Boy Abdesti
KUR’AN’DA BOY ABDESTİ KONUSUNDA BAKIŞ
5Maide suresi/6-Siz ey inananlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. Başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz yahut kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprakle teyemmüm edin ve onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.
4Nisa suresi/43-Siz ey inananlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz veya kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprakla teyemmüm edin, (onunla) yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.
38Sad suresi/41-Kulumuz Eyyub’u da hatırla, o’nun Rabbine şöyle seslendiğini: “Şeytan bana (tam bir) bıkkınlık ve azap vermektedir!” 42-(Bunun üzerine kendisine:) “Ayağını (yere) vur: İşte yıkanabileceğin ve içebileceğin bir soğuk su!” dedik.
5Maide suresi/90-Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoşluk veren şeyler, şans oyunları, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, Şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değillerdir: O halde onlardan kaçının ki mutluluğa eresiniz!
6En’am suresi/125-Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.
9Tevbe suresi/128-Siz ey imana erişenler! Bilin ki, Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar düpedüz kirlenmiş kimselerdir; bu yüzden bu yıldan sonra artık Mescid-i Harama yaklaşmasınlar. Eğer yoksul düşmekten kaygı duyuyorsanız, o zaman (bilin ki), Allah, dilerse sizi bolluk ve cömertliğiyle zengin kılacaktır: Çünkü Allah mutlaka doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen sınırsız bilgi sahibidir!
9Tevbe suresi/95-Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah’a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir.
9Tevbe suresi/125-Kalblerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip arttırmış ve onlar kâfir kimseler olarak ölmüşlerdir.
10Yunus suresi/100-Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.
22Hacc suresi/30-İşte böyle; kim Allah’ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.
33Ahzab suresi/33-Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor.
GUSÜL-DİYANET İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
“Sözlükte “yıkamak, temizlemek” mânasında masdar ve “yıkanma” anlamında isim olan gusül (gusl) kelimesi terim olarak cünüplük, hayız ve nifas gibi hükmî kirlilikten temizlenme niyetiyle bütün vücudu su ile yıkamayı ifade eder. Türkçe’de “boy abdesti” ve bazı bölgelerde halk arasında “büyük abdest” olarak bilinir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu temizlik bir âyette gusl (en-Nisâ 4/43), iki âyette de taharet (el-Bakara 2/222; el-Mâi-de 5/6: tetahhür) kökünün türevleriyle ifade edilmiştir. Hadislerde ise gusl ve iğtisâl masdarlarının türevleri sıkça kullanılmıştır (bk. Wensinck, el-Mu’cem, “ğsl” md.).
Eski Mısır dininden Hinduizm’e kadar geleneksel dinlerde “manevî kirlilik hali olarak kabul edilen bazı olaylardan kişinin su ile kendisini arındırması” anlamına gelen gusül, maddî bir temizlikten ziyade kırılan veya çiğnenen bir tabuyu onarmayı ifade eder. Bilinen ilk örneklerden biri eski Mısır’da doğumla ilgili olup kadın hamilelik sırasında ve doğumdan sonra toplam on dört gün bütün vücudunu kapsayacak şekilde yıkanırdı. İrak Sâbiîleri de (Mandeanlar) cinsî münasebetten sonra hem erkeğin hem de kadının yıkanmasını gerekli görürlerdi. Cinsî münasebetten sonra kadınların gusletme geleneği Hindular arasında da yaygındır.
Yahudilik’te gusül kavramı yeterince açık değildir. Kadınlar âdet (niddah) dönemi boyunca kirli kabul edilmişlerse de (Levililer, XV/19 vd., XVI11/19) Eski Ahid’-de bu durumdaki kadınlar için gusle benzeyen bir arınma vasıtası belirtilmemiştir. Fakat cinsî münasebette bulunan erkek ve kadının su ile yıkanması istenmiştir (Levililer, XV/16-18). Hıristiyanlıkta vaftiz müessesesi bulunmakla birlikte İslâm’daki gusül kavramına tekabül eden herhangi bir uygulama görülmemektedir.
İslâm dininde, “Eğer cünüpseniz iyice temizlenin” (el-Mâide 5/6); “Temizleninceye kadar onlara -hayızlı kadınlara- yaklaşmayın” (el-Bakara 2/222) mealindeki âyetlerin kısmen kapalı ifadesi Hz. Peygamber’in sözleri ve uygulamaları ile açıklığa kavuşturulmuş (ilgili bazı hadisler için bk. Buhârî, “Gusül”, 28; Müslim, “Hayız”, 87, 88; İbn Mâce, “Taharet”, 111; Ebû Dâvûd, “Taharet”, 84), cünüplük halinde veya hayız ve nifas sonrasında gusletme âkil baliğ olan her mükellefe farz kılınmıştır. Cünüplük, hayız ve nifas hali literatürde “hükmî kirlilik” veya “büyük hades” olarak adlandırılmış ve konuyla ilgili hadislerden de hareketle bu durumda olanların gusledip temizleninceye kadar namaz kılmaları, camiye girmeleri, Kur’an’a dokunmaları veya onu okumaları, Kabe’yi tavaf etmeleri caiz görülmemiştir.
Gusülde bütün vücudun kuru bir yer kalmayacak şekilde tamamen yıkanması şarttır. Hanefî ve Hanbelîler’e göre ağız ve burnun içi bedenin (yüzün) dışından sayıldığı için gusülde ağza su almak (maz-maza) ve burna su çekmek (istinşâk) suretiyle buraları yıkamak da farzdır. Bu sebeple guslün ağza su almak, burna su vermek ve bütün vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak şeklinde üç farzının bulunduğu belirtilir. Mâlikî ve Şâfiîler ile Şîa’dan Ca’ferîler’e göre ise ağız ile burun içi bedenin dışından sayılmadığı için gusülde yıkanmaları farz değil, sünnettir. Gusülde niyet Hanefîler’e göre sünnet, diğer mezheplere göre farzdır. Vücudu ovalamak Mâlikîler’e ve Şafiî fakihlerinden Müzenî’ye göre farzdır; ayrıca gusle besmele ile başlamak da Hanbelîler’e göre farzdır.
Guslün sünnetleri de şunlardır: Cünüplükten dolayı yıkanmaya niyet etmek, besmele ile başlamak, elleri üç kere yıkamak, avret yerlerini ve varsa bedenindeki pisliği yıkamak, namaz abdesti gibi abdest almak, parmaklarla saçları tarar gibi yaparak suyun saç köklerine ulaşmasını sağlamak, önce sağ omuza, sonra da sol omuza su döküp bütün bedeni ovalamak, her organı üç kere yıkamak ve gusül esnasında bu sıraya riayet etmek.
Gusül “mutlak su” denilen nehir, pınar, kuyu, deniz ve yağmur suları ile yapılır. Gusülde aslolan bütün vücudu yıkamak olduğuna göre saç, sakal, bıyık ve kaşların yıkanıp diplerinin ıslatılması, saçları örgülü olmayan kadınların hem saçlarını yıkamaları hem de diplerine suyu ulaştırmaları gerekir. Saçları örgülü olanların ise saçlarını çözmeden sadece diplerini ıslatmaları yeterli ise de Hanbelîler hayız ve nifas sebebiyle gusülde örgülü saçın çözülmesini gerekli görürler. Ayrıca küpe deliklerinin ovalanarak, dar yüzüğün oynatılarak suyun buralara ulaşması sağlanmalıdır.
Bedeninde yara bulunan kişi yaranın üzerindeki sargıyı çıkararak yıkanır; yıkama yaraya zarar verirse sargının üzerini mesh eder, bu da zarar verirse meshetmez. Yıkandıktan sonra abdesti bozacak bir şey meydana gelirse sadece abdest bozulur. Gusül yapması gereken bir kimse bedenindeki pislikleri giderdikten, ağzına ve burnuna su aldıktan sonra deniz ve ırmak gibi yerlere girecek olursa gusül yapmış sayılır.
Guslü gerektiren hallerden cünüplük, meninin cinsî bir zevkle (şehvetle) tenasül organından çıkmasıyla oluşur. Bunun rüyada veya uyanıkken hâsıl olacak cinsî bir arzudan veya herhangi bir heyecandan ileri gelmesi mümkündür. Bu hallerde ve ayrıca meni gelmese bile cinsî münasebette bulunma durumunda hem erkek hem de kadına gusül farzdır (bk. cenabet; CİMA). Uyandığı zaman düşünün azdığını hatırlamadığı halde çamaşırının meni ile kirlendiğini gören kimse de cünüp sayılır. Bunun aksine ihtilâm olduğunu sandığı halde çamaşırı kirlenmeyen kimsenin gusül yapması gerekmez. Hanefîler’le Ca’ferî fakihleri-ne göre cünüp olan kimsenin, idrar yolundaki meni kalıntılarının temizlenmesi için bir süre beklemesi veya küçük ab-destini yapması gerekir. Bunu yapmadan gusletmesi halinde gusûlden sonra gelen meniden dolayı yeniden yıkanması icap eder. Hanbelî ve Mâlikîler’e göre ise bu durumda yeniden gusül gerekmez. Şâfiîler’le Ca’ferî fakihlerine göre, ister şehvetle ister şehvetsiz olsun tenâsül organından gelen meni yıkanmayı gerektirir; diğer mezheplere göre ise guslün vacip olması için meninin şehvetle gelmesi şarttır. Cinsî heyecan sebebiyle tenasül organından gelen ince, beyazımtırak sıvı ile (mezi) bazan idrardan sonra gelen katı ve mat renkteki sıvı (ve-dî) guslü gerektirmeyip sadece abdesti bozar.
Abdest gibi gusülde de başlı başına maddî temizlenme ve tıbbî bir fayda gözetme özelliğinden çok manevî ve hükmî temizlenme ve arınma vasıtası olma özelliği hâkimdir. Cünüplük, hayız ve ni-fasın dinî literatürde büyük hükmî kirlilik olarak anılması bu durumdaki kimselerin necis sayıldığını ifade etmez. Bu tabir onların namaz, Kabe’yi tavaf, Kur’-an’a dokunma, camiye girme gibi belirli ibadetleri yapmak için gerekli ruhî ve manevî hazırlığa sahip olmadığı anlamına gelir. Bundan dolayı cünüp kimsenin oruca devam etmesi veya namaz vaktine kadar yıkanmayı geciktirmesi günah sayılmayıp namazın vücûbiyet vakti öncesinde gusletmesi farz görülmüş, fakat henüz namaz vakti gelmeden, hatta mümkünse cünüplük halinin hemen arkasından boy abdesti alarak bu durumdan bir an önce kurtulması ise tavsiye edilmiştir. “(Diyanet, İslam Ansiklopedisi, Gusül maddesi)
CENABET: “Sözlükte “uzaklaşmak” mânasına gelen cenabet kelimesi, fıkıh terimi olarak cinsî münasebette bulunan veya başka sebeplerle cinsî zevk duyarak menisi akan kimsenin durumunu ifade eder. Kişiyi bazı ibadetleri yerine getirmekten uzaklaştıran bu duruma cenabet, bu halde olan kimseye de cünüp denilmiştir.
İslâm öncesi dinlerinde, başta cinsî münasebet olmak üzere belli hallerin insanları mâbedlere girmekten, ibadet etmekten, kutsal kitap veya eşyaya el sürmekten ve toplumun arasına karışmaktan alıkoyduğu görülmektedir. Bu tür hallerden kurtulabilmek için dinlerce belirlenen temizlik şartlarını yerine getirmek mecburiyeti vardı. Yahudilikte cüzam hastalığına yakalanmak, cinsî münasebette bulunmak, insan veya hayvan ölüsüne dokunmak suretiyle kirliliğin oluştuğu kabul edilmiştir. Bu kirliliklerden temizlenmenin başlıca yolları da belirli bir süre toplumdan uzaklaşıp inzivaya çekilmek, yıkanmak ve kurban sunmaktır. Temizlenmek için beklenen süre kirlenmenin türüne göre farklı olmaktadır. Cinsî münasebet ve ölü hayvana dokunmanın bekleme süresi bir gün, ölü insana dokunmanın süresi ise yedi gündür. Bu süre bazan on dört, kırk ve seksen güne kadar çıkabilmektedir. İnzivadan sonra yıkanmak mecburiyeti vardır. Yıkanmanın açıkça şart koşulmadığı kirlilik hallerinde bile yıkanma genel bir temizlenme vasıtası olarak kabul edilmiştir. Kadının âdet görmesi de ayrı bir kirlilik sebebidir ve bu durumdaki kadın yedi gün kirli kabul edilir. Onun kirliliği dokunduğu kimselere de geçer. Bugünkü Yahudilikte son durum hariç diğerleri Tevrat’ın açık hükümlerine rağmen terkedilmiştir. Hıristiyanlıkta ise ilk dönemlerde cüzamlı olmak veya cinlerin hâkimiyeti altına girmiş bulunmak (saralı olmak vb.) kirlilik sebebi sayılmışsa da bu dinde dış sebeplerle meydana gelen kirlilikten ziyade manevî kirlilik ve bunun temizlenmesi önem kazanmaktadır. Cinsî münasebette bulunma ve hayızlı olma gibi hususlar, bugün Hıristiyanlıkta ibadetten ve ibadethanelerden uzaklaşmayı gerektirecek durum olarak görülmemektedir.
İslâm dininde kadın erkek bütün insanların doğuştan manevî bir temizliğe (fıtratullah) sahip oldukları kabul edilmekle birlikte temel ibadetler için bazı maddî temizliklerin yerine getirilmesi şart koşulmuştur. Bu temizliklerden biri de cenabetten temizlenmek için yıkanmaktır. Bu manevî kirlilik cinsî tatmin esasına dayanır ve başlıca iki şekilde, cinsî münasebette bulunulması veya meninin herhangi bir sebeple cinsî zevk vererek gelmesi (inzal vaki olması) şeklinde gerçekleşir. Cinsî münasebette bulunulduğu halde -ki bunun, “haşefe”nin kadının cinsel organına girmesiyle gerçekleştiği kabul edilir- meni gelmemişse fakihlerin büyük çoğunluğuna göre hükmen cinsî tatmin vuku bulduğundan yıkanmak gerekir. Ashaptan itibaren bazı fakihlerle Zahirî Akıncıları bu durumda yıkanmayı gerekli görmemişlerdir. Çünkü benzer bir durumla karşılaşan ashaptan birine Hz. Peygamber, “Yıkanmak sadece meninin gelmesiyle icap eder” anlamında, “Su (gusül) sudan (meni) ötürü gerekir” (Müslim, “Hayız”, 80-81) diyerek bu tür hallerde yıkanmanın zaruri olmadığını ifade etmiştir. Çoğunluk ise ihtiyatla hareket etmenin yanı sıra söz konusu hadisin içerdiği hükmün ilk zamanlar tanınan bir ruhsat olup sonradan kaldırıldığına ve cinsî münasebette meni gelmese bile guslün gerektiğine dair diğer hadisleri (Müslim, “Hayız”, 87-89; Ebû Dâvûd, “Taharet”, 83) esas almıştır. Ayrıca bu konuda icmâ bulunduğu da kaydedilmiştir (Şevkânî, I, 259-262). Meninin ilişki dışında cinsî zevk vermek suretiyle gelişinin rüya ile olması veya bakma, öpme, hayal etme gibi bir sebepten doğması sonucu değiştirmez. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî fakihleri, meninin dışarı çıkmasında şehvet unsurunun bulunmasını şart koştukları ve hastalık, düşme vb. sebeplerle çıkan meninin cünüplük hali doğurmayacağını kabul ettikleri halde Şâfiîler, ister şehvetle ister şehvetsiz olsun, herhangi bir sebeple meninin dışarı çıkmasıyla kişinin cünüp olacağını belirtmişlerdir…
Cünüp olan (veya abdestsiz bulunan) kimsenin mushafa dokunmasının haram olduğunu kabul eden fakihler, delil olarak Kur’ân-ı Kerîm’deki bir âyeti ve bazı hadisleri ileri sürerler. “Ona sadece temiz olanlar dokunur” (el-Vâkıa 56/79) mealindeki âyetin metninde yer alan ve “dokunulmama” kavramını yönlendiren zamirin, önceki iki âyette geçen mushaf anlamındaki “Kur’an”a mı, yoksa levh-i mahfuz anlamındaki “kitâb”a mı râci olduğu bilginler arasında ihtilaflıdır. Eğer zamir Kur’an’a râci ise ayetten, “Kur’an’a sadece cünüplükten, abdestsizlikten ve maddî kirliliklerden temizlenmiş olanlar dokunabilir”, levh-i mahfuza râci ise, “Levh-i mahfuzdaki kitaba sadece melekler dokunabilir” şeklinde bir mâna çıkar. Müfessirler, ikinci mânanın Kur’an üslûbuna daha uygun düştüğünü belirtirler (bk. Taberî, XXVII, 118-119; krş. Râ-zî, XXIX, 194-195). Fakihlerin büyük çoğunluğu Hz. Peygamber’den nakledilen, “Kur’an’a ancak temiz olanlar dokunabilir” (el-Muvatta\ “Kur’an”, 1; Nesâî, “Ka-sâme”, 46) mealindeki hadisi de delil kabul etmişlerdir. Ancak cünüp kimsenin mushafa dokunmasının caiz olmadığı konusunda icmâ bulunduğu kaydedilmekle birlikte bu hadisin sıhhati ve birden fazla mânaya gelen “temiz” (tâhir) kelimesinin buradaki anlamı konusunda farklı görüşler de ileri sürülmüştür. Bu sebeple bazı sahâbîler ve tabiîn âlimleri, abdestsiz kimsenin mushafa dokunabileceğini belirtmişler, Dâvûd ez-Zahirî ve diğer bazı fakihler, cünüp kimsenin de mushafa dokunmasında sakınca bulunmadığını ileri sürmüşlerdir (bk. Şevkânî, I, 243-245)…
İslâm’a göre gerek hayız gerekse cünüplük hali kişiyi necis kılmaz. Bu sebeple cünüplük veya hayız halinde bulunan kişilerle birlikte bir mecliste oturup sohbet etmenin, yemek pişirmenin, beraber yiyip içmenin vb. muaşerette bulunmanın herhangi bir sakıncası yoktur. Geçmiş bazı dinlerde ve Câhiliye inançlarında mevcut bu tür telakkileri Hz. Peygamber söz ve fiilleriyle kaldırmıştır (meselâ bk. Buhârî, “Hayız”, 3, “Ğusül”, 23-24; Tir-mizî, “Taharet”, 89, 100). (Diyanet, İslam Ansiklopedisi, Cenabet maddesi)
*****************o***********************
Müslüman cünüplükle pis olmaz
3782-”Resûlullah Medine sokaklarından birinde Ebu Hüreyre’ye rastlamıştır. Ebu Hüreyre bu sırada cünüp olduğu için, Resûlullah’ın yanından sıvışarak gidip yıkanır gelir. Gelince :“Ey Ebu Hüreyre neredeydin?” diye sorar. “Ben cünüptüm, pis pis sizinle oturmak istemedim” cevabında bulunur. “Sübhânallah! (bilmez misin ki) müslüman pis olmaz!” ferman eder. Buhari, Gusl 23, 24; Müslim, Hayz 115, (371); Ebu Dâvud, Tahâret 97, (231); Tirmizi, Tahâret 89, (121); Nesâi, Tahâret 172, (1, 145, 146).
3783-Huzeyfe İbnu’l-Yemân anlatıyor: “Resûlullah’la bir gün karşılaştığımızda cünüp idim, hemen yolumu çevirip gidip yıkandım. Bilahare gelince:”(Böyle sizi görünce alelacele sıvışmamın sebebi) cünüp olmam idi!” dedim. :”Müslüman (cenabetle) pis olmaz ki!” buyurdular.” Ben de açıkladım:”Çünkü ben cünübtüm (bu halde) bana dokunmanızdan korktum.””Şurası muhakkak ki dedi, mü’min necis olmaz!” [Müslim, Hayz 116, (372); Ebû Dâvud, Tahâret 92, (230); Nesâî,Tahâret 172, (1, 145).]
Meni, pis midir?
3517-”… Hz. Âişe:”Sana, (meni) bulaşan yeri [gördüysen] orasını yıkaman kâfi idi, göremediğin takdirde etrafını yıkardın. Ben, Resûlullah’ın elbisesinden (meni bulaşığını) ovalamak suretiyle çıkardığımı biliyorum. O, (bir de yıkamaksızın) onun içinde namaz kılardı.”Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: “İyi biliyorum kurumuş meni bulaşığını Resûlullah’ın çamaşırından tırnağımla kazıyarak çıkarıyordum.” [Müslim, Tahâret 105, 109, (288, 290).] AÇIKLAMA:… Âlimler meni necis midir değil midir, münakaşa etmiştir.* Hanefîlerle, Mâlikîlere göre necistir. Ancak Ebû Hanîfe merhum, meninin kuru olması halinde elbisenin ovalanmasını temizlik için yeterli gördüğü halde İmam Mâlik, yaş da olsa kuruda olsa mutlaka yıkanması gerektiğini söyler. Meninin necis olduğunu söylemekle beraber, yıkanmadan namaz kılınmış olduğu takdirde namazın iadesinin gerekmiyeceğini söyleyen âlim de çıkmıştır: Leys ve Hasan İbnu Hayy gibi. Şâfiîlere ve Hanbelîlere göre meni temizdir. Dâvud-u Zâhirî’nin de böyle hükmettiği bilinmektedir. Ashab’tan Hz. Ali, Sa’d İbnu Ebî Vakkas, Abdullah İbnu Ömer ve Hz. Âişe’nin de bu görüşte olduğu rivayet edilmiştir.
buyurdular ki: “Cuma guslü her muhtelime (büluğa erene) vacibtir(toplumsal/bireysel/sağlıksal gereklilik). Misvaklanması, bulduğu taktirde koku sürünmesi de öyle.” [Buhârî, Cuma 2, 3, 12, Ezan 161; Şehâdât 18; Müslim, Cuma 5, (846); Muvatta, Cuma 4, (1, 102); Ebu Dâvud, Tahâret 129, (341); Nesâî, Cuma 6, 8, (3, 92-93).]
3734-Amr İbnu Şuayb anlatıyor: “Hitân(sünnet bölgesi), hitanı geçince gusül vacib olur, ben ve Resûlullah böyle yaptık ve yıkandık” denmiştir. [Buhârî, Gusl 28; Müslim, Hayz 87, (348); Muvatta, Tahâret 71, (1, 45, 46); Ebû Dâvud, Tahâret 84, (216) Nesâî, Tahâret 129, (1, 110, 111); İbnu Mâce, Tahâret 111, (610).
3670-Ubeyy İbnu Ka’b anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat boşalma(inzal) olmasa yıkanması gerekir mi?” “Kadına değen kısmını yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar!” buyurdular.” Buhari, Gusl 29, Müslim, Hayz 85, (346).
3735-Ebu Said anlatıyor: “Resûlullah Ensâr’dan birine adam göndererek, yanına çağırttı. . Ensâri, başından sular damlaya damlaya geldi. : “Herhalde sana acele ettirdik?” buyurdu. Ensâri: “Evet ey Allah’ın resûlü!” deyince: “Acele ettirilir veya boşalmazsan(inzal olmazsan) gusletmen gerekmez. Sadece abdest gerekir” buyurdular.” Buhari Muslim Ebu Davud
***************o***********************
BOY ABDESTİ-RAZİ TEFSİRİ
“Cünüplüğün iki sebebi vardır: 1) Menînin akmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.s), “Su (gusül), ancak sudan (meninin akmasından) dolayı gerekir” demiştir.
2) İki iltikay-ı hıtaneyn (sünnet mahallerinin) birleşmesi… Zeyd İbn Sabit, Mu’az lbn Cebel ve Ebû Sa’idi I-Hudri, guslün ancak meni aktığı zaman farz olduğunu söylemişlerdir. Bizim (buna karşı) delilimiz, Hz. Peygamber (s.a.s)’in, “(Erkek ile kadının) sünnet mahalleri birleştiği zaman, gusül gerekir hadis-i şerifidir.
Gusülde delk, yani ovmak farz değildir. Mâlik ise, bunun farz olduğunu söylemiştir. Bizim delilimiz, âyetteki “gusledin (temizlenin)” emrinin, sadece bedeni temizleme hususunda bir emir oluşudur. Bedeni temizleme hususunda ise, ovalama nazar-ı dikkate alınmaz. Bunun delili ise şudur: Hz. Peygamber (s.a.s) cünüplükten nasıl temizlendiği sorulduğunda O, “Bana gelince, ben başıma hafif üç avuç su dökerim. Bakarım ki temizlenmiş… “buyurmuş ve böylece ovalamaksızın da temizliğin olacağını göstermiştir. Binâenaleyh bu da temizlenmenin ovmaya bağlı olmadığına delâlet eder.” (Razi Tefsiri, 5/6 açıklaması)
***************o***********************
BOY ABDESTİ-SÜLEYMAN ATEŞ
Reşid Rızâ’nın kaydettiği bir rivayetten, cüniiplükten yıkanmanın da Arap geleneklerinden olduğu anlaşılmaktadır: “Müşrikler, Bedir’de bozguna uğrayıp geri kalanlar, perişan durumda Mekke’ye döndükleri zaman Ebûsüfyân: Muhammed’le savaşıncaya dek cüniiplükten ötürü başına su dökmeyeceğini (yani karısıyla ilişki kurmayacağını, dolayısıyla cünüplükten ötürü yıkanmayacağını) adamıştır.
Bu rivayetler, cünüplükten yıkanmanın (guslün), Mekke devrinde, hattâ İslâm’dan önce var olduğunu, Peygamber tarafından da emredildiğini gösterir. Zaten toplumda bilinen ve uygulanan bu temizlik geleneği, Kur’ân âyetleriyle de farz haline getirilmiştir. İslâm, Arapların tevhide aykırı olmayan güzel geleneklerini kabul etmiş, tevhide aykırı olanlarını da yasaklamış veya değiştirmiştir.” (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Temizlik Maddesi)