-
4th Mart 2010

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Sanat Dallarına Bakış Açımız

“De ki: ‘Size (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar) güzel sanat yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” (18/Kehf, 103-104)

Sanatı ve sanat kabul edilenleri değişik biçimde tasnif etmek, farklı bölümlerde incelemek mümkündür. Güzel sanatlar, zanaatlar, göze hitap eden sanatlar, kulağa hitap edenler, fonetik sanatlar, plastik sanatlar, el sanatları, süsleme sanatları, halk sanatları, grafik sanatlar, tatbiki güzel sanatlar gibi.

Batıda mimarlık, heykeltıraşlık, resim, müzik ve edebiyat sanatın ana dalları; diğer türler bunların birer kolu kabul edilir.

Müslümanlara göre güzel sanat denilince ilk sırayı edebiyat alır kanaatindeyiz. Kur’an ve Sünnet’in hem edebiyat şaheserleri olmaları, hem edebiyatı, yani güzel sözü teşvik ve tavsiye etmeleri, hem de dinin tebliğine en müsâit sanat dalları olmaları hasebiyle şiir, hikâye, hiciv, edebî sanatlar ve her türlü dallarıyla edebiyat. Sonra mimarî, süsleme sanatları. Tabii ki hat, kıraat, tezhip, ebru…

Resim, müzik, tiyatro ve sinema çok sıkı kayıt ve şartlarla kabul edilebilecek dallar (Bu sanat dallarının aslının kötü olduğundan değil; özellikle günümüzde çok çeşitli haram ve hatta küfürlere bulaşmasından dolayı bu sanatlara biraz soğuk bakıyor, sıcak ortamları bekliyoruz). Heykelin özellikle soyut olanı, resmin daha çok minyatür ve karikatür şeklinde ya da figür halinde tezâhürü, zanaat denilen el sanatlarının hemen her çeşidi. Ölçü belli: Allah’ın hudûdu.

Put amaçlı veya tâğutların putlaştırılmasına hizmet eden insan ve hayvan figürlerine âit heykellerin ve dans, bale gibi etkinliklerin sanat kabul edilmesi bizim açımızdan mümkün değil. Herhangi bir şirke, küfre veya harama âlet ve vesîle olan şekliyle sanat kabul edilenlerin güzelliği de meşrûluğu da kaybolur. Genel ölçü, Allah’a yaklaştıran herhangi bir şey meşrû, Allah’tan uzaklaştıran; tâğutlara, şeytana, nefsin hevâsına hizmet eden herhangi bir şey çirkin ve yasak. Müslümana göre sanatın mutlaka bir hayra hizmet etmesi ve yalan değil, hakikat olması gerekir. Tabii ki dinî ölçüler, selim akıl ve fıtrat kalıpları içinde güzel olması, estetik, zevke uygun olması şarttır ki sanat olabilsin. Bütün bu sanatlar vecd, tefekkür ve tebliğe hizmetleri ölçüsünde dince makbuldür.
   Sanat deyince dejenere edilip yozlaşmış toplumun aklına gelen iki şeyden biri müzik. Müziğin helâl ve haram türleri var. Ayrıca müziğin icrâ edildiği yere ve icrâ edildiği maksada göre de hükmü değişir. Haddi aşmadığı ve herhangi bir günaha sebep olmadığı takdirde çoğu âlimlerce mubah görülen müziğin günümüzdeki durumu dikkate alınmadan değerlendirme yanlış olur. Günümüzde müziğin içkili gazinolarda, fısk u fücuru ihtivâ eden, haramla birleşerek icrâ olunan, hayvanî duyguları öne çıkaran, cinsiyet ve seksin ön planda olduğu, şarkı sözlerinin çoğunun İslâmî edep ve hayâyâ ters düşmesi bir yana, küfür lafızlarını da içermesi değerlendirilince (böyle bir müziğe) mubah damgasını vurmak mümkün değildir. Vakit israfı, para israfı, sayılanların yanında daha küçük problem. Bu problemlerin hiçbiri yoksa, salt olarak müzik, insanı şeytanî düşüncelere yaklaştırmıyor ve müslümanlığını unutturmuyorsa o takdirde helâl denilebilir. Günümüzde adına yanlış olarak dinî mûsikî denilen ilâhî, marş ve ezgileri, yeşil pop denilen parçaları buna örnek verebiliriz.

Sinema için de benzer şeyler söyleyebilir, aynı hükümleri tekrarlayabiliriz. Hep kadın ve çıplaklık, gayri meşrû ilişkiler, sevgililer, kâfirlerin câhilî hayatlarının reklamı… Türk filmleri de Batı hayatının ve Batı filmlerinin hem de çok kötü birer taklidi. Konular bizim insanımıza tümüyle ters olduğu halde, izleye izleye insanımızın hayatı da film oldu. Bugünkü ortamda sinemaya gitmeyene, film seyretmeyene tavsiye edilecek, onu filme alıştıracak, yani içinde hiçbir çirkin ve haram unsur bulunmayan bir film var mı, bilmiyorum. Bana sorarsanız, bugünkü şartlarla (tevhidî ve Peygamberî) tebliğe pek müsâit görünmüyor sinema. Çünkü çözümü bugünkü şartlarla çok zor olan onlarca problemi var sinemanın. Meselâ bayan eleman, yani aktrist problemi var. Oyuncu kızcağızın kıyafetinden zarâfetine dişiliğinin ortaya çıkmaması nasıl mümkün olacak? “Bâtılı tasvir, saf zihinleri saptırır.” Müşrik veya günahkârları, kötüleri tasvir etmeyen, onların çirkefliklerini gözler önüne sermeyen film biliyor musunuz? Bu rolleri müslümanın mı, bir başkasının mı oynayacağından ve “nasıl”ından tutun, elfâz-ı küfrü ve ef’âl-i küfrü rol icabı da olsa söyleyip yapmaları… Bunların ibret alınabileceği kadar bazıları açısından kötü örnek de teşkil etmesi, bazılarını olumsuz yönde etkilemesi gibi birçok sakıncalar. Oyuncu, senaryo yazarı, yönetmen ve diğer teknik elemanların gerçek anlamda müslüman, hele dâvâ adamı olup olmamaları; olaya tüccarca mı, sanatçı olarak mı, yoksa tâvizsiz dâvâ adamı olarak mı baktıkları, bunların genel olarak İslâm’ı, Kur’an’ı ve yaptıkları işle alâkalı teferruatlı hükümleri ne oranda bildikleri, yaşadıkları değerlendirilmeli. Bütün bu problemlerin aşılması için ortam, bağımsız ve helâl finansman temini, hangi televizyonda veya hangi salonlarda oynanabileceği, rejimin sansür kurumlarını nasıl geçeceği… Film seyretmeyeni sinemaya alıştırma tehlikesi, muayyen/belirli bir şahsın taklidinin hükmü, hayalde büyük yeri olan bir zâtın veya bir peygamberin basit bir artist tarafından canlandırılması (ne demek canlandırma?), yani rol olarak taklidi. Sözgelimi gençlere Hz. Hamza dediğinizde akıllarına Yunan asıllı Amerikalı kâfir Anthony Quinn geliyor; Züleyha denilince Fatma Girik vb.

Bütün bu problemler aşılsın, ortaya gerçekten ve her şeyiyle müslümanca bir film konulsun, sonra konuşalım hükmünü.

Tiyatro için de aşağı yukarı aynı problemler sözkonusu. Hükmü de benzer.

Peki, öyleyse bunlardan İslâm adına yararlanmayalım mı? Yararlanma yollarını arayalım, ama nasıl? Din, “ille yararlanın, haram veya büyük günahlar önemli değil!” diyorsa, tamam. Haramlarla İslâm’ a hizmet ve tebliğ olmayacağını, alkolle abdest alınmayacağını bilelim. Şu anda öncelikle ilimle mi, filmle mi uğraşmalıyız, din bizden ne bekliyor, bu ortam içinde tekrar değerlendirelim. Dünyaya hizmet için değil; kulluk için geldiğimizi hesap edelim. Kulluğun içine ne kadar hizmet giriyorsa, yani yaptığımızın ne kadarı ibâdet ise, ancak o kadarını yaratılış amacımız, diğerlerinin ise nefsin aldatmacası, şeytanın sağdan yaklaşarak bizi kandırması olarak düşünelim. Biz böyle düşünüyoruz. Olaya başka açılardan bakanların delillerini ve güzel örnek olarak ortaya koydukları şeyleri tartışmaya hazırız ve önyargılı olmadığımızın bilinmesini istiyoruz.
   Edebiyata gelince… Haramlara ve küfre vâsıta olması, günahkâr yalancılar elinde şeytanî ilhamlarla küfre hizmet edilmesi Kur’an’ın dikkatleri çektiği büyük günah. İslâm için kullanılması ise Kâ’b bin Züheyr için olduğu gibi Hz. Peygamber (s.a.s.)’e cübbesini çıkartıp ikram ettirecek ölçüde teşvike şâyân.

Müslüman açısından sanatlar içinde ilk sırada sayılabilir edebiyat. Müslümanlar söz sanatlarında, hitâbet ve edebiyatta söz sahibi olmalıdır. Laf adamı olmaktan ve gevezelikten kurtulmak, sanatla bu çirkinliklerin farkını ayırabilmek için de gereklidir bu. Savunduklarının ve yaşadıklarının güzelliğinin dile yansıması, “İnsanlara güzel söyleyin” (2/Bakara, 83) emrine uyulmasıdır bu.

Kur’an, müslümanlar için birinci ve en büyük sanat kaynağı olmasına rağmen, bundan çok az yararlanılmıştır.

Sadece müslümanlara has orijinal sanatlar daha çok Kur’an’la direkt ilgili sanatlardır. Hat sanatı bunlardan biridir. Yasaklanan put amaçlı canlı resimlerine karşı, yazıdan tablo gibi resim yapar müslüman sanatçı. Hem tebliğdir hüsn-i hat, hem süs. Tabii, Kur’an harflerine ve bu harflerle oluşan eserlere yabancı şimdiki insana ne oranda tebliğdir, hatta güzel ve sanat eseri gibi geliyordur, orası ayrı bir kanayan yara. 

Kur’ân-ı Kerim tilâveti, müslümanlara has orijinal sanatlardan bir diğeridir. Rasûlullah (s.a.s.)’ın ” Kur’an’ı seslerinizle süsleyiniz.” (Buhârî, Müslim) emri ve teşviki, bu sanatın gelişmesine en büyük etken olmuştur.

Hayber’in fethi sırasında bir sahâbî, nağme ile şiir (ilâhî-ezgi) okumaya başlayınca Rasûlullah (s.a.s.) ona duâda bulunmuşlardı (Buhârî, Müslim). Ezanı güzel sesli ashâbına okuturlardı. Güzel sesli bazı sahâbîden Kur’an dinlerlerdi. Dinin bu teşviki hoş sadâ ile Kur’an tilâvetinin, makamla ezanın ve meşrû müziğin gelişmesi açısından büyük rol oynamıştır.

“Güzel sesin ne önemi var, okunan Kur’an’ın mesajı yeterli” diyemezsiniz. Güzel ses, mesajın etkisini arttırır. Bir divan şâirinin “Bozulmaz mâni-i Kur’an, olursa bed sadâ hâfız” demesine nazîre yaparak Bağdat’lı Rûhî şöyle cevap veriyordu: “Uçar te’sîr-i Kur’an olursa bed sadâ hâfız.” (Yani, bir şâirin, “Hâfızın sesi kötü olursa, Kur’an’ın mânâsı bozulmaz” demesi üzerine şâir Rûhî: “Hâfızın sesi kötü olursa, Kur’an’ın etkisi uçup gider.” Yani “Kur’an’ın tefsiri değilse de tesiri bozulur” diye cevaplamıştır.) 

Resim ve heykele gelince… Canlı resmi, özellikle insan figürü resimde müslümanların tarihi boyunca soğuk karşılanmış. Özellikle heykel için bu soğukluk, haram ve put hükmü verilerek yasaklık yönüyle daha ileri boyutta algılanmıştır. Tevhid inancının temel esaslarını korumak, bu yasağın en büyük hikmetidir. Kendi eliyle yaptığına tapma ahmaklığını bazı insanlar, sadece eski câhiliyye döneminde değil; şu asırda ve çok yakınlarımızda bile göstermekte. Sadece imal ettiği halde “yaratma” vehmine kapılmak, çıplak kadın heykeli, sahte tanrılar, bâtıl dinlerin sembolleri gibi şeyler yapmaya kalkmak ve bunların demirden, tunçtan yontusu için büyük paralar sarfetmek, faydasız bir lüks, yani israf, heykelin yasaklanması için diğer hikmetleri kabul edilir.

Ama, klasik değerlendirmelerin aksine, Kur’an’dan yola çıkarak put özelliği taşımayan resim ve heykellerin câiz olacağı görüşünü benimsemek daha doğru olur diyebiliriz. Çünkü;

İbrâhim (a.s.) döneminde, put görevi üstlendiği için ateşe atılma pahasına devrilmesini ister. Vahyin emriyle bütün peygamberler ve muvahhid mü’minler, put-heykellerle mücâdele etmek zorunluluğunu hissetmiştir. “İbrâhim babasına ve kavmine: ‘Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller nedir böyle?’ demişti.” (21/Enbiyâ, 52). Ve heykellere tapınma şeklinde saygı duyanlara şöyle haykırır: “Yuh olsun size ve Allah’ın dışında tapmakta olduklarınıza (put heykellere), siz aklınızı hiç kullanmaz mısınız?” (21/Enbiyâ, 67). Elbette, yaşadığı dönemde yine put görevi üstlenip saygı duyulan heykellere Hz. Muhammed (s.a.s.), kendisi gibi tevhid önderi olan putkıran dedesi İbrâhim Peygamber gibi onları yeryüzünden kaldırmak için savaşları göze almış, her türlü mücadeleyi yaparak putları devirmiştir. Bununla birlikte, Kur’ân-ı Kerim, Süleyman (a.s.) döneminde, put görevi üstlenmediği ve sadece sanat eseri olduğu anlaşılan heykele (timsâl) hoş gözle bakar, eleştirmez (bkz. 34/Sebe’, 13). Biricik önderimiz Peygamberimiz’in de Hz. Âişe’nin küçük yaşlarda iken oyuncak olarak oynadığı kanatlı at heykeli gibi put özelliği taşımayan ve saygın konumda bulunmayan eserlere hiçbir yasak koymadığını değerlendirebiliriz. Ölçüyü şu şekilde güncelleştirebiliriz: Saygı duyulup putlaştırılan heykelleri ve hatta resim ve fotoğrafları bırakın sanat eseri olarak kabul etmeyi, kişiyi dinden çıkarıp müşrik yapan bir araç, put olduğu için çok çirkin ve yıkılıp yok edilesi bir nesne olarak görmek zorundadır muvahhid müslümanlar. Fakat, hiçbir put özelliği taşımayan ve salt sanat eseri kabul edilen ve başka haramlara da yol açmayan, tâğut ve küfür önderlerini de çağrıştırmayan fotoğraf, resim ve hatta heykellere Kur’an ve Sünnet, haram hükmünü koymaz (Bu konuyla ilgili olarak gerekiyorsa, İslâm’da Helâl ve Haram konusunu işleyen kitaplara ve “put” kavramına bakınız). Ama bir harama sebep oluyorsa hükmünün haram, bir şirke sebep oluyorsa hükmünün şirk olacağı da unutulmamalıdır.   

İslâm’da canlı resim ve heykellerin müslümanların tarihi boyunca tümden yasak kabul edilmesinin, bazı iddiâların aksine, sanat için çok olumlu etkileri de olmuştur. Biyolojik bir vâkıadır ki, kullanılmayan bir kabiliyet, kullanılmakta olan diğer yeteneği takviye eder. Meselâ bir âmânın hâfızası ve hassâsiyeti normal insanlarınkinden kat kat üstündür. Meyvesini çoğaltmak için ağacın budanması gibi canlı yaratıkların resim, yontma ve heykellerinin tasvirinden uzak kalan sanatkârın kabiliyeti diğer sahalarda daha büyük kuvvetle kendini gösterir. Hat sanatı, minyatür, arabesk, stilizasyon ve her çeşit süsleme sanatındaki müslüman sanatçının başarıları bunun delilidir. Resim ve heykelin soyut olanına İslâm’ın yasak koyduğunu zaten hiçbir kimse iddia etmez. Dolayısıyla resimle veya heykelle uğraşmak isteyen için soyut resim ve heykelin kapıları tarihten bu yana ardına kadar açıktır. Modern resim ve heykel sanatı bile soyut resim ve heykele yöneldi. Minyatür modernize edilebilir, soyut resmin sınırsız imkân ve güzelliklerinden yararlanılabilir. Hat modern resme adapte edilebilir. Heykelden tebliğ amaçlı olarak da yararlanılabilir. Meselâ Allah’ı, âhireti, ölümü, kulluğu hatırlatan ve canlı figürlerden uzak, soyut heykel ve anıtlar gerekirse meydanlara dikilebilir. İsrafa kaçmadan ve yararlı bir şekilde müslümanca bu sanatlarla uğraşılabilir.

Sanat konusunda çok az yasak vardır. Yeme-içme konusundaki birkaç yasak gibi. Geniş olan alan, meşrû olan alandır. Yasakların çoğu putçuluk, seks, fitne, fesat, israf gibi, sanatın aslına âit olmayan unsurlardır ki, şeytanın süsleyip güzel gösterdiği ârızî dış etkenlerle ilgilidir. Bunlar sanatla birlikte olmasa da yasak olan inanç ve ahlâk dışı çirkinliklerdir. Müslüman sanatkârın önünde, kabiliyetini gösterebileceği çok geniş saha vardır. Ancak, oynamasını bilmeyen gelin “yenim dar, yerim dar” der.
“Müslümanım” diyen sanatçı, Kur’ an’a yönelmek zorundadır. Ancak bu şekilde evrensel çapta, güçlü ve orijinal eserler üretebilir. Sanatın da, sanatçının da kurtuluşu Kur’ an’dadır… (Ahmed Kalkan)

http://www.mutefekkir.com/?vuslat=yazi&id=1749&k=65

posted in SANAT | 0 Comments

24th Aralık 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Nucleus of Galaxy Centaurus A Out of This Whirl: the Whirlpool Galaxy (M51) and Companion Galaxy R136: A Cluster of Massive Stars in Nebula 30 Doradus Cosmic Collisions Galore! Star Cluster R136 in Nebula 30 Doradus Spiral Galaxy NGC 4639 Nearby Galaxy Centaurus A A String of 'Cosmic Pearls' Surrounds an Exploding Star Galaxy Abell 1689's Black Hole-Powered Jet of Electrons and Sub-Atomic Particles Streams From Center of Galaxy M87 Black Hole in Galaxy M87 Emits Jet of High-Speed Electrons Star Cluster NGC 265 The Tadpole Galaxy: Distorted Victim of Cosmic Collision The Antennae Galaxies/NGC 4038-4039 Composite Image of Galaxy Cluster MS 0735 Visible Light (upper) and Infrared (lower) Views of Starbirth Region Near Star Cluster R136 Fireworks Near a Black Hole in
</p>
</div>
<p class=posted in SANAT | Galaksiler Sanat Galerisi için yorumlar kapalı

24th Aralık 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

posted in SANAT | 0 Comments

24th Aralık 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

HST/WFPC2 Image of Jupiter and Ganymede Taken April 9, 2007 Eighth Anniversary Image of Hubble's Smash Hits Aurora Crowns Jupiter's North Pole Reddish Arcs Mark Trail of Small Asteroid Sagittarius Dwarf Galaxy Saturn's Dynamic Auroras Three Moons Cast Shadows on Jupiter New Red Spot Appears on Jupiter Mars: Closest Approach 2007 Saturn Aurora — January 24, 2004 Detail of Saturn's Rings, Disk and Shadow Three Red Spots Mix It Up on Jupiter Saturn's Rings in Ultraviolet Light A Jupiter Storm Springtime on Neptune: Increased Brightness Shows Seasonal Change Rings and Moons Circling Uranus The Pluto System on Feb. 15, 2006 (Annotated) Springtime on Neptune — 1996 Image of Neptune Mars -- March 10, 1997 Jupiter's New Red Spot - HST ACS/WFC: April 16, 2006 Saturn from 1996 to 2000 Mars at 43 Million Miles From Earth Uranus: 2005 (Unannotated) A Global Mars Map Jupiter's Moon, Io, In Ultraviolet Light Saturn Prior to Cassini Probe's Arrival Mars Dust Storm Brews in Hellas Basin and Northern Polar Cap Comet 73P/Schwassmann-Wachmann 3 - Fragment B: Apr. 18, 2006 Jupiter Discovery of a Dark Auroral Oval on Saturn Mars Opposition -- Dec. 13, 1990 Bright Clouds on Uranus Saturn's Ultraviolet Aurora The Great Red Spot: An Ancient Storm in Jupiter's Atmosphere Hubble's Close Encounter with Mars -- August 26, 2003 Hubble's Closest View of Mars -- August 27, 2003 Uranus and Ariel - 2006 - Unannotated Hubble Provides Spectacular Detail of a Comet's Breakup

posted in SANAT | 0 Comments

24th Aralık 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Eighth Anniversary Image of Hubble's Smash Hits Spiral Galaxy M100 A String of 'Cosmic Pearls' Surrounds an Exploding Star Young Stars Sculpt Gas with Powerful Outflows in the Small Magellanic Cloud Hubble ACS/WFPC2 Image of Globular Cluster M13 Supernova 1987A: Halo for a Vanished Star Infant Stars in the Small Magellanic Cloud The Hodge 301 Cluster: Multiple Generations of Stars in the Tarantula Nebula HST Image of Fomalhaut and Fomalhaut b Oxygen-Rich Supernova Remnant in the Large Magellanic Cloud A Giant Hubble Mosaic of the Crab Nebula Papillon Nebula N159-5 Light Echoes From Red Supergiant Star V838 Monocerotis – December 2002 Hubble's Black and White View of the Universe Galaxy M100 Light Echo From Star V838 Monocerotis - April 30, 2002 Supernova 1994D in Galaxy NGC 4526 Star-Forming Region LH 95 in the Large Magellanic Cloud Star Cluster NGC 290 Distant Spiral Galaxy NGC 4603, Home to Variable Stars Hubble ACS Images of Virgo Cluster Galaxies: NGC 4660, NGC 4458, IC 3506, and VCC 1993 Spiral Galaxy NGC 3370, Home to Supernova Seen in 1994 Crab Nebula:  a Dead Star Creates Celestial Havoc The Pistol Star: A Brilliant Star in Milky Way's Core Star Cluster R136 in Nebula 30 Doradus Spiral Galaxy NGC 4639 Globular Cluster M22 (inset shows entire cluster) The Bubble Nebula (NGC 7635) Light Echoes From Red Supergiant Star V838 Monocerotis – September 2002 Close Up of Ancient, White Dwarf Stars in the Milky Way Galaxy Host Galaxies of Distant Supernovae Hubble Observes Infant Stars in Nearby Galaxy The Cygnus Loop Supernova Remnant Globular Cluster M31 G1 Light Echoes From Red Supergiant Star V838 Monocerotis – May 2002 Star Cluster NGC 265 Visible Light (upper) and Infrared (lower) Views of Starbirth Region Near Star Cluster R136 Ancient, White Dwarf Stars in the Milky Way Galaxy

posted in SANAT | 0 Comments