh beklemekteydiler.

İkinci kategori ise Eski Ahid’de politik bir şahsiyet olmayan ve “insanoğlu” de­nen birinin gelişiyle alâkalıdır. “İnsan veya insana benzer bir kişi” tarzında tasvir edi­len bu şahıs, apokaliptik eserlerde “seçil­miş biri” de denilen tabiat üstü bir şah­siyet olarak yer almaktadır. Daniel kitabı­na göre (7/13-14) ona saltanat ve krallık verilmiştir ve onun saltanatı ebedî ola­caktır. Daniel kitabı sonrası apokaliptik literatürde ise o dünyanın sonunda gele­cek, izzet tahtına oturacak, ölümden son­raki dirilişte hüküm verecek, pek çok fe­lâketin ardından yeni bir yeryüzü ve yeni bir semayı veya göklerin krallığını tesis edecektir (Vocabutalre de theologie, s.386).Yahudilik’teki bu tür mesîhî fikirler, bazı Kitâb-ı Mukaddes metinlerinin özel yorumları aracılığıyla ya da apokaliptik vizyonculara gelen vahiy tecrübesiyle ge­lişmiş, daha sonra kıyamet gününe kadar sürecek olan tarih ve yılların hesaplan­ması yoluyla “rasyonel” olarak da gelişti­rilmiştir.

Öyle görünüyor ki milâttan önce III. asırdan itibaren yahudi mesîh beklenti­leri daha eskatolojik(nihai son, dünyanın sonu) bir mahiyete bürün­müştür; bu beklentiler daha çok, yalnız­ca göklerin krallığının ya da mesîh çağının gelişini sembolize edecek olan kişiler de­ğil aynı zamanda bizzat onu getirecekleri düşünülen ve mesîh oldukları iddiasını taşıyan fertler üzerine odaklanmıştır. Ya­hudilikteki mesîh telakkisi sadece kutsal metinlerle sınırlı değildir. Ölüdeniz yazmalarında da geleceği beklenen peygam­ber ve mesîhlerden bahsedilmektedir (bk. YAHUDİLİK).

İlk hıristiyanlar mesîhle alâkalı bu ya­hudi fikirlerinin birçoğunu alıp onu İsa’­ya uygulamış, böylece İsâ Yeni Ahid’de, Eski Ahid’de belirtilen ve yaklaşık olarak milâttan önce 220’den beri yahudi top­lumunda canlılığını sürdüren mesîhî bek­lentilerin gerçekleşmesi şeklinde tanım­lanmış, nihayet mesîh kelimesi havariler döneminde İsâ’nın adı olmuştur...

Yeni Ahid’e göre İsâ’nın mesîh olarak kabul edilmesi, her ne kadar o kendini hi­tap ettiği kitlelere böyle tanıtmamışsa da kendiliğinden gelişen bir olgudur. İsâ’nın gerek sözleri gerekse çeşitli uygulama ve mucizeleri sebebiyle çevresindekiler onun mesîhliğini (Yuhanna, 4/29) ve aynı anla­ma gelen Dâvûd oğlu oluşunu (Matta, 12/ 23) gündeme getirmişler, hatta mesîh olduğunu açıklaması için onu zorlamış­lardır (Yuhanna, 10/24)…

Hıristiyan inancına göre İsâ’nın mesîh olarak kabul edilmesinde en etkin faktör havarilerin İsâ’nın ölümünden sonraki inanç ve telakkileri olmuştur. Onlar, çar­mıha gerilmiş İsâ’nın yeniden hayata ka­vuştuğunu ve bazı kişilere göründüğünü iddia etmiştir. Petrus, haça gerilip diriien İsâ’nın Allah tarafından hem rab hem de mesîh kılındığını söylemiştir (Resullerin İşleri, 2/36). İsâ’nın çarmıha gerilmesinin ardından insanlara görünmesi, önceleri sadece bu iddiada bulunan kişilere mah­sus olarak düşünülmüşken daha sonra hıristiyan topluluğu İsâ’nın yeniden diril­mesini onaylamıştır. Bu aynı zamanda İsâ’nın mesîh olduğunun delili sayılmış, böylece İsâ inanan topluluğun yaşayan rabbi olarak tanınmıştır…

Mesîh unvanı İsâ’ya onun tekrar diril­mesinin ardından verilmiş ve artık onun ikinci ismi olmuştur. İsâ’ya bunların ya­nında iki unvan daha verilmeye başlan­mıştır ki biri “rab” (Yunanca kurios), diğeri ise Matta ve Yuhanna tarafından kullanı­lan “Tanrı’nın oğlu” unvanıdır. Sağlığında İsâ Tanrı’ya “baba” ismiyle hitap etmiş­tir. Halbuki ilk hıristiyanlar İsâ’nın dün­yayı kurtarmada Tanrı ile şahsî olarak öz­deşleştiğine inanmışlardır. Bir zamanlar fiiliyatta birliktelik şimdi şahsiyette bir­liktelik olarak yorumlanmış, sonraları ona Tanrı’nın biricik oğlu ve sadece Tanrı den­meye başlanmıştır. İlk hıristiyanlar için yeniden dirilen mesîhin daha önce ma­nevî alanda bir varlığı söz konusuydu; bu ise İsâ ile ilgili birçok hıristiyan doktrini­nin gelişmesine sebep olmuştur.

İsâ’nın mesîh olarak yorumu, yahudi-hıristiyan anlayışından başlayıp gnostik anlayışa ve bu ikisi arasında kendilerine Doğu hıristiyanları diyenlere kadar teolojik farklılıklara uzanan bir zeminde büyük bir çeşitlilik arzeder. Hıristiyan toplumları otonom bir varlığa sahip oldukları müd­detçe bu tür farklılıklara devamlı müsa­maha gösterilmiştir. Ancak millî kilisenin ve imparatorluk kilisesinin organizasyo­nu ve bunun 314 yılı civarında devlet ta­rafından kabulünün ardından birliğin, disiplinin ve itaatin formları Roma ve İs­tanbul’da merkezîleşen yeni dinî otorite tarafından tesis edilmiştir. İmparatorluk devlet otoritesi tarafından 325’te topla­nan İznik Konsili ve kilise nihayet inanan­ların beden, zihin ve ruhlarında otorite iddia etmiş ve kiliseye mutlak itaati em­retmiştir. Dolayısıyla Hıristiyanlığın mü­esseseleşmesinden sonra, dinî otoriteyi temsil eden kilise yönetimi ve konsiller, inanç ve uygulama esaslarını belirlemiş, farklı ve aykırı yorum ve davranışları din dışı ilân etmiştir. Bugün hıristiyan mez­heplerinin Hz. İsâ ve Mesih’le ilgili tarihî süreç içinde çeşitli tartışmalar sonunda ortaya konmuş inançları vardır (bk. HI­RİSTİYANLIK; ÎSÂ; MEHDÎ).

Kur’an’da mesîh, Hıristiyanlık’ta oldu­ğu gibi Hz. İsâ’nın ölümünden sonra di­rilişi üzerine kendisine verilmiş bir sıfat olmayıp doğumundan itibaren onun için kullanılmıştır. Kavram Kur’ân-ı Kerîm’de Hıristiyanlık’taki anlamıyla yer almamak­ta, İsâ’nın kendisinden önce gelenler gibi bir peygamber olduğu vurgulanmaktadır. Bazı hadislerden hareketle Hz. İsâ’nın kı­yamet alâmetleri kapsamında tekrar yer yüzüne döneceğini ifade eden anlayış, âlimler arasında tartışmalı bir husustur (bk-İSÂ [Kelâm]). (Diyanet, İslam Ansiklopedisi, Mesih maddesi)

This entry was posted on Pazar, Temmuz 6th, 2008 at 07:15 and is filed under MEHDİ-MESİH. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz