Tefsirlerde Kur’an abdest konusu
ELMALILI HAMDİ YAZIR TEFSİRİ: 5Maide/6-“Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın…” AÇIKLAMA: …Sahabeden Alkame b. el-Feğra demiştir ki: “Bu âyeti ininceye kadar Resullullah su dökmüş (küçük abdestini yapmış) olursa, abdest almadıkça ne konuşur, ne de selam alırdı. Biz söyleriz, o söylemez, biz selam veririz, o vermez ve almazdı.” Yani Ebu Hayyan’ın da naklettiği üzere Resullulllah, bu âyetten önce abdestsiz bir iş yapmak şöyle dursun, söz bile söylemezdi. Şu halde bunun inişi abdestin her işi için değil, namaz için farzolduğunu açıklamakla Resulullah’a bir ruhsat ifade etmiştir. Anılan sefer, ifk (iftira) kıssasının ortaya çıktığı Benî Mustalik Gazvesi olduğuna, bunun da hicrî altıncı sene şaban ayında Hudeybiye seferinden önce vuku bulunduğuna göre bu âyet, Mâide sûresinin ilk inen âyetlerinden ve hatta bu sûrenin Hudeybiye’den sonra inmiş olduğu söylendiğine göre inişinin başlangıcı olan ilk âyeti demek olur.
SÜLEYMAN ATEŞ-KUR’AN-I KERÎM TEFSİRİ: 56Vakıa/79–Ayette kasdedilen melekler olduğu için, insanların, Kur’an’ı abdestsiz tutmalarında bir sakınca yoktur.
Selman-ı Farisi gibi bazı sahabiler, kitabı meknun’un, levh-i mahfuz olduğunu, ona dokunan temizlerin de melekler olduğunu ve ayetin, Kur’an’ı abdestli olarak tutmakla bir ilgisi bulunmadığını söylemiştir. Katade: “Allah katında ona kimse dokunamaz, fakat bu dünyada ona pis, mecusi, münafık da dokunur, el sürer” demiştir.
DİYANET TEFSİRİ: “56/75-80. İbn Abbâs, Davud b. Ali, İbn Hazm ve Şevkânî gibi âlimler âyetin mushaf ile değil levh-i mahfuz ile ilgili olduğunu, abdestli olmayanın mushafa dokunmasını meneden hadisin de sahih olmadığını yahut sahih olsa bile orada müşriklerin kastedildiğini ileri sürerek abdestli olmayan, cünüp ve âdet halindeki kimselerin mushafa dokunmasını ve onu okumasını câîz görmüşlerdir. Zaten İmâm Mâlik gibi İslâm âlimleri Kur’an eğitim-öğretiminin ve sıkıntıya yol açan durumların ayrı mütâlâa edilmesi gerektiğini gösteren fetvalar vermişlerdir.
TEFHİMU’L-KUR’AN TEFSİRİ-MEVDÛDÎ: 56Vâkıa/77-79. “İlla’l-Mutahharun” (Temiz olanlar hariç) Yani Kur’an’ın vahyolunmasına, nüzulüne, değil şeytanların müdahale etmesi, tahir (temiz) olan meleklerden başkası onun yanına dahi yaklaşamaz. Melekler için “mutahharûn” ifadesinin kullanılmasının nedeni, Allah’ın onları her türlü kötülükten arınmış varlık kılmış olmasıdır. Bu ayeti, Enes bin Malik, İbn Abbas, Said bin Cübeyr, İkrime, Mücahid, Katade, Ebu-l Aliye, Süddî, Dahhak ve İbn Zeyd yukarıda açıkladığımız şekilde yorumlamışlardır. Nitekim ayetin siyak ve sibakından da aynı anlam çıkmaktadır. Görüldüğü gibi bu ayetten, “Kur’an’a abdestsiz dokunmak yasaktır” şeklinde fıkhi bir hüküm çıkarmak doğru değildir ve açıkça ayetin nüzul sebebinin de bu olmadığını söyleyebiliriz.
FİZİLAL´İL KUR`AN TEFSİRİ-S.KUTUB: 56Vâkıa/79. Yeryüzünde bu Kur’an’ı temizler de, pisler de, mü’minler de, kafirler de elleyebilirler. Tefsir bilgini İbn-i Kesir bu hadisler hakkında şöyle diyor: “Bu hadisler Zehri ve başkaları tarafından aktarılmıştır. Böyle bir aktarma zincirine güvenerek getirdikleri sözleri delil olarak kullanmamız doğru değildir. Bu hadisi Darekudni Amr b. Hazm’e, Abdullah b. Ömer’e ve Osman b. Ebul As’a dayandırarak aktarmıştır. Ama her üçünün aktarma zincirlerinde de tartışılabilir halkalar vardır.
KURTUBÎ TEFSİRİ: 56/79. Enes ve Said b. Cübeyr şöyle demişlerdir: Bu kitaba ancak günahlardan arınmış, temizlenmiş kimseler olan melekler el sürebilir. Onlardan başkası el süremez, demişlerdir. Ebu’l-Âliye ve İbn Zeyd de böyle demişlerdir: Bunlar meleklerin elçileri ile Âdemoğullarının rasûlleri gibi günahlardan tertemiz edilmiş kimselerdir. Onu indiren Cebrail de tertemizdir. Kendilerine bunu ulaştırdığı elçiler de tertemizdir.
el-Kelbî şirkten, er-Rabi b. Enes büyük ve küçük günahlardan (temizleniniş olanlar el sürebilir), diye açıklamışlardır.
Bir diğer açıklamaya göre “Ona ancak tam anlamı ile temizlenmiş kimseler” ancak muvahhidler “el sürebilir* onu okuyabilir, demektir. Bu açıklamayı da Muhammed b. Fudayl ile Abde yapmışlardır.
el-Ferra dedi ki: Onun tadını, faydasını ve bereketini ancak tam anlamıyla temizlenmiş olan kimseler alabilirler. Bundan maksat da Kur’ân-ı Kerim’e iman edenlerdir,
et-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Onun tefsirini ve te’vilini ancak yüce Allah’ın şirk ve münafıklıktan tertemiz edip arındırdığı kimse bilebilir. Ebu Bekr el-Verrak dedi ki: Gereğince amel etmeye ancak bahtiyar kimseler muvaffak kılınır. Anlamın: Onun sevabına ancak müminler ulaşabilir, şeklinde olduğu da söylenmiştir. Bu açıklamayı Muâz, Peygamber (sav)’dan da rivayet etmiştir…
el-Hakem, Hammad ve Davud b. Ali’den rivayete göre; müslümanın ve kâfirin abdestli ya da abdestsiz Kur’ân’ı taşımasının ya da ona el sürmesinin bir sakıncası yoktur. Ancak Davut; Müşrik bir kimsenin Kur’ân’ı taşıması caiz değildir, demiştir. Onlar buna mubah derken Peygamber (sav)’ın Kayser’e mektup göndermesini delil göstermişlerdir. Ancak bu bir zaruret konusudur, bunda delil olacak bir taraf yoktur.
FAHREDDİN RAZİ-TEFSÎRU’L-KEBÎR: 56/79. Mutahherün Kimlerdir? Cenâb-ı Hakk’ın, “tam bir surette temizlenmiş olanlardan başkası…” ifadesine gelince, bunlar melekler olup, Allah onları ta başlangıçta temizlemiş ve onları, bütün ömürleri boyunca da böyle bırakmıştır. Bundan murad şayet “hades – abdest bozma” olmuş olsaydı, o zaman (illâ’l-mütetahherûne) ve hâ’nın şeddesiyle (illâ’l-muttehherûne)dan başkası ona dokunmaz” duyurulurdu.