Abdestin Tarihi
Abdestin tarihi-Diyanet İslam Ansiklopedisi
İslâmiyet’ten önce, gerek Yahudilik ve Hıristiyanlık, gerekse eski Mısır, Mezopotamya. Yunan, Roma ve Uzakdoğu dinlerinde, genellikle âyine bağlı ve sembolik yönleri ağır basan abdest benzeri bazı temizlik çeşitleri görülmektedir. Daha çok din adamları tarafından belli gün, olay ve yortular münasebetiyle yapılan bu dinî temizliklerdeki ortak husus, dinlere göre yer yer farklı olmakla birlikte, insan vücudunun ya bütününün veya yalnız ellerin ve ayakların veya sadece ellerin ve ağzın, hatta yalnız parmakların yahut da âyinle ilgili bazı eşyanın temizlik ve takdis niyetiyle yıkanmasıdır. Abdest almak için su, su ile tuz veya başka bir karışım kutsal yağ veya kutsal ineğin idrarının (Hindistan’da) kullanıldığı da görülür.
Bazı hadislerde de (bk. Müsned, II, 98; Buhârî, “Büyû”, 100) belirtildiği üzere, İslâmiyet esasen kendisinden önceki semavî dinlerde abdestin bulunduğunu doğruladığı gibi, bu hak dinlerdeki hükümler, Allah ve Resulü tarafından neshedilmeyerek geçerliliklerini korudukları ölçüde, İslâm fıkhında şer’î hükümlerin bir kaynağı sayılmıştır. Bu durum, İslâmiyet’in kendisini daha önceki semavî dinlerin doğrulayıcısı, mirasçısı ve Allah tarafından kemale erdirilmiş son şekli (bk. el-Mâide 5/3; es-Saff 61/6) olarak takdim etmesinin de tabii bir sonucudur…
Ayet, abdestin her amel için değil, namaz için farz kılındığını açıklamakla aynı zamanda Resûlullah için de bir ruhsat getirmiş olmaktadır. Nitekim daha sonraları, abdestin yalnız namaz vb. ibadetler için gerekli olduğu çeşitli münasebetlerle Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiştir.
Abdestin farzları, âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere şunlardır: Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıkamak, başa meshetmek, ayakları topuklara kadar yıkamak. Sünnî dört mezhep bu şartlar üzerinde ittifak etmiştir. Ancak Şâfiîler bu şartlara, niyet ve tertibi de ilâve ederler. Hanbelîler tertibi ve uzuvların ara verilmeden ardarda yıkanmasını (muvâlât), Mâlikîler niyet ve uzuvların ardarda yıkanması yanında, uzuvların yıkanırken ovulmasını da (tedlîk) abdestin şartlarından sayarlar. Hanefîler’e göre, ayette zikredilen dört şart dışındaki bu ilâveler farz değil sünnettir. Bu şartlara riayet edilerek alınan bir abdestin sahih olabilmesi için, abdest uzuvlarında kuru yer bırakılmaması ve deri üzerinde suyun temasını engelleyecek bir şeyin bulunmaması gerekir. Abdestin şartları ve bu şartların mahiyetiyle ilgili diğer görüş ayrılıkları, konuya dair ayet ve hadislerin farklı yorum ve değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Burada zikredilmesi gereken bir husus da şudur: Sünnî dört mezhep ile Haricîler ve Şîa mezheplerinden Zeydiyye’ye göre abdest alırken ayakları yıkamak farz olduğu halde, İmâmiyye (Ca’feriyye) Şîası, ayakların yıkanmayıp çıplak olarak üzerlerine meshedilmesi gerektiği görüşündedir. Bu ihtilâf, abdestle ilgili âyette bulunan bir okuyuş (kıraat) farklılığından ileri gelmektedir. (Diyanet İslam Ansiklopedisi, Abdest maddesi)
***********o******************
SÜLEYMAN ATEŞ
“Nisa 98/43. âyette, kadınlara dokunmakla cünüp olanların, su bulamadıkları takdirde teyemmüm etmeleri, temiz toprağı yüzlerine ve ellerine sürmeleri emrediliyor. Mâide 110/6. âyette de yine cünüp olanların temizlenmeleri; hasta, yolcu, tuvalete çıkmakla abdesti bozulan, ya da kadınlarla cinsel ilişkide bulunup da su bulamayanların, temiz toprağa teyemmüm etmeleri emredilmektedir. Namazdan önce abdest alma emri, inişi hayli sonra olan Mâide Sûresi’nde bulunmakla beraber abdest almak, Mekke devrinden beri namazın temellerinden biri olmuştur. İmâm Ahmed îbn Hanbel’in Müsnedindeki bir hadîse göre Cebrâîl Aleyhisselâm, Hz. Peygamber(s.a.v.)e ilk vahyi getirdiği zaman ona abdest almayı ve namaz kılmayı da öğretmiştir. Mekke devrinde de namaz kılmak için abdest alındığı muhakkaktır. Ancak o zamanlar bu uygulama, geleneğe ve Hz. Peygamber’in içtihadına dayalı idi. Sonra inen âyet ile farz kılınmış ve ayrıntı ile anlatılmıştır.
Esasen namaz, Arapların, eskiden beri uygulayageldikleri bir ibâdet idi. Ancak Peygamber(s.a.v.)e, namazın içindeki şirk elemanlarının atılması ve ibâdetin sadece Allah’a yöneltilmesi öğretilmiştir. Aynı şey, gusül için de söylenebilir. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin Übeyy ibn Ka’b’dan rivayet ettikleri hadîse göre İslâmın başında Hz. Peygamber (s.a.v.), meni geldiği zaman yıkanmayı tavsiye etmiş, daha sonra da bunu emretmiştir. (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Temizlik Maddesi)