Dil ve Din (Kur’an’ı Doğru Anlamak) -Cengiz Özakıncı
(Dünden Bugüne Türklerde) DİL VE DİN (Kur’an’ı Doğru Anlamak) -Cengiz Özakıncı
Mehmet Akif Ersoy diyor ki: “Kur’an’da geçen “kanaat”i, “tevekkül”ü, “sabır”ı, hepsini yanlış anladık. “Sabır” nedir?.. Bize göre “sabır”, ne olursa olsun “katlanmak” demektir. Neye katlanmak? Her şeye. Daha doğrusu katlanılmayacak şeylere.
Mesela aşağılanmaya, hakaret görmeye, döğülmeye, söğülmeye; özetle insanlık onurumuzu lekeleyecek kötülüklerin hepsine. Aman yarabbi!.. Kur’an ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!.. “Sabır” katlanmak değil, göğüs germektir. Neye göğüs germek? Sonunda katlanılmayacak acılara katlanmak ıztırabına mahkum olmamak için, önceden her türlü zorbalıklara, her türlü sıkıntılara, mertcesine, insancasına göğüs germek.
Hele Kur’an’daki “tevekkül” hiç bizim anladığımız mahiyette mi? “Tevekkül”, Kur’an’ın gösterdiği, Hadis’in gösterdiği “tevekkül”, tüm yolları denedikten sonra olan tevekküldür. Biz cehaletimiz yüzünden dini bu hale getirdik. Din de bizi bu hale getirdi. İslam dini bir miskinlik dini oldu…” Mehmet Akif, bu sözleriyle Kur’an’ın temel kavramlarının yanlış yorumlanarak topluma yanlış belletilmesinin yıkıcı sonuçlarını çok doğru bir biçimde saptamıştır.
Müslüman toplumlar “dinsel aydınlanma” olmaksızın geri kalmışlık zincirini kıramayacaktır. Dinsel Aydınlanma; insanları bir anda sevgisiz, yıkıcı, acımasız, yabanıl sürülere dönüştürebilen, usdışı, bilimdışı, gerçekdışı, karanlık, boş inançların tutsaklığından kurtarıp; gerçeğin ışığında yürüyen, özgür, bağımsız, eleştirel düşünceli, barışçıl, iyicil, sevecen, çalışkan bireylere dönüştürme çabasıdır. Çağlar boyu yığınların beynine kazınan yanlış kavramlar öyle inatçı, öyle direngendir ki, bunların kısa süreli çabalarla toplumsal bellekten kazınması olanaksızdır.
Başka ulusların dinsel aydınlanma deneyimlerinden dersler çıkararak, aydınlanmayı uzun soluklu bir devrim ve çilelerle dolu bir süreç olarak kavramamız gerekiyor. Toplumsal aydınlanmanın geçilmesi zorunlu en önemli evrelerinden biriyse, dinsel düşünce üretiminin ulusallaştırılması ve ulusal dilin olabildiğince özleştirilip sağlığına kavuşturularak yaşamın her alanında egemen kılınmasıdır.
Bu kitabında, dil ve din ilişkilerini Müslüman Aydınlanmasının odağına yerleştiren Cengiz Özakıncı, dilin düşünce üretimiyle, dinsel ve toplumsal aydınlanmayla bağlarını gözler önüne sererek, dilimizin bin yıldan bu yana dinsel kaygılarla bozulmuş olmasının, anlama yetimiz ve düşünsel üretimimiz üzerinde nasıl onarılması güç yıkımlara yol açtığını örneklerle gösteriyor ve çözümler öneriyor.
Türkan Saylan: "Bu kitapta Dil Devrimi’ne karşı çıkanların aymazlığının hatta hainliğinin ayırdına varıyor, dilinize bir başka yüreklilikle sarılmak, onu eskisinden fazla esirgemek, sözcüklerine özen göstermek sorumluluğunu pekiştiriyorsunuz. Cengiz Özakıncı’nın bu ilginç araştırması, kafası karışık, soruları yanıtlanmamış tüm arayış içindeki insanlarımıza çok iyi ipuçları ve çözüm önerileri vermekte: bu yapıtın, geçmişimizi ve bu günümüzü kavramada hepimize, özelikle de gençlerimize iyi bir uyari ve yol gösterici olacağı kanısındayım." (Cumhuriyet Kitap, sayı 290)
Metin Erksan: "Cengiz Özakıncı’nın "Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din" kitabi, müthiş, olağanüstü, vazgeçilmez, zorunlu, kesin bir başucu kitabıdır. Ülkenin, ulusun, devletin, cumhuriyetin, laikliğin, Türklüğün, Atatürk’ün, aklin, bilimsel bilginin, bilimsel düşüncenin, cahil, gafil, kara yobaz, kara aydın düşmanlarının yerden mantar biter gibi çogaldigi ve Türk toplumunu zehirlediği bu zamanda Özakıncı’nın kitabi bir panzehir gibi algılanacaktır." (19 Kasim 1994, Cumhuriyet)
Yusuf Çotuksöken: "Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din yılın en ilginç kitabı. Bir kez okudum; simdi ikinci kez okuyorum. Tüm aydınlarımızın da okumasını öneririm."
(Gösteri, Ocak 1995)
Elinizdeki kitap I.Ü. İletişim Fakültesince kaynak kitap, M.Ü. Türkçe Bölümünde yardımcı kitap, ÇYDD üyelerine yararlı kitap olarak önerilmiştir. (Otopsi Yayınları)