-
7th Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

75. Soru:Peygamberimizden kaldığı söylenen, sakal, hırka ve benzeri şeyleri ziyaret etmek ne anlama gelebilir, doğru mudur? SakaFın dinimizdeki yeri nedir? Ne anlam ifade eder?”

Cevap: Peygamberimizden kaldığı söylenen sakal (lihye), Hz. Peygamber’in, özellikle ömre ve hac sırasında traş olurken kesilen sakal ve saçlarıdır. Bunları bazı sahâbîler saklamışlar, onlardan sonra öğrencilerine kalmış, sonra bunlar çeşitli yerlerde camilere konmuştur. Bunlar aslında Peygamber’in sakalından ziyade saçlarıdır. Peygamberimizin saçları uzun­du ki bunları örerdi. Sonra bu örükleri kestirmiştir. İşte bunlar, bu arada kısalttığı sakalından düşen tüylere hep lihye-i saadet (sakal-ı şerîf) denmiştir. Camilerden gösterilenlerin hepsinin gerçekten Peygamber’in saçı veya sakalı olduğu kuşkuludur. Herhangi bir şeyin putlaştırılmasını şiddetle meneden Hz. Peygamber’in, saç ve sakallarının toplanmasına razı olduğu da gerçekten kuşkuludur. Kendisinin resmi dahi olsa yırtılıp atılmasını emreden Peygamber, saç ve sakalının toplanmasına nasıl mü­sâade etmiştir? Bu bakımdan, Peygamber’in sakalı diye gösterilen tüylerin, gerçekten ona âidolduğu kuşkuludur. Buhârî ve Müslim’in rivayetlerine göre Hz. Âişe, Peygamber kabrinin mescid yapılması (kabre doğru namaz kılınarak kabre tapılması) korkusu olmasaydı, Peygamber, odasına gömül­mez, kabri, herkesin görebileceği şekilde açıkta olurdu.[244]

Bunlar, gerçekten Peygamber’in saçı veya sakalı olsa bile dinen bir anlam ifade etmez. İslâm’a göre Peygamber’in ruhu, fiziksel cismini bırakarak fiziksel dünyadan ayrılmıştır. Peygamber de dahil herhangi bir fizik varlığı kutsamak tevhîd inancına aykırıdır. Peygamber, kendi resminin dahi yırtılıp atılmasını istemiştir. Çünkü Peygamber’in resmi olsaydı önce sadece anımsamak için ona bakılır, zamanla da bu saygı tapınmaya varırdı.

Sakal diye gösterilen şeylerin, gerçekten Peygamber’in sakalı olduğu kuşkuludur. Onun sakalı olsa bile bunlara aşırı saygı, Allah’tan başkasına tapınma anlamına gelir ki haramdır. Bu, putataparlığa yol açar. Ama gösterilen sakala, uzaktan bakıp Peygamber’i anımsamak ve ona salât ve selâm getirmekte bir sakınca yoktur. Fakat herkesin kuyruğa girip o sakalın bulunduğu şişeyi öpmesi harama yakın bid’attir. Bundan kaçınmak gerekir. Ayrıca insan sağlığı bakımından da bu zararlıdır. Çünkü o şişeyi öpenler içinde geçici hastalığı olanlar bulunabilir, onun öptüğü yeri bir başkası da öperse sağlamlara hastalık bulaşır. Dinde yeri olmayan ve sağlık açısından da zararlı olan bu bid’atten kaçınmak gerekir.

Sakalın dinde yerine gelince, önce belirttiğimiz üzere Sakal fıtrî (doğal) sünnettir. Dinin temel bir öğesi değildir. Öyle olsaydı Kur’ân’da namaz kılma, zekât verme, hacca gitme, abdest alma gibi sakal salma emri de olurdu. Böyle bir emir olmadığına göre sakal, Peygamber döneminde erkeklerin vazgeçilmez bir geleneği ve erkeklik simgesi idi. Bu tür kılık kıyafetler, zamana göre değişiklik gösterebilir. Sırf sakal ile insan Allah katında sevap kazanamayacağı gibi, sakalsız olmasından ötürü de eğer temel dini görevlerini yapıyorsa günâh işlemiş olmaz.

Hz. Peygamber’in “Bıyıklarınızı kısaltın, fakat sakalınızı uzatın” sözü, dini bir emir değil, o zaman düzensiz olarak bıyığı ve sakalı uzatanlara bir yol göstermedir. Peygamber, bıyıkların, ağzı örtüp yiyecek ve içeceklere batması, ayrıca göze hoş gelmeyen bir manzara sergilememesi için böyle buyurmuştur. Ama bu, sakalı olanlar için bir yönetmeliktir. Sakalı olma­yanlar için böyle bir zorunluluk yoktur. Çünkü kılık kıyafet, örfe göre değişir. Dince zorunlu o|an bir kılık kıyafet yoktur. Dinin belli yüküm­lülükleri vardır. Onları uygulayanlar, Allah’ın rızâsına erer, cennete girerler. [245] (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Sualler ve Cevaplar)

posted in SAKAL-I ŞERİF | 1 Comment