Hz. İSA
Hıristiyanlar’ın babası Hz. İsa, M.Ö. 6 ilâ 4 yıllarında mucizevî şekilde babasız olarak dünyaya gelmişti. Doğumu; insanlık tarihinin bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş, Batı ülkeleri de takvimi Hz.İsa’yı milât alarak düzenlemiştir.
Hz.İsa; İncil’de ve Kur’an’ı Kerim’de meshedilmiş, kutsal yağla kutsanmış anlamına gelen Mesih ismiyle ve Yüce Yaratıcı’yı anlattığı için Tanrı Sözü ile de tanımlanmaktadır. O’nun Hz.İbrahim’in oğlu Hz.İshak soyundan geldiği kabul edilir. Annesi Hz. Meryem, dört seçkin aileden biri olan İmran Ailesi’ndendi. Peygamberlik görevine genç bir çağda iken başlamış, yaklaşık beş yıl devam etmişti. Luka 3 / 23 : « İsa göreve başladığı zaman otuz yaşlarındaydı, Yusuf’un oğlu sanılıyordu. » Hz. İsa bazı araştırmacılara göre hiç evlenmemiş, bazılarına göre de Mecdelli Meryem ile evlenerek bir çocuğu olmuştu. Yaşamı boyunca aldığı vahiyleri sözlü olarak aktarmış, bunlar da yazıya geçmemişti. Dünyadan ayrılışı M.S. 30 ilâ 33 yıllarında olmuştu.
HZ. İSA’NIN DOĞUMU
İncil’e Göre Hz.İsa’nın Doğumu
Hz. İsa’nın doğumu, Yüce Tanrı’nın bir mucizesidir. Kudüs Şehri yakınlarında ki Beytlehem’de babasız olarak dünyaya gelmişti. Luka İncili doğumu hakkında şöyle yazmaktadır : 1/26, 37 : « Tanrı, Melek Cebrail’i Celile’de bulunan Nasıra adlı kente, Davut’un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem’di. Onun yanına giren Melek : Selam, ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız ! RAB seninledir… Korkma Meryem, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın… Meryem Meleğe : Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki, dedi. Melek ona şöyle yanıt verdi: Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana Kutsal, Tanrı oğlu denecek… Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.»
Burada Tanrı oğlu kavramı kullanılmıştır. Bu biyolojik bir oğulluk değil, Tanrı’ya yakın olmanın, rıza ve sevgisini kazanmanın bir ifadesiydi. Tevrat ve Zebur’da da bu kavram, aynı manada pek çok kullanılmıştır.
Kur’an’a Göre Hz. İsa’nın Doğumu
Kur’an’ı Kerim’de Hz.İsa’nın doğumu, Meryem Suresi’nde anlatılmıştır. 19/17, 22: « Allah şöyle buyuruyor : Meryem gizlenmek için, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Meryem, “Senden Rahman’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (Bana kötülük etme) dedi. Melek Cebrail, “Ben ancak RAB’bin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim, dedi. “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl bir çocuğum olabilir? ” dedi. Cebrail, “Evet”, öyle. RAB’bin diyor ki: O iş Benim için çok kolaydır. Onu (İsa’yı) insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir.” dedi. Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. »
Hz.İsa’nın doğumu hakkında İncil ve Kur’an aynı anlatımı kullanmıştır. Ancak Hıristiyanlar sonra ki yüzyıllarda (M.S.325) Hz.İsa’yı Yaratıcı Kudret ile aynı özde kabul ederek tanrılaştırmışlardı. Kur’an’ı Kerim ise buna şiddetle karşı çıkmış Hz.İsa’da tıpkı Hz. Adem gibi “ol” emri ile babasız yaratıldığını açıklamıştır. Meryem 19 / 35 : « Bir oğul edinmek Allah’a asla yaraşmaz. O’nun şanı yücedir. Bir iş ve oluşa karar verdi mi, ona sadece “OL” der ve o hemen oluverir. » Allah katında, yaratılış bakımından Hz.İsa’nın durumu Hz.Adem’in durumu gibiydi. Ali İmran 3 / 59 : « Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “OL” dedi, o da oluverdi.» Yüce Yaratıcı; Hz.Adem’i toprak ile şekillendirmiş ve ruh vererek onu canlandırmıştı. Kur’an’a göre Hz.İsa da Hz.Adem gibi babasız yaratılmış, Yüce Allah’ın oğlu değil, kulu ve peygamberiydi.
HZ. İSA’NIN ÇOCUKLUĞU
Hz. İsa’nın çocukluğu hakkında bilgiler yalnız Luka İncili’nde bulunmaktadır. İncil’e göre; o küçücük bir bebek iken sünnet edildi. Luka 2/21 : « Sekizinci gün, çocuğu sünnet etme zamanı gelince, ona İsa adı verildi. Bu, onun anne rahmine düşmesinden önce meleğin kendisine verdiği isimdi. » Hz. İsa’da her yahudi çocuğu gibi, o da bebek iken sünnet olmuş, Tanrı’nın Hz.İbrahim ile yaptığı antlaşmanın işaretini almıştı.
Hz.Meryem Kudüs yakınlarında ki Beytlehem’de Hz.İsa’yı dünyaya getirdikten sonra, nişanlısı Yusuf ile Nasıra’ya geldiler. Luka 2 / 39 : « Yusuf’la Meryem, RAB’bin yasasında öngörülen herşeyi yerine getirdikten sonra Celile’ye, kendi kentleri Nasıra’ya döndüler. Çocuk büyüyor, güçleniyor ve bilgelikte yetkinleşiyordu. Tanrı’nın lütfu onun üzerindeydi. » Çocukluğunu geçirmiş olduğu kentten dolayı Nasıralı İsa ve ona bağlı olan topluluk da Nasraniler olarak anılıyordu.
Hz.İsa’nın doğumundan sonra Hz.Meryem marangozluk yapan Yusuf ile evlendi. Hz.İsa, bu evlilikten dört erkek kardeş ile kızkardeşlere sahip olmuştu. Matta 13/55, 56 : « Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda onun kardeşleri değil mi? Kızkardeşlerinin hepsi aramızda yaşamıyor mu?…» Hz.İsa’dan sonra kardeşlerinin en büyüğü olan Yakup, ağabeyinin görevlerini devam ettirerek 30 yıl Nasrani topluluğuna başkanlık etmişti. Namuslu, dürüst ve Hz.İsa Mesih’in öğretisini eksiksiz uygulayan bir lider olarak tanımlanıyordu. Bugün; İncil’i oluşturan 27 kitabın, 20.sırasını, Hz.İsa’nın kardeşi “Yakup’un Mektubu” almaktadır.
Hz.İsa Nasıra’da kardeşleri ile büyüyor, insanlar tarafından beğeniliyor ve seviliyordu. Yahudi töresine uygun olarak, 12.yaşın gerektirdiği dinsel törenler ona da yapıldı. Luka 2 / 41, 51 : « İsa’nın annesi babası her yıl Fısıh Bayramı’nda Yeruşalim’e (Kudüs’e) giderlerdi. İsa 12 yaşına gelince, bayram geleneğine uyarak yine gittiler. Bayramdan sonra eve dönerken küçük İsa Yeruşalim’de kaldı…Üç gün sonra onu tapınakta buldular. Din öğretmenleri arasına oturmuş, onları dinliyor, sorular soruyordu, Onu dinleyen herkes zekâsına ve verdiği yanıtlara hayran kalıyordu...İsa onlarla birlikte yola çıkıp Nasıra’ya döndü. Onların sözünü dinledi… İsa bilgelikte ve boyda gelişiyor, Tanrı’nın ve insanların beğenisini kazanıyordu. »
HZ. İSA’NIN GELİŞ NEDENİ
Hz. İsa’nın geliş sebebi olarak İncil’de iki öğreti bulunmaktadır. Pavlus ve Yuhanna İncili, tanrılaşmış bir İsa Mesih’i anlatırken, Sinoptik İnciller ise peygamber konumunda bulunan Hz. İsa’nın geliş sebebini detaylarıyla açıklar. Kur’an’ı Kerim ikinci görüş ile ayni paralelliği göstermektedir.
Pavlus ve Yuhanna İncili’ne Göre
Pavlus mektuplarında, diğer İnciller’de bulunmayan tamamıyla kendisine ait bir öğretiyi açıklamıştır. Hz. İsa, doğuştan günahlı olan insanları kurtarmak için dünyaya gelmişti. Akıttığı kanı da günahların bedeliydi. Bu inanç, Hıristiyanlığın ana direklerinden birini teşkil eder. Ona göre ilk insan ve peygamber Hz. Adem yasaklanmış meyvayı yiyerek Tanrı’ya itaatsizlik etmiş, asiliği baba – oğul vasıtasıyla soyuna da geçmiş, böylece bütün insanlar günahkâr olmuştu. Romalılar 5 / 12 : « Günah bir insan (Adem) aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.» Tanrı; insanlara olan sevgisinden dolayı onları bu günahtan kurtarmak için bir yöntem sundu. Öz Oğlu’nu dünyaya gönderip kurban edecek, onun kanı bu günahların bedeli olacaktı. Romalılar 8 / 3: «…Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.» Ancak İsa Mesih’e iman edenler doğal günahlarından kurtulacak, sonsuz yaşama kavuşacaklardır. Romalılar 6/22: « Şimdi günahtan özgür kılınıp Tanrı’nın kulları olduğunuza göre, kazancınız kutsallaşma ve bunun sonucu olan sonsuz yaşamdır.»
Yuhanna İncili‘nde de Hz. İsa’nın geliş sebebinin sonsuz yaşam olduğu açıklanmıştır. Yuhanna 10/10: «…Ben (İsa) ise insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.» Tanrı’nın Öz Oğlu olan İsa Mesih’e iman edenler sonsuz yaşama kavuşacaktır. Yuhanna 11 / 25,26 : « İsa ona “Diriliş ve yaşam Ben’im” dedi.” Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve Bana iman eden asla ölmeyecek…»
Netice olarak Pavlus’un Mektupları ve Yuhanna İncili; Tanrı’nın insanları günahtan ve ölümden kurtarmak üzere, Öz Oğlu İsa Mesih’i gönderdiğini açıklar.
Sinoptik İnciller’e Göre
Sinoptik İnciller‘e göre Hz. İsa; Tevrat’ı doğrulamak, insan eliyle konulan yasaları temizlemek, toplumu içine düştükleri dinî ve ahlakî çöküntüden kurtarmak ve Kutsal Yasa’yı İncil ile yeniden düzenlemek için gelmişti. O, İsrailoğullarına gönderilmiş son peygamberdi.
Kutsal Yasa’yı tamamlamaya geldim. Matta 5 / 17 : « Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın.Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.»
Tanrı Buyruğunu Geleneklerinizle Örtmeyin.Din adamları; kuşaktan kuşağa aktardıkları gelenekleri Tevrat’ın içine sokarak Tanrı sözünü örtmüş, menfaatlerine uyumlu ayrı bir din haline getirmişlerdi. Yüce Tanrı elçisi Hz.İsa Mesih’e, İncil ile bu bozulmayı temizleme görevi de vermişti. Markos 7 / 8,9,13 :« Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan yasalarına uyuyorsunuz… Kendi geleneğini sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne güzel beceriyorsunuz…Kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneklere, Tanrı’nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. »
Korunan Yasalar. Hz. İsa Tevrat’ta ki en önemli yasayı, İncil’e kelime kelime ilâve etmişti. Markos 12 / 28,29 : «…Yahudi din bilgini İsa’ya, buyrukların en önemlisi hangisidir, diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi. En önemlisi şudur. Dinle ey İsrail! Tanrı’mız RAB tek RAB’dır. Tanrın RAB’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin. »
Aynı yasa Tevrat’ta Tesniye kitabında da vardır. 6 / 4, 5 : « Dinle ey İsrail! Tanrı’nız RAB tek RAB’dır. Tanrım RAB’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin.»
Esası Değişmeyen Yasalar. Tevrat’ta ki On Emir‘in büyük bölümü de İncil’de de yasalaşmıştır. Matta 19/16,19: «Adamın biri İsa’ya gelip, “Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?” diye sordu… İsa, ‘Tanrı’nın buyruklarını yerine getir, dedi. Adam, “Hangi buyrukları”, diye sordu. İsa şu karşılığı verdi : Adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin ve komşunu kendin gibi seveceksin. »
Tevrat’ta ise On Emir şöyledir. Çıkış 20/1, 17 : « Tanrı şöyle konuştu: Seni Mısırdan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve Benim.1) Benden başka Tanrın olmayacak. 2) Put yapmayacaksın, putların önünde eyilmeyecek, onlara tapmıyacaksın. 3) Tanrı’nın adını boş yere ağzına almayacaksın. 4) Altı gün çalışacak bütün işlerini yapacaksın, ama yedinci gün Bana, Tanrın RAB’be şabat Günü olarak adanmıştır. 5) Annene, babana saygı göstereceksin. 6) Adam öldürmeyeceksin. 7) Zina yapmayacaksın. 8) Çalmayacaksın. 9) Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin. 10) Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. »
Yumuşatılan Yasalar. Tevrat’ta kısas (ödeşme) emri vardır. Yüce Tanrı, eski çağın insanları için uygun gördüğü aşağıdaki sert yasayı İncil’de hafifletmiştir. Luka 6 / 27,31 ve Matta 5 /38,40 : « Göze göz, dişe diş dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana, öbür yanağınızı çevirin. Size karşı davacı olup gömleğinizi almak isteyen ceketinizi verin… Sizden birşey isteyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.»
Tevrat’ta kısas emri şöyledir. Çıkış 21 / 23, 25 : « Karşı taraf zarar görürse, o zaman can yerine can, göz yerine göz, diş yerine diş, el yerine el, ayak yerine ayak, yanık yerine yanık, yara yerine yara vereceksin.» Ayette görüldüğü gibi Tevrat’ta kısas emri, zamanın ilkel şartlarına göre sert bir şekilde bulunmaktaydı. Bu sert yasa, Kur’an’ı Kerim’de de “sen affetmeyi esas al” buyruğu ilave edilerek yumuşatılmıştır. (Maide 5/45)
Kur’an’a Göre Hz.İsa’nın Geliş Sebebi. Kur’an, Hz.İsa’nın geliş nedeni hususunda Matta, Markos ve Luka İncilleri ile paralellik göstermektedir. Hz.İsa; peygamber olarak Tevrat’ı doğrulamak,bazı aksaklıkları düzeltmekle görevlendirilmiş, RAB’bin mucizelerini de beraberinde getirmişti. Ali İmran 3/50: « (İsa) Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim. RAB’biniz tarafından size bir mucize de getirdim; o halde Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.» Allah Hz.İsa’ya İncil’i vermişti. Maide 5/46: «…O’na İncil’i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda…»
Hz. İSA’NIN TEBLİĞİ
Hz. İsa Tebliğ görevine, Hz.Yahya tarafından vaftiz edilmesiyle başlar. Hz.Yahya, Hz.Zekeriya’nın oğluydu. Hz.İsa’dan altı ay daha büyüktü. Önceleri Tevrat’a sonra da İncil’e hizmet etmişti. Babası Hz. Zekeriya gibi o da halkı tarafından şehit edildi.
Hz.İsa Vaftiz Oluyor
Hz.Yahya Yahudiye Çölü’nde ortaya çıktı. Bütün yöre halkı ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından Şeria Irmağı’nda su ile vaftiz ediliyordu. Matta 3/13,16 : « Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile’den şeria Irmağı’na, Yahya’nın yanına geldi. Ne var ki Yahya ‘Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken, sen mi bana geliyorsun?’ diyerek ona engel olmak istedi. İsa ona şu karşılığı verdi: şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan herşeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir, dedi. O zaman Yahya onun dediğine razı oldu. İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı.»
Hıristiyanlıkta Hz.İsa tarafından öngörülen vaftiz olma emri, Tanrı’ya iman etmenin bir sembolü olmuştu. Bu ruhsal tören, su ile yapılmaktaydı. Yahudiler’de ve Müslümanlar’da ki sünnet olmanın (DOĞRUSU: GÜSLÜN) yerini, Hıristiyanlarda vaftiz olma almıştır. Bu tören; Hz.İsa ve havarileri zamanında İsa adıyla yapılmış; sonra ki yüzyıllarda da Baba, Oğul ve Kutsal Ruh ismiyle düzenlenmiştir.
Hz. İsa’nın Elçileri (Havariler)
Hz.İsa’nın yardımcıları havariler, genellikle balıkçılıkla uğraşıyorlardı. Tanrı’ya ve O’nun peygamberi Hz.İsa’ya içtenlikle iman etmişlerdi. Maddi ve manevi tüm güçleri ile Tanrı’nın Elçisi’ne destek vermişler, Hz.İsa’dan sonra da birçok ülkelere giderek İncil Yasaları’nı insanlara öğretmişlerdi. Markos 1/16, 18: «...Bu adamlar balıkçıydı. İsa onlara : ‘Arkamdan gelin, sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım‘ dedi. Onlar da hemen ağlarını bırakıp onun arkasından gittiler.» Hz.İsa böylelikle yardımcılarını belirledi. Matta 10/ 2,4: « Bu on iki elçinin adları şöyle: Birincisi Petrus adıyla bilinen Simun, onun kardeşi Andreas, Zebedi’nin oğulları Yakup ve Yuhanna, Filipus ve Bartalmay, Tomas ve vergi görevlisi Matta, Alfay oğlu Yakup ve Taday, Yurtsever Simun ve İsa’ya ihanet eden Yahuda İskariot.» Markos 3/13,15 : «İsa, dağa çıkarak istediği kişileri yanına çağırdı… Bunlardan 12 kişiyi yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti…»
Kur’an’ı Kerim‘de havarilerden övgü ile söz eder. Saf 61/14: « ‘Ey iman edenler, Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa havarilere, ‘Allah’ın yardımcıları kimlerdir?‘ dediğinde havariler, ‘Allah yolunun yardımcıları biziz‘, demişlerdi. Böylece İsrailoğulları’nın bir kısmı iman ederken, bir kısmı da inkâr etmişti…»
Ne Mutlu Barışı Sağlayanlara
Hz.İsa çocukluğunun geçtiği Nasıra bölgesinden ayrılarak Celile’nin Genaseret Gölü kıyısında, ilk tebliğ görevine başladı. Filistinin her tarafında mesajlarını veriyor, insanların büyük ilgisini çekiyordu. Halk arasında rastlanan hastaları iyileştiriyor, birçok mucizeleri de gerçekleştiriyordu. Ünü Suriye’ye kadar bütün ülkelere yayılmıştı.
Hz.İsa kalabalıkları görünce öğrencileri havarilerle dağa çıktı. Halka şöyle seslendi :Matta 5/1,10:« Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler. Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.»
Göklerin Egemenliği, İncil’in bazı bölümlerinde de Tanrı’nın Egemenliği olarak geçen bu kavram, Kur’an’a göre dünyada ve ahirette gerçekleşmekte olan adalet ve hakimiyettir. Hıristiyan inanışına göre, Hz.İsa’nın dünyaya gelmesi ile Göklerin Egemenliği başlamıştır, onun bir kral olarak melekleriyle geri dönüşüyle de tamamlanacaktır. Yahudilerin inanışına göre ise, Hz.Davud’un soyundan bir mesih gelerek, inançlarına ve kurtuluşlarına aracılık edecektir.
İnsanın İçinden Kaynaklanan Kötülükler
Hz.İsa, halkı yine yanına çağırarak onlara insanı kirleten içinden, yüreğinden kaynaklanan kötülüklerdir, dedi. Markos 7/15, 22: « İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletmez. Dıştan giren, insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da helaya atılır… İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açıkgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.»
Davut Soyundan Kurtarıcı Kral İsa Mesih
Hz.İsa, asırlardan beri huzur bulmamış Yahudi halkının yakında kurtuluşa ereceklerini, Tanrı’nın egemenliğinin yakın olduğunu söyleyerek moral veriyor ve inançlarını kuvvetlendiriyordu. Halk onun Davut soyundan geldiğini, kurtarıcı kral Mesih olduğuna inanıyordu. Bu Tanrının Egemenliğini kurmasını bekledikleri kurtarıcı kralla özdeşleştirilmesinden kaynaklanıyordu. Hz.Davud; İsrailoğulları’nın en ünlü, en çok sevilen, Tanrı’nın sevgisini kazanmış ve Zebur ile ödüllendirilmiş bir kralıydı. Davud oğlu peygamber İsa Mesih‘de, atası kral Davud gibi Tanrı’nın sevgisini kazanacak, halkı zulümlerden kurtaracak ve onları kurtuluşa erdirecekti. Bu inanç bütün Yeruşalim şehrine yayılmıştı. Matta 21 / 9, 11: «…Kalabalıklar şöyle bağırıyorlardı: Davud oğluna hozana (şimdi kurtar)! RAB’bin adıyla gelene övgüler olsun, en yücelerde hozana! İsa Yeruşalim’e girdiği zaman bütün kent, Bu kimdir diyerek çalkalandı. Kalabalıklar, ‘Bu Celile’nin Nasıra Kenti’nden Peygamber İsa’dır’, diyordu.»
Başkasını Bağışlayın Siz de Bağışlanırsınız
Hz.İsa etrafını çeviren topluluğa : Beni dinleyin, sizlere şunu söylüyorum. Luka 6/37,41 : « Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın siz de bağışlanırsınız. Verin, size verilecektir… Hangi ölçekle verirseniz ayni ölçekle alacaksınız… Sen neden kardeşinin gözünde ki çöpü görürsün de kendi gözünde ki merteği farketmezsin. Kendi gözündeki merteği görmezken, kardeşine nasıl, ‘kardeş izin ver, gözünde ki çöpü çıkarayım’, dersin? Seni iki yüzlü! Önce kendi gözünde ki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözünde ki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.»
HZ. İSA’NIN MUCİZELERİ
Hz. İsa Mesih mucizevî bir doğumla babasız olarak dünyaya gelmişti. Yüce Tanrı onu özel olarak hazırlamış, ilim ve hikmetle destekleyip göndermişti. Birçok mucizeleri sergilemesiyle büyük bir peygamber olduğunu gösteriyordu. Mucize; insanların yapamadığı, ancak Yüce Tanrı tarafından yapılan veya peygamberlerine verdiği tabiat üstü bir olaydır. Hz.İsa Tanrı’nın izniyle ölüleri diriltmiş, körlerin gözlerini açmış, cüzamlıları iyileştirmişti. İncil, Hz. İsa’nın gerçekleştirdiği mucizeleri geniş olarak anlatmaktadır. Bunlar özetlenecek olursa: « Binlerce insanın doyurulması, kötürümlerin ve felçlilerin iyileştirilmesi, kör olan gözlerin açılması, ruhsal hastaların (cinlilerin) ve cüzamlıların iyileştirilmesi, ölülerin diriltilmesi, fırtınanın dindirilmesi, hastaların ve saralıların iyileştirilmesi, Hz.İsa’nın su üstünde yürümesi, suyu şaraba çevirmesi, sağırların iyileştirilmesi.»
Kur’an’ı Kerim de Hz.İsa’nın mucizelerini doğrulamaktadır. Ancak bu olayların Allah katında, O’nun izniyle olduğunu vurgular. Ankebut 29/50 : «…De ki mucizeler Allah katındadır.» Maide 5/110 ayeti şu açıklamayı yapmıştır: «Allah, ‘Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla, buyurmuştu. Seni Kutsal Ruh’la (Cebrail’le) desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı, hikmeti. Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. İzninle çamurdan kuş gibi birşey yapmış, ona üflemiştin de o yine iznimle canlı kuş olmuştu. Anadan doğma körü, alacalı (cüzamlı) hastayı iznimle iyileştirmiştin. İznimle ölüleri diriltiyordun…»
YAHUDİ DİN ADAMLARININ DÜŞMANLIĞI
Hz. İsa zamanında Filistin, çok tanrılı putperest Romalılar’ın egemenliğindeydi. Bu Greko-Romen kültüründen etkilenen İsrailoğulları’nın inançlarında çöküntüler meydana getirmiş, dinlerini farklı yorumlayan birçok mezhepler oluşmuştu.
Din Adamlarının Durumu
Meydana gelen birçok mezheplerden en önemlileri Ferisiler ve Saddukiler‘di.
Ferisiler; dindar bir Yahudi mezhebiydi, Tevrat’a ve dinsel kurallara bağlıydılar. Ancak bu samimi inançlarını zamanla kaybettiler. Çarpık inançlara sapmış geleneklerini Tevrat’a karıştırarak bunları yasalaştırmışlardı. Halk üzerinde büyük bir otoriteye sahiptiler ve saygı görüyorlardı. Oluşturdukları sahte din, onlara hem mevki ve hem de çıkar sağlıyordu.
Saddukiler, yalnız Hz. Musa’nın kitaplarını kabul ediyorlar; ölümden sonra ki yaşam, diriliş, cennet, cehennem düşüncesine ve cin, melek gibi olağanüstü varlıklara inanmıyorlardı. Hepsi zengindi, Roma yönetimi ile işbirliği içindeydiler, onlardan büyük menfaatleri vardı.
Ferisiler ve Saddukiler‘de Romalılar’ın yönetiminden memnundular, çünkü mevcut düzenden çıkar sağlıyorlardı. Hz.İsa; Roma’nın getirdiği putperest kültürünü ve sapmış din adamlarını hedef almıştı. Onları doğru yola, Tanrı’nın yoluna davet ediyordu. Bu durumdan çok rahatsız olan din adamları, Hz.İsa’ya karşı çıkıyor, onu büyücülükle suçluyordu.
Hz.İsa Sapmış Din Adamlarını Uyarıyor
Bazı din adamları; Tevrat Yasası’nı kuşaktan kuşağa değiştirmişler, kendi çıkarlarına uygun bir din meydana getirmişlerdi. Markos 7 / 1, 8,13: «İsa, Ferisilere ve bazı din bilginlerine şöyle dedi: Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz… Kuşaktan kuşağa aktardığınız törelerle, Tanrı’nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz.»
Hz.İsa halkın önünde din bilginlerini sahterkarlıkla, zavallı dul kadınları kandırarak çıkar sağlamakla suçluyordu. Luka 20/45,46: « Bütün halk dinlerken İsa öğrencilerine şöyle dedi : Uzun kaftanlar içinde dolaşmaktan hoşlanan, meydanlarda selâmlamaya, havralarda en seçkin yerlere, şölenlerde baş köşelerde kurulmaya bayılan din bilginlerinden sakının. Dul kadınların malını, mülkünü sömüren, gösteriş için uzun uzun dua eden bu kişilerin cezası daha ağır olacaktır.»
Din adamları; Tanrı sevgisini ve adaleti herşeyden üstün tutacakları yerde, bu gerçeği ihmal ediyor, sahtekârlık yapıyorlardı. Luka 11 / 42, 46: « Vay halinize ey Ferisiler! … Adaleti ve Tanrı sevgisini ihmal edersiniz… İnsanlara taşıması güç yükler yüklersiniz, kendiniz ise bu yükleri kaldırmak için parmağınızı bile kıpırdatmazsınız.»
Menfaati Bozulan Dincilerin Düşmanlığı
Hz.İsa halkın önünde bazı din bilginleri ve Ferisiler’in iç yüzünü birer birer açıklayınca, onların düşmanlıkları daha da artmıştı. Matta 21/45,46 : « Başkâhinler ve Ferisiler, İsa’nın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için söylediğini anladılar. Onu tutuklamak istedilerse de halkın tepkisinden korktular, halk onu peygamber sayıyordu. »
Bir taraftan din adamları Hz.İsa’yı yalancı peygamber ilân ederek halkın gözünden düşürmeye çalışmışlar ve bunda da muvaffak olmuşlardı. Yahudi halkı içinde Hz.İsa’ya iman etmiş, ancak küçük bir topluluk olan Nasraniler vardı. Diğer taraftan Roma yönetimi ile Greko-Romen kültürünü kabul edenler Hz.İsa’dan rahatsız oluyordu. Çünkü o, ünü bütün ülkeye yayılmış Yahudilerin kurtarıcı kralı Davut oğlu İsa Mesih’ti.
Hz.İsa, tüm bu olumsuzluklar karşısında peygamberlere özgü sabrıyla, tebliğ görevine devam ederek insanları Tanrı yoluna davet ediyordu.
Kur’an’ı Kerim, Hz.İsa’ya karşı oluşan cepheyi şöyle bildirmektedir. Zuhruf 43/63, 65 : « İsa açık kanıtlarla geldiğinde demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin… Böyle iken aranızdan çıkan hizipler anlaşmazlığa düştüler…»
İNCİL’DE “İSA MESİH DİRİLDİ Mİ?”
Dindar bir Yahudi mezhebi olan Ferisiler ve Saddukiler, çarpık inançlara sapmış ve geleneklerini de yasalaştırmışlardı. Hz.İsa; bazı Yahudi din bilginlerinin iç yüzünü halka açıklıyor, böylece onların düşmanlıklarını da kazanıyordu. Hz. İsa’yı “ yalancı peygamber ” ilân etmişler, halkın gözünden düşürmekte de başarılı olmuşlardı. Onu cezalandırmak için Roma valisi Pilatus’a şikayet ettiler. İncil’de ölüm cezasına mahkûm edilen Hz. İsa’nın, çarmıha gerilerek çivilenişi ve acılar içinde vefat ettiği bildirilmiştir.
PAVLUS’A GÖRE HZ.İSA’NIN ÖLÜMÜ VE DİRİLİŞİ
Günah bir insan (Adem) yoluyla, ölüm de günah yoluyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.
(Romalılar 5 / 12)
Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. (Romalılar 3 / 25)
Yalnız Pavlus’a ait olan bu öğretiye göre, ilk insan Adem Tanrı’ya isyan etmiş, günahlı olmuştu. Bu günah bütün soylara babadan oğula geçiyor, böylece her çocuk da günahlı doğuyordu. Tanrı, adaleti ve insanlara olan sevgisinden dolayı yeni bir kurtarma planını yürürlüğe koydu. Oğlu İsa Mesih’i, insanları bu doğal günahlardan kurtarmak ve sonsuz yaşama kavuşturmak için dünyaya gönderdi. Onun çarmıhta insanların kurtulması için akıttığı kan, doğal günahların bedeliydi. Rab İsa Mesih’e iman ederek vaftiz olanlar, yükümlülükten kurtulacaktı. İşte bu görüş, bugün Hıristiyan Dünyasının büyük bölümünün temel inancı ve ümididir.
Tanrı’nın öz Oğlu olmasına rağmen İsa Mesih’in çarmıha gerilmesi, onun küçük düşmesine sebep olmuştu. Bu durumu, Yahudiler ve diğer toplumlar (putperestler) de küçümsüyordu. Pavlus 1. Korintlilere gönderdiği mektupta şöyle yazmıştı : 1 / 23 : « Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüz karası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar. » Olayın izahı için, insanlara uygun gelecek bir formül bulunmalıydı. Pavlus’un düşüncelerinde buna çare olarak “ diriliş fikri ” oluşmaya başladı.
Pavlus’un öğretisi Romalılara yazdığı mektuba şöyle yansıdı. 1 / 4 : «…Ölümden dirilmekle Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilân edildi. » İsa Mesih’e iman edenler, doğal günahlardan da aklanmış oluyordu. 1.Korintliler 15 / 3, 4: «…Kutsal yazılar uyarınca Mesih, günahlarımıza karşı öldü, gömüldü ve kutsal yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. »Dinsel Tarih Yazarı Prof. Dr. Mircea Eliade, bu konuda şu açıklamayı yapmıştı. Cilt 2, s.398, 405 : «Pavlus’un Mesihçiliği “diriliş fikri” çevresinde gelişir… Gerçekten de İsa Mesih diğer insanlardan hiç de farklı değildi. Tanrı Oğlu olmasına karşın, küçük düşürüldü ve çarmıhta öldü. Ama dirilişi tanrısallığını doğruladı. Yine de bu parlak kanıt, herkes tarafından kabul edilmedi. »
… Mesih …üçüncü gün ölümden dirildi. Kefas ( havari Petrus)’a, sonra Onikiler’e göründü. Daha sonra da beşyüzden çok kardeşe ayni anda göründü… Sonra (İsa Mesih’in kardeşi) Yakup’a göründü. Son olarak… bana da göründü. (1.Korintliler 15 /14-15)
…Mesih dirilmemişse, bildiriniz de imanınız da boştur. Ve bizim Tanrı’yla ilgili tanıklığımız da yalan olmuş olur. Çünkü Tanrı’nın Mesih’i dirilttiğine tanıklık ettik… (1.Korintliler 15/13)
Pavlus’a göre, Rab İsa Mesih öldükten sonra dirilmiş; havarilere, birçok imanlılara ve son olarak da kendisine de görünmüştü. Tanrı’nın dirilttiği Mesih’i bizzat gördüğüne de tanıklık ediyordu.
Bilindiği gibi Pavlus, Hz. İsa’nın vefatından iki veya üç yıl sonra Hıristiyan olmuştu.(Bkz. Bu kitap, “Saul’un Vaftiz Olması”, Ayrıca Bkz. Prof. Dr. Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, Cilt 2, Sayfa:380)
O tarihlerde Saul ismiyle eylemlerde bulunan Pavlus, Hıristiyanlara zulmediyordu. Elçilerin işleri 8/3: « … Saul ise Hıristiyan topluluğunu kırıp geçiriyordu. Ev ev dolaşarak, kadın erkek demeden imanlıları dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu» Henüz Hıristiyan dahi olmamış ve o topluma düşman olan bir kimseye, dirilen İsa Mesih’in gelip görünmesi mümkün müydü?
Ayrıca Pavlus İsa Mesih’in kardeşi Yakup’a da göründüğünü söylemiştir. Oysa Yakup, İncil’in 20. sırasında yer alan mektubunda kardeşi Hz. İsa’yı ilahlaştırmamış, dirildiği ve kendisine göründüğü hakkında hiçbir anlatımı da olmamıştır.
İNCİLLERE GÖRE HZ.İSA’NIN ÖLÜMÜ VE DİRİLİŞİ
Hz.İsa’nın ölümü.
… Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi. (Markos 15 / 37)
(İsa) Onlara dedi ki, “ şöyle yazılmıştır; Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek.(Luka 24 / 46)
İsa… “Tamamlandı” dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti.
(Yuhanna 19 / 30)
Pavlusçu Hıristiyanlığın Dört İnci’line göre de İsa Mesih; Pavlus’un öğretisinde olduğu gibi, Ademden kaynaklanan doğal günahlardan kurtulmanın karşılığı olarak çarmıha gerilmişti. Akıttığı kan, günahların bedeliydi. Ölümünün üçüncü gününde dirilmiş, öğrencilerine göründükten sonra göğe yükselmiş, Tanrı’nın sağına oturmuştu. Matta 26 /64: «…İnsanoğlu’nun (İsa’nın), Kudretli Olan’ın (Tanrı’nın) sağında oturduğunu …göreceksiniz.»
İnciller, Roma İmparatorluğunun Yahudi Devleti’ni ortadan kaldırdığı M.S. 70 yılından sonra yazılmaya başlanmıştı. Bu; birbiriyle çatışma halinde olan iki inançtan Nasrani Hıristiyanlığın dışlandığı, Pavlusçu Hıristiyanlığın öne çıktığı bir devirdi. Hıristiyanlığın ilk temel belgeleri olan Pavlus’un Mektupları savaştan sonra çok değer kazanmış, hızlı bir şekilde derlenip toplanmıştı. M.S.62-64 yıllarında vefat eden Pavlus, ölümünden sonra Nasrani Hıristiyanlığa üstünlük kazanmıştı. Kilise Teşkilatı tarafından resmen kabul edilen 4 kitap, Pavlusçu Hıristiyanlığın İncilleri’ydi. (Bkz. Bu Kitap, İncil, İncil Yazarlarının Durumu)
Hz. İsa Mesih’in dirilişi.
Melek kadınlara şöyle seslendi:… çabuk gidin, öğrencilerine şöyle deyin: İsa ölümden dirildi…Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz… (Matta 28 / 5, 7)
… Adamlar ise onlara, “ Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz? ” dediler. O ( İsa) burada yok, dirildi…(Luka 24 / 5, 6)
İsa ( Mecdelli Meryem’e ), “ Bana dokunma! ” dedi. “ Çünkü daha, Baba’nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Baba’m ve sizin Baba’nızın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum.” (Yuhanna 20 / 17)
Bugün Hıristiyanların büyük bölümü, İsa Mesih’in insanların doğal günahlarının bedeli olarak çarmıhta öldüğüne, sonra da dirilerek göğe yükseldiğine inanmaktadır. Tanrı’nın Kurtarma Planı’na göre; dirilişten sonra göğe yükselen İsa Mesih, bir müddet sonra melekleriyle birlikte görkem içinde yeryüzüne inecektir.
Hıristiyanlar bu olayı, Paskalya (Diriliş) Bayramı olarak her yıl kutlamaktadır.
ÇARMIH KONUSUNDAKİ ÇELİŞKİLER
İnciller, çarmıh ile ilgili açıklamalarında birbirleriyle çelişirler. Hz. İsa’nın tutuklanması ve çarmıha gerilmesi, Romalıların ve Yahudi halkının önünde cereyan etmişti. İnciller Hz. İsa’nın dünyadan ayrılışından yıllarca sonra yazıldığından, muteber görgü tanıklarının ifadelerine dayanmamıştı. Hz.İsa’nın yaşamına hiçbir zaman tanık olmamış olan İncil yazarları, gerçek şahitlerin vefatları sonrasında İncilleri kaleme almışlardı. Bu bakımdan her kitap, diğeriyle uyum sağlamıyordu. Tanrı’nın sözlerinde bu kadar tutarsızlık olması mümkün müydü?
Çarmıhla ilgili çelişkilerden birkaç örnek :
1) Hz. İsa’nın tutuklanması konusu çelişkili anlatılmıştır. Sinoptik İnciller’de (Matta 26 / 49, Markos 14/45, Luka 22/48) Yahuda beraberinde getirdiği silahlı – sopalı kalabalığa, Hz.İsa’yı öpmek suretiyle ele vermişti.
Yuhanna İncili’nde (18/6) ise, gelen kalabalığa Hz.İsa bizzat kendini tanıtarak teslim olmuştu.
Ancak 4 İncil’inde birleştiği nokta, Hz. İsa’yı tutuklamaya gelenlerin hiçbirinin onu tanımadıklarıydı. İşte bu konuda İncil ile Kur’an paralellik göstermektedir. Kur’an’a göre Hz.İsa’yı tanımayanlar, Tanrı tarafından benzetilen başka birini yakalamışlar ve yargılayarak çarmıhta öldürmüşlerdi. Kur’an, Nisa 4/157 : «…Oysa onu (İsa’yı) öldürmediler ve asmadılar. Fakat (öldürdükleri) kendilerine (İsa’ya) benzer gösterildi…»
2) Hz.İsa’nın tutuklanmasından sonra öğrencilerin durumu farklılık göstermektedir. Matta (26 / 69), Luka (22 / 54) ve Yuhanna (18 / 25) İncilleri; tutuklu olan Hz. İsa’yı havari Petrus‘un takip ettiğini yazarken, Markos (14 / 50) İncili bütün öğrencilerin kaçtığını açıklar.
3) Hz.İsa’nın kimler tarafından sorguya çekildiği konusunda da tutarsızlıklar vardır. Sinoptiklerde (Matta 26 / 59, Markos 14/53, Luka 22/66) Hz.İsa’nın, Yahudilerin Yüksek Kurulu Sanhedrin tarafından yargılandığını anlatır. Yuhanna (18 / 19) ise, Yüksek Kurul tarafından değil, başkahinin sorguya çektiğini bildirir.
4) Roma valisi Pilatus’un yargılaması sırasında Hz. İsa’nın verdiği cevaplar farklılık gösterir. Pilatus’un : « Sen Yahudilerin kralı mısın? » sorusuna Hz. İsa; Matta (27 / 11), Markos (15 / 2), Luka ( 23 / 3) İncilleri’ne göre şu cevabı vermişti : « Söylediğin gibidir. » Oysa Yuhanna İncili’nde ise, Hz.İsa diğer İnciller’den farklı bir karşılık vermişti : «Benim krallığım bu dünyadan değildir.»
5) Çarmıhın taşınması hususu çelişkili anlatılmıştır. Sinoptik ( Markos 15 / 21, Matta 27 / 32, Luka 23 / 26 ) İnciller’e göre Hz. İsa’nın çarmıhını Kireneli Simon taşıdı. Yuhanna (19 / 17) İncili’ne göre ise, çarmıhı Hz.İsa bizzat kendisi taşımıştı.
6) Hz.İsa’nın son sözleri de farklı anlatılır. Matta’ya (27 / 46) göre Hz.İsa: « Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin, diye bağırdı. » Luka’da (23/46) ise : « Baba, ruhumu ellerine bırakıyorum! diye seslendi. » Yuhanna’da (19/30) : «. .. “ Tamamlandı ”, dedi »
KUR’AN’DA “İSA MESİH DİRİLDİ Mİ?”
Kur’an, Hz. İsa’nın öldürülmediğini, benzerinin çarmıha gerildiğini kesin bir ifade ile açıklamaktadır. O eceliyle vefat ettikten sonra ruhu, Allah katına yükseltilmiştir.
“Biz Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük!” demelerinden ötürü (kendilerine yıldırım çarptı). Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat ( öldürdükleri ), kendisine (İsa’ya) benzer gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. Tahmin yürütmekten başka bu hususta bilgileri yoktur. onu (İsa’yı) kesinlikle öldürmediler. (Nisa 4 / 157)
Allah şöyle buyurmuştu : “Ey İsa, Ben seni vefat ettireceğim, seni Bana yükselteceğim, seni inkâr edenlerden kurtaracağım ve sana uyanları kıyamet gününe kadar inanmayanlardan üstün kılacağım… (Ali İmran 3 / 55)
Hz.İsa’nın bu dünyadan ayrılışı ile ilgili anlaşmazlık, Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında yüzyıllarca devam etmiş ve bugün de durum değişmemiştir.
Kur’an’ı Kerim; Allah tarafından Hz.İsa’ya benzer gösterilenin çarmıha gerildiğini, onu kesinlikle öldürmediğini açıklar. İnkârcılar Hz.İsa’yı öldürmek için tuzak kurmuşlar, Yüce Allah’da bu tuzağı bozmuştur. Ali İmran 3 / 54 : « Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. »
“ Ey İsa seni vefat ettireceğim, seni Bana yükselteceğim.” Hıristiyanların zannettikleri gibi, Hz.İsa çarmıhta öldürülmemiş, benzeri asılmış, böylece Yahudilerin ona kötülük yapmalarından da kurtarılmıştı. Emin bir yere giderek gözlerden kaybolmuş, orada eceliyle vefat etmiş Ruhu Allah’a yükseltilmişti. Yüce Yaratıcı’nın bir kulunu vefat ettirdikten sonra ona tekrar hayat vermesi mümkün değildir. İsra 17 / 77 : « … Allah’ın yol ve yaşamında değişme asla bulamazsın…»
Bazı İslamî kaynaklar, “ Hz.İsa, Ruhu ve bedeni ile birlikte göğe yükseltilmiştir.” tezini kabul etmişlerse de, çoğunluk bu yükselişin manevî olduğunda birleşmiştir. Ayette “ Allah’a yükseltilecektir ” ifadesi vardır. Göğe yükselmek ayrı şey, Allah’a yükselmek başka şeydir. Allah’a yükselmek, O’nun katında yüksek derece (mertebe) kazanması demektir. Meryem 19 / 56, 57: « Kitap’ta İdris’i de an. Çünkü o, özü sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik.» Ayetten açık olarak anlıyoruz ki, bütün peygamberlerin ruhları gibi Hz. İsa’nın Ruhu da yücelere, ruhlar ve melekler alemine yükseltilmiş kendisi dirilmemiş, Ruhu Allah katına alınmıştı.
ÇARMIHA GERİLMEYLE İLGİLİ BAZI GÖRÜŞLER
Hz.İsa’nın benzeri çarmıha gerildi.
Çarmıha gerilen kişinin kim olduğu sorusuna Hıristiyanlar arasında da farklı cevap getirenler olmuştur. Bunlar Katolik doktrininde “sapık” (heretik) bir akım sayılan bir inanca sahiptirler. Akımın adı “Dosetizm” dir. (Docetism)
Dosetizm hakkında en önemli bilgiler, Katolik Kilisesi’nin ünlü kurucularından rahip Irenaeus’un ikinci yüzyılın sonlarında yazdığı Adversus Haereses (Sapkınlara Cevaplar) adlı bildiride verilir. İrenaeus, bu akımın temsilcilerinden olan Basilides‘ten söz eder. Buna göre, İskenderiyeli Hıristiyan bir tarihçi olan Basilides, 130 – 150 yılları arasında yazdığı yazılarda Hz. İsa’nın çarmıha gerilmediğini ısrarla vurgulamıştır. Çarmıha gerilen kişinin gerçekte Hz. İsa olmadığını, onun yerine Kireneli Simon adlı bir başka kişinin haça gerildiğini, Allah’ın Simon’un yüzünü mucizevî bir biçimde değiştirerek onu Hz. İsa’ya benzettiğini ve böylece, Yahudilerin ve Romalıların onu Hz. İsa sandığını savunmuştur. Basilides, Kireneli Simon çarmıha gerilirken Hz. İsa’nın da bu olayı seyrettiğini, sonra da oradan uzaklaştığını ve göğe canlı yükselerek Allah’ın katına çıktığını yazmıştır. ( William Smith, D.A Dictionary of Christian Biography. Cilt I. s.768 )
Acaba Basilides bu bilgiye nereden ulaşmıştır ? Üçüncü yüzyılda yaşamış bir Hıristiyan Teolog olan İskenderiyeli Clement’in yazılarına göre, Basilides kendisine gizli bir bilginin ulaştığı iddiasındadır. Anlattığına göre Hz. İsa’nın havarilerinden Simon Petrus‘un tercümanlığını yapan Glaucias adlı bir kişi, bu sırrı Petrus’tan öğrenmiş ve Basilides de ondan duymuştur. Basilides, Glaucias’tan öğrendiği bilgilerle, muharraf İncillerin yanlışlarını kendisine göre düzelterek yeni bir “İncil” de yazmıştır.
Disotikler arasında bu iddiayı savunan tek kişi Basilides de değildir. Ondan başka Kilise tarafından “sapkın” sayılan bazı isimler ya da tarikatlar da Hz.İsa’nın çarmıha gerilmediğini, onun yerine, ona benzetilen bir başkasının haçlandığını savunmuşlardır. Hıristiyan yazar Faris Al-Qayrawani “ Mesih Gerçekten Haçlandı Mı? ” adlı kitabında bu konuda şöyle yazar :
“ Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Thebes Rahiplerinin soyundan bir…mezhep 185 yılında “ Tanrı Mesih’in haçlanmasını yasaklar, o rahatça göklere yükseltilmiştir.” diye iddia etmişlerdir. 370 yılında da bir Gnostik mezhep Mesih’in haçlanmadığını, ancak onu haçlayan seyircilere böyle göründüğünü düşünerek haçlanmayı reddetmişlerdir. Yeniden 520 yılında, Suriye piskoposu Severus, kaçtığı İskenderiye’de İsa Mesih’in haçlanmadığını, onu çarmıha çivileyen insanlara böyle göründüğünü öğreten bir filozof gurubuna rastlamıştır… Yaklaşık 610 yıllarında da Kıbrıs valisinin oğlu episkopos John, Mesih’in haçlanmadığını fakat yalnızca onu haçlayan seyircilere öyle göründüğünü ilân etmeye başlamıştır.” (Faris Al-Qayrawani, Mesih Gerçekten Haçlandı mı? Çev.Kemal Kaya, Sevgi Yayınları. Ankara s.23)
Ancak Katolik Kilisesi’nin mutlak Egemenliğinin kurulduğu dördüncü yüzyıldan itibaren “sapkın” sayılan diğer akımlar gibi Dosetikler de aşamalı biçimde yok oldular. Hz.İsa’nın çarmıha gerildiği öğretisi, kilisenin zoruyla Hıristiyan dünyasında temel bir dogma olarak yerini sağlamlaştırdı.
Kur’an’ı Kerim’i İngilizceye çeviren George Sale şöyle diyor : Bazı kimseler, bu düşüncenin Hz. Muhammed’in kendi icadı olduğunu sanırlar. Fakat yanılmaktadırlar. Onun zamanından çok önce bazı Hıristiyan mezhepleri, bu düşünceyi benimsemişlerdi. Hıristiyanlığın ilk zamanlarında Basilid‘ler, İsa’nın öldürüldüğünü kabul etmemiş, onun yerine Simon’un öldürüldüğüne inanmışlardır. (Tanrı, Kireneli Simon’u mucizevi değiştirerek Hz.İsa’ya benzetmişti.) Bunlardan önce Cerinthiler, bunlardan sonra da Carpocratİ‘ler de ayni inanca sahip olmuşlardır. Photius, okuduğu “Resullerin Seyahatleri” adlı eserde gördükleri arasında şu cümlenin de bulunduğunu yazıyor : İsa çarmıha gerilmedi, bir başkası onun yerine çarmıha gerildi. Onun için, onu çarmıha gerenlere güldü. (Kaynak: Prof.Dr. Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, cilt 2 s.405)
İNCİL’DE “İSA MESİH DÖNECEK Mİ?”
İncil’de bu konu üç başlık altında toplanmıştır. Pavlus’a Göre İsa Mesih’in Dönüşü, Biz Hayattayken İsa Mesih Geri Gelecek, İsa Mesih Beklentisi.
PAVLUS’A GÖRE İSA MESİH’İN DÖNÜŞÜ
Pavlus’un öğretisine göre, Tanrı’nın Oğlu Rab İsa Mesih, insanları günahlarından kurtarmak ve sonsuz yaşama kavuşturmak için dünyaya gelmişti. Çarmıhta akıttığı kan, insanların doğuştan gelen günahlarının bedeliydi. Vefatından üç gün sonra da dirilerek göğe yükseldi. Ancak insanları kurtarmak için tekrar geri gelecekti. İbraniler 9/28: «…İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir. »
Böylece, Tanrı’nın İsa Mesih ile yürürlüğe koyduğu insanları kurtarma plânı, İsa Mesih’in geri gelişiyle tam olarak tamamlanacaktır. Bu görüş, bugün Hıristiyanların temel inancı ve ümididir. Pavlus’a göre İsa Mesih’in tekrar dünyaya dönüşü iki aşamalıdır.
Birinci aşama :
İşte size bir sır açıklıyorum, hepimiz ölmeyeceğiz. Son borozan çalınca hepimiz bir anda, göz kapayana dek dirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek ve biz de değiştiriliceğiz… (
1.Korintliler 15 / 50, 52)
Kardeşlerim, yaydığım ( İncil ) Müjde’nin insandan kaynaklanmadığını bilmenizi istiyorum. Çünkü ben onu insandan almadım, kimseden de öğrenmedim. Bunu bana İsa Mesih vahiy yoluyla açıkladı.
(Galayalılar 1 / 11, 12)
Göğe kaldırılma işi, önceden bir sır olmasına rağmen, Rab İsa Mesih bunu yalnızca elçisi Pavlus‘a açıklamıştı. Dünyadaki insanların göremeyeceği birinci geliş, hiç umulmadık bir anda gizli olacaktır. Bu olay evvelce ölmüş olan Mesih inanlılarının birdenbire dirilmesi, ayrıca yaşamakta olan inanlıların diriliş vücuduna bürünerek, Rab İsa Mesih ile gökte buluşmalarıdır. Birinci aşamada göğe kaldırılma olayı, yalnızca tövbe edip yaşamını İsa Mesih’e adayanlar, sadakatla O’na hizmet edenler içindir.
İkinci aşama :
Rab’bin Kendisi bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı’nın borazanıyla gökten inecek… (1.Selanikliler 4 / 16)
…Rab İsa alev alev yanan ateşin içinde, güçlü melekleriyle gökten gelip göründüğü zaman… Rab’bimiz İsa, Tanrı’yı tanımayanları ve kendisiyle ilgili Müjde’ye uymayanları cezalandıracak. (2.Selânikliler 1 / 8)
Rab İsa Mesih’in gelişinin ikinci aşamasında ise, yaşayan tüm gözlerin göreceği bir şimşek gibi dünya aydınlanacak, (kilisenin) kutsal kişilerin eşliğinde, melekleriyle büyük ihtişam ve görkem içinde yeryüzüne inecektir. Görkemli tahtına oturacak, bütün ulusları etrafına toplayarak yargılayacak; kötüler azaba, doğrular ise sonsuz yaşam olan cennete girecektir.
BİZ HAYATTAYKEN İSA MESİH GERİ GELECEK
Rab’bin kendisi…Tanrı’nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih’e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, …onlarla birlikte Rab’bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz… (1. Selânikliler 4 / 16, 18)
…Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda, göz kapayana dek değiştirileceğiz… Ölüler çürümez olarak dirilecek ve biz de değiştirileceğiz…(1. Korintliler 15 / 50,52)
Pavlus; M.S. 51 yılında Korinthosta kaleme aldığı en eski mektubu olan 1.Selânikliler’de Rab İsa Mesih’in “Biz yaşamakta iken” geri geleceğini yazmıştı. Bu mektuptan 6 yıl sonra M.S. 57 yılında Romalılara yazdığı başka bir mektupta da kurtuluşun yani İsa Mesih’in geri gelişinin “çok yakın bir zamanda” olacağını belirtiyordu. Romalılar 13 / 11, 12: «…şu anda kurtuluşumuz ilk iman ettiğimiz zamankinden daha yakındır. Gece ilerledi, gündüz yaklaştı…» Oysa o tarihten beri asırlar geçmiş, fakat İsa Mesih geri gelmemişti.
Pavlus M.S. yaklaşık 62~64 yıllarında vefat etti. İsrailoğulları’ nın isyan etmesiyle Roma – Yahudi Savaşı başlamış, 70 yılında da Yahudiler’in ağır yenilgisi ve tapınaklarının yıkılmasıyla son bulmuştu. Roma İmparatorluğunda, Yahudiler ile birlikte (Nasraniler) Yahudi Hıristiyanlar da saygınlıklarını yitirmişlerdi. O dönemlerde iki düşman toplum olan Pavlusçu Hıristiyanlar ile Yahudi Hıristiyanlar tam bir çatışma içinde olmakla beraber, duruma Nasraniler hakimdi. 70 yılında Kudüs’ün düşmesi ile ortam tamamile tersine dönmüş, üstünlüğü Pavlusçu Yunan Hıristiyanlığı sağlamıştı. Bu da Pavlus’un ölümünden sonraki zaferi oldu.
İncil metinlerinin yazımı; 70 yılından sonra Hz.İsa’nın gerçek temsilcisi Nasrani Hıristiyanların saygınlığını kaybettiği, Pavlusçu Hıristiyanlığın üstün geldiği bir ortamda başlamıştı. Yazılış sırasına göre İnciller’in ilki olan Markos İncili‘nin yazarı, Hıristiyanlığın ilk temel belgesi olan Pavlus’un Mektuplarından, o da diğer İncil yazarları gibi çok etkilenmişti. İsa Mesih’in kısa zamanda tekrar geleceğini belirtiyordu. (Bkz. Bu Kitap, İncil-İncil Yazarlarının Durumu )
İsa, “Size doğrusunu söyliyeyim” diye devam etti. “Burada bulunanlar arasında, Tanrı’nın Egemenliği’nin güçlü biçimde gerçekleşeceğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var. (Markos 9 / 1)
Tanrı’nın Egemenliği kavramı, Tanrı’nın dünya üzerinde bir kral gibi egemenlik sürdüğünü anlatır. Bu egemenlik İsa Mesih’in dünyaya gelişi ile başlamıştı. O’nun ikinci gelişinden sonra da tümüyle gerçekleşecekti.
Markos İncili’nde, Hz. İsa kendisini dinlemekte olanlara, “Siz ölmeden Tanrı’nın Egemenliği gerçekleşecektir.” demiştir. Pavlus’un öğretisi gibi Markos İncili’nde de kısa bir zaman dilimi içinde Hz.İsa’nın geri geleceği açıklanmıştı. Oysa orada bulunanlar bir müddet sonra bu dünyadan ayrılmış, aradan yaklaşık iki bin yıl geçmesine rağmen İsa Mesih geri dönmemişti. Tanrı veya Hz.İsa asılsız bir kehanette bulunabilir mi? Araştırmacılara göre; böyle çelişkili bir anlatımın, ancak insan eliyle yapılabileceğidir.
İSA MESİH BEKLENTİSİ
O günlerin sıkıntısından sonra, (İsa’nın) İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzünde ki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler… (Matta 24 / 29, 30 )
Pavlus’un çok yakında geri döneceğini bildirdiği İsa Mesih’in gelişinin gecikmesi, insanların iman etmesi bakımından kararsızlıklara neden oluyordu. Bunun için Hz.İsa’dan yaklaşık 45 yıl ve Pavlus’tan da 15 yıl sonra yazılan Matta İncili’nde ve ondan daha sonra yazılan Luka İncili’nde de, İsa Mesih’in geri gelişi olgusu, kıyamete yakın bir zamana ertelendi. Dinsel İnançlar Tarihi yazarı Prof. Dr. Mircea Eliade kitabında bu olayı şöyle açıklamıştı. Cilt 2, s.405:
« Mesih’in ikinci kez gelişinin gecikmesi can sıkıcı sorunlara yol açtı. Bu sorulara verilen yanıtlar şöyle sıfatlandırılabilir. 1) Mesih’in çok yakında yeniden geleceği kararlı bir biçimde ifade edilir. (Örneğin Petrus’un Mektubu), 2) İkinci kez geliş daha uzak bir geleceğe ertelenir ve uzayan ara döneme teolojik bir gerekçe gösterilir. (Örneğin Matta ve Luka İncilleri) …İsa Mesih diğer insanlardan hiç de farklı değildi, Tanrı’nın Oğlu olmasına karşın, küçük düşürüldü ve çarmıhta öldü. Ama dirilişi Tanrısallığını doğruladı. Yine de bu parlak kanıt herkes tarafından kabul edilmedi…»
KUR’AN’DA “İSA MESİH DÖNECEK Mİ?”
Bazı Kur’an ayetleri Hıristiyanların etkisiyle, İsa Mesih’in dünyaya geri döneceği inancına kanıt gösterilmiş ve bu konuda hadisler de üretilmiştir. Gerçekte Kur’an’da böyle bir kanıt ve anlam bulunmamaktadır.
ALLAH’IN SON PEYGAMBERİ VE SON KİTABI
Muhammed…Allah’ın Elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur…
(Ahzab 33 / 40)
Kur’an’ı elbette Biz indirdik, kesinlikle onu Biz koruyacağız. (Hicr 15 / 9)
Allah’ın son peygamberi Hz.Muhammed (s.a.s.) ve son Kitabı da Kur’an’ı Kerim’dir. İnsanlar için gerekli tüm temel kanunlar Kur’an’ da yazılarak İlâhî Yasalar tamamlanmış, başka bir kitaba da ihtiyaç kalmamıştır. Kur’an evvelce gönderilen kitapları doğrular. Maide 5 / 48 : « Kur’an’ı Kerim’i hak olarak indirdik. Kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve onları kollayıp koruyucu olarak verdik.»
Peygamberlik, yukarıdaki ayette açık olarak görüldüğü gibi Hz.Muhammed (s.a.s.) ile son bulmuştur. Hiçbir peygamber de geri gelmeyecektir.
EY İSA SENİ VEFAT ETTİRECEĞİM
Allah demişti ki : Ey İsa, seni vefat ettireceğim (teveffa), seni Kendime yükselteceğim; seni, inkâr edenlerden kurtaracağım. Ve sana uyanları, kıyamet gününe kadar inanmayanlardan üstün kılacağım… (Ali İmran 3 / 55)
(İsa) Ben onlara : “ Benim ve sizin Rab’biniz olan Allah’a kulluk edin” diye, Senin bana emretmiş olduğundan başka birşey söylemedim. Ben onların içinde olduğum sürece onları kolladım, fakat Sen beni vefat (teveffa) ettirince onları gözetleyen yalnız Sen oldun… (Maide 5 / 117)
Kur’an’da, Allah’ın Hz.İsa’nın canını aldığı iki ayetle de vurgulanmıştır. Bu ifadelere göre Hz.İsa’nın vefat ettiği kesindir. Kur’an’da O’nun dirilişine, ruhunun geri verileceğine ait hiçbir ayet yoktur. Arap lisanında teveffa kelimesi; vefat ettirme, canını alma, dünyadaki hayatına son verme demektir.
Yüce Allah bir kulunu vefat ettirdikten sonra, bu dünyada ona tekrar hayat vermesi mümkün değildir. İsra 17 / 77 : «…Allah’ın yol ve yasasında değişme asla bulamazsın…»
Hz.İsa’nın vefatından sonra ruhu, Allah katında yüce mertebelere yükseltilmiştir. Kur’an’a göre bütün peygamberlerin ruhları yücelere, ruhlar ve melekler alemine yükseltilir. (Bkz.Meryem 19/56,57)
HZ. İSA’NIN DÖNÜŞÜNE KANIT GÖSTERİLMEK İSTENEN AYETLER
Şüphesiz o (Kur’an, İsa?), Kıyamet için bir bilgidir. O saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin, bana uyun, doğru yol budur. (Zuhruf 43 / 61)
Hz.İsa’nın tekrar geleceğini söyleyenler, yukarıdaki ayette ki “o” zamirinin Hz.İsa’ya ait olduğunu iddia ederek, mana şaşırtması yapmaya çalışmışlardır. Onlara göre bu ayet : « “ İsa dünyaya geri gelerek kıyametin de habercisi olacaktır ”. Bunun için İsa Mesih’e uymakla doğru yol bulunur. » anlamındadır. Oysa ayetin gerçek manası şöyledir : «Kur’an kıyametin olacağını haber veren bilgi kaynağıdır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ahiret hayatını kazanmak için Hz. Muhammed (s.a.s.)’in gösterdiklerine uyulursa doğru yola, Allah’ın yoluna ulaşılır. »
Andolsun, Kitap sahibinden her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet Günü de o ( İsa ), onların aleyhine bir tanık olacaktır. (Nisa 4 / 159)
Bu ayeti, Hz.İsa’nın tekrar dünyaya döneceğini iddia edenler şöyle yorumlamışlardır : «Dünyanın sonunda her Kitap sahibinin İsa Mesih’e inanması, ancak onun geri gelmesiyle mümkündür. şu halde İsa dünyaya dönecektir.» Ayette olmayan bir şartın ortaya atılması, mananın tamamiyle çarpıtılması demektir.
Oysa ayetin gerçek anlamı da şöyledir : « Kitap sahibi her fert ölmezden önce, gözünden perde kalkınca gerçeği anlayacak; Kur’an’ın İsa hakkında yazdıklarının doğru olduğunu yani onun Allah’ın oğlu değil, kulu ve peygamberi olduğunu anlayacaktır. O zaman insanlar gerçeğe inanacak, ama iş işten geçmiş olacaktır. Kıyamet Günü Hz. İsa’da kendi ümmetine tanık olacak. Onların kendisi hakkında uydurdukları gerçeklere aykırı inançların, kendisinin bildirdiklerine uymadığı için onların aleyhine tanıklık edecektir. »
http://www.kurandasevgi.gen.tr/kkitaplar/index.htm