Din Siyasete Karışsın Mı? Ahmet Altan
Haram
Dini siyasete karıştırmamak lazım derler.
Bence dini sadece siyasete değil her şeye karıştırmak iyi olurdu.
Din adına oy istemekten ya da din adına insanları öldürmekten söz etmiyorum, dini, “dünyevi bir iktidarın merdiveni yapmak” değil söylediğim.
Her dinin bir adalet ve hakkaniyet anlayışı, bir helal ve haram ölçüsü var.
Bunlar hayatın her yanında olsa iyi olurdu diyorum.
Kendi başlarına sahip olamadıkları “ahlaka” belki Allah korkusuyla sahip olurlardı.
Dünyadaki siyasetçilerin herhalde yüzde sekseni, doksanı tanrıya inanır.
Bir de dünyaya bakın.
İnançlı insanların yapacağı işler mi bunlar?
Biliyor musunuz, ben bu dindar insanları anlayamıyorum.
Allaha inanıyorlar.
Onun gücüne inanıyorlar.
Onun her şeyi gördüğüne inanıyorlar.
Onun haktan, adaletten, dürüstlükten yana olduğuna inanıyorlar.
Haram yerlerse “cehennemde yanacaklarına” inanıyorlar.
Dürüst olurlarsa “cennete gideceklerine” inanıyorlar.
Sonra da her türlü haksızlığın, haramın kapısını açıyorlar.
Bunu anlamak mümkün mü?
Ben inançlı biri değilim ama eğer inançlı olsaydım, “cehennem” cezasından korktuğumdan ya da “cennet” ödülüne göz diktiğimden değil, sırf “beni yaratanı utandırmamak, üzmemek için” dürüst olmaya çalışırdım.
Bunların öyle kaygıları yokmuş gibi geliyor bazen bana.
Benim anlayamadığım tuhaf bir inanma biçimleri var.
Dindarların neyi nasıl yapacağını belirlemek ve yargılamak benim haddim de değil, hakkım da değil.
Ama biri yüksek sesle ve kuvvetle “dindar olduğunu” söylüyorsa, bunu vurguluyorsa, hatta bunu benim gözümün içine sokuyorsa, o zaman benim onu “kendi inancı ve kendi ahlakıyla” değerlendirme hakkım doğar.
Dindar biri, dürüstlükten uzaklaşırsa ona sorarım, “bu nasıl dindarlık” diye, “hem kendini, hem senin gibi dindarları, hem de seni yaratanı utandırıyorsun.”
Bizim iktidar partimiz dindar insanlardan oluşuyor.
Bunu biliyoruz.
Cumhurbaşkanı da dindar.
Bunu da biliyoruz.
Siz böyle inançlı insanlardan “dürüst olmayan” bir davranış bekler misiniz?
Beklememek lazım.
Onların da dürüstlükten uzaklaşmaması lazım.
Şimdi yeni bir İhale Yasası çıktı.
Bu yasa, “dürüstçe” değil.
Yolsuzluklara, şaibelere, haksızlıklara, adam kayırmalara açık bir yasa.
Bu yasaya, çok insan karşı çıktı.
Bu yasanın kusurları neredeyse teker teker anlatıldı.
Bu yasanın çıkması halinde, devlet ihaleleriyle yapılan işlerde yolsuzluklar olabileceği, devlet binalarının çökebileceği söylendi.
Peki, ne oldu?
İktidar, bu yasayı kimseyi dinlemeden çıkardı.
Cumhurbaşkanı’na döndük.
Birçok insan bir ağızdan, “lütfen bunu imzalama, veto edip geri gönder” dedi.
Ne oldu?
Cumhurbaşkanı kimseyi dinlemedi ve yasayı onayladı.
Şimdi bakın, politikanın bin bir türlü oyunu, dengesi, ilişkisi vardır, onlara pek aklım ermez.
Cumhurbaşkanı, iktidar partisiyle ilişkilerini bozmak istemiyordur, siyasetin müteahhitler tarafından finanse edilmesinin yararları olduğunu düşünüyordur falan…
Ama bir de adalet, hakkaniyet, dürüstlük var.
Haram var, helal var.
Bu yasa, “harama” açık.
Bu yasayla çok haram para yenir.
Cumhurbaşkanı bu yasayı onayladığına, onun dürüstlüğünden, inancından kuşku etme hakkımız da olmadığına göre…
Kendisine sormalıyız:
“Siz bu yasayı niye onayladınız?”
“Hiçbir soygun olmayacağına, hiçbir yolsuzluk yapılmayacağına kanaat mi getirdiniz?”
“Bu yasanın kefili misiniz?”
“Yarın bu yasa nedeniyle yapılan yolsuzluklara rastlarsak hesabını size soralım mı?”
Cumhurbaşkanı bu sorulara cevap vermeli bence, bu yasayı niye onayladığını, bu yasayla yolsuzluk olmayacağına nasıl inandığını bize de açıklamalı.
Karşı çıkanların madde madde dile getirdiği kuşkuları, madde madde çürütmeli.
Böyle bir şey yapacak mı?
Hayır.
Başbakan böyle bir şey yaptı mı?
Hayır.
Hiçbir şey söylemeden yasayı çıkarttılar, onayladılar, yürürlüğe soktular.
Öyle aldırmaz davranıyorlar, bu ülkedeki insanları öyle yok sayıyorlar ki benim gibi biri bile sonunda Allah’a sığınmak zorunda kalıyor.
Onlara şöyle demek istiyorum:
İnandığınız Allah her yaptığınızı görüyor, her düşündüğünüzü biliyor.
Bizden kurtulmanız zor ama velev ki kurtulsanız bile…
O’ndan kurtulamazsınız.
(Ahmet Altan – 06.12.2008) http://www.taraf.com.tr/makale/2988.htm
posted on Aralık 16th, 2010 at 04:37