-
6th Aralık 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

1. DİNLERDE İÇİLMEZLER: ALKOLLÜ İÇKİ

2. DİNLERDE YENİLMEZLER: DOMUZ ETİ

AMAÇ: Bu yazı, Allah’ın, yalnızca Hz. Muhammed’den sonraki Müslümanlara alkollü içki ve domuz etini haram kıldığı iddiasına ve polemiğine  karşı kaleme alınmıştır. Eğer doğru gözlem yapılırsa bu iddianın doğru olmadığı görülecektir. Neredeyse bütün dinlerde ve objektif bilimsel tespitlerde alkollü içkinin ve domuz etinin ‘sakıncalı’ olduğu ve birtakım sınırlamalara ve kısıtlamalara gereksinim duyduğu dile getirilir.

 

KAVRAMLARI DOĞRU ANLAMLANDIRMAK

a. Haram, günah, suç, yanlış, zararlı ve sakıncalı ayrımı

Hataların, kabahatlerin ve suçların tek bir sözcükle “günah” veya “haram” ile ifade edilmesi halk diline ait bir kullanımdır. İslami literatürün ana kaynağı olan Kur’an’da, bu konu geniş bir yelpazeye sahiptir. Örneğin, “haram” ‘ilahi yasak’, “ism” sözcüğü ‘büyük günah’, “zenb” ‘suç ve günah’, “hatîe” ‘yanlış, kabahat ve hezeyan’, “seyyie” ‘kötülük’, “lemem” ‘küçük hata’, “isr” ‘ağır yük, “vizr” ‘günah yükü’, “anet” ‘zorlu iş’, “cunah” ‘sakınca’, “fucûr” ‘taşkınlık günahı’, “fahşa” ‘aşırılık günahı’, “fısk” ‘yozlaşmışlık günahı’, “harac” ‘kınama gerektiren günah’, “hûb” ‘kötü davranış’, “curum” ‘suç’, “zell” ‘tökezletici günah’, “isyân” ‘dikbaşlılık’, “kebîra” ‘büyük yanlış, “ma’arra” ‘vebal’, “ricz” ‘kirletici günah’, “rucz” ‘terketilecek günah’, “neces” ‘çirkeflik’, “rics” ‘iğrençlik’ gibi anlamlarda kullanılmıştır. Ayrıca “nefsine zulmetmek” ‘kendi kişiliğini zedelemek’ gibi anlamlar içermektedir.

Böylesine geniş bir literatürü tek sözcüğe indirgemek haksız bir anlam daralmasına veya genişlemesine neden olmaktadır. Sözcükler ayağa düşünce fırından ekmek çalan yoksulun işlediği de yetim hakkı yiyen varlıklının işlediği de “suç” olarak ifade edilmektedir. Bu oldukça adaletsiz ve haksız bir tanımlamadır. Biri, yaşamak adına bir kabahat, diğeri başkalarını yok etmek adına suç işlemiştir.

 

b. ‘Haram’ ile ‘tabu’ farkı:

Allah, ‘haram’ veya ‘günah’ ile ‘tabu’nun birbirine karışmaması için haram veya günahın işlenebilme olasılığından söz etmiş, bu durumda olası önlemler (takva) ve geri dönüşler (tövbe) konusunda çözümler sunmuştur. ‘Tabu’yu çiğneyenler; çarpılırlar, felç olurlar, insani özelliklerini kaybederler, toplumca linç edilirler, artık eski hallerine gelemezler. Töreyle veya dinle ilişkileri kalmaz. Örneğin, Allah; Allah’ın hakkını gasp etme ve O’ndan rol çalmayı(şirk), ikiyüzlülüğü (münafıklık ve nifak), hak ve adalet karşıtlığını (küfür) yalan ve iftirayı, cana kıymayı ve yetim hakkı yemeyi en büyük suç (günah) olarak bildirmiştir. Bu ve benzeri suçları pek çok kişi sıklıkla işler, ama ne çarpılacaklarına inanırlar ne de dinle ilişkilerinin kalmadığını düşünürler. Oysa bazı çevrelerde içki içmek, domuz eti yemiş olmak veya sünnet olmamak, cünüp dolaşmak dinden kopuşun en önemli göstergesidir. Hatta onlara göre böyle biriyle oturup kalkmak bile ilahi gazaba neden olur.

Hz. İsa, o günkü Yahudi din istismarcıları tarafından, “Ne diye ayyaşların arasında dolaşıyorsun” diye suçlanmıştı. Demek ki halk veya onları eğiten sınıf, bazı yanlışları diğer günahlar gibi bir günah olarak değil ‘tabu’ olarak görmektedir. Artık onu işleyen affedilmez bir suç işlemiştir. Adeta bunlar dine giriş veya çıkış göstergeleridir. Örneğin, her gün içki içen biri bir tabak domuz eti yemiş olsa çok daha büyük bir suçluluk psikozuna girmektedir. Oysa her gün içiyor olması yediği bir tabak domuz etinden daha zararlıdır. Böyle bir kör bilincin korunmasını birileri hayra vesile saymaktadır. Bu, beraberinde büyük suçları sıradanlaştırmakta, küçük kabahatleri ise en büyük suç olarak ilan etmek anlamına gelmektedir. Böylelikle Allah’ın gözünde de sağduyu sahibi insanların gözünde de en önemli olan ilke veya değer, artık önemini yitirmekte ve bu virüs bütün hayatı kuşatmaktadır. Böyle bir durumda kula kul olmak domuz eti yemekten daha hafif bir hata olarak olmaktadır. Şirk mi, domuz eti mi? Artık başka ilahlara tapmamak, onlara boyun eğmemek, onların önünde diz çökmemek, salt şekilsel kılınan namaz veya yenilen bir parça domuz eti kadar bile önemli görülmemektedir.

‘Haram’ veya ‘günah’ sözcükleri, yalnızca Allah ‘günah’ veya ‘haram’ dediği için veya insanlar ‘günah’ veya ‘haram’ olarak adlandırdıkları için kaçınılması gereken söz veya davranışlar demek değildir. ‘Haram’ veya ‘günah’ diye nitelenen şeyler, insanların bir kısım sakıncalarının farkına varabildiği ve yaşamı boyunca kafa yordukça daha fazla ne tür zararlarının olduğunu görebileceği durumları da ifade etmektedir. Bir şey ‘haram’ veya ‘günah’ ise onun onlarca zararı vardır; onun söylenmesi veya yapılması, kişinin ya kendisini ya da başkalarını acıtmaktadır, rahatsız etmektedir, yaralamaktadır ve birilerine zarar vermektedir. Kısaca iş şaka değildir; arka planda can var, kan var, hayat var, hak var, haksızlık var, zulüm var, ölüm var, kayıplar var, yıkımlar var, emek var, gözyaşı var, duygular var, karanlıklar var, bataklık var, bayağılık var, alçalış var, tükeniş var… Acılar büyüktür. Bunu yaşatanlar bilmez, ama yaşayanlar çok iyi bilir. Kötü bir şeyin zararı sayılamayacak kadar çok olduğu gibi iyi bir şeyin yararı da sayılamayacak denli çoktur.

‘Haram’ veya ‘günah’ sözcükleri, doğrudan veya dolaylı olarak kişiye veya topluma ahlaki, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, hukuki ve siyasi olarak olumsuz etkileri, sakıncaları, baskıları olan durumları ifade etmektedir. Herkes kendi yaşına, konumuna, çapına, bilgisine ve deneyimine göre bunların daha fazlasının ayırdına varacaktır. Elbette küçük bir hatanın bedeli küçük, büyük yanlışın bedeli ağır olur. Kronikleşen küçük hataların bizleri büyük yanlışlardaki benzer sonuçlarla karşı karşıya getirmesi olasıdır.

 

DİNLERDE ‘İLAHİ YASAK’ OLARAK İÇİLMEZLER

POTANSİYEL BİR RİSK OLARAK ALKOLLÜ İÇKİ

İlahi kitaplarda Allah, sarhoşluk verici maddelerden uzak durulmasını istemiştir. Sarhoşluğun yasaklanmasının en temel gerekçesi, doğru düşünmeye, doğruyu konuşmaya ve doğru davranmaya ciddi biçimde engel olmasıdır. Sarhoş insan sözlerini ve davranışlarını kontrol edememekte, kendisini ve çevresini sıkıntıya sokmaktadır.

Bu girişten sonra içkinin tabuya dönüşmediği durumlarda bir kadeh içki içen ile daha fazlasını içen açısından farklılık söz konusudur. Gözlemleyen açısından ortada içki içilmektedir. İçki içen açısından bu durum, ölçüyü kaçırmadıkça genellikle sıradan ve olağan bir durum olarak görülmektedir. Kontrolünü kaybetmemekte, işini aksatmamakta ve insan ilişkilerinde sorun olmamaktadır. Bu durumu, dinin ve diğer insanların da doğal ve normal karşılaması beklenmektedir. Örneğin, günde bir paket sigaranın yarısını veya çeyreğini bitiren kişi de, bunun kendisine zarar vermeyeceğini, uzun vadede sağlık sorunları yaşayanların günde bir veya birkaç paket sigara içmelerinden kaynaklandığı düşünmektedir. İddiasına bazıları hak verse bile, biz buradan yola çıkarak, “Sigara, az tüketilirse sağlığa zararlı değildir” demek lüksüne sahip değiliz. Üstelik günden güne yeni zararları saptanmaktadır.

Alkol, az tüketilse de, zarar vermektedir. Az tüketen az, çok tüketen çok zarar görmektedir. Kur’an’da, “Alkolün yararlarından söz edilmiş -ki nitekim sağlık sektöründe yoğun biçimde alkol kullanılmaktadır- ancak kötülüğünün daha büyük olacağı dile getirilmiştir. Bizler alkolün birkaç kötülüğünün farkına varsak da emin olmalıyız ki ileride daha da fazla kötülüklerinin olduğunu öğreneceğiz.

2Bakara: 219-“Sana sarhoş edici içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah (kötülük), hem de insanlar için bazı yararlar vardır. Ama onların günahı (kötülüğü) yararından daha büyüktür.”

Alkolün polemik konusu yapılması bile iyi niyetli bir tutum değildir. Gerek kullanıcıları gerekse de kullanmayanlar onun ne denli insanlara zarar verdiğine dair sayısız örnekleri bilmektedirler. Alkolün etkisiyle aile içi kavgalar, eşlerine ve çocuklarına şiddet uygulayanlar, kazançları önemli kısmını buna ayıranlar, çevrelerine korku salanlar, kendilerine, yakın çevrelerine, komşularına ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumlu davranmayanlar, vakitlerini eşleriyle ve çocuklarıyla verimli vakit geçirmek yerine anlamsız yere zamanlarını heba edenler, güvensiz dostluklar kuranlar gibi çok sayıda örnek bulunmaktadır.

Sarhoşluk verici maddeleri almak, bilinç kontrolü zayıfladığı için kişiyi basitleştirmekte, bayağılaştırmakta ve onurlu davranmaktan alıkoymaktadır. Ayartıcıların ve kara güçlerin oyuncağı haline getirmektedir. Ayartıcılar ve kara güçler sarhoş bir toplum yaratmak istemektedirler. Ki bu sayede emellerine kavuşabilsinler. Ülkenin kaynaklarını daha fazla sömürebilsinler, ülkenin halkını zayıf düşürsünler. Onlar isterler ki halk şans oyunları ve alkolden başka bir şey düşünmesin. Onları uyutacak ve uyuşturacak konulardan başlarını kaldıramasınlar. Sigara da sağlığa zararlıdır, ancak düşünmeyi, davranışları kontrol etmeyi ve değerler üzerinde konuşmayı ve doğru davranmayı engellememektedir. Ancak sağlık açısından tartışmasız zararlıdır. Demek ki Allah tarafından bir şeyin yasaklanma gerekçesi yalnızca sağlığı kontrol altına almak değildir. O yüzden Allah, sarhoşluk veren şeylerin ve şans oyunlarının insanı kötü bir konuma düşüreceğini, insanların arasına kin ve düşmanlık sokacağını, değerleri dile getirmekten ve sorumlu davranmaktan alıkoyacağını bildirmiştir:

5Maide: 90-“Ey iman edenler! İçki (hamr), kumar, dikili taşlar (yapay kutsal sembolleri) ve fal okları (kehanet) ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”

5Maide: 91-“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (‘hamr’ sözcüğü için bkz. 12: 36,41; 24:31; 47:15)

Alkol alımının veya sarhoşluğun bir tabu olarak görülmemesi gerektiği Rabbimizin şu ifadelerinde de ortaya çıkmaktadır. Sarhoşluk verici maddeleri yasaklayan Rabbimiz, içki içilmesi durumunda bir gerçeğe dikkat çekiyor. İçki içmeyin, diyelim ki içtiniz, bu durumda sarhoşluk durumu ortadan kalkmadıkça, bilinçli sözler edici duruma gelmedikçe namazdan (ibadetlerden, sorumluluk getirici davranışlardan) uzak durun. Demek ki bir Müslüman’ın içki içmesi olasıdır ve o hâlâ “Ey inananlar” kategorisine girmektedir. (Bkz. 4Nisa: 43) Bu durumda onu sorumluluk altına sokacak bazı davranışlarına geçici olarak sınırlama getirilmiştir. Bu durumda içkinin az ve seyrek olarak alınabileceğini meşrulaştırma yerine bunun bir tabu olmadığını ve sorumluluğun kişinin durumuyla ilgili olduğunu bilmek gerekir.

 4Nisa: 43-“Ey iman edenler! Sarhoş (sekr) iken ne söylediğinizi (okuduğunuzu) bilinceye (anlayıncaya) kadar namaza yaklaşmayın…”

Bir de şöyle düşünelim. Dünyadaki tüm halklara sarhoşluk sınırını aşmadıkça herkesin içki içmesinin meşru olduğu tezinin yaygınlaştığını ve bunun herkes tarafından uygulamaya geçirildiğini varsayalım. Her evde çoluk-çocuk veya belli yaştan itibaren herkes, ailenin tüm bireyleri, her gün sarhoşluk sınırına varmadan içmeyi sürdürsün. Lütfen gerçekçi olalım. 70 milyon nüfusun yıllık psikolojik, sosyolojik, ekonomik, ahlaki, siyasi, hukuki sonuçlarını bir önceki yıllarla karşılaştırırsak acaba nasıl bir sonuçla karşılaşırız. Bir argümanın doğruluğunu iddia ediyorsak bu doğru yalnızca bazı küçük toplulukların uygulayacağı bir şey olmamalı. Tüm insanlar bundan yararlanmalıdır. Büyük olasılıkla Allah, önceki toplumlara sınır noktası olarak sarhoşluğu çizmiş olmalıdır. Evet, içkide asıl sınır sarhoşluktur. Fuhuşta da asıl sınır zinadır. Ama Allah “Zina etmeyin” dememiş, onun yerine “Zinaya yaklaşmayın”(17İsra: 32) demiştir. Böylelikle büyük risklerde önceden önlem almanın gereğine not düşmüştür. Kur’an’da da sarhoş olmadan ona götürecek yola karşı önlem alınmış olmalıdır. Ki açıktan, “Sarhoş edici maddelerden (hamr) uzak durun, kaçının”(5Maide: 90) veya ‘Sarhoşluğun namaza engel olduğunu bilin” (4Nisa: 43) anlamında bir uyarıda bulunmuştur.

Zararlı şeylere dinlerin onay vermediği tartışmasız bir gerçektir. Ancak, doğrudan, “zararlı şeyler haramdır” gibi bir direktifin Kur’an’da yer almadığını bilmemiz gerekir. Böyle bir bildirimin İslam’ın var oluş amacına doğrudan hizmet etmeyeceğini şu örnekler ortaya koymaktadır. İslam’ın insanlığa gönderiliş amacı, kula kulluğun önüne geçmek ve her türlü ihtilafın hak ve adaletle çözülmesidir. Eğer her zararlı olan haram olacak olsaydı doyduktan sonra yenen birkaç lokma, suya doyduktan sonra içilecek bir bardak su, yaz güneşi, bugün sağlık uzmanlarının sık sık uyardıkları katı yağlı, şekerli, beyaz unlu ürünler, tatlılar, baklavalar, çikolatalar belli bir sınırdan sonra haram görülecekti. Monitör ışınlarına, kirli havaya, egzoz ve kömür gazına maruz kalan, çalıştıkları iş yerlerinde değişik düzeylerde kimyasal gazları solumak durumunda kalan insanlar her daim kendilerinin günah işlediklerini düşüneceklerdir. Oysa İslam, vahyin sınırlamadığı konularda uzman (bilimsel) görüşlerine değer vermeyi, sıklıkla uyardığı ‘aklınızı kullanın” buyruğuyla salık vermektedir.

 DİNLERDE ‘İLAHİ YASAK’ OLARAK İÇİLMEZLER

 Dinlerde alkollü içkiler potansiyel bir risk olarak görülmüştür. Nitekim Müslümanlar, Hindular, çoğu Budist, Jainistler, Sihler, Hıristiyan Baptistler, Hıristiyan Mormonlar, Hıristiyan Yedinci Gün Adventistleri, Tanrı’nın Kilisesi, Hıristiyan Bilimciler, bazı Metodistler, Hıristiyan Salvation Army, Essene Nazarean Kilisesi, Bahailer alkollü içki içmezler. Yeryüzündeki dinlerin neredeyse tamamı sarhoşluğu doğru bulmaz.

“İçki” ve türevlerine Kur’an’da 7, Tevrat’ta 26, İncil’de 4 yerde “Sarhoşluk” ve türevlerine ise Kur’an’da 7, Tevrat’ta 29, İncil’de 12, Zebur’da 2 yerde vurgu yapılmıştır.

 

KUR’AN’DA ALKOLLÜ İÇKİYE BAKIŞ

2Bakara: 219-“Sana sarhoş edici içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah (kötülük), hem de insanlar için bazı yararlar vardır. Ama onların günahı (kötülüğü) yararından daha büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size ayetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.”

4Nisa: 43-“Ey iman edenler! Sarhoş (sekr) iken ne söylediğinizi (okuduğunuzu) bilinceye (anlayıncaya) kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.” (‘sekr’ sözcüğü için bkz. 15: 15,72; 16: 67; 22: 2; 50: 19)

5Maide: 90-“Ey iman edenler! İçki (hamr), kumar, dikili taşlar (yapay kutsal sembolleri) ve fal okları (kehanet) ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”

5Maide: 91-“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (‘hamr’ sözcüğü için bkz. 12: 36,41; 24:31; 47:15)

16Nahl: 67-“Hurma ağaçlarının ve asmaların ürününden hem sarhoş edici içkiler, hem de güzel, temiz rızıklar elde edersiniz: işte bunda da, aklını kullanan kimseler için bir ders vardır!”

TEVRAT’TA ALKOLLÜ İÇKİYE BAKIŞ

NOT: (Hıristiyanlar yalnızca İncil’e değil, Tevrat’a, Zebur’e ve İncil’e (diğer adıyla Kitab-ı Mukaddes’e) inanırlar. Ancak çoğu Hıristiyan, Tevrat’ın hepsini değil bir kısmını uygulamayı gerekli görür. Bazı Hıristiyanlar da Kitab-ı Mukaddes’in tamamının bağlayıcı olduğuna inanırlar.)

Levililer 10:9 “Sen ve oğulların Buluşma Çadırı’na şarap ya da herhangi bir içki içip girmeyin, yoksa ölürsünüzKuşaklar boyunca bir kural olsun bu.

Sayılar 6:3-“Şaraptan ya da herhangi bir içkiden kaçınacak, şaraptan ya da başka içkilerden yapılmış sirke içmeyecek. Üzüm suyu da içmeyecek…”

Tesniye 21:20-“Onlara şöyle diyecekler:’Oğlumuz dikbaşlı, başkaldıran bir çocuktur. Sözümüzü dinlemiyor.Savurgan ve içkicidir.”

Tesniye 29:6-“Ekmek yemediniz, şarap ya da başka içki içmediniz. Bütün bunları Tanrınız RAB’bin ben olduğumu anlayasınız diye yaptım diyor.”

Hakimler 13:4- “Bundan böyle şarap ya da içki içmemeye dikkat et, murdar bir şey yeme.”

Hakimler 13:7-“Ama, ‘Gebe kalıp bir oğul doğuracaksın dedi, ‘Bundan böyle şarap ve içki içme, murdar bir şey yeme. Çünkü çocuk ana rahmine düştüğü andan öleceği güne dek Tanrı’nın adanmışı olacak.”

Özdeyişler 20:1-“Şarap insanı alaycı, içki gürültücü yapar, Onun etkisiyle yoldan sapan bilge değildir.”

Özdeyişler 31:4-”Şarap içmek krallara yakışmaz, ey Lemuel, Krallara yakışmaz! İçkiyi özlemek hükümdarlara yaraşmaz.”

Yeşaya 5:11-“Sabah erkenden kalkıp içki peşinden koşanların, gece geç vakte kadar şarap içip kızışanların vay haline!”

Yeşaya 5:22-23-“Şarap içmekte sınır tanımayanların, içkileri karıştırıp içmekten çekinmeyenlerin, rüşvet uğruna kötüyü haklı çıkaranların, haklıların hakkını elinden alanlarınvay haline!”

Yeşaya 24:9-“Ezgi eşliğinde şarap içilmiyor artık, İçkinin tadı içene acı geliyor.”

Yeşaya 28:7-“Kâhinlerle peygamberler bile şarabın ve içkinin etkisiyle yalpalayıp sendeliyor; içkinin etkisiyle yalpalayıp sendeliyorlar, şaraba yenik düşmüşler. Yanlış görümler görüyorlar, kararlarında tutarsızlar.”

Hezekiel 44:21-“İç avluya gireceği zaman hiçbir kâhin içki içmeyecek.”

Mika 2:10-11-Kalkıp gidin, dinlenme yeriniz değil burası! Murdarlığınız* yüzünden bu yer korkunç biçimde yıkılacak. Mika 2:11-“Yalancı, aldatıcı biri gelip, ‘Size şarap ve içkiden söz edeyim’ dese, Bu halk onu peygamber kabul edecek.”

Habakkuk 2:15-Çıplak bedenlerini seyretmek için komşularına içki içirip sarhoş eden içki ye zehir bile katan sizlerin vay haline!”

 

İNCİL’DE ALKOLLÜ İÇKİYE BAKIŞ

Matta 11:18-“Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı, ona ‘cinli’ diyorlar.

Luka 1:15-“O, Rab’bin gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh’la dolacak.”

1.Petrus 4: 3-“İnanmayanların hoşlandıklarını yaparak sefahat, şehvet, sarhoşluk, çılgın eğlenceler, içki alemleri ve ilke tanımayan putperestlik içinde yaşayarak geçmişte harcadığınız günler yeter!”

Matta 24:48-51-“Ama o köle kötü olur da içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der ve öteki köleleri dövmeye başlarsa,sarhoşlarla birlikte yiyip içerse, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp ikiyüzlülerle bir tutacakOrada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.”

Luka 12:45-46-“Ama o köle içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der, kadın ve erkek hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp imansızlarla bir tutacaktır.”

1.Ko.11:21-“Her biriniz ötekini beklemeden kendi yemeğini yiyor. Kimi aç kalıyor, kimi sarhoş oluyor.”

Rom.14:21-“Et yememen, şarap içmemen, kardeşinin sürçmesine yol açacak bir şey yapmaman iyidir.”

Ef.5:18-“Şarapla sarhoş olmayın, bu sizi sefahate götürür.”

1.Pe.4: 3 İnanmayanların hoşlandıklarını yaparak sefahat, şehvet, sarhoşluk, çılgın eğlenceler, içki alemleri ve ilke tanımayan putperestlik içinde yaşayarak geçmişte harcadığınız günler yeter!

Markos 7:7-“Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’ Mar.7:8 Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.” Mar.7:9 İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz! Mar.7: 10 Musa, ‘Annene babana saygı göstereceksin’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir’ diye buyurmuştu.

Tit.1:11-“Onların ağzını kapamak gerek. Haksız kazanç uğruna, öğretmemeleri gerekeni öğreterek bazı aileleri tümüyle yıkıyorlar.”

————————o—————————

ALKOL KONUSUNDA BAZI VERİLER VE GERÇEKLER

18 Mart 1971 tarihli Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre:

  • 36,000,000 Amerikalı alkol tüketiminden dolayı doğrudan veya dolaylı olarak zarar görmüştür.
  • 9,000,000 Problemli alkol içicisi vardır.
  • 200,000 Her yıl yeni alkol vakaları ortaya çıkmaktadır.
  • 50,000 kişiden 28,400 kişi her yıl alkolle ilgili trafik kazalarında ölmüştür
  • 500,000 kişi her yıl alkolle ilgili trafik kazalarında ya yaralanmakta veya sakat kalmaktadır.
  • 34,800 kişi farklı her yıl alkolle ilgili farklı kazalarda ölmektedir.
  • 11,000 kişi her yıl alkol komasında ölmektdir.
  • 2,000,000 kişi toplumsal kavgaya neden olmaktadır.
  • $21,700,000,000 yıllık alkol harcaması.
  • $15 milyar iş kaybı, ekonomik kayıp, refah kaybı.
  • 400 bin hastanın 15%’i zihinsel sorunlar yaşamaktadır.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ 2007-ALKOL RAPORU

Dünya Sağlık Örgütünün yayımladığı alkol raporunda, alkolün onlarca sayfa zararını aktarmıştır.

http://www.who.int/substance_abuse/publications/alcohol_injury_summary.pdf

http://www.who.int/substance_abuse/publications/global_status_report_2004_overview.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ 2004-ALKOL RAPORU

http://www.who.int/substance_abuse/publications/global_status_report_2004_overview.pdf

 

ALKOLLÜ İÇKİ KULLANIMIYLA İLGİLİ YAYINLAR

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://whqlibdoc.who.int/hq/1991/WHO_PSA_91.5.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://whqlibdoc.who.int/hq/1999/WHO_HSC_SAB_99.9.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://whqlibdoc.who.int/hq/2001/WHO_MSD_MSB_01.2.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/en/APDSSummary.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/en/Alcohol%20Policy%20Report.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/alcohol_gender_drinking_problems.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/identification_management_alcoholproblems_phaseiv.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/alcohol_injury_summary.pdf

 

ALKOLÜN İNSAN VÜCUDUNA KISA SÜRELİ ETKİLERİ:

http://en.wikipedia.org/wiki/Effects_of_alcohol_on_the_body

 

ALKOLÜN İNSAN VÜCUDUNA KISA SÜRELİ ETKİLERİ:

http://en.wikipedia.org/wiki/Long-term_effects_of_alcohol

 

KARACİĞER:

http://en.wikipedia.org/wiki/Alcoholic_liver_disease

 

SİROZ-HEPATİT:

http://en.wikipedia.org/wiki/Alcoholic_hepatitis

 

KALP-DAMAR  HASTALIKLARI:

http://en.wikipedia.org/wiki/Alcohol_and_cardiovascular_disease

 

ALKOL VE KANSER:

http://en.wikipedia.org/wiki/Alcohol_and_cancer

————————o—————————

DİNLERDE YENİLMEZLER: BİR POTANSİYEL RİSK OLARAK DOMUZ ETİ

(Pork- Swine- Pig- Hog)

İçki gibi domuz etinin yenilmesi de hemen hemen bütün dini metinlerde ve onların pek çok taraftarında sakıncalı olarak görülmektedir. Potansiyel bir risk olarak domuz etinin sakıncalı ve ‘haram’ olarak görülmesi, hem insanların yaşadıkları sıkıntılar hem de ilahi buyrukların bu yönde olmasından kaynaklanmaktadır.

Müslümanlar, Yahudiler, Hinduistler, Budistler, Jainistler, Yedinci Gün Adventist Hıristiyanları, Hıristiyan Church Of God, Ortodoks Nasturiler, Ortodoks Kıptiler, Rus Hıristiyan Malakanlar, Süryani Hıristiyanlar, Doğu Ermeni Gregoryan Hıristiyanlar, Essene Nazarean Church, Stewarton Bible School İskoçlar, Ethiopian Orthodox Tewahedo Church, Christian Education, Messianic Judaism, King James Bible’ı izleyen Hıristiyanlar domuz eti yemezler.”

Yeryüzündeki bütün Hıristiyanlar, Hz. İsa’dan önce domuz etinin haram olduğunu bilirler ve buna inanırlar. Bu çok önemli bir tespittir. Hıristiyanlar, gerek Hz. İsa’nın gerekse de ondan önceki peygamberlerin domuz etinin haram olduğu için yemedikleri konusunda da hem fikirdirler. Hz. İsa’nın hayatı boyunca domuz eti yediğine dair Hıristiyanların İncil’den gösterebilecekleri bir kanıtları yoktur.

Domuz etinin ‘haram’ olması, ateistlikten geçinen veya ateist geçinen çevrelerde Hıristiyanlardan daha fazla demagoji konusu yapılmaktadır. Onların istismar ettikleri genel olarak iki başlık vardır: “Tanrı varsa neden açlık, hastalık ve ölüm vardır? Domuz eti neden haramdır?” İlahi (evrensel) ilkeler ve değerler sistemi bu iki demagojik soruyla görmezlikten gelinebilir mi? Gerisi hep safsatadır. Acaba ahlaki erdemleri reddetmek bu iki soruya endekslenebilir mi? Ateistler, keyfi eğilimlerine göre açık aramaktadırlar. Din istismarcıları ile din karşıtı istismarcıları arasında anlamlı bir fark yoktur. Türkiye’deki ateistler, kafalarındaki tabuyu birkaç kereliğine yıkma dışında, bulsalar bile domuz etiyle beslenmezler. Ancak konuyu istismar ederler. Batı’da domuz eti en kalitesiz et grubuna girmektedir. Varlıklı insanlar domuz eti tüketmezler.

Bugün, domuz çiftliklerinde temizlik konusuna gösterilen özene ve yüksek teknolojiye rağmen domuz eti tüketen ülkelerde domuz etinden kaynaklanan sağlık sorunlarına sık sık rastlanmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak o ülkelerin basınında çıkan haberler ülkemizde bilinmemektedir. Bundan 3 bin yıl öncesini veya 1400 yıl öncesini dikkate alırsak domuz etinin insanlığın başına açtığı belaları az buçuk kestirebiliriz. Tarihte nedeni bilinmeyen hastalıkların, bulaşıcı mikropların ve toplu ölümlerin arka planını bugün bilemiyoruz. Diğer taraftan domuz etinin yasaklanma nedeni yalnızca tıbbi gerekçeler değildir.

KUR’AN: 6En’am: 145-“…Bana vahyedilende (Kur’an’da) yiyecek olarak yalnızca leş, akmış kan, domuz eti-ki o şüphesiz iğrençtir- ya da Allah’tan başkası için kurban edilenler haram kılınmıştır. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

Kur’an’da domuz eti ele alınırken yiyecekler konusundaki dört ilahi yasak arasında domuz eti üçüncü sıraya konmuştur. Sakıncalı ve zararlı olmada önce leşin haramlığından söz edilmiştir. İkinci sırada kan gelmektedir. Domuz eti potansiyel bir tehlike olarak, leşten ve kandan sonra üçüncü sırada zikredilmiştir. Dördüncü sırada ise Allah’tan başkası uğruna kurban edilen her şeyi bildirmektedir. Sonuncu bildirilen haram tıbbi açıdan herhangi bir sorun oluşturmayabilir. Ancak haram kategorisinde değerlendirilmiştir. Allah’ın ihtiyaç durumunda yenilmesine izin verdiği bir hayvan, birileri uğruna öldürüldüğü zaman tıpkı leş, kan ve domuz eti gibi haram kapsamına girmektedir.

Evet, ortada ilginç bir durum vardır. Hayvanı boğazlarken kişinin niyeti, olaya bakışı, olay karşısındaki yaklaşımı ve duruşu yenilebilirlikten çıkarıp yenilemez konumuna sokmaktadır. Buna neden olarak kişinin niyeti gösterilmektedir. Kişinin birisi uğruna hayvana kıyması; birileri uğruna hayvanların canını hiçe saydığının, hayvanlara saygısızlığın, Allah’ı hesaba katmadığının, kendi ihtiyaçları dışında keyfi amaçlarla hayvan katliamına başvurduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Ahlaki bir bilinçten yoksun ve ihtiyaç olmaksızın keyfi olarak hayvan katleden onun etini de yiyemez. Demek ki Allah’ın bildirdiği haramlar bütünüyle tıbbi gerekçeye dayanmamaktadır.

İnsan gibi onurlu bir varlık, kendi onurunu ayaklar altına alarak birilerini yüceltmek, onore etmek için hiçbir cana kıyamaz. Ancak ihtiyaç duyduğu ölçüde, Allah da bu amaçla izin verdiği ve helal kıldığı için bu yola gidebilir, yoksa bu sınırı aşamaz. İnsan onuruna ve onun psikolojine yakışan, toplumsal ahlakın kökleşmesine yardımcı olan, hayvanların da hakları olduğu gerçeğine ve doğal dengenin korunmasının gereğine uygun olan budur.

 

[LEŞ-KAN-DOMUZ ETİ-BİRİLERİ UĞRUNA KURBAN]

Bu dizilim, domuz eti kısıtlamasının tıbbi gerekçeler dışında da başka nedenlerin olabileceğini düşündürmektedir. Leşle değil birileri uğruna kurbanla yan yana anılmıştır. Birileri adına kurban etmenin nasıl psikolojik, sosyolojik, ekonomik boyutları varsa, kanla yan yana anılmakla da tıbbi boyutları da olmalıdır.

Ayrıca domuz eti insanın açgözlülüğüne, doymazlığına ve kırmızı et tüketim sevdasına karşı bir balans ayarıdır. İnsanlık araştırdıkça, haramların oldukça geniş yelpazeli olumsuzluklarından daha fazlasını zamanla öğrenecektir. Çünkü domuz, sağlık sorunları dışında çok kısa sürede çok fazla türeyen hayvanların başında gelmektedir. Bu ise et tüketimini körüklemektedir. Ancak domuz eti ilahi yasak (haram) kapsamına girmektedir. Zaruret durumunda domuz etinin yenilebilir olması, onun ‘tabu’ değil ‘haram’ olduğunu ortaya koymaktadır.

KUR’AN: 6En’am: 145-“…Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

Zaruretin ölçüsü, kişinin sağlıklı yaşamasını sağlayacak yenilebilir gıdaya kavuşuncaya kadardır. Bu durumdan Allah değil, domuz etini yemeyenler ve yenilmesine izin vermeyenler sorumlu olurlar. Açlıktan, yeterince gıda alamamaktan dolayı sağlık sorunu yaşayanlar için ruhsat hali helal gıdaya ulaşıncaya kadar geçerlidir.

Domuzlar buldukları her şeyi yerler; ölü böceklerden solucanlara, ağaç kabuklarından her türlü çöpe, leşten her türlü pisliğe, her türlü bitki ve hayvana, hatta kendi yavrularına kadar her şeyi yerler. Kendi pisliklerinin içinde yatarlar. Bir seferde 6-12 yavru yavrularlar. Gebelik süreleri 3-5 ay arası değişir. 18 aylık iken üreyebilirler. http://en.wikipedia.org/wiki/Pig

Domuz eti yiyenler bu etleri mutlaka veteriner denetiminden geçirerek yerler. Aksi takdirde ciddi sorunlarla karşılaşacaklarını bilirler.

Domuz etinin haram kılınmış olması, bir hayvan cinsi olarak domuzların gereksiz olduğu anlamına gelmemektedir. Ekosistem içinde domuzlar, toprağı karıştırarak onun farklılaşmasına, yeni tohumların kolonilenmesine ve meyve tohumlarının yayılmasına sebep olurlar.

 

İLAHİ KİTAPLARDA VE DİNİ METİNLERDE DOMUZ ETİ

Domuz konusuna Kur’an’da 5, Tevrat’ta 5, Zebur’da 1, İncil’de 15 yerde ya doğrudan vurgu yapılmış veya dolaylı işaret edilmiştir.

 

KUR’AN’DA DOMUZ ETİNE BAKIŞ

2Bakara: 173-“ Allah, size ancak leşkan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kurban edilenler haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

5Maide: 3-“Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan havyanlar -henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar ve fal oklariyle kısmet (şans) aramanız size harâm kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir). Bugün artık inkâr edenler, sizin dininiz(i yok etmek)den umudu kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size ni’metimi tamamladım ve size din olarak İslâm’a râzı oldum. Kim açlıktan daralır, günâha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günâh yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

5Maide: 60-De ki: “Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi? Allah kim(ler)e la’net ve gazab etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytâna tapanlar yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.”

6En’am: 145-“De ki: “Bana vahyolunanda (Kur’an’da) bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz iğrençtir- ya da Allah’tan başkası adına kurban edilen hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”

16Nahl/115-“ Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kurban edilenler haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

 

TEVRAT’TA DOMUZ ETİNE BAKIŞ

NOT: (Hıristiyanlar yalnızca İncil’e değil, Tevrat’a, Zebur’e ve İncil’e (diğer adıyla Kitab-ı Mukaddes’e) inanırlar. Ancak çoğu Hıristiyan, Tevrat’ın hepsini değil bir kısmını uygulamayı gerekli görür. Bazı Hıristiyanlar da Kitab-ı Mukaddes’in tamamının bağlayıcı olduğuna inanırlar.)

Levililer 11: 7-“Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli (haram) sayılır.”

Tesniye 14: 8-“Domuz çatal tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız.” (Bk. Lev.7: 23)

Levililer 10:10-“Kutsalla bayağı olanı, kirliyle temizi birbirinden ayırt etmelisiniz.”

Özdeyişler 11: 22-“Sağduyudan yoksun kadının güzelliği, Domuzun burnundaki altın halkaya benzer.”

Yeşaya 65: 4-“Mezarlıkta oturur, Gizli yerlerde geceler, Domuz eti yerler; Kaplarında haram et var.”

Hezekiel 44:23-“Kutsalla bayağı arasındaki ayrımı halkıma onlar öğretecek, kirliyle temizi ayırt etmeyi onlar gösterecekler.”

 

İNCİL’DE DOMUZ ETİNE BAKIŞ

(İncil’de murdarla ve Tanrı buyruğu ile kastedilenler, Tevrat’ta haram kılınanlardır.)

Elçilerin İşleri 10: 14 “(Petrus): Hiçbir zaman bayağı ya da murdar herhangi bir şey yemedim.”

Elçilerin İşleri 11: 8 “‘Asla olmaz, ya Rab!’ dedim. ‘Ağzıma hiçbir zaman bayağı ya da murdar bir şey girmedi.

Helalı haram kılma: Elçilerin İşleri 11:9-“…’Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme’ dedi.

Elçilerin İşleri 10:15-“…Petrus’a, “Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme” dedi.

2.Korintliler 6: 17 Bu nedenle, “İmansızların arasından çıkıp ayrılın” diyor Rab. “Murdara dokunmayın, Ben de sizi kabul edeceğim.”

Matta 7:6-”Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.”

Markos 5: 13-“İsa’nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü, dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.”

Markos 7:7-“Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’ 7:8 Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.” 7:9 İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz! 7: 10 Musa, ‘Annene babana saygı göstereceksin’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir’ diye buyurmuştu.

Titus 1:11-“Onların ağzını kapamak gerek. Haksız kazanç uğruna, öğretmemeleri gerekeni öğreterek bazı aileleri tümüyle yıkıyorlar.”

BAZI HIRİSTİYAN GRUPLAR TARAFINDAN DOMUZ ETİNİN HARAM OLDUĞUNA DAİR KİTABI MUKADDES(TEVRAT, İNCİL)’TEN GETİRİLEN DELİLLER

http://www.cbcg.org/franklin/PM/Clean-and-Unclean-Meats_5-14-12.pdf

http://www.biblestudy.org/basicart/six-reasons-why-i-do-not-eat-pork-or-shrimp.html

http://www.biblestudy.org/cleanfood.html

http://www.biblestudy.org/basicart/chrdrink.html

http://www.servantsnews.com/PDF/unmeat02.pdf

 

 

HİNDUİZMİN DİNİ METİNLERİNDE DOMUZ ETİNE BAKIŞ

“Yalnızca helal şeyler yenilecektir. Domuz eti dışında her türlü hayvan eti yenilebilecek.” Bhavishya Purana in the Pratisarag Parv III Khand 3 Adhay 3 Shloka 10 to 27 Maharishi Vyas

 

 

DOMUZ ETİ-DİYANET İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

“Domuzun haram kılınmasındaki hik­metlerin neler olduğunu bugün ilim ve modern tıp tam anlamıyla tesbit edip ortaya koymuş olmamakla beraber bu hayvanın birçok hastalık sebebini bün­yesinde taşıdığı ve insan sağlığına ver­diği zararların öldürücü boyutlara ulaş­tığı bilinmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, hayvan etleri arasında en çok domuz etinin insana hastalık bulaş­tırma özelliğine sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Domuz eti, yağ dokusu ve elementle­ri bakımından diğer hayvan etlerinden farklıdır. Hangi domuz cinsi olursa ol­sun bunların etlerinde kolesterin, yağ asitleri, kükürt, histamin, büyüme hor­monları oldukça fazladır. Domuzdan baş­ta trişin hastalığı olmak üzere domuz şeridi, domuz yılancığı, domuz vebası, domuz gribi, kuduz, şarbon, ruam, şap. tüberküloz bulaşır. Son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı araştırmacılar domuzlarda görülen bir virüsün AiDS’e benzer bir hastalık yaptığını, bazıları da domuz etinde “toxoplasma gondii” adın­da bir parazit bulunduğunu, iyi pişme­miş domuz etinin bilhassa bebeklerde kanser, körlük ve zekâ geriliği gibi has­talıklara sebep olduğunu ileri sürmüş­lerdir. Ayrıca domuz etinde bol miktar­da bulunan kolesterin ve yağ asitleri, kü­kürt bakımından zengin mukopolisakkaritler, büyüme hormonu, cinsiyet hormo­nu, histamin ve îmidazol gibi maddeler safra kesesi iltihapları ve taşları, apan­disit barsak iltihapları, apse ve çıban­lar, şirpençe, kadınlarda nisâî akıntılı il­tihaplar, mafsal iltihabı ve kireçlenme­si, damar sertliği, tansiyon yüksekliği ve infarktüs gibi hastalıklara yol açmak­tadır. Nitekim Alman hekimi H. H. Reckeweg, domuz etinde bulunan yüksek seviyedeki kolesterin ve yağ asitlerinin damar sertliği, tansiyon yüksekliği ve infarktüs; mukopolisakkaritlerin mafsal iltihabı ve kireçlenmesi, fazla miktardaki büyüme ve cinsiyet hormonlarının kanser: histamin ve imidazolun ekzama, ürtiker, astıma, vazomotor rinitis gibi allerjik hastalıklara sebep olduğunu ileri sürmektedir. Ancak bu konuda kesin sonuçlara ulaşabilmek için daha geniş araştırmalara ihtiyaç vardır.

Doğulu ve Batılı bazı düşünür ve ilim adamları, beslenme ve gıda rejiminin in­san bedeni ve karakteri üzerinde tesiri olduğunu söylemişlerdir. İçki yasağıyla birlikte düşünülünce domuz yasağının bu bakımından da önem taşıdığı şüphe­sizdir. Domuz eti ve içki tüketen toplum fertlerinde görülen şiddet ve taşkınlık eğilimiyle hiç et yemeyenlerde görülen sakin mizaca karşılık müslümanların orta bir mizaç hali sergiledikleri söyle­nebilir.

Bazı uzmanlar domuz yağının E vita­minini yok ettiğini, domuz etinin erkek ve kadınlarda aşk duygusunun zayıfla­masına ve kısırlaşmaya yol açtığını ileri sürmektedir. Gerçekten insanların cinsî hayatı için çok önemli olan E vitamini yağların oksidasyonunu önlediği gibi yağ­larda bulunan ve yine cinsî hayat için önemli olan A vitamininin de okside ol­masına engeldir. Yağlarda her iki vita­minin, bilhassa E vitamininin noksanlı­ğında erkeklerde kısırlık, kadınlarda dü­şükler ve cinsî hayatta durgunluk mey­dana gelir.

Domuzun her türlü pislik ve leş yeme­ye düşkün, obur, hantal ve hayvanlar arasında vücut temizliği yapmayan he­men hemen tek canlı niteliğini taşıması sebebiyle olacaktır ki onu yiyenler de dahil bütün dünya milletlerinin dillerin­de domuz kelimesi hakaret ifade eden cümleler içinde yer almıştır. Kur’ân-ı Ke­rîm’de bu özelliğiyle de anılmaktadır.]

Domuz etinin zararlarıyla ilgili ilmî sonuç ve iddialar bu çerçevede olmak­la birlikte domuza dair dinî yasağın bunlara bağlı olduğunu söylemek doğ­ru değildir. Çünkü bir konudaki ilmî ka­naatin ileride değişme ihtimali mevcut­tur. Bugün bilinen mahzurların herhan­gi bir şekilde ortadan kalkması domuz etindeki yasağı geçersiz kılmaz. Müs­lümanlar domuzla ilgili yasağı, başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere ilâhî kitap­larda mevcut kesin bir emir olarak te­lakki eder ve bu İnançla gereğini yerine getirirler.” (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Domuz Maddesi)

 

 

BİLİM VE TEKNİK

“Domuz doku grupları bakımından insana en yakın hayvan. Bu nedenle domuzdan insana karaciğer, kalp kapağı vb nakli yapılıyor. Fakat domuzdan insana organ nakli tamamen tehlikesiz değil; çünkü domuz DNA’sının %1’i inaktivite olmuş retrovirüslerden oluşuyor. Retrovirüsler insan için, başta AIDS olmak üzere, birçok hastalık yapıcı virüsleri içeriyor. Tabii bu, domuzdan insana AIDS veya başka bir hastalık geçer anlamına gelmiyor; fakat retrovirüslerin hepsini tanımadığımızdan, uzun sürede nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.” (Bilim ve Teknik Sayı-364 Science et Vie, Ocak1998)

DOMUZ ETİ İLE İLGİLİ BİR ÇALIŞMA
Zehirli Maddeler

Domuz eti çok yağlıdır. Yenildiği takdirde, bu yağ kana geçer. Böylece kan, yağ tanecikleriyle dolmuş olur. Kandaki bu fazla miktardaki yağ; atar damarların sertleşmesine, tansiyon yükselmesine ve kalp infarktüsüne sebep olur. Ayrıca, domuz yağ içerisinde “sutoksin” denilen zehirli maddeler mevcuttur. Vücuda giren bu zehirli maddelerin dışarı atılması için, lenf bezlerinin fazla çalışmaları icap eder. Bu durum, bilhassa çocuklarda lenf düğümlerinin iltihaplanması ve şişmesi şeklinde kendini gösterir. Hasta çocuğun boğaz bölgesi anormal bir şekilde şişerek, âdeta domuza benzer. Bu sebeple, bu hastalığa “domuz hastalığı” (skrofuloz) adı verilir. Hastalığın ilerlemesi hâlinde, bütün lenf bezleri cerahatlenerek şişer. Ateş yükselir, ağrı başlar ve tehlikeli bir durum ortaya çıkar.

Fazla miktarda kükürt

Domuz etinde bol miktarda bulunan sümüksü bağ dokusu, kükürt yönünden çok zengindir. Bu sayede, vücuda fazla miktarda kükürt alınmış olur. Bu fazlalıksa; kıkırdak, kas ve sinirlere oturarak eklemlerde iltihaplanma, kireçlenme ve bel fıtığı gibi çeşitli hastalıklara yol açar. Domuz eti devamlı yenirse, vücuttaki sert kıkırdak maddesinin yerini, domuzdan geçen sümüksü bağ dokusu alır. Bunun sonucu olarak, kıkırdak yumuşar; vücut ağırlığına tahammül edemeyerek altında ezilir. Böylece, eklemlerde bozulmalar meydana gelir. Domuz eti yiyenlerin elleri pelteleşir, yağ tabakaları teşekkül eder. Mesela, yiyen kimse sporcuysa; yorgun, tembel ve hareketsiz olur. Bazı futbolcular bu sebeple mesleklerinden olmuşlardır.

Aşırı büyüme

Domuzda büyüme hormonu da çok fazladır. Doğduğu zaman birkaç yüz gram olan domuz yavrusu, altı ayda yüz kiloya (!) erişir. Bu kadar süratli gelişme, büyüme hormonunun fazlalığı sebebiyledir. Domuz etiyle fazla miktarda alınan büyüme hormonu, vücutta doku şişliklerine ve iltihaplanmalara yol açar. Burun, çene, el ve ayak kemiklerinin anormal bir şekilde büyümesine ve vücudun yağlanmasına sebep olur. Büyüme hormonunun en etkili yönü, kanserin gelişmesine zemin hazırlamasıdır. Nitekim domuz kesimi işiyle uğraşanlar, erkek domuzların belli bir yaştan sonra kansere yakalandıklarını ifade ederler.

Deri Hastalıkları

Domuz etinin ihtiva ettiği histamin ve imtidazol denilen maddeler, deride kaşıntı hissi uyandırır. Ekzama, dermatit, nörodermatit gibi iltihabî deri hastalıklarına zemin hazırlar. Bu maddeler ayrıca kan cibani, apandisit, safra yolları hastalıkları, toplar ve damar iltihapları gibi hastalıklara yakalanma ihtimalini artırır. Bu sebeple doktorlar, kalp hastalarına domuz eti yememelerini tavsiye ederler.

Domuz eti ve Trişin

Domuz eti ile insana bulaşan tehlikeli hastalıklardan birisi de Trişin [Trischin] hastalığıdır. Domuzlar bu hastalığı Trişinli fare yemek veya Trişinli domuz eti ile beslenmekle alırlar. Fakat Trişin domuzlarda ağır bir hastalık yapmaz. Halbuki insanlarda, çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık meydana getirir. Domuz etiyle alınan Trişin kurtçuklar, mide ve bağırsak yoluyla kana geçer. Böylece bütün vücuda yayılırlar. Trişin kurtçukları özellikle çene, dil, boyun, yutak ve göğüs bölgelerindeki kas dokularına yerleşirler. Çiğneme, konuşma ve yutma adalelerinde felçler meydana getirirler. Yine kan damarlarında tıkanıklığa, menenjit ve beyin iltihabına sebep olurlar. Bazı ağır vakalar, ölümle sonuçlanır. Bu hastalığın en kötü tarafıysa, kesin bir tedavi şeklinin olmamasıdır. Trişin hastalığı, bilhassa Avrupa ülkelerinde yaygındır. Sıkı veteriner kontrolleri yapılmasına rağmen, İsveç, İngiltere ve Polonya’da Trişin salgınları görülmektedir. Yurdumuzdaysa, yerli Hıristiyanların dışında Trişin hastalığı görülmemiştir.

Gıdalar ve insan Mizacı

İnsan ve hayvanlar, yedikleri gıdaların az–çok etkisinde kalırlar. Mesela; kedi, köpek, aslan gibi et yiyen hayvanların yırtıcı; koyun, keçi, deve gibi ot ile beslenen hayvanlarınsa, daha uysal ve yumuşak huylu oldukları malûmdur. Bu durum, insanlar için de geçerlidir. Nebati gıdalarla beslenenlerin, genellikle halim–selim; et ve et ürünleriyle beslenen insanların ise, daha sert mizaçlı oldukları tespit edilmiştir. Domuz, dişisini kıskanmayan bir hayvandır. Domuz eti ile beslenen insanlarda, kıskançlık hissinin zayıfladığı veya dumura uğradığı gözlenmiştir. Fransız filozoflarından Savorin de beslenmenin mizaç üzerindeki bu tesirine çok önem vererek, “Bana ne yediğini söyle, senin ne olduğunu haber vereyim.” demiştir.

 

 

 

ORADAKİ DOMUZU GÖRÜYOR MUSUNUZ?

Alman hekimi Prof. Dr. Reckeweg “Domuz Eti ve İnsan Sağlığı” adlı eserinde bir hatırasını şöyle anlatır:

“Tedavi maksadıyla bir çiftçi ailesinin, biraz sapa yörede bulunan çiftliğine gitmiştim. Babada müzmin antroz (dejeneratif eklem hastalığı) ve kalça eklemi iltihabı vardı. Ayrıca karaciğerinden de rahatsızdı. Annenin bacaklarında varis ve eziyet verici kaşıntısı olan egzama vardı. Ailenin kızları ise, kalp yetmezliği ve romatizmadan rahatsız idi. En sağlıklıları görünmesine rağmen oğulları da anjin sonrası kalp yetmezliğinden ve kan çıbanından müşteki idi. Evin öbür kızı ise, müzmin bronşitten muzdarip idi. Oğullarından bir diğeri de, “domuz kıllanması” ve müzmin plörite yakalanmış olup, devamlı tekrar eden fistül ifrazatından rahatsız idi. Yukarıda sakinlerinin hastalıklarından uzun uzadıya bahsettiğim çiftlik evinde muayene sırasında garip bir olaya şahit oldum. Ailenin arasında iri cüsseli bir domuz, hiç istifini bozmadan aşağı doğru sarkan kalın bir ağaç dalına abanarak sırtını kaşıyordu. Hastalara “Oradaki domuzu görüyor musunuz? Onun kaşınmasına ve iltihaplara yol açan maddeleri, etiyle beraber siz de yiyorsunuz. İşte bu maddeler, sizdeki hastalıkların yegâne sebebidir.” dedim. Yukarıda kendilerinden bahsettiğim, “Kara Ormanlar” havalisinde oturan benzeri çiftlik sahiplerinden verdiğim nasihati dinleyenler, domuz eti yemekten vazgeçerek hastalıklarının çoğundan kurtuldular. Şimdi o çiftliklerin etrafındaki otlaklarda İslâm ülkelerinde olduğu gibi küçük koyun sürüleri yayılıyor.” (“Merak Ettiklerimiz 1, Prof Dr Selahattin Salimoğlu (Prof Dr Adem Tatlı)” Cihan Yay.)

“Hayvanlar paraziter enfeksiyonlar için önemli bir kaynaktır. G lamblia kedi ve köpeklerde de bulunmaktadır. İnsanlarda hastalık yapan en büyük protozoon olan Balantidium coli ve bir nematod olan Trichinella spiralis özellikle domuzlardan geçmektedir. Cryptosporidium’un insanlarda hastalık etkeni olarak tanımlanmadan önce sığır, koyun, kedi, köpek, geyik tavşan gibi pek çok hayvanda bulunduğu ve bu hayvanlarda ölümcül ishal nedeni olduğu bilinmektedir.

Trichinella spiralis enfeksiyonunda, enfekte domuz etinin yenmesinden sonraki ilk hafta içinde parazitin erişkin hali ve barsağa yayılan larva formları enflamatuvar enterite neden olur. Bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal görülür. Periorbital ödem, miyozit ve eozinofili hastalık için tipiktir. (Sürekli Tıp Eğitimi Dergisihttp://www.ttb.org.tr/STED/stedeski/sted3.html)

YILLIK DÜNYA SAĞLIK RAPORU VE DOMUZ ETİ

Dünyada yılda 6-8 milyon kişi kanserden ölmektedir. Neden: Kötü beslenme kaynaklıdır. Domuz etiyle beslenmek, kötü beslenmeye girmektedir. (Bkz. Aşağıda Dünya Sağlık Örgütü raporları)

Dünyada yılda 6-7 milyon kişi kalp/ kardiyovasküler hastalıkları ölmektedir. Neden: Kötü beslenme kaynaklıdır. Domuz etiyle beslenmek, kötü beslenmeye girmektedir. (Bkz. Aşağıda Dünya Sağlık Örgütü raporları)

A.B.D’de kanserden yılda 600-700 bin kişi ölmektedir. Neden: Kötü beslenme kaynaklıdır. Domuz etiyle beslenmek, kötü beslenmeye girmektedir. (Bkz. Aşağıda Dünya Sağlık Örgütü raporları)

A.B.D’de kalp hastalığından yılda 600-700 bin kişi ölmektedir. Neden: Kötü beslenme kaynaklıdır. Domuz etiyle beslenmek, kötü beslenmeye girmektedir. (Bkz. Aşağıda Dünya Sağlık Örgütü raporları)

 

Domuz etiyle beslenmek, kötü beslenmeye girmektedir: (Bkz. Aşağıda Dünya Sağlık Örgütü raporları)

 

DOMUZ ETİ VE HEPATİT E

Domuz çiftliklerinde çalışanlar Hepatit E tehlikesiyle karşı karşıyadırlar: (University of Chicago Pres Volume: 27S3-September 2001)

http://www.journals.uchicago.edu/doi/pdf/10.1086/324566?cookieSet=1

 

DOMUZ ETİ VE SİROZ

Yapılan istatistiklere göre domuz eti tüketenlerde siroz vakalarına rastlanmaktadır: (National Center for Biotechnology Information U.S. National Library of Medicine) Lancet. 1985 March)

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2858627?dopt=Abstract

 

DOMUZ ETİNDEN 38 ÖLÜ, 1857 HASTA

Domuz etinden zehirlenerek 38 kişi öldü, 1857 kişi hasta oldu. (Sydney Morning Herald in Australia) AFPJanuary 29, 2004)

 

MOZART DOMUZ ETİNDEN ÖLDÜ

Ünlü besteci ve müzisyen domuz etinden zehirlenerek öldü. (BBC, Monday, 11 June, 2001)

http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/1382537.stm

http://www.themedicalbag.com/story/wolfgang-amadeus-mozart

DOMUZ HASTALIĞI KOLOMBİYAYI VURDU

Domuz etinden bulaşan öldürücü tenya kurdu Kolombiya’daki binlerce insanı tehdit etmektedir. Parazitin kurtçukları ilk önce merkezi sinir sistemine ve beyne saldırmaktadır. Domuz eti talebi bir anda dibe vurdu. Narino ilindeki hastaneler hastalarla dolup taşmaktadır. Batı Kolombiya’da kayıtlı 30 bin kişi sara (epilepsi) riski altındadır. Her yıl birkaç bin kişinin kayıtsız olarak hasta olduğu bilinmektedir. Bu sorunun dünya çapında 50 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilmektedir. Kolombiya, Meksika, Alt Afrika Sahrası, Hindistan ve Doğu Asya halkları buna maruz kalmaktadır. (Friday, 30 November, 2001)

 http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/1683646.stm

 

HONG KONG’DA VE ÇİN’DE DOMUZ ETİ VAKALARI

Hong Kong’da 1270 kg domuz eti toplatıldı. Shenzhen’deki marketlerde bulunan domuz etleri de toplatıldı. Yiyenlerin adları kayıt ettirmeleri istendi. Çin de domuz etinden dolayı geçen aydan beri mücadele veriyor. Çin’in güneyindeki Sichuan ilinde domuz etinden dolayı 39 kişi öldü, 200 kişi enfeksiyon kaptı. 650 domuz öldürüldü. (Monday, 15-Aug-2005-News-Medical.Net) 

http://www.news-medical.net/?id=12475

 

DOMUZ ETİNİN DAHİLİ PARAZİTLERİNE KARŞI ÖNLEMLER

Domuz etiyle beslenenlerin muhtemel parazitlere karşı ekstradan oldukça fazla önlem almaları gerekmektedir.

 

FLORİDA ÜNİVERSİTESİ:

http://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/AN/AN03900.pdf

 

DOMUZ HAKKINDA BİLGİ VEREN SİTE:

http://www.thepigsite.com/pighealth/article/407/internal-parasites

 

 

DOMUZ ETİNİ SAKINCALI GÖREN BAZI BİLİMSEL YAYINLAR

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ RAPORLARI:

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ: 65. Dünya Sağlık Örgütü Kongresi Raporu 6 March 2003

http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA56/ea5610.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA56/ea5610.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA55/ea5523.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/biologicals/publications/Influenza%20inactivated%20recommendations%20annex%203.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://whqlibdoc.who.int/publications/2007/9789241580397_3_eng.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://whqlibdoc.who.int/hq/1999/WHO_CDS_CSR_EDC_99.1.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://whqlibdoc.who.int/hq/2002/WHO_CDS_CSR_EPH_2002.9.pdf

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ:

http://www.who.int/foodsafety/publications/capacity/en/appendix.pdf

 

DÜNYA LİTERATÜRÜ (TRİŞİN HASTALIĞI RAPORU):

http://www.trichinella.org/cit1.php?year1=2000&year2=2006

 

ÜNİVERSİTE YAYINI HEPATİT E VİRÜSÜ:

http://www.journals.uchicago.edu/action/doSearch?searchText=pork&filter=all

 

ÜNİVERSİTE YAYINI:

http://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/AN/AN03900.pdf

 

ÜNİVERSİTE YAYINI:

http://extension.missouri.edu/xplor/agguides/pests/g07020.htm

 

HAYVAN BİLİMİ:

http://www.animal-science.org/cgi/content/abstract/77/11/2971

 

BİLİMSEL YAYIN:

http://www.scienceinafrica.co.za/2002/june/worm.htm

 

SAĞLIKLA İLGİLİ YAYIN:

http://www.pubmedcentral.nih.gov/pagerender.fcgi?artid=1638284&pageindex=1

 

RESMİ YAYIN DOMUZ ETİ VE SİROZ:

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2858627?dopt=Abstract

 

RESMİ YAYIN- UNİTED STATES, 1990:

http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00001884.htm

 

KANADA RESMİ YAYIN:

http://www.omafra.gov.on.ca/english/research/foodsafety/2002/sf6017.htm

 

BİRLEŞİK AMERİKA RESMİ YAYIN:

http://www.michigan.gov/documents/emergingdiseases/Hutton_Pig_Paper_177657_7.doc

 

BU KONUDAKİ GENİŞ HABERLER YIĞINI:

http://www.antwifarms.com/swinediseases.shtml

 

HEPATİT E VİRÜSÜ:

http://www.phac-aspc.gc.ca/publicat/ccdr-rmtc/01vol27/27s3/27s3m_e.html

 

SAĞLIK  LİNKLERİNDE DOMUZ ETİ:

http://www.healthysecrets.com/health_news/topics/sickness_diseases.html

 

DOMUZ ETİ ÖLÜMLERİ VE ZEHİRLENMELERİ:

http://www.smh.com.au/articles/2004/01/29/1075340769773.html

 

KOLOMBİYA’DA 30 BİN DOMUZ ETİ HASTASI:

http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/1683646.stm

 

HONG KONG’DA 250 DOMUZ ETİ HASTASI:

http://www.news-medical.net/?id=12475

 

DOMUZ ETİ HASTALIKLARI:

http://www.thepigsite.com/pighealth/

http://www.thepigsite.com/pighealth/article/407/internal-parasites

 

http://www.hakveadalet.com/alkol-ve-domuz-eti-polemigi  (Turgut Çiftçi)

posted in HARAMLAR | 2 Comments

24th Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

ALLAH’IN HARAM KILDIKLARI (ÖZET):

Ölü (leş)-2Bakara suresi, 173 16Nahl suresi, 115

Akıtılmış kan-2Bakara suresi, 173 16Nahl suresi, 115

Domuz eti ki pistir (rics)-2Bakara suresi, 173 16Nahl suresi, 115

Bir yoldan çıkma (fısk) olarak Allah’tan başkası için kurban edilenler-2Bakara suresi, 173 16Nahl suresi, 115

Tefecilik faizi-2Bakara suresi, 275

Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz-4Nisa suresi, 23

Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız-5Maide suresi, 3

İhramlı iken kara avı-5Maide suresi, 96

Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını-6En’am suresi, 146

O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Çirkinliklere(el-favahiş), bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça(bi el-hakk) Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin-6En’am suresi, 151

Açık ve gizli çirkin işleri(el-favahiş), günahı(el-ism), haksız(bi ğayr el-hakk) saldırıyı(el-bağy), hakkında hiçbir delil(sultân) indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmiyor olduğunuz şeyleri söylemenizi-7A’raf suresi, 33

Allah bunları(suyu ve rızkı) kâfirlere haram kılmıştır-7A’raf suresi, 50

Allah’ın haram kıldığı ayların sayısı-9Tevbe suresi, 37

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın-17İsra suresi, 33

Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır-24Nur suresi, 3

Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan-25Furkan suresi, , 68

Bu beldeyi haram kıldı-26Şuara suresi, 91

Süt analarının sütünü emmemesini sağladık-28Kasas suresi, 12

ALLAH’IN HARAM KILDIKLARI (GENEL):

1. Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir-2Bakara suresi, 173

2. Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır-2Bakara suresi, 275

3. “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınmış bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”-3Al-i İmran suresi, 50

4. Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”-3Al-i İmran suresi, 93

5. Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir-4Nisa suresi, 23

6. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık-4Nisa suresi, 160-161

7. Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir-5Maide suresi, 3

8. Andolsun, “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kesinlikle kâfir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”-5Maide suresi, 72

9. Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram kılmayın ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez-5Maide suresi, 87

10. Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı(HURUM) olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının-5Maide suresi, 96

11. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir-6En’am suresi, 119

12. Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: “Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi) haram edilmiş hayvanlardır.” Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah onları cezalandıracaktır-6En’am suresi, 138

13. Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürmüş, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram kılmış, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir-6En’am suresi, 140

14. O, (hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de iki. De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin.”-6En’am suresi, 143

15. Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları tavsiye ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez-6En’am suresi, 144

16. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz-6En’am suresi, 146

17. Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”- 6En’am suresi, 148

18. De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar-6En’am suresi, 150

19. De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”- 6En’am suresi, 151

20. De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”- 7A’raf suresi, 32

21. De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”- 7A’raf suresi, 33

22. Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler-7A’raf suresi, 50

23. Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir-7A’raf suresi, 157

24. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın-9Tevbe suresi, 29

25. Haram ayları ertelemek , ancak inkârda daha da ileri gitmektir ki bununla inkâr edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah, inkârcı toplumu doğru yola iletmez-9Tevbe suresi, 37

26. Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir-16Nahl suresi, 35

27. Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir-16Nahl suresi, 115

28. Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı-16Nahl suresi, 118

29. Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir-17İsra suresi, 33

30. Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır-24Nur suresi, 3.

31. Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar-25Furkan suresi, , 68.

32. De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.” 26Şuara suresi, 91-92

33. Biz, daha önce onun, süt analarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi-28Kasas suresi, 12.

34. Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir-66Tahrim suresi, 1.

posted in HARAMLAR | 0 Comments

24th Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA HARAMLAR

“De ki: “Gördünüz mü, Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız” De ki: “Allah mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” (Yûnus: 51/59)

Müşriklere, Allah’ın yeryüzüne indirdiği rızıkların bazısına haram, bazısına helâl damgasını neden vurduklarını, bu hususta Allah’tan izin mi aldıklarını, yoksa Allah’a iftira mı ettiklerini soran bu âyet, kimsenin, hiç kimsenin, Allah’ın yarattığı rızıklan kendi kendine haram, helâl kılamayacağını, bu hükmü ancak Allah’ın vereceğini anlatmaktadır.

En’âm Sûresinde daha ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere müşrikler, çeşitli hayvanlar hakkında haram, helâl hükümleri koymuşlardı, kendi kendilerine koydukları bu hükümleri de Tanrı buyruğu sanıyorlardı. İşte âyet, onların kendi kendilerine koydukları bu hükümlere, tabulara bağlanmalarını, hurafelere kapılarak Allah’ın yarattığı güzel şeyleri haramsaymalarını, ni’metlerini yeyip Allah’a şükredecekleri yerde vehimlerine dayanarak o nimetlere yasaklar koymalarını kınamakta, bunu Allah’a karşı nankörlük saymaktadır.

145- De ki: “Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki pistir- ya da AlaMan başkası adına boğazlanmış birfısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar haramdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabb’in bağışlayandır, esirgeyendir…”

150– De ki: “Haydi Allah bunu yasak etti diye, şahitlik edecek şahitlerinizi getirin.” Eğer (onlar) şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve âhir ete inanmayanların keyiflerine uyma. (Nasıl uyarsın ki) Onlar, Rab’lerine eş tutmaktadırlar. (En’âm: 55/114-115,118-119, 121,140-145,150)

145′nci âyette Hz. Muhammed’e: Kendisine vahyedilenlerde, yemek isteyen kimse için leş, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvan etleri dışında hiçbir şeyin haram olmadığını, darda kalanın ise başkasının hakkına saldırmamak ve sınırı aşmamak şartıyla bu haram olan şeylerden de yiyebileceğini söylemesi emrediliyor. Allah’ın çok affeden, çok esirgeyen sıfatları vurgulanarak, O’nun zorunlu hallerde haramlardan yiyen kullarını affedeceğine işaret ediliyor.

150. âyette de delilsiz olarak Allah adına yasaklar koymaya kimsenin hakkı olmadığı; insanların keyif ve arzusuna değil, sadece Allah’ın buyruğuna uymak gerektiği vurgulanmaktadır…

Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendisine haram kıldığı şeyler dışında, İsrâîloğullarına bütün yiyecekler helâldi. De ki: “Doğru iseniz, Tevrat’ı getirip okuyun.” (Âl-i İmrân: 94/93)

Yahudilere bütün tırnaklı(hayvan)ları haram ettik. Sığır ve koyunun da, yağlarını onlara haram kıldık, yalnız (hayvanların) sırtlarının, yahut bağırsaklarının taşıdığı, ya da kemiğe karışan yağlarını haram etmedik. Aşırılıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette (söyledikle­rimizi) doğru söyleyenleriz. (En’âm: 55/146)

Yahudilerin yaptıkları zulümden, çok kimseyi Allah yolundan çevirmele­rinden dolayı kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara yasak­ladık. (Nisa: 98/160)

Bu âyetlerde Yahudilere de bütün güzel yiyeceklerin helâl olduğu, fakat onların dinde aşırılığa kaçmaları, haksızlık ve taşkınlık yapmaları yüzünden onlara helâl olan birçok şeyin haram kılındığı; bu cümleden olarak tırnaklı hayvanların etlerinin; sığır ve koyunun sırt ve bağır­saklarındaki ile kemiğe karışan yağları dışındaki bütün iç yağlarının haram kılındığı; dinde aşırı gitmeleri yüzünden haramlar genişletilerek onların böyle cezalandırıldığı belirtilmektedir.

İşte gerek müşriklerin, gerek Yahûdî yorumcularının çoğalttkları bütün haramlar kaldırılmış ve âyetlerde belirtilen dört çeşit hayvan eti dışında bütün etlerin helâl olduğu vurgulanmıştır. Yüce Allah, insanların eliyle dinlere sokulan aşırılıkları kaldırmak, insanları orijinal tevhîd yasa­larına iletmek üzere gönderdiği Elçisini: Onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar. Üstlerine binen yükleri, kendilerini bağlayan (bâtıl inançlardan oluşmuş) zincirleri kaldırıp atar.”[2] şeklinde nitelen­dirmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.v.), yağ, peynir ve yaban eşeğinin helâl olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtlamıştır: “Helâl, Allah’ın, Kitabında helâl kıldıklarıdır. Haram da O’nun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip sustuğu şeyler de affettiklerindendir (mübâh kıldığı şeylerdir).” Buyurmuştu[Tirmizî, Afime: 60] İbn Abbâs: “Câhiliyye halkı, bazı şeyleri yer, bazılarını yemezlerdi. Allah, Peygamberini gönderip helâl ve haram kıldığı şeyleri açıkladı. Allah’ın helâl kıldığı şeyler helâl, haram kıldığı şeyler de haramdır” demiş ve 145′nci âyeti okumuştur[Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Hâkim rivayet etmişlerdir. et-Tâc: 3/92-93]. En’âm 55/145′nci âyet

Mekke’de inmiştir. Yine Mekke’de inmiş olan Allah size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başka­sının adı anılarak kesilenihayvanlar)ı haram kıldı. Kim mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan, sınırı da aşmadan (bunlardan) yiyebilir. Şüphesiz Allah, bağışlayan esirgeyendir. Dillerinizin yalan yere nitelen­dirmesinden ötürü “Şu helâldir, şu haramdır,” demeyin, sonra Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz- Allah’a karşı yalan uyduranlar ise iflah olmazlar.” (Nahl: 70/115-116) âyetlerinde de yine ancak bu dört cins et ürününün haram olduğu, bunun dışında haram olmadığı, kendi vehimleriyle helâl ve haram hükümleri koyanların Allah’a yalan uydurdukları; Allah’ın yasaklamadığı bir şeyi haram diyerek din hükmü yapmak suretiyle Allah’a iftira edenlerin asla iflah olmayacakları vurgulanmaktadır.

Medine döneminin ilk yıllarında inen Bakara Sûresinin: ” Allah size leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur kalırsa, (başkasına)’saldırma-dan ve sınırı aşmadan (bunlardan) yemesinde bir günâh yoktur. Muhakkak ki Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Bakara: 92/173) âyetinde ve Medine döneminin son zamanlarında inen Mâide Sûresinde de yine sadece bu dört et türünün haram olduğu, bunun dışında haram et bulunmadığı belirtilmiş ve bu husus, ” ancak” hasr edâtıyla pekiştirilmiştir. Yani ancak bu sayılanlar haramdır, başka haram yoktur, demektir…

Fahre’d-dîn Râzî de: “Kur’ân’da yalnız bu dört tür et haram sayılmıştır, ama Hz. Peygamber(s.a.v.)in, bunların dışında bazı şeyleri haram kılmış olması mümkündür. Bu konudaki haberler, haber-i vâhid (tek kişi haberi) ise de haber-i vâhid ile Kur’ân’ın genel hükmünü özelleştirmek caizdir” diyenlerin görüşünü şöyle reddetmektedir:

“Âyetin saydıkları dışında başka haramlar olduğunu söyleyen riva­yetlerle âyet özelleştirilmiyor, açıkça neshediliyor (hükmü yürürlükten kaldırılıyor). Çünkü Allah’ın:’De ki: Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki pistir- ya da Alah’tan başkası adına boğazlanmış birfısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar haramdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabb’in bağışlayandır, esirgeyendir’ âyeti, bu dört tür etin dışında haram etin bulunmadığını söylüyor. Bakara Süresindeki 173′ncü âyet de haram olanların, ancak bu dört şey olduğunu belirtiyor. Çünkü innemâ hasr ifade eder. Şimdi: Hayır, böyle değildir, bunların dışında şunlar da haramdır’ demek, biri Mekke’de, biri Medine’de inen bu iki âyetin hükmünü neshetmektir. Harber-i vâhid ile Kur’ân neshedilemez. Allah’ın kesin hükmüne aykırı olan haber-i vâhid kabul edilemez.”[9]

İnsanlar eskiden kalma geleneklerinin, yetiştikleri ortamın etkisiyle bazı hayvanları yemekten tiksindiklerinden dolayı bunların haram olduğunu belirten rivayetler icâd etmişlerdir. Aslında bu hükümler dinden değil, gelenek ve göreneklerden kaynaklanmaktadır. İnsan, sevmediği bir şeyi yemeyebilir ama bunu din hükmü göstermeğe hakları yoktur, çünkü bu, Allah’a iftira olur. Allah’a iftira ile, vahye dayanmadan kendi gelenekleriyle, vehim ve vesveseleriyle dine yasaklar koymak suretiyle Allah’a iftira edenler onmazlar.[10]

Âyetler, insanın önüne bu kadar geniş ufuklar açmış, insanların üstüne binen birçok yasağı kaldırmıştır. “Üstlerine binen yükleri, kendilerini bağlayan (bâtıl inançlardan oluşmuş) zincirleri kaldırıp atar.” (A’râf:39/157) âyeti, son Elçinin, gerek Kitap ehli din adamlarının, gerek Arap müşriklerinin koydukları birçok yasakları, haramları kaldırdığını, insanlara kolaylık, özgürlük getirdiğini bildirmiştir.

Aslında Âl-i İmrân: 94/93, En’âm: 55/146, Nisa: 98/160′ncı âyetlerin belirttiği üzere İsrâîloğullarına da bütün yiyecekler ve güzel şeyler helâldi. Sonra Ya’kûb, bir ru’yâ üzerine kendisine bir yasak koydu: “Oyluk kemiğindeki eti yememeyi” adadı[11]. İşte ondan sonra gelenler onun sadece kendi durumu ile ilgili bir adağı genel bir hüküm yaptıkları gibi, daha birçok yasaklar da koydular. Bu yanlış davranışları, dinin zorlaşmasına neden oldu. İnsanların koydukları yasaklar Tanrı buyruğu diye din kitaplarına geçti ve topluma yerleşti, kolay din zorlaştı. İşte En’âm: 55/146, Nisa: 98/160′ncı âyetlerde Yahûdîlere haram kılınan bu hayvanların, aslında haram olmadığı, fakat onların dinde aşırı gitmelerinin cezası olarak bunların haram kılındığı belirtilmektedir. Yani aslında bunlar haram değildi. Fakat din adamları, kendi kıyâs ve ictihâdlarıyla bunların haram olduğunu söylediler. Din kitaplarına öyle yazıldı ve böylece sosyolojik olarak bu insan mantalitesinden çıkan hükümler, Allah’ın hükmü imiş gibi dine yerleşti. İşte âyetlerde bu sosyolojik kamu oyunun, Tanrı buyruğu haline geldiğini belirtmek için, Allanın, onları cezalandırmak üzere bunları onlara haram kıldığı belirtilmektedir. Bunları Allah haram kılmamıştı, ama onlar bunların haram olmasını istediler. Böylece bunlar haram haline geldi, demektir.

Şimdi Tevrat’a bir göz atalım:

“Hiçbir mekruh şey yemeyeceksin. Yiyebileceğiniz hayvanlar şunlardır: Sığır, koyun ve keçi, geyik ve ceylan ve sığır ve dağ keçisi ve karaca ve ahu ve dağ koyunu ve hayvanlar arasında tırnağı yarık ve tırnağı çatlak olan ve geviş getiren her hayvanı yiyebilirsiniz. Fakat deve, ve tavşan ve kaya porsuğu, çünkü geviş getirirler, fakat çatal tırnaklı değildirler; onlar size murdardır; ve domuz, çünkü çatal tırnaklıdır, fakat geviş getirmez. O size murdardır. Bunların etinden yemiyeceksiniz ve leşlerine dokunmıyacaksınız.

“Sularda olanların hepsinden şunları yiyebilirsiniz: Bütün kanatlı ve pullu olanları yiyebilirsiniz ve bütün kanatsız ve pulsuz olanları yemiyeceksiniz, bunlar size murdardır.

“Bütün temiz kuşları yiyebilirsiniz. Fakat onlardan yemiyeceğiniz şunlardır: Kartal ve tavşancıl ve karakuş ve toy ve şahin ve cinsine göre çaylak ve cinslerine göre bütün kargalar ve devekuşu ve buhu ve kukuma ve cinsine göre (her türlü) atmaca, küçük baykuş ve büyük baykuş ve saka kuşu ve akbaba ve karabatak ve leylek ve cinsine göre balıkçıl ve hüdhüd ve yarasa ve bütün kanatlı haşerat size murdardır; yenilmiyeceklerdir “[12]

“Ve yer üzerinde sürünen bütün haşerat mekruhtur, yenilmiyecektir. Yerde sürünen haşeratın hiçbirini, karnı üzerinde sürünenlerin ve dört ayak üzerinde yürüyenlerin ve çok ayağı olanların hiçbirini yemiyeceksiniz, çünkü onlar mekruhtur (haramdır).’[13] “Ancak bunlardan ayakları üzerinde sıçrayabilecek bacakları bulunanlar yenilebilir: Cinsine göre (her türlü) çekirge, ve cinsine göre solam ve cinsine göre hargal ve cinsine göre hagob[14] yenilebilir. Fakat dört ayağı olan kanatlı haşeratın hepsi sizin için mekruhtur.”

“Geviş getirmiyen hayvanlar murdardır. Onlara dokunan adamlar da murdar olur. Dört ayaklı hayvanlar arasında pençeleri üzerinde yürüyen her hayvan murdar olduğu gibi, bunların leşine dokunan insanlar da murdar olur. Sürüngen haşerat arasında gelincik, fare, her türlü kertenkele, bukalemun murdardır.”[15]

Özellikle Tevrat’a dayanılarak yazılmış olan Mişnâ’yı okuyunca insan, bizim fıkıh kitaplarını okuyor hissine kapılmaktadır. Bundan da Kur’ân’ın söylemediği şeyleri dine sokan ulemâ ve fukahânın nerelerden esinlendikleri; aslında bu tür rivayetlerin, müslüman olmuş Kitap ehlinden bazı kimselerin akıllarındaki inanç ve görüşlerinin nasıl hadîs haline getirildiği ortaya çıkmaktadır.

Yahudilere tırnaklı hayvanların haram kılındığını söyleyen En’âm 55/146′ncı âyetin tefsirinde Abdullah ibn Abbâs: “Tırnaklıdan kasıt, yalnız devedir, başka bir rivayete göre de deve ve devekuşudur.” demiştir. Abdullah ibn Müslim’e göre tırnaklılar, gagalı kuşlar, pençeli hayvanlardır.

Tırnaklı hayvanların tefsiri ne olursa olsun Kur’ân, bunların Yahu­dilere haram kılındığını söylüyor ama, müslümanlara da haram kılındığını söylemiyor. Müslümanlara haram kılınanların, sadece dört cins et ürünü olduğunu, ayrı ayrı zamanlarda inmiş olan dört âyette vurguluyor. Böyle iken fakîhlerimizin Tevrat, Mişnâ ve Talmud’da anlatılanları ya doğrudan veya dolaylı yoldan alıp Kur’ân hükmü gibi şerîat kitaplarına geçirmeleri, Kur’ân’ın açtığı geniş yolu daraltmaktan başka nedir?

Fahre’d-dîn Râzî şöyle diyor: “Âyette anılan zufur genel anlamda tırnak değil, gagalı ve vahşî hayvanların yırtıcı, paralayıcı pençeleridir. Çünkü gaga yırtıcı kuşların, canavarların, köpeklerin, kedilerin paralayıcı âletleridir. Yırtıcı hayvanlar ve gagalı kuşlar, Yahudilere haram idi. Onlara haram olan bu şeyler müslümanlara haram değildir. Yırtıcı hayvanlar içinde paralayıcı dişleri olanların ve gagalı kuşların haram olduğu hakkında rivayet edilen haber zayıftır. Çünkü bu haber, Allah’ın Kitabına aykırı, tek kişi yoluyla gelen bir haberdir. Mâlik de bu görüştedir. Bu görüşte olan Mâlik’in düşüncesi güçlüdür[16]

22/30’da kaçınılması emredilen zûr kavl (yalan, uydurma söz) şeytânın öğütleriyle Allah adına hükümler koyma, kendi keyiflerine göre uydurdukları yasakları Tanrı buyruğu göstererek Allah’a iftira etmeleridir. Artık bundan böyle bu tür uydurmalardan kaçınıp yalnız Allah’ın yasakla­rına uymaları, bunun dışında kendiliklerinden yasaklar uydurmamaları emredilmektedir. İşte din, Allah’ın vahy ile bildirdiği emirler ve yasaklardır. Hz. Peygamber’in buyurdukları üzere: “Helâl, Allah’ın, Kitabında helâl kıldıklarıdır. Haram da O’nun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip sustuğu şeyler, serbest bıraktığı (mübâb) şeylerdir.”[Tirmizî, Libâs: 6; İbn Mâce, Afime: 60] (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Gıdalar Maddesi)

posted in HARAMLAR | 0 Comments

24th Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA HARAMLAR
“De ki: “Gördünüz mü, Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız” De ki: “Allah mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” (Yûnus: 51/59)
Müşriklere, Allah’ın yeryüzüne indirdiği rızıkların bazısına haram, bazısına helâl damgasını neden vurduklarını, bu hususta Allah’tan izin mi aldıklarını, yoksa Allah’a iftira mı ettiklerini soran bu âyet, kimsenin, hiç kimsenin, Allah’ın yarattığı rızıklan kendi kendine haram, helâl kılamayacağını, bu hükmü ancak Allah’ın vereceğini anlatmaktadır.
En’âm sûresinde daha ayrıntılı olarak anlatıldığı üzere müşrikler, çeşitli hayvanlar hakkında haram, helâl hükümleri koymuşlardı, kendi kendilerine koydukları bu hükümleri de Tanrı buyruğu sanıyorlardı. İşte âyet, onların kendi kendilerine koydukları bu hükümlere, tabulara bağlanmalarını, hurafelere kapılarak Allah’ın yarattığı güzel şeyleri haramsaymalarını, ni’metlerini yeyip Allah’a şükredecekleri yerde vehimlerine dayanarak o nimetlere yasaklar koymalarını kınamakta, bunu Allah’a karşı nankörlük saymaktadır.
145- De ki: “Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki pistir- ya da AlaMan başkası adına boğazlanmış birfısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar haramdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabb’in bağışlayandır, esirgeyendir…”
150- De ki: “Haydi Allah bunu yasak etti diye, şahitlik edecek şahitlerinizi getirin.” Eğer (onlar) şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve âhir ete inanmayanların keyiflerine uyma. (Nasıl uyarsın ki) Onlar, Rab’lerine eş tutmaktadırlar. (En’âm: 55/114-115,118-119, 121,140-145,150)
145′nci âyette Hz. Muhammed’e: Kendisine vahyedilenlerde, yemek isteyen kimse için leş, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvan etleri dışında hiçbir şeyin haram olmadığını, darda kalanın ise başkasının hakkına saldırmamak ve sınırı aşmamak şartıyla bu haram olan şeylerden de yiyebileceğini söylemesi emrediliyor. Allah’ın çok affeden, çok esirgeyen sıfatları vurgulanarak, O’nun zorunlu hallerde haramlardan yiyen kullarını affedeceğine işaret ediliyor.
150. âyette de delilsiz olarak Allah adına yasaklar koymaya kimsenin hakkı olmadığı; insanların keyif ve arzusuna değil, sadece Allah’ın buyruğuna uymak gerektiği vurgulanmaktadır…
Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendisine haram kıldığı şeyler dışında, İsrâîloğullarına bütün yiyecekler helâldi. De ki: “Doğru iseniz, Tevrat’ı getirip okuyun.” (Âl-i İmrân: 94/93)
Yahudilere bütün tırnaklı(hayvan)ları haram ettik. Sığır ve koyunun da, yağlarını onlara haram kıldık, yalnız (hayvanların) sırtlarının, yahut bağırsaklarının taşıdığı, ya da kemiğe karışan yağlarını haram etmedik. Aşırılıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette (söyledikle¬rimizi) doğru söyleyenleriz. (En’âm: 55/146)
Yahudilerin yaptıkları zulümden, çok kimseyi Allah yolundan çevirmele¬rinden dolayı kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara yasak¬ladık. (Nisa: 98/160)
Bu âyetlerde Yahudilere de bütün güzel yiyeceklerin helâl olduğu, fakat onların dinde aşırılığa kaçmaları, haksızlık ve taşkınlık yapmaları yüzünden onlara helâl olan birçok şeyin haram kılındığı; bu cümleden olarak tırnaklı hayvanların etlerinin; sığır ve koyunun sırt ve bağır¬saklarındaki ile kemiğe karışan yağları dışındaki bütün iç yağlarının haram kılındığı; dinde aşırı gitmeleri yüzünden haramlar genişletilerek onların böyle cezalandırıldığı belirtilmektedir.
İşte gerek müşriklerin, gerek Yahûdî yorumcularının çoğalttkları bütün haramlar kaldırılmış ve âyetlerde belirtilen dört çeşit hayvan eti dışında bütün etlerin helâl olduğu vurgulanmıştır. Yüce Allah, insanların eliyle dinlere sokulan aşırılıkları kaldırmak, insanları orijinal tevhîd yasa¬larına iletmek üzere gönderdiği Elçisini: Onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar. Üstlerine binen yükleri, kendilerini bağlayan (bâtıl inançlardan oluşmuş) zincirleri kaldırıp atar.” şeklinde nitelen¬dirmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), yağ, peynir ve yaban eşeğinin helâl olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtlamıştır: “Helâl, Allah’ın, Kitabında helâl kıldıklarıdır. Haram da O’nun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip sustuğu şeyler de affettiklerindendir (mübâh kıldığı şeylerdir).” Buyurmuştu[Tirmizî, Afime: 60] İbn Abbâs: “Câhiliyye halkı, bazı şeyleri yer, bazılarını yemezlerdi. Allah, Peygamberini gönderip helâl ve haram kıldığı şeyleri açıkladı. Allah’ın helâl kıldığı şeyler helâl, haram kıldığı şeyler de haramdır” demiş ve 145′nci âyeti okumuştur[Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Hâkim rivayet etmişlerdir. et-Tâc: 3/92-93]. En’âm 55/145′nci âyet
Mekke’de inmiştir. Yine Mekke’de inmiş olan Allah size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başka¬sının adı anılarak kesilenihayvanlar)ı haram kıldı. Kim mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan, sınırı da aşmadan (bunlardan) yiyebilir. Şüphesiz Allah, bağışlayan esirgeyendir. Dillerinizin yalan yere nitelen¬dirmesinden ötürü “Şu helâldir, şu haramdır,” demeyin, sonra Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz- Allah’a karşı yalan uyduranlar ise iflah olmazlar.” (Nahl: 70/115-116) âyetlerinde de yine ancak bu dört cins et ürününün haram olduğu, bunun dışında haram olmadığı, kendi vehimleriyle helâl ve haram hükümleri koyanların Allah’a yalan uydurdukları; Allah’ın yasaklamadığı bir şeyi haram diyerek din hükmü yapmak suretiyle Allah’a iftira edenlerin asla iflah olmayacakları vurgulanmaktadır.
Medine döneminin ilk yıllarında inen Bakara Sûresinin: ” Allah size leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur kalırsa, (başkasına)’saldırma-dan ve sınırı aşmadan (bunlardan) yemesinde bir günâh yoktur. Muhakkak ki Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Bakara: 92/173) âyetinde ve Medine döneminin son zamanlarında inen Mâide Sûresinde de yine sadece bu dört et türünün haram olduğu, bunun dışında haram et bulunmadığı belirtilmiş ve bu husus, ” ancak” hasr edâtıyla pekiştirilmiştir. Yani ancak bu sayılanlar haramdır, başka haram yoktur, demektir…
Fahre’d-dîn Râzî de: “Kur’ân’da yalnız bu dört tür et haram sayılmıştır, ama Hz. Peygamber(s.a.v.)in, bunların dışında bazı şeyleri haram kılmış olması mümkündür. Bu konudaki haberler, haber-i vâhid (tek kişi haberi) ise de haber-i vâhid ile Kur’ân’ın genel hükmünü özelleştirmek caizdir” diyenlerin görüşünü şöyle reddetmektedir:
“Âyetin saydıkları dışında başka haramlar olduğunu söyleyen riva¬yetlerle âyet özelleştirilmiyor, açıkça neshediliyor (hükmü yürürlükten kaldırılıyor). Çünkü Allah’ın:’De ki: Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki pistir- ya da Alah’tan başkası adına boğazlanmış birfısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar haramdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabb’in bağışlayandır, esirgeyendir’ âyeti, bu dört tür etin dışında haram etin bulunmadığını söylüyor. Bakara Süresindeki 173′ncü âyet de haram olanların, ancak bu dört şey olduğunu belirtiyor. Çünkü innemâ hasr ifade eder. Şimdi: Hayır, böyle değildir, bunların dışında şunlar da haramdır’ demek, biri Mekke’de, biri Medine’de inen bu iki âyetin hükmünü neshetmektir. Harber-i vâhid ile Kur’ân neshedilemez. Allah’ın kesin hükmüne aykırı olan haber-i vâhid kabul edilemez.”
İnsanlar eskiden kalma geleneklerinin, yetiştikleri ortamın etkisiyle bazı hayvanları yemekten tiksindiklerinden dolayı bunların haram olduğunu belirten rivayetler icâd etmişlerdir. Aslında bu hükümler dinden değil, gelenek ve göreneklerden kaynaklanmaktadır. İnsan, sevmediği bir şeyi yemeyebilir ama bunu din hükmü göstermeğe hakları yoktur, çünkü bu, Allah’a iftira olur. Allah’a iftira ile, vahye dayanmadan kendi gelenekleriyle, vehim ve vesveseleriyle dine yasaklar koymak suretiyle Allah’a iftira edenler onmazlar.
Âyetler, insanın önüne bu kadar geniş ufuklar açmış, insanların üstüne binen birçok yasağı kaldırmıştır. “Üstlerine binen yükleri, kendilerini bağlayan (bâtıl inançlardan oluşmuş) zincirleri kaldırıp atar.” (A’râf:39/157) âyeti, son Elçinin, gerek Kitap ehli din adamlarının, gerek Arap müşriklerinin koydukları birçok yasakları, haramları kaldırdığını, insanlara kolaylık, özgürlük getirdiğini bildirmiştir.
Aslında Âl-i İmrân: 94/93, En’âm: 55/146, Nisa: 98/160′ncı âyetlerin belirttiği üzere İsrâîloğullarına da bütün yiyecekler ve güzel şeyler helâldi. Sonra Ya’kûb, bir ru’yâ üzerine kendisine bir yasak koydu: “Oyluk kemiğindeki eti yememeyi” adadı. İşte ondan sonra gelenler onun sadece kendi durumu ile ilgili bir adağı genel bir hüküm yaptıkları gibi, daha birçok yasaklar da koydular. Bu yanlış davranışları, dinin zorlaşmasına neden oldu. İnsanların koydukları yasaklar Tanrı buyruğu diye din kitaplarına geçti ve topluma yerleşti, kolay din zorlaştı. İşte En’âm: 55/146, Nisa: 98/160′ncı âyetlerde Yahûdîlere haram kılınan bu hayvanların, aslında haram olmadığı, fakat onların dinde aşırı gitmelerinin cezası olarak bunların haram kılındığı belirtilmektedir. Yani aslında bunlar haram değildi. Fakat din adamları, kendi kıyâs ve ictihâdlarıyla bunların haram olduğunu söylediler. Din kitaplarına öyle yazıldı ve böylece sosyolojik olarak bu insan mantalitesinden çıkan hükümler, Allah’ın hükmü imiş gibi dine yerleşti. İşte âyetlerde bu sosyolojik kamu oyunun, Tanrı buyruğu haline geldiğini belirtmek için, Allanın, onları cezalandırmak üzere bunları onlara haram kıldığı belirtilmektedir. Bunları Allah haram kılmamıştı, ama onlar bunların haram olmasını istediler. Böylece bunlar haram haline geldi, demektir.

Şimdi Tevrat’a bir göz atalım:
“Hiçbir mekruh şey yemeyeceksin. Yiyebileceğiniz hayvanlar şunlardır: Sığır, koyun ve keçi, geyik ve ceylan ve sığır ve dağ keçisi ve karaca ve ahu ve dağ koyunu ve hayvanlar arasında tırnağı yarık ve tırnağı çatlak olan ve geviş getiren her hayvanı yiyebilirsiniz. Fakat deve, ve tavşan ve kaya porsuğu, çünkü geviş getirirler, fakat çatal tırnaklı değildirler; onlar size murdardır; ve domuz, çünkü çatal tırnaklıdır, fakat geviş getirmez. O size murdardır. Bunların etinden yemiyeceksiniz ve leşlerine dokunmıyacaksınız.
“Sularda olanların hepsinden şunları yiyebilirsiniz: Bütün kanatlı ve pullu olanları yiyebilirsiniz ve bütün kanatsız ve pulsuz olanları yemiyeceksiniz, bunlar size murdardır.
“Bütün temiz kuşları yiyebilirsiniz. Fakat onlardan yemiyeceğiniz şunlardır: Kartal ve tavşancıl ve karakuş ve toy ve şahin ve cinsine göre çaylak ve cinslerine göre bütün kargalar ve devekuşu ve buhu ve kukuma ve cinsine göre (her türlü) atmaca, küçük baykuş ve büyük baykuş ve saka kuşu ve akbaba ve karabatak ve leylek ve cinsine göre balıkçıl ve hüdhüd ve yarasa ve bütün kanatlı haşerat size murdardır; yenilmiyeceklerdir “
“Ve yer üzerinde sürünen bütün haşerat mekruhtur, yenilmiyecektir. Yerde sürünen haşeratın hiçbirini, karnı üzerinde sürünenlerin ve dört ayak üzerinde yürüyenlerin ve çok ayağı olanların hiçbirini yemiyeceksiniz, çünkü onlar mekruhtur (haramdır).’ “Ancak bunlardan ayakları üzerinde sıçrayabilecek bacakları bulunanlar yenilebilir: Cinsine göre (her türlü) çekirge, ve cinsine göre solam ve cinsine göre hargal ve cinsine göre hagob yenilebilir. Fakat dört ayağı olan kanatlı haşeratın hepsi sizin için mekruhtur.”
“Geviş getirmiyen hayvanlar murdardır. Onlara dokunan adamlar da murdar olur. Dört ayaklı hayvanlar arasında pençeleri üzerinde yürüyen her hayvan murdar olduğu gibi, bunların leşine dokunan insanlar da murdar olur. Sürüngen haşerat arasında gelincik, fare, her türlü kertenkele, bukalemun murdardır.”
Özellikle Tevrat’a dayanılarak yazılmış olan Mişnâ’yı okuyunca insan, bizim fıkıh kitaplarını okuyor hissine kapılmaktadır. Bundan da Kur’ân’ın söylemediği şeyleri dine sokan ulemâ ve fukahânın nerelerden esinlendikleri; aslında bu tür rivayetlerin, müslüman olmuş Kitap ehlinden bazı kimselerin akıllarındaki inanç ve görüşlerinin nasıl hadîs haline getirildiği ortaya çıkmaktadır.
Yahudilere tırnaklı hayvanların haram kılındığını söyleyen En’âm 55/146′ncı âyetin tefsirinde Abdullah ibn Abbâs: “Tırnaklıdan kasıt, yalnız devedir, başka bir rivayete göre de deve ve devekuşudur.” demiştir. Abdullah ibn Müslim’e göre tırnaklılar, gagalı kuşlar, pençeli hayvanlardır.
Tırnaklı hayvanların tefsiri ne olursa olsun Kur’ân, bunların Yahu¬dilere haram kılındığını söylüyor ama, müslümanlara da haram kılındığını söylemiyor. Müslümanlara haram kılınanların, sadece dört cins et ürünü olduğunu, ayrı ayrı zamanlarda inmiş olan dört âyette vurguluyor. Böyle iken fakîhlerimizin Tevrat, Mişnâ ve Talmud’da anlatılanları ya doğrudan veya dolaylı yoldan alıp Kur’ân hükmü gibi şerîat kitaplarına geçirmeleri, Kur’ân’ın açtığı geniş yolu daraltmaktan başka nedir?
Fahre’d-dîn Râzî şöyle diyor: “Âyette anılan zufur genel anlamda tırnak değil, gagalı ve vahşî hayvanların yırtıcı, paralayıcı pençeleridir. Çünkü gaga yırtıcı kuşların, canavarların, köpeklerin, kedilerin paralayıcı âletleridir. Yırtıcı hayvanlar ve gagalı kuşlar, Yahudilere haram idi. Onlara haram olan bu şeyler müslümanlara haram değildir. Yırtıcı hayvanlar içinde paralayıcı dişleri olanların ve gagalı kuşların haram olduğu hakkında rivayet edilen haber zayıftır. Çünkü bu haber, Allah’ın Kitabına aykırı, tek kişi yoluyla gelen bir haberdir. Mâlik de bu görüştedir. Bu görüşte olan Mâlik’in düşüncesi güçlüdür…
22/30’da kaçınılması emredilen zûr kavl (yalan, uydurma söz) şeytânın öğütleriyle Allah adına hükümler koyma, kendi keyiflerine göre uydurdukları yasakları Tanrı buyruğu göstererek Allah’a iftira etmeleridir. Artık bundan böyle bu tür uydurmalardan kaçınıp yalnız Allah’ın yasakla¬rına uymaları, bunun dışında kendiliklerinden yasaklar uydurmamaları emredilmektedir. İşte din, Allah’ın vahy ile bildirdiği emirler ve yasaklardır. Hz. Peygamber’in buyurdukları üzere: “Helâl, Allah’ın, Kitabında helâl kıldıklarıdır. Haram da O’nun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip sustuğu şeyler, serbest bıraktığı (mübâb) şeylerdir.”[Tirmizî, Libâs: 6; İbn Mâce, Afime: 60] (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Gıdalar Maddesi)

posted in HARAMLAR | 5 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

CLEAN AND UNCLEAN MEATS: WHAT DOES THE BIBLE TEACH?

Are all kinds of animal flesh suitable for food? Did God design certain animals to be eaten and others not to be eaten? Are Christians free to eat any kind of food, ignoring the instructions of the Bible? Learn the surprising answers—and the science behind them—in this featured booklet.

God gave all of His laws for good reasons. They teach us His standards-how to distinguish right from wrong, good from evil, beneficial from harmful. They teach us to distinguish the holy-that which God sets apart-from the common and ordinary. They define the way we, too, are to be holy, set apart for God’s purposes.

As we apply the biblical laws in our lives, they encourage us to think differently, to think more like God. They alter our perceptions. For example, keeping God’s Sabbaths changes the way we think about and use our time. His laws of tithing alter our perception and use of our physical resources. In the same way, God’s laws concerning meats that are appropriate or inappropriate for human consumption-referred to as “clean” and “unclean” in the Scriptures-change our perspective regarding many things we eat.

God expects spiritual leaders to teach His people to distinguish between biblically right and wrong behavior. He says, through the prophet Ezekiel: “. . . They shall teach My people the difference between the holy and the unholy, and cause them to discern between the unclean and the clean” (Ezekiel 44:23, emphasis added throughout).

Even though some of God’s laws may appear unusual on the surface, and we may not immediately grasp their full purpose, they help us to avoid physical troubles and, more important, moral and spiritual infection. The Word of God provides a pattern for physically, spiritually and morally healthy living. God gives His principles of health and cleanliness for our lasting good, in this life as well as the one to come (1 Timothy 4:8).

One reason for our existence is to learn to base our lives on the words of God (Matthew 4:4; Luke 4:4; Deuteronomy 8:3). God’s Word-the Bible-encompasses all aspects of our lives, including what we eat. Often people don’t realize that God made distinctions that reveal which meats are appropriate for human beings to eat. Some believe these distinctions no longer apply. But, rather than relying on human opinion, let’s consider these matters in the light of the Bible.

Popular ideas about distinctions

Since many people enjoy eating pork (ham, bacon, sausage, etc.) and experience no immediate adverse effects, some have looked for scientific reasons that God may have had in mind when He told the ancient Israelites not to eat pork. One theory is that God forbade the eating of pork because the Israelites might catch diseases, such as trichinosis, that pigs can carry. After all, the Israelites did not own refrigerators, and researchers had not yet warned people to thoroughly cook pork to kill any potential disease-carrying organisms.

Since modern research has apparently solved these problems, and we rarely hear of parasites passing to people through undercooked meat, many people assume eating pork is now acceptable to God (see “A Matter of Proper Cooking?,” page 14). Since many people eat pork all their lives and live to a ripe old age, the average person-if he thinks about it at all-assumes eating pork has little or no effect on health or longevity.

Research has convinced some doctors and nutritionists, however, to recommend that some of their patients avoid pork and shellfish (another category of biblically unclean food) in their diets; they understand that some people do not properly digest these meats. So some will acknowledge that avoidance of certain meats makes sense for people with particular health problems, but not as a rule for everyone.

Most religious teachers have adopted a perspective that parallels this scientific reasoning. Theologians have assumed that the laws of clean and unclean meats originated under the Old Covenant with ancient Israel and came to an end with the establishment of the New Covenant. Thus they believe many laws from the Old Testament are no longer applicable to Christians.

Many think Paul confirmed this approach when he said, “I know and am convinced by the Lord Jesus that there is nothing unclean of itself; but to him who considers anything to be unclean, to him it is unclean” (Romans 14:14). (See “Understanding “Unclean’ in Romans 14,” page 6.)

This reasoning places God in the role of master physician in the Old Testament and Jesus Christ in the role of liberator from God’s law in the New Testament.

If we assume that God was simply looking out for the health of the ancient Israelites, the Bible’s lists of clean and unclean animals become only primitive health issues for which modern, enlightened, liberated mankind no longer has need. The popular reasoning is that Christ understood this and gave His followers the freedom to decide for themselves in such matters. Some believe God will honor any decision we make for ourselves regarding such things.

This popular view is taught by most churches. But the crucial question remains: Does it accurately reflect biblical teaching?

God’s view is different

God made mankind in His own image (Genesis 1:26-27). In doing so God gave men and women the ability to reason. Though a wonderful gift, our thinking ability is not infallible. When ancient Israel’s reasoning went awry, God said, “Come now, and let us reason together” (Isaiah 1:18).

But Scripture also records God telling us: “”‘. . . My thoughts are not your thoughts, nor are your ways My ways,’ says the LORD. “For as the heavens are higher than the earth, so are My ways higher than your ways, and My thoughts than your thoughts'”” (Isaiah 55:8-9).

So God, not man, is the authority on our conduct (Proverbs 14:12), including deciding what foods we may or may not eat.

In addition, the great prophet Jeremiah candidly admits, “O LORD, I know the way of man is not in himself; it is not in man who walks to direct his own steps” (Jeremiah 10:23).

In light of these Bible verses, we need to carefully examine the matter of clean and unclean meats. We need to be sure we understand God’s perspective instead of relying exclusively on our own reasoning.

The origin of the distinctions

The first biblical account noting distinctions between clean and unclean animals documents events that occurred long before the Exodus. Almost 1,000 years before God made a covenant with the nation of Israel, and long before that nation even existed, He told Noah to take into the ark unclean animals by twos and the clean ones by sevens (Genesis 6:19; 7:2).

God did not tell Noah in this account that He was, for the first time, making a distinction between clean and unclean animals. God simply said, “Of every clean animal you shall take seven pairs, males and their mates, and of every animal that is not clean, two, a male and its mate” (Genesis 7:2, New Jewish Publication Society).

God did not have to define for Noah the meaning of clean and unclean. Noah understood God’s instruction and what was required of him, and he obeyed. To comprehend what God meant by these terms, we must go to other chapters of the Bible-Leviticus 11 and Deuteronomy 14.

The account in Genesis about Noah shows that the distinction between clean and unclean existed early in history, long before God ratified His covenant with Israel. Thus the Bible itself clearly shows that the popular idea that animals’ cleanness and uncleanness originated in the Old Covenant is incorrect. Since these distinctions existed long before the Israelite sacrificial system and Levitical priesthood, it does not follow that they would cease with a change in the sacrificial system or the priesthood.

As we will see, the Bible teaches that the distinction between clean and unclean has never been rescinded and that the distinction continues to exist for a good reason.

Another flaw in some people’s understanding is that God’s law did not exist until the specific time of its first mention in the Bible. This misconception leads to the equally flawed belief that the only laws applicable to New Covenant Christians are those restated in the New Testament after Christ’s crucifixion. Jesus Himself dismissed this reasoning as false (Matthew 5:17-19). Although such assumptions about when God’s law came into effect lack biblical proof, they do raise an important issue for us to consider-the continuity of God’s law.

The nature of God’s law

Some people reason that God allowed Adam and Eve to eat any animal but changed the rules for Noah. Or they argue that Noah could eat any kind of animal flesh because God had revealed no specific instructions that expressly forbade him from doing so.

Such reasoning is inherently flawed. It overlooks the permanent nature of the spiritual principles that form the basis for the instruction God has given to mankind.

God bases His instructions to humans on spiritual principles that have always existed.

Just as God is eternal (Deuteronomy 33:27; Psalm 90:2), so are the principles that reflect His eternal character and nature (Malachi 3:6; Hebrews 13:8). God’s law is based on His unchanging character, not dependent on events and attitudes prevalent in human history.

The Bible, from beginning to end, is a book about law. However, it is not written as a purely legal book. The word law (Hebrewtorah) encompasses direction and instruction, concepts much broader than a mere legal code. God’s law existed before the Bible was written down. As Paul noted, “the law is spiritual” (Romans 7:14).

The Bible is a book about relationships -specifically how people in the past related to God and, based on their experiences, how we should relate to Him. God’s law-His direction and instruction for people-provides the guidelines for developing a relationship with Him that leads to eternal life (John 17:2-3).

Through time, as our relationship with God develops, we learn more about what He expects of us-the thoughts and actions acceptable under His law-and begin thinking and doing those things (Matthew 7:21; John 14:15; Revelation 14:12).

When we understand the spiritual principles that stand as the basis for God’s law, we don’t look for loopholes in His law to avoid doing what He commands. When we enjoy a loving relationship with Him, we keep His commandments (1 John 5:2). As the apostle John tells us: “For this is the love of God, that we keep His commandments.

And His commandments are not burdensome” (verse 3). All God’s commandments exist for our benefit.

Did something in the law change?

Let’s note an additional consideration regarding the nature of God’s law. Some will argue that all of God’s law is temporary because of obvious changes since Old Testament times concerning the laws of sacrifice and circumcision. This argument is rooted in confusion over how these changes came about.

The Bible notes that some of this confusion stems from differences in ministries or administrations. Paul, who wrote of God’s “spiritual” law (Romans 7:14), also wrote of “differences of administrations, but the same Lord” (1 Corinthians 12:5, King James Version). Paul also wrote of the differences between the Old Covenant ministry, or administration, compared with that of the New (2 Corinthians 3).

Administrative changes, however, are not to be confused with God’s law itself, which Jesus clearly said continues to exist and apply today (Matthew 5:18). God has allowed and, in some cases, directed adjustments in administrative applications of God’s law.

In every instance Scripture spells out such administrative changes. We find no administrative change in the New Testament regarding clean and unclean meats.

Codifying previously revealed laws

God’s laws clearly existed long before Moses and the Israelites came on the scene.

For example, God says of Abraham, who lived several centuries before the Israelites left Egypt, that he “obeyed My voice and kept My charge, My commandments, My statutes, and My laws” (Genesis 26:5).

When God began to work with ancient Israel, He was not formulating and announcing His law for the first time; He was restating it for a group of people that had spent several generations as slaves in Egypt (Exodus 12:41). Under those circumstances these people probably had not remembered God’s law, much less obeyed it. Thus God spent ample time systematically revealing His laws for the new nation.

Before the Israelites left Egypt and arrived at Mount Sinai, God began instructing them about His festivals (Exodus 5:1; 12:1-51). As they journeyed to Sinai, God instructed them to rest on His weekly Sabbath day (Exodus 16:23), reinforcing that command by miraculously sending a larger portion of manna on the sixth day and none at all on the seventh (verses 25-29). When some among the Israelites ignored God’s instruction and looked for manna on the Sabbath, God rebuked them: “How long do you refuse to keep My commandments and My laws?” (verse 28).

These events took place before God revealed the observance of His Sabbath as one of the Ten Commandments when the Israelites came to the Wilderness of Sinai (Exodus 19:1). There God spoke the Ten Commandments from Mount Sinai (Exodus 20). Then God gave His judgments-rulings on practical ways for the Israelites to apply His law-and further instructions regarding the weekly Sabbath and His festivals (Exodus 21-23). If His people would obey, God promised to bless them physically by taking away sickness and providing them security within their new land (Exodus 23:25-33).

Understanding ‘Unclean’ in Romans 14

Does Paul’s statement in Romans 14:14 that “I know and am convinced by the Lord Jesus that there is nothing unclean of itself” mean the early Church made no distinction between clean and unclean meats?

An understanding of Greek terminology can help us here.

It is important to realize that the New Testament writers referred to two concepts of unclean in the New Testament, with different Greek words used to convey those ideas. Unclean could refer to animals God did not intend to be used as food (Leviticus 11; Deuteronomy 14). Unclean could also refer to ceremonial uncleanness.

In Romans 14 Paul uses the word koinos, which means “common” (W.E. Vine, Vine’s Complete Expository Dictionary of Old and New Testament Words, 1985, “Unclean,” p. 649). In addition to the meanings of “common” and “ordinary,” as used in English (Acts 2:44; 4:32; Titus 1:4; Hebrews 10:29; Jude 3), the word also applied to things considered polluted or defiled. This word, along with its verb form koinoo, is used in Mark 7:2, 15-23, where it obviously refers to ceremonial uncleanness in the incident when the disciples ate without having first washed their hands.

Through a concordance or similar Bible help you can verify that koinos and koinoo appear throughout the New Testament to refer to this kind of ceremonial uncleanness. Something could be “common”—ceremonially unclean—even though it was otherwise considered a clean meat.

An entirely different word, akathartos, is used in the New Testament for animals Scripture specifies as unclean. In the Septuagint (the Greek translation of the Old Testament in wide use in Paul’s day), akathartos is used to designate the unclean meats listed in Leviticus 11 and Deuteronomy 14.

Both words, koinos and akathartos, are used in Acts 10 in describing Peter’s vision of the sheet filled with “all kinds of four-footed animals of the earth, wild beasts, creeping things, and birds of the air” (verse 12), both clean and unclean. Peter himself distinguished between the two concepts of uncleanness by using both words in verse 14. After a voice told Peter to “kill and eat,” he replied, “I have never eaten anything common [koinos] or unclean [akathartos].” Most Bible translations distinguish between the meanings of the two words used here. Peter used the same terminology in verse 28 and Acts 11:8 in discussing this vision.

When Paul said in Romans 14:14 that “I know and am convinced by the Lord Jesus that there is nothing unclean [koinos, or ‘common’] of itself,” he was making the same point he had made earlier to the Corinthians: Just because meat that was otherwise lawful to eat may have been associated with idol worship does not mean it is no longer fit for human consumption. As seen from the context, Paul wasn’t discussing biblical dietary restrictions at all.

Paul goes on to state in Romans 14:20 that “all food is clean” (New International Version). The word translated “clean” is katharos, “free from impure admixture, without blemish, spotless” (Vine, “Clean, Cleanness, Cleanse, Cleansing,” p. 103). Clean meats as such aren’t addressed in the New Testament, so there isn’t a specific word to describe them. Katharos is used to describe all kinds of cleanliness and purity, including clean dishes (Matthew 23:26), people (John 13:10) and clothing (Revelation 15:6; 19:8, 14), “pure” religion (James 1:27), gold and glass (Revelation 21:18).

Realize also that, in both verses 14 and 20 of Romans 14, the word food or meat isn’t in the original wording. No specific object is mentioned relative to cleanness or uncleanness. The sense of these verses is merely that “nothing [is] unclean [koinos: common or ceremonially defiled] of itself,” and “all is clean [katharos: free from impure admixture, without blemish, spotless].”

Paul’s point is that any association of food with idolatrous activity had no bearing on whether the food was suitable for eating.

The purpose of the distinction

In Leviticus 11 and Deuteronomy 14 we find lists of clean and unclean animals. The first listing was given for the benefit of the generation that had escaped from Egyptian slavery. In Deuteronomy God reemphasized this instruction for the next generation as it was about to claim its new territory in the Promised Land.

The two chapters give the same reason for God’s instruction on clean and unclean meats. In Leviticus 11 God says that to “be holy” one must avoid the unclean. In Deuteronomy 14 Israel was told not to eat “any detestable thing” (verse 3), “for you are a holy people to the LORD your God” (verses 2, 21). To be holy means to be set apart by God.

The specific purpose God gave for avoiding unclean meats is holiness. God wants us to be holy. Since we belong to Him and He purchased us with Christ’s blood, He does not want us to contaminate ourselves through any kind of physical or spiritual defilement (1 Corinthians 6:15-20). In God’s sight refraining from eating unclean animals is an identifying sign of the holiness of those God has set apart through a relationship with Him.

Those who honor God should reflect holiness in their thoughts and actions. God requires holy conduct, a way of life distinctly different from that of the rest of the world.

Holiness in conduct is based in attitudes toward God, others and self that result in actions that avoid causing pain and build lasting beneficial relationships. Of course, being holy means much more than merely avoiding unclean meats. Christ spoke of the “weightier matters of the law” such as judgment, mercy and faith (Matthew 23:23).

God gave His laws to physical people who suffer the consequences when they do not follow those laws. Breaking His law against adultery, for example, can destroy a marriage and family. Deuteronomy 28 records numerous calamities that befell the Israelites when they failed to obey the laws of God. But He said he would establish them as a holy people if they would keep His commandments (verse 9).

God’s continuing desire for His people to be holy has remained constant. As Paul said, “He chose us in Him before the foundation of the world, that we should be holy and without blame before Him in love” (Ephesians 1:4).

The apostle Peter admonished Christians to live “as obedient children, not conforming yourselves to the former lusts, as in your ignorance; but as He who called you is holy, you also be holy in all your conduct, because it is written, “Be holy, for I am holy”” (1 Peter 1:14-16).

Of course, Peter had in mind a far wider range of godly behavior than merely refraining from unclean meats. So did Paul when he reminded the Corinthians of God’s instruction: “Come out from among them and be separate, says the Lord. Do not touch what is unclean, and I will receive you.

I will be a Father to you, and you shall be My sons and daughters, says the LORD Almighty” (2 Corinthians 6:17-18).

Change in administration

When Jesus came to earth to die for mankind’s sins and become our High Priest, His ministry replaced the Levitical priesthood, which had functioned from the time of Moses (Hebrews 7:11-14). Jesus is our “guarantee of a better covenant” (verse 22, New Revised Standard Version), called the “new covenant” (Hebrews 8:8, 13).

Christ’s ministry does not void God’s law. Instead, God writes that law on the heart of those who accept this covenant so that it becomes a part of their mind and way of thinking (verse 10). Remember, Jesus said He didn’t come to abolish the law (Matthew 5:17-19). The New Covenant, of which Jesus is our High Priest, contains “better promises” (Hebrews 8:6), not better law. The better promises include eternal life as well as the promise of God’s Spirit, which empowers us to live according to God’s laws (Romans 8:4).

Notice Paul’s summing up of this principle: “But now having been set free from sin, and having become slaves of God, you have your fruit to holiness, and the end, everlasting life. For the wages of sin is death, but the gift of God is eternal life in Christ Jesus our Lord” (Romans 6:22-23). A Christian will make every effort to adhere to all of God’s instruction and live a holy way of life.

When God made the administrative change from the Levitical priesthood to the ministry of Jesus Christ, the laws and administrative principles that pertained only to the Levites no longer applied in the same way. As Hebrews 7:12 puts it: “For the priesthood being changed, of necessity there is also a change of the law.” The law-specifically the law concerning who could be a priest (verses 13-14)-was changed, not rendered invalid.

The change in the priesthood did not negate the laws and principles God gave for our spiritual and physical benefit.

The enduring practice of the apostles and early Church was to continue to follow the distinctions God gave regarding clean and unclean meats (Acts 10:14).

Some people suppose this was merely a case of culture or tradition. Yet, concerning prophetic fulfillments yet to occur, the Bible speaks of unclean animals (Revelation 18:2) and punishment of those who disobey Him in this matter (Isaiah 66:15-17). The Bible continues to show obedience to the laws of clean and unclean food as an identifying characteristic of God’s people.

Being different from the rest of society by following God’s law is no cause for embarrassment. Peter writes of God’s called-out people that “you are a chosen generation, a royal priesthood, a holy nation, His own special people, that you may proclaim the praises of Him who called you out of darkness into His marvelous light” (1 Peter 2:9). God describes His chosen people as called to holiness.

However, Christians should always use wisdom and discretion in how they reveal practices involving the avoiding of unclean meats to family and friends. They should not try to force God’s laws on adults who are responsible for making their own decisions in such matters. Paul advises: “Be wise in your dealings with outsiders, but use your opportunities to the full. Let your words always be gracious . . . Learn how best to respond to each person you meet” (Colossians 4:4-6, Revised English Bible).

Does the New Testament Abolish Meat Distinctions?

Most theologians assume that God’s laws regarding clean and unclean meats ended at Christ’s crucifixion.

They suppose that the New Covenant removes the need for Christians to keep such laws. But is that what the Bible says?

The administrative change from the Levitical priesthood to the ministry of Jesus Christ did not void God’s expectations that His people obey His law of clean and unclean meats (or any other law) as part of their sanctification, or separation, as people of God (see Leviticus 11:44-47; 19:2; 20:7, 22-26; 21:8). Peter and Paul both speak of the continuing need for God’s people to be holy (Ephesians 1:4; 1 Peter 1:14-16).

Some Bible scholars acknowledge that members of the early Church continued to observe the distinctions between clean and unclean meats. However, because of the common misconception that the New Covenant abolishes much of God’s law, many assume these food requirements were simply Jewish cultural practices that continued until the Church became more gentile in composition and outlook. Such preconceived ideas have influenced interpretations of many New Testament passages. In theological circles this is known as eisegesis, or reading one’s own ideas into Scripture.

Let’s examine the New Testament passages dealing with food. As we do that let’s practice exegesis—drawing meaning out of Scripture by seeking a thorough understanding of the background of a passage as we seek to apply it.

Peter’s vision: Did God cleanse all meats?

One often-misunderstood section of the Bible concerns Peter’s vision in which he “saw heaven opened and an object like a great sheet bound at the four corners, descending to him and let down to the earth.” In this sheet “were all kinds of four—footed animals of the earth, wild beasts, creeping things, and birds of the air.” Peter heard a voice tell him, “Rise, Peter; kill and eat” (Acts 10:11-13).

Assuming the vision meant he should eat unclean animals, Peter spontaneously responded: “Not so, Lord! For I have never eaten anything common or unclean” (verse 14). The same vision came to Peter three times (verse 16).

At this point many readers, without finishing the account, assume they know the meaning of the vision—that God told Peter we are now free to eat any kind of animal flesh we desire. In context, however, these scriptures show that this is not at all what Peter understood. On the contrary, even after seeing the vision three times he still “wondered within himself what this vision which he had seen meant” (verse 17).

Later Peter realized the significance of the revelation. It was that “God has shown me that I should not call any man common or unclean” (verse 28). Recognizing the real intent of the vision, Peter baptized the first gentiles (non-Israelites) God called into the Church (verses 45-48).

This divine disclosure, we see from reading further in the account, did not concern food at all. Rather, it concerned people. Because the Jewish religious leaders at the time of Christ had erroneously considered gentiles to be unclean, this dramatic vision righted a common misperception that had come to affect Peter and other members of the Church. It demonstrated that God was beginning to offer salvation to members of any race. Gentiles whom God was calling were now welcomed into the Church.

Far from abolishing God’s instructions against eating unclean meats, these verses show that, almost 20 years after Christ’s death, Peter had “never eaten anything common or unclean.”

Peter obviously had not assumed that God had annulled His own food laws or that Christ’s death and resurrection rendered them obsolete. From Peter’s own words we see that he continued to faithfully follow those laws.

Nor do we find any evidence that he ate unclean meats after this experience. He obviously continued to obey God’s laws delineating meats that could and could not be eaten and saw no reason to change his practice. He realized that the puzzling vision could not be annulling God’s instructions, which is why he “thought about the vision” until he understood its meaning (verses 17-19, 28)-that gentiles could become members of the Church, too (verses 34-35, 45-48).

Food controversy in the Church

When reading through the New Testament, we do find references to a controversy in the early Church involving food.A careful examination of the Scriptures, however, reveals the issue to be different from what many assume.

In 1 Corinthians 8 the apostle Paul discussed “the eating of things offered to idols” (verse 4). Why was this an issue?

“Meat was often sacrificed on pagan altars and dedicated to pagan gods in Paul’s day. Later this meat was offered for sale in the public meat markets. Some Christians wondered if it were morally right for Christians to eat such meat that had previously been sacrificed to pagan gods” (Nelson’s New Illustrated Bible Dictionary, 1995, “Meat”).

It is interesting, though not conclusive, to note that in Acts 14:13, the only passage in which the type of animal sacrificed to idols is mentioned, it was oxen—clean animals—that were about to be offered.

This controversy was not over the kinds of meat that should be eaten. Obedient Jews of the day, in accordance with God’s instruction, did not consider unclean meat even to be a possible source of food. Instead, the controversy dealt with the conscience of each believer.

Paul explained that “an idol is nothing” (1 Corinthians 8:4), clarifying that it was permissible to eat meats that had been sacrificed to an idol. That an animal had been sacrificed to a pagan god had no bearing on whether the meat was suitable for food.

Paul continued: “However, there is not in everyone that knowledge; for some, with consciousness of the idol, until now eat it as a thing offered to an idol; and their conscience, being weak, is defiled. But food does not commend us to God; for neither if we eat are we the better, nor if we do not eat are we the worse” (verses 7-8).

When a believer bought meat in the market or was invited to a meal at which meat was served, it was not necessary to determine whether anyone had offered it to an idol, said Paul (1 Corinthians 10:25-27). His concern was that the brethren be considerate of others who believed differently. He taught that in such cases it was better for them not to eat meat than to risk causing offense (1 Corinthians 8:13; 10:28).

The question of meat sacrificed to idols was a considerable controversy in New Testament times. It is the foundation of many of Paul’s discussions of Christian liberty and conscience. Unlike God’s law of clean and unclean animals, which was straightforwardly recorded in the Old Testament, the Hebrew Scriptures do not discuss the matter of food offered to idols. But, in the first-century world of the New Testament, this issue varied in significance and importance to members according to their conscience and understanding.

The timing of Paul’s letters

The chronological relationship between Paul’s letters to the members in Corinth and his correspondence with those in Rome is another important piece of background information people often overlook.

Many believe Romans 14 supports the idea that Christians are free from all former restrictions regarding the meats they may eat. Verse 14, in which Paul wrote, “I know and am convinced by the Lord Jesus that there is nothing unclean of itself; but to him who considers anything to be unclean, to him it is unclean,” is often cited as a proof text for this view (see “Understanding ‘Unclean’ in Romans 14,” page 6).

This approach, however, fails to consider Paul’s perspective and the context of his letter to the Roman church. Many Bible resources agree that Paul wrote the book of 1 Corinthians around A.D. 55 and that he wrote his epistle to the Romans from Corinth in 56 or 57. As demonstrated above, the food controversy in Corinth was over meat sacrificed to idols. Since Paul was writing to the Romans from Corinth, where this had been a significant issue, the subject was fresh on Paul’s mind and is the logical, biblically supported basis for his comments in Romans 14.

Understanding Paul’s intent

Those who assume the subject of Romans 14 is a retraction of God’s law regarding clean and unclean animals must force this interpretation into the text because it has no biblical foundation. The historical basis for the discussion appears, from evidence in the chapter itself, to have been meat sacrificed to idols.

Verse 2 contrasts the one who “eats only vegetables” with the one who believes “he may eat all things”—meat as well as vegetables. Verse 6 discusses eating vs. not eating and is variously interpreted as referring to fasting (not eating or drinking), vegetarianism (consuming only vegetables) or eating or not eating meat sacrificed to idols.

Verse 21 shows that meat offered to idols was the dominant issue of this chapter: “It is good neither to eat meat nor drink wine nor do anything by which your brother stumbles or is offended or is made weak.” Romans of the day commonly offered both meat and wine to idols, with portions of the offerings later sold in the marketplace.

The Life Application Bible comments on verse 2: “The ancient system of sacrifice was at the center of the religious, social, and domestic life of the Roman world. After a sacrifice was presented to a god in a pagan temple, only part of it was burned. The remainder was often sent to the market to be sold. Thus a Christian might easily—even unknowingly—buy such meat in the marketplace or eat it at the home of a friend.

“Should a Christian question the source of his meat? Some thought there was nothing wrong with eating meat that had been offered to idols because idols were worthless and phony. Others carefully checked the source of their meat or gave up meat altogether, in order to avoid a guilty conscience. The problem was especially acute for Christians who had once been idol worshipers. For them, such a strong reminder of their pagan days might weaken their newfound faith. Paul also deals with this problem in 1 Corinthians 8.”

What is the point of Paul’s instruction in Romans 14? Depending upon their consciences, early believers had several choices they could make while traveling or residing in their communities. If they did not want to eat meat that had been sacrificed to idols, they could choose to fast or eat only vegetables to make sure they did not consume any meat of suspicious background that might offend their consciences. If their consciences were not bothered by eating meat sacrificed to idols, they could choose any of the options. Within this context, said Paul, “let each be fully convinced in his own mind” (verse 5) because “whatever is not from faith is sin” (verse 23).

Romans 14 is, in part, a chapter on Christian liberty—acting according to one’s conscience within the framework of God’s laws as they pertained to meat sacrificed to idols. Understood in its context, Romans 14 does not convey permission to eat pork or any other unclean meat. When one understands that the food controversy of the New Testament era dealt with meat sacrificed to idols and not which meats were clean, other scriptures become clear.

Not Only a Matter of Diet

From cover to cover, from Genesis to Revelation, nowhere in the Bible do we find an example of a servant of God or follower of Jesus Christ eating the flesh of an unclean animal.

If at any time the distinctions between clean and unclean meats had ceased to exist, shouldn’t that have been made clear in the Bible through the example of God’s servants?

On the contrary, well into the time of the early Church we find Christ’s followers scrupulously avoiding eating animal flesh that God had revealed as being unclean (Acts 10:14; 11:8).

Prophecies of the time of the end make the same distinctions (Revelation 18:2; Isaiah 66:15-17).

But there’s more to the matter than diet. A thorough study of the Bible helps us understand other dimensions to the significance of the distinctions between clean and unclean meats.

God’s Word describes the flesh of unclean animals as an “abomination” (Leviticus 11:10-13, 20, 23, 41-42) and “detestable” (Deuteronomy 14:3)-and in that light we are warned against consuming such meat (Leviticus 11:43). Strong language, but the lesson is that we need to accept all aspects of the Bible, including the basic food laws in Leviticus 11 and Deuteronomy 14.

In instituting the sacrificial system for ancient Israel, God commanded many specific sacrifices involving animals. Nowhere, however, does He command or allow the sacrifice of an unclean animal, nor is there a record of any of God’s servants ever sacrificing such an animal to Him. Such a sacrifice would have joined the holy with that which God had designated unclean and defiled. It would have been simply unthinkable to a true servant of God because it would have been an affront to the Creator Himself.

Debate over ceremonial cleansing

Another often—misunderstood passage is Mark 7:18-19. Here Jesus said: “Do you not perceive that whatever enters a man from outside cannot defile him, because it does not enter his heart but his stomach, and is eliminated, thus purifying all foods?” The subject here—made obvious from verses 2-5—was unwashed hands, not which meats could be eaten. The purification of food referred to the way the body’s digestive process eliminates minor impurities such as those that might be present from eating with unwashed hands.

The Pharisees, like Jesus and His disciples, ate only meat the Scriptures specified as clean. They objected, however, when Jesus and His disciples did not go through the Pharisees’ customary ritual of meticulously washing their hands before eating.

Jesus, whose hands were sufficiently clean for eating, even if not clean enough to meet the Pharisees’ humanly devised standards-explained that the human body was designed to handle any small particles of dust or dirt that might enter it due to handling food with hands that hadn’t been ritually washed.

He further suggested that, if the Pharisees were serious about wanting to obey God, they needed to revise their priorities. Cleansing one’s thoughts, He said, is eminently more spiritually important than washing one’s hands (verses 20-23).

Which Animals Does the Bible Designate as ‘Clean’ and ‘Unclean’?

God reveals which animals-including fish and birds-are suitable and unsuitable for human consumption in Leviticus 11 and Deuteronomy 14. Although the lists aren’t exhaustive, He reveals guidelines for recognizing animals that are acceptable for food.

God states that cud-chewing animals with split hooves can be eaten (Leviticus 11:3; Deuteronomy 14:6). These specifically include the cattle, sheep, goat, deer and gazelle families (Deuteronomy 14:4-5). He also lists such animals as camels, rabbits and pigs as being unclean, or unfit to eat (Leviticus 11:4-8). He later lists such “creeping things” as moles, mice and lizards as unfit to eat (verses 29-31), as well as four-footed animals with paws (cats, dogs, bears, lions, tigers, etc.) as unclean (verse 27).

He tells us that salt- and freshwater fish with fins and scales may be eaten (verses 9-12), but water creatures without those characteristics (catfish, lobsters, oysters, shrimp, crabs, clams, mussels, squid, frogs, octopi, etc.) should not be eaten.

God also lists birds and other flying creatures that are unclean for consumption (verses 13-19). He identifies carrion eaters and birds of prey as unclean, plus ostriches, storks, herons and bats.

Birds such as chickens, turkeys and pheasants are not on the unclean list and therefore can be eaten. Insects, with the exception of locusts, crickets and grasshoppers, are listed as unclean (verses 20-23).

Why does God identify some animals as suitable for human consumption and others as unsuitable? God didn’t give laws to arbitrarily assert control over humans. He gave His laws (including those of which meats are clean or unclean) “that it might be well” with those who seek to obey Him (Deuteronomy 5:29).

Although God did not reveal the specific reasons some animals may be eaten and others must be avoided, we can make generalized conclusions based on the animals included in the two categories.

In listing the animals that should not be eaten, God forbids the consumption of scavengers and carrion eaters, which devour other animals for their food.

Animals such as pigs, bears, vultures and raptors can eat (and thrive) on decaying flesh. Predatory animals such as wolves, lions, leopards and cheetahs most often prey on the weakest (and at times the diseased) in animal herds.

When it comes to sea creatures, bottom dwellers such as lobsters and crabs scavenge for dead animals on the sea floor. Shellfish such as oysters, clams and mussels similarly consume decaying organic matter that sinks to the sea floor, including sewage.

A common denominator of many of the animals God designates as unclean is that they routinely eat flesh that would sicken or kill humans. When we eat such animals we partake of a food chain that includes things harmful to humans.

As nutritionist David Meinz observes: “Could it be that God, in His wisdom, created certain creatures whose sole purpose is to clean up after the others? Their entire ‘calling’ may be to act exclusively as the sanitation workers of our ecology. God may simply be telling us that it’s better for us believers not to consume the meat of these trash collectors” (Eating by the Book, 1999, p. 225).

The following list, based on Leviticus 11 and Deuteronomy 14, identifies many of the animals God designates as clean and unclean. The list uses their common names.

Clean Animals

Animals That Chew the Cud and Part the Hoof

Antelope
Bison (buffalo)
Caribou
Cattle (beef, veal)
Deer (venison)
Elk
Gazelle
Giraffe
Goat
Hart
Ibex
Moose
Ox
Reindeer
Sheep (lamb, mutton)

Fish With Fins and Scales

Anchovy
Barracuda
Bass
Black pomfret (or monchong)
Bluefish
Bluegill
Carp
Cod
Crappie
Drum
Flounder
Grouper
Grunt
Haddock
Hake
Halibut
Hardhead
Herring (or alewife)
Kingfish
Mackerel
Mahimahi (or dorado, dolphinfish[not to be confused with the mammal dolphin])

Minnow
Mullet
Perch (or bream)
Pike (or pickerel or jack)
Pollack (or pollock or Boston bluefish)
Rockfish
Salmon
Sardine (or pilchard)
Shad
Silver hake (or whiting)
Smelt (or frost fish or ice fish)
Snapper (or ebu, jobfish, lehi, onaga, opakapaka or uku)
Sole
Steelhead
Sucker
Sunfish
Tarpon
Trout (or weakfish)
Tuna (or ahi, aku, albacore, bonito
or tombo)
Whitefish

Birds With Clean Characteristics

Chicken
Dove
Duck
Goose
Grouse
Guinea fowl
Partridge
Peafowl
Pheasant
Pigeon
Prairie chicken
Ptarmigan
Quail
Sagehen
Sparrow (and other songbirds)
Swan*
Teal
Turkey

Insects

Types of locusts that may include crickets and grasshoppers

* In the King James Version, Leviticus 11:18 and Deuteronomy 14:16 list “swan” among unclean birds. However, this seems to be a mistranslation. The original word apparently refers to a kind of owl and is so translated in most modern Bible versions.

Unclean Animals

Animals With Unclean
Characteristics

Swine

Boar
Peccary
Pig (hog, bacon, ham, lard, pork, most sausage and pepperoni)

Canines

Coyote
Dog
Fox
Hyena
Jackal
Wolf

Felines

Cat
Cheetah
Leopard
Lion
Panther
Tiger

Equines

Ass
Donkey
Horse
Mule
Onager
Zebra (quagga)

Other

Armadillo
Badger
Bear
Beaver
Camel
Elephant
Gorilla

Groundhog
Hare
Hippopotamus
Kangaroo
Llama (alpaca, vicuña)
Mole
Monkey
Mouse
Muskrat
Opossum
Porcupine
Rabbit
Raccoon
Rat
Rhinoceros
Skunk
Slug
Snail (escargot)
Squirrel
Wallaby
Weasel
Wolverine
Worm
All insects except some in the locust
familyMarine Animals Without Scales and Fins

Fish

Bullhead
Catfish
Eel
European Turbot
Marlin
Paddlefish
Sculpin
Shark
Stickleback
Squid
Sturgeon (includes most caviar)
Swordfish

Shellfish

Abalone
Clam
Crab
Crayfish
Lobster
Mussel
Prawn
Oyster
Scallop
Shrimp

Soft body

Cuttlefish
Jellyfish
Limpet
Octopus
Squid (calamari)

Sea mammals

Dolphin
Otter
Porpoise
Seal
Walrus
Whale

Birds of Prey, Scavengers and Others

Albatross
Bat
Bittern
Buzzard
Condor
Coot
Cormorant
Crane
Crow
Cuckoo
Eagle
Flamingo

Grebe
Grosbeak
Gull
Hawk
Heron
Kite
Lapwing
Loon
Magpie
Osprey
Ostrich
Owl
Parrot
Pelican
Penguin
Plover
Rail
Raven
Roadrunner
Sandpiper
Seagull
Stork
Swallow
Swift
Vulture
Water hen
WoodpeckerReptiles

Alligator
Caiman
Crocodile
Lizard
Snake
Turtle

Amphibians

Blindworm
Frog
Newt
Salamander
Toad

Questionable interpretations

The New International Version of the Bible renders the latter part of verse 19: “(In saying this, Jesus declared all foods ‘clean’).” The New American Standard Bible similarly offers: “(Thus He declared all foods clean.)” These translations stand in stark contrast to the King James and New King James versions, which indicate that the bodily digestive process purifies food as opposed to Jesus making a pronouncement reversing God’s laws on which meats to eat. Which interpretation is correct?

The King James and New King James renditions best fit the context, which concerns eating with ceremonially unwashed hands rather than deciding which kind of flesh is suitable to be eaten. They also best fit the New Testament culture wherein Jews and Christians ate only clean meats.

Notice that in both the NIV and NASB the latter part of verse 19 is in parentheses, as though Mark is explaining Christ’s words. This is obviously an interpretation of the original wording of Mark’s Gospel. In the original Greek the words “In saying this, Jesus declared” (NIV) and “Thus He declared” (NASB) are not present; translators have added them to explain what they think Mark intended and as a result have placed their own preconceived and mistaken interpretations on Jesus’ words.

Putting together all the scriptures on the subject helps us properly understand the biblical perspective (See “How Should We Understand Scripture?). When we see from passages such as Acts 10, discussed earlier, that Peter had eaten no unclean meat as late as 20 years after Christ’s death, it becomes obvious that the apostles did not believe He had abolished the commands against eating unclean meats.

Such a view simply cannot be sustained in the light of plain scriptures to the contrary.

No New Testament passages describe Christians eating meats that had been considered unclean; such a view is glaringly absent in the Bible. On the contrary, we find many scriptures in which the apostle Paul vigorously and repeatedly upholds adherence to God’s laws (Acts 24:14; 25:8; Romans 3:31; 7:12, 22), as did James, the half brother of Christ (James 2:8-12; 4:11), and John (1 John 3:4). Violating God’s laws regarding clean and unclean would have been unthinkable to them.

Colossian controversy clarified

When Paul wrote that Christians should “let no one judge you in food or in drink, or regarding a festival or a new moon or sabbaths” (Colossians 2:16), some assume the believers he was addressing were eating pork and other meats previously considered unclean. Again, the Bible nowhere supports this assumption.

In reality, the issue of clean and unclean meats is nowhere addressed in this passage. Paul doesn’t discuss which foods the Colossians were consuming; the Greek word brosis, translated “food,” refers not to food itself but rather to “the act of eating” (Vine’s Complete Expository Dictionary of Old and New Testament Words, 1985, p. 245, emphasis added).

Some other translations make this clear. The Twentieth Century New Testament, for example, translates this as “Do not, then, allow any one to take you to task on questions of eating and drinking . . .”

Although many assume that Paul’s criticism is directed at teachers who advocated Old Testament practices (such as following the law and practicing circumcision), no biblical evidence supports this view. However, we should recognize that perversions of proper biblical practice abounded at the time, both in Judaism and the emerging early Church. As the International Standard Bible Encyclopaedia explains: “There is more than Judaism in this false teaching.

Its teachers look to intermediary spirits, angels whom they worship; and insist on a very strict asceticism” (1939 edition, “Epistle to the Colossians”).

The false teaching Paul condemned contained many elements of asceticism-avoidance of anything enjoyable-which was intended to make its followers more spiritual. Notice his instructions to the Colossians: “Therefore, if you died with Christ from the basic principles of the world, why, as though living in the world, do you subject yourselves to regulations-‘Do not touch, do not taste, do not handle,’ which all concern things which perish with the using-according to the commandments and doctrines of men? These things indeed have an appearance of wisdom in self-imposed religion, false humility, and neglect of the body, but are of no value against the indulgence of the flesh” (Colossians 2:20-23).

From this we see the ascetic nature of the error Paul was combating. The false teachers’ deluded attempt to attain greater spirituality included “neglect of the body” (verse 23). Paul characterized their misguided rules as “Do not touch, do not taste, do not handle” (verse 21). Their efforts created only a “false humility” (verse 23) and were destined to fail because they were based on “the commandments and doctrines of men” (verse 22) rather than God’s instruction.

Paul admonished the church at Colosse not to listen to the ascetics. Rather than abrogating God’s laws concerning unclean meats-which some people incorrectly read into this passage-Paul is instructing the Colossian members not to concern themselves with ascetic teachers who criticized the manner in which the Colossians enjoyed God’s festivals and Sabbaths. Such enjoyment, although condemned by these false teachers, is perfectly acceptable to God. (For further understanding, please request the two free booklets God’s Holy Day Plan: The Promise of Hope for All Mankind and Sunset to Sunset: God’s Sabbath Rest.)

In this section of Colossians Paul encourages the Church to hold fast to its teachings and proper understanding; it is not a treatise on which foods to eat or on which days to worship God. We must be careful not to read preconceived notions into these or any other scriptures.

Misunderstood instructions to Timothy

Still another part of Paul’s writings that is often misunderstood is 1 Timothy 4:3-5, where he speaks of false teachers “forbidding to marry, and commanding to abstain from foods which God created to be received with thanksgiving by those who believe and know the truth. For every creature of God is good, and nothing is to be refused if it is received with thanksgiving; for it is sanctified by the word of God and prayer.”

What was the motivation of these false teachers? Did Paul warn Timothy against teachers who would advocate keeping the biblical laws concerning clean and unclean meats? Or was something else at work?

We know Paul told Timothy that God inspired the Old Testament scriptures to be “profitable for doctrine, for reproof, for correction, for instruction in righteousness” (2 Timothy 3:16), so the notion isn’t credible that Paul would caution Timothy against adhering to instructions found in those same scriptures.

On the other hand, Paul’s words show us the real problem: These teachers were demanding that people follow commands not found in the Bible. They were “forbidding to marry,” yet marriage is encouraged, not discouraged, in the Scriptures. They were also “commanding to abstain from foods which God created to be received with thanksgiving by those who believe and know the truth.”

The Life Application Bible helps us understand the background of the problem Paul addressed here: “The danger that Timothy faced in Ephesus seems to have come from certain people in the church who were following some Greek philosophers who taught that the body was evil and that only the soul mattered. The false teachers refused to believe that the God of creation was good, because his very contact with the physical world would have soiled him . . . [They] gave stringent rules (such as forbidding people to marry or to eat certain foods). This made them appear self-disciplined and righteous.”

Paul discusses the true source of these heretical teachings in 1 Timothy 4:1: Rather than being founded in the Bible, these teachings originated with “deceiving spirits and doctrines of demons.” Thus we see the problem in 1 Timothy 4 was perverted worldly asceticism, not obedience to God’s laws that define clean and unclean meats.

Paul’s assumption was that “those who believe and know the truth” (verse 3) would be familiar with the scriptures that identify which meats were “sanctified [set apart] by the word of God” (verse 5) for our enjoyment. He encouraged Timothy to remind them to let the Scriptures be their guide instead of these ascetic teachers.

As in the situation Paul discussed in his letter to the Colossians, the problem Paul addressed with Timothy was asceticism, not adherence to God’s dietary laws.

A broader view of history

As we have seen, no scriptural evidence exists that indicates that members of the early Church ever changed their practice of following God’s instructions regarding clean and unclean meats. Instead, we see the unambiguous words of one of the apostles that show that, some two decades after Christ’s death and resurrection, he had “never eaten anything common or unclean.”

Does the Bible give us any other indication regarding when and for how long these laws were to remain in effect? Let’s set the present aside and move forward in the history of humanity to the coming time of Christ’s return to earth to establish the Kingdom of God. A sharply defined picture of His will for the future provides additional understanding to help guide us in the present.

The book of Revelation, in describing the end-time events leading up to the return of Christ, uses the expression “a haunt for every unclean and hated bird!” (Revelation 18:2). If clean and unclean designations no longer exist, why did Jesus inspire this picture for John? God is consistent and unchanging (James 1:17; Malachi 3:6; 4:4; Hebrews 13:8; Matthew 5:17-19). Animals He categorized as unclean thousands of years ago remain unclean in the future.

Another passage that refers to the time of Jesus’ return to earth presents this picture: “For behold, the LORD will come with fire and with His chariots, … the LORD will judge all flesh; and the slain of the LORD shall be many. ‘Those who sanctify themselves and purify themselves, to go to the gardens after an idol in the midst, eating swine’s flesh and the abomination and the mouse, shall be consumed together,’ says the LORD” (Isaiah 66:15-17). Here we see that, at Christ’s return, eating unclean things is condemned and those who do so will be punished.

The biblical position is clear. Distinctions between clean and unclean meats existed long before the New Testament was written; they were followed by the leaders and other members of the early Church; and they are to be observed even by their successors in the modern Church, which “keeps the commandments of God and has the testimony of Jesus Christ” (Revelation 12:17).

As we have seen, they will continue in effect and will be enforced by Jesus Himself in the future. Even though first-century Christians struggled with their consciences over meat sacrificed to idols, the Bible indicates that they lived in harmony with God’s instruction regarding clean and unclean meats. Shouldn’t we also live in harmony with those laws?

God designed and gave His laws for our benefit. As the apostle Paul wrote, the “benefits of religion are without limit, since it holds out promise not only for this life but also for the life to come” (1 Timothy 4:8, Revised English Bible).

Clean and Unclean Meats: A Matter of Health?

Why did God, in the Scriptures, distinguish between clean and unclean meats-the animals humans may or may not eat? Is there more to the story? Can we find a health connection?

The specific reason God gave the Israelites for forbidding them to eat any unclean animals or even touching their carcasses was to “be holy, for I am holy” (Leviticus 11:44-45). Here God does not distinguish between clean and unclean animals specifically for health’s sake.

However, the larger context of Leviticus and Deuteronomy includes many issues of health and hygiene. The four chapters of Leviticus that follow the listing of clean and unclean meats deal with precautions after childbirth and the means to identify and eliminate the spread of communicable diseases. So the distinctions between clean and unclean meats appear in a context of health and well-being.

Are distinctions between clean and unclean meats a matter of health? Did God reveal them as health guidelines for the ancient Israelites and, by extension, for people today? Can consuming animals classified as unclean bring immediate or long-term harm to our health?

Scholars offer their view

Many factors such as diet, genetic makeup, environment, exercise and good and bad habits affect our health. However, theological as well as medical researchers have recognized the benefits of following the health laws of Scripture.

Commenting on Leviticus 11-15, The Expositor’s Bible Commentary states: “In general it can be said that the laws protected Israel from bad diet, dangerous vermin, and communicable diseases. Only in recent days have better laws of health been possible with the advance of medicine. These were rule-of-thumb laws that God gave in his wisdom to a people who could not know the reason for the provision . . .

“The Hebrew was not only to avoid eating unclean animals; he was not to touch their dead carcasses. Thus the laws automatically helped control vermin. Common unclean animals would be spiders, flies, bugs, rats, and mice. A dead rat in a Hebrew house was not overlooked. It was carefully taken out and buried. In an effort to avoid such problems, the Hebrew housewife would normally keep a clean house . . .

“It is, of course, true that some cultures have adopted similar rules out of sad experience. The [Old Testament] did not get its taboos from surrounding cultures, but some other cultures in later times adopted by experience some of these taboos . . . The laws were wonderfully fashioned by God for the general health of the nation” (R. Laird Harris, Vol. 2, 1990, p. 569).

Theology professor Roland K. Harrison writes: “The classification of animal species into clean and unclean categories (Lev. 11:1-47) is significant because, being part of the Pentateuchal medical code, it constituted the basis of dietary regulations that are still adhered to by orthodox Jews and by those Gentiles who are concerned with maintaining good physical health.

“This categorizing is also important in view of the fact that it is unique in the annals of Near Eastern literature because its emphasis is not so much upon the avoidance of magical practices associated with certain animal species as upon the positive delineation of dietary principles intended to insure the physical well-being of the individual and the nation alike through a consistent [preventative] approach” (Introduction to the Old Testament, 1999, p. 603).

Doctors offer their view

Do the health laws of the Bible have a foundation in medical fact? S.I. McMillen, M.D., and David E. Stern, M.D., summarize their view of the laws God revealed to the Israelites:

“For centuries epidemics had killed thousands of Egyptians and Hebrews. Ancient treatments rarely helped. Often the ‘cure’ was worse than the diseases. Yet here [Exodus 15:26] God made a fantastic promise-freedom from diseases.

“God then gave Moses many health rules, filling a whole section of the Bible . . . Moses recorded hundreds of health regulations but not a single current medical misconception.

“Thousands have died through the centuries, however, because doctors ignored the biblical rules. Finally, when doctors read and tried these guidelines, they quickly discovered how to prevent the spread of epidemics.

Thus Moses could be called the father of modern infection control. Even today we are still benefiting from God’s 3,500-year-old instructions” (None of These Diseases: The Bible’s Health Secrets for the 21st Century, 2000, p. 11).

Rex Russell, M.D., adds: “As we look at modern science and nutrition, we will find that . . . there is an amazing overlap between God’s original laws of clean and unclean and solid hygienic principles . . . Scripture and medical research agree that modern lifestyles lived without reference to God’s laws and design shorten life and hasten death” (What the Bible Says About Healthy Living, 1999, pp. 14, 16).

Nutritionist David Meinz says that, even though we may not understand all aspects of the biblical dietary laws, we would be wise to follow them.

“Much of the wisdom revealed in the Bible now makes sense to us from our modern perspective,” he says, “but should that mean we won’t consider the areas that haven’t yet been scientifically proven?

“We’ve only discovered that animal fat is bad for us in the last 50 years. To the Christian a century ago, the directive in Leviticus 3:17 to avoid animal fat made no sense at all. Yet it’s clear to us today. What if there’s something in lobster that’s harmful to our health? What if we don’t discover what it is until 50 years from now? Do we require scientific proof before we give the Bible the benefit of the doubt?” (Eating by the Book, 1999, p. 226).

Reginald Cherry, M.D., comments on why medical doctors and researchers have come to agree with the Bible’s instruction not to eat fat.

“Why is this prohibition against fat so important for us?” he asks. “Over 53 percent of people in large industrialized countries die of heart disease. Heart disease is most commonly caused by fat deposits that build up in the arteries, often beginning in the teenage years” (The Bible Cure, 1998, p. 34, large-print edition).

Cultural taboos or divine revelation?

If some of the Bible’s dietary regulations have been shown to offer proven health benefits, what might that tell us about its other instructions? Dr. Cherry continues: “. . . The Old Testament . . . overflows with many revelations from God about hygiene, healthy foods, and the . . . prevention of diseases. As a medical doctor specializing in preventative medicine, I find the Old [Testament] fascinating and intriguing. Throughout its ancient Hebrew text, one finds many unveiled secrets and mysteries concerning what we should eat, how to avoid contaminated and diseased objects, and what natural substances can be used to effect healing . . .

“The Hebrews did not seek to know more about anatomy, science, or the natural order as did their counterparts in the ancient civilizations of Egypt, Mesopotamia, or Greece. Quite the contrary. Anything that might be uncovered in the ancient Hebrew texts of the Bible had to come to them through divine, supernatural knowledge revealed by God. So what we shall unearth from the Old [Testament] does not arise from human speculations on health and medicine but rather from God’s particular Word to us about his pathway of healing for us-His creation. As Creator, God knows more about our bodies, His creation, than we could ever discover either through philosophy or science . . .

“The lists of clean and unclean animals in Leviticus 11 and Deuteronomy 14 have a significance often ignored. Far from being a catalog of food taboos based on fad or fancy, these lists emphasize a fact not discovered until late in the last century [the 1800s] and still not generally known: Animals carry diseases dangerous to man” (Cherry, pp. 27, 30, 39).

Health risk to humans?

Dr. Russell asks, “What is so good about ‘clean’ meats, and what is so bad about ‘unclean’ meats?” He explains that “the flesh of clean animals such as beef, and fish that have scales and fins, is ideal for the health of humans-just as we would expect from the hand of a loving Creator . . . Many land animals God designed for food provide an additional benefit in that they generally eat grasses and grains that were also designed for food” (Russell, pp. 73-74).

In contrast, David Meinz summarizes the potential health risk of eating creatures the Bible classifies as unclean. “Almost all of the creatures on the unclean list are scavengers,” he notes. “In many cases they don’t hunt for their own food; they eat the dead and decaying matter of our environment. A catfish does that at the bottom of a pond; lobsters and shrimp do it in the ocean. A pig will eat anything. Vultures, almost by definition, are known for their scavenger habits” (Meinz, p. 225).

Dr. Russell notes that “the differences between clean and unclean animals appear to be related to their primary food source and to their digestive systems. Scavengers that eat anything and everything are not suitable for food, according to the Bible. Animals described as clean, and therefore good for food, primarily eat grasses and grains.

“. . . [But] note that an animal doesn’t have to be a scavenger to be unclean. Horses and rabbits, for example, are unclean because they do not have split hooves. Although they are considered to be good food in some countries, studies have shown that horse meat often contains viruses and parasites. Rabbits, as innocent as they appear, are the cause of tularemia (an infectious disease) in humans.

“One reason for God’s rule forbidding pork is that the digestive system of a pig is completely different from that of a cow. It is similar to ours, in that the stomach is very acidic. Pigs are gluttonous, never knowing when to stop eating. Their stomach acids become diluted because of the volume of food, allowing all kinds of vermin to pass through this protective barrier. Parasites, bacteria, viruses and toxins can pass into the pig’s flesh because of overeating. These toxins and infectious agents can be passed on to humans when they eat a pig’s flesh” (Russell, p. 76-77).

A Matter of Proper Cooking?

What about the common view that God forbade the Israelites from eating pork so they wouldn’t catch diseases, such as trichinosis, from undercooked meat? Does this view hold up under scrutiny?

Notice the conclusions of Rex Russell, M.D.:

“Some people tell me that unlike people in Bible times, we cook meat much better today, and that this renders even unclean meats harmless. One Bible commentary claimed that pork was forbidden in the Old Testament because it was eaten without being cooked, thus passing trichinosis to humans. The author thought that because we now cook meat, we no longer need to follow that law.

“In my opinion this statement is incorrect. Sophisticated ovens and cooking devices have been found in the most ancient archaeological ruins, including most of the Israelites’ ruins.

“They understood that cooking meat is certainly important. Can we safely assume that diseases caused by unclean animals have disappeared because we now cook things better? . . .

“Even the microwave oven heats meat unevenly, allowing bacteria and parasites (such as trichinosis) to survive in meat. Many outbreaks of vicious infections have developed in so-called cooked food. If the food is unclean, don’t count on cooking it to protect you. Some of the most toxic poisons are not destroyed by heat.

“A sobering report from Scotland revealed that food poisoning by toxins, virus or bacteria occurred in spite of thorough inspection at every stage of food preparation, including handling and cooking” (What the Bible Says About Healthy Living, 1999, p. 80).

Poison on a plate?

Dr. Russell’s supporting evidence for his views isn’t for the faint of heart. He writes: “In the United States, three of the six most common food-borne parasitic diseases of humans are associated with pork consumption.

These include toxoplasmosis, taeniasis or cysticercosis (caused by the pork tapeworm Taenia solium) and trichinellosis . . .

“It has long been recognized that the meat of shellfish-shrimp, crabs, lobsters, etc.-is especially dangerous. Many illnesses, including instant paralysis, devastate some people every day as a result of eating shellfish.

“The largest cholera outbreak in the United States occurred in Louisiana from August through October 1986.

(The symptoms of cholera are explosive diarrhea, leading to rapid dehydration, unconsciousness, hypotension and death.) What did the stricken people eat? The incriminating meals were found to include rice noodles with shrimp, pork, vegetables, mussel soup, pig blood coagulated with vinegar, and salty brine shrimp with mixed vegetables.

“Shellfish can be placed in a body of water that is contaminated with cholera bacteria, and they will purify the water. Shrimp, oysters, crab, scallops and mussels are particularly efficient at this. They filter large volumes of water every day. Sewage laden with chemicals, toxins and harmful bacteria, parasites and viruses become concentrated in those shellfish. The cause of cholera outbreaks in several areas has been traced to contaminated shrimp, crab, oysters and clams.

“. . . Reading all this, you might not be surprised to learn that the state Legislature of California proposed a law requiring the food industry to label shellfish with a message warning: ‘This food may be dangerous to your health.’ Why? In a single year, 50 deaths and many hospitalizations were found to have been caused by eating shellfish” (Russell, pp. 78-79).

A Telling Event From Jesus’ Ministry

Many people assume Jesus Christ abolished the distinctions between clean and unclean meats, even though, as we have seen, no evidence for this exists in the Scriptures. However, the Bible includes a report of a telling incident that shows whether Jesus viewed pigs as suitable for food.

Before we examine that account, let’s understand a part of Christ’s character-that He apparently was never wasteful.

On two occasions during His ministry Jesus miraculously multiplied a few fish and loaves of bread to feed large crowds that followed Him-on one occasion 4,000 and on the other 5,000 strong (Matthew 14:15-21; 15:32-38). But, in spite of an abundance of food, Christ did not allow any of it to go to waste. “So when they [the crowds] were filled, He said to His disciples, ‘Gather up the fragments that remain, so that nothing is lost'” (John 6:12).

The disciples gathered up 12 baskets of leftover food after the first of these miracles and seven after the second. He specifically told His disciples not to allow any of it to be thrown away.

With the understanding that Jesus was compassionate and not wasteful toward food, let’s examine an incident involving Him and some unclean animals-a large herd of pigs.

Mark 5:1-13 records that Jesus crossed the Sea of Galilee by boat to the region of Gadara, a gentile (non-Jewish) area on the eastern shore.

There He was met by a demon-possessed man from whom He would momentarily cast many evil spirits.

In this remarkable encounter, the demons requested that Jesus send them into a herd of 2,000 swine feeding on a nearby hillside. Jesus granted their request, and, when the demons entered the swine, “the herd ran violently down the steep place into the sea, and drowned in the sea” (verse 13).

Many have puzzled over this astounding incident in which Jesus precipitated the destruction of a valuable herd of 2,000 pigs-enough to feed many thousands of people. Yet we should not be surprised when we understand the biblical instruction that these animals should never have been raised for food, and their owner was acting in defiance of God’s laws.

Beyond question is that Jesus didn’t consider the swine to be suitable for food. The compassionate Savior of mankind, the one who ordered scraps of bread and fish to be gathered up so none would go to waste, would never have wasted such a valuable resource had He considered the pigs to be an acceptable part of the human diet.

Jesus is “the same yesterday, today, and forever” (Hebrews 13:8). Animals He viewed as unfit for human consumption 2,000 years ago remain unfit for us to eat in our day.

What purpose do they serve?

If such creatures weren’t designed to be eaten, why did God create them? Dr. Russell explains: “For one thing, they serve a useful role just cleaning up the place. Many unclean animals, however, notably pigs and shellfish, are unhealthy because their diet consists of society’s disease-laden refuse.

“As is well known, pigs will eat anything and everything. They were designed to clean up decaying flesh and pollution. Pigs have eaten Philadelphia’s garbage and sewage for more than 100 years, saving the city $3 million a year in landfill costs. This is a wise use of hogs. They are designed to clean our environment.

“Even when stacked in cages, piglets thrive on offal when only the pig in the top cage receives food. Farmers have increased their profits by feeding free raw sewage to pigs. Chicken farmers often keep a hog so they can dispose of dead chickens without having to bury them” (Russell, p. 81).

Some species of fish and shellfish perform a similar role in an aquatic environment. Dr. Russell notes that “among commonly eaten fish, catfish . . . always show the highest levels of contamination in chemically polluted water. After chemical spills, local fishermen are warned not to eat catfish.

He cites the example of a peach farmer who sprayed his trees with pesticide, only to have a rainstorm quickly wash the chemicals off the trees.

“The rainwater containing the recently applied insecticide ran into his pond,” he writes. “The catfish did their job, cleaning the water by sucking up the pesticide; but because of their efficiency, most of them floated to the top of the pond dead. None of the fish that had fins and scales died” (ibid.).

Even commercially raised catfish are a potential health risk, he notes. “Consumer Reports tested fish bought in multiple markets in the United States. Fish are considered spoiled when bacteria counts are greater than 10 million per gram of flesh. Nearly all catfish had counts that went off the scale at 27 million per gram, even when properly prepared” (ibid.).

Dr. Russell’s conclusion “. . . Although swine help clean the earth, and shellfish and catfish are ideally designed to purify the water, we don’t want to eat what they clean up!” (ibid.)

In light of such seldom-publicized facts, we can better understand and appreciate God’s words through Moses: “Observe and obey all these words which I command you, that it may go well with you and your children after you forever, when you do what is good and right in the sight of the LORD your God” (Deuteronomy 12:28).

http://www.ucg.org/booklets/CU/CU.pdf

posted in HARAMLAR | 1 Comment

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

DİNLERDE İÇİLMEZLER: BİR POTANSİYEL RİSK OLARAK ALKOLLÜ İÇKİLER

Müslümanlar, Hindular, çoğu Budist, Jainistler, Sihler, Hristiyan Baptistler, Hristiyan mormonlar, Hristiyan Yedinci Gün Adventistleri, Tanrı’nın Kilisesi, Hristiyan Bilimciler, bazı Metodistler, Hristiyan Salvation Army, Essene Nazarean Kilisesi, Bahailer alkollü içki içmezler.

Yeryüzündeki dinlerin neredeyse tamamı sarhoşluğu doğru bulmaz.


“İçki” ve türevlerine, Kur’an’da 7, Tevrat’ta 26, İncil’de 4 yerde vurgu vardır
.


Sarhoşluk” ve türevlerine, Kur’an’da 7, Tevrat’ta 29, İncil’de 12, Zebur’da 2
yerde vurgu vardır.


TEVRAT

İÇKİ: Lev.10:9 “Sen ve oğulların Buluşma Çadırı’na şarap ya da herhangi bir içki içip girmeyin, yoksa ölürsünüz. Kuşaklar boyunca bir kural olsun bu.

Say.6:3-“Şaraptan ya da herhangi bir içkiden kaçınacak, şaraptan ya da başka içkilerden yapılmış sirke içmeyecek. Üzüm suyu da içmeyecek…”

Yas.21:20-“Onlara şöyle diyecekler:’Oğlumuz dikbaşlı, başkaldıran bir çocuktur. Sözümüzü dinlemiyor. Savurgan ve içkicidir.”

Yas.29:6-“Ekmek yemediniz, şarap ya da başka içki içmediniz. Bütün bunları Tanrınız RAB’bin ben olduğumu anlayasınız diye yaptım diyor.”

Hakimler 13:4- “Bundan böyle şarap ya da içki içmemeye dikkat et, murdar bir şey yeme.”

Hakimler 13:7-“Ama, ‘Gebe kalıp bir oğul doğuracaksın dedi, ‘Bundan böyle şarap ve içki içme, murdar bir şey yeme. Çünkü çocuk ana rahmine düştüğü andan öleceği güne dek Tanrı’nın adanmışı olacak.”

Özdeyişler 20:1-“Şarap insanı alaycı, içki gürültücü yapar, Onun etkisiyle yoldan sapan bilge değildir.”

Özdeyişler 31:4-”Şarap içmek krallara yakışmaz, ey Lemuel, Krallara yakışmaz! İçkiyi özlemek hükümdarlara yaraşmaz.”

Yeşaya 5:11-“Sabah erkenden kalkıp içki peşinden koşanların, gece geç vakte kadar şarap içip kızışanların vay haline!”

Yeşaya 5:22-23-“Şarap içmekte sınır tanımayanların, içkileri karıştırıp içmekten çekinmeyenlerin, rüşvet uğruna kötüyü haklı çıkaranların, haklıların hakkını elinden alanların vay haline!”

Yeşaya 24:9-“Ezgi eşliğinde şarap içilmiyor artık, İçkinin tadı içene acı geliyor.”

Yeşaya 28:7-“Kâhinlerle peygamberler bile şarabın ve içkinin etkisiyle yalpalayıp sendeliyor; içkinin etkisiyle yalpalayıp sendeliyorlar, şaraba yenik düşmüşler. Yanlış görümler görüyorlar, kararlarında tutarsızlar.”

Hezekiel 44:21-“İç avluya gireceği zaman hiçbir kâhin içki içmeyecek.”

Mika 2:10-11-Kalkıp gidin, dinlenme yeriniz değil burası! Murdarlığınız* yüzünden bu yer korkunç biçimde yıkılacak. Mika 2:11-“Yalancı, aldatıcı biri gelip, ‘Size şarap ve içkiden söz edeyim’ dese, Bu halk onu peygamber kabul edecek.”

Habakkuk 2:15-Çıplak bedenlerini seyretmek için komşularına içki içirip sarhoş eden, İçki ye zehir bile katan sizlerin vay haline!”


İNCİL

İÇKİ: Matta 11:18-“Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı, ona ‘cinli’ diyorlar.

Luk.1: 13-“Melek, “Korkma, Zekeriya” dedi, “Duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, adını Yahya koyacaksın. 1: 14 Sevinip coşacaksın. Birçokları da onun doğumuna sevinecek. Luka 1:15-“O, Rab’bin gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh’la dolacak.”

1.Pe.4: 3-“İnanmayanların hoşlandıklarını yaparak sefahat, şehvet, sarhoşluk, çılgın eğlenceler, içki alemleri ve ilke tanımayan putperestlik içinde yaşayarak geçmişte harcadığınız günler yeter!”

SARHOŞLUK: Mat.24:48-51-“Ama o köle kötü olur da içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der ve öteki köleleri dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.”

Luk.12:45-46-“Ama o köle içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der, kadın ve erkek hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp imansızlarla bir tutacaktır.”

1.Ko.11:21-“Her biriniz ötekini beklemeden kendi yemeğini yiyor. Kimi aç kalıyor, kimi sarhoş oluyor.”

Rom.14:21-“Et yememen, şarap içmemen, kardeşinin sürçmesine yol açacak bir şey yapmaman iyidir.”

Ef.5:18-“Şarapla sarhoş olmayın, bu sizi sefahate götürür.”

1.Pe.4: 3 İnanmayanların hoşlandıklarını yaparak sefahat, şehvet, sarhoşluk, çılgın eğlenceler, içki alemleri ve ilke tanımayan putperestlik içinde yaşayarak geçmişte harcadığınız günler yeter!

Mar.7:7-“Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’ Mar.7:8 Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.” Mar.7:9 İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz! Mar.7: 10 Musa, ‘Annene babana saygı göstereceksin’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir’ diye buyurmuştu.

Tit.1:11-“Onların ağzını kapamak gerek. Haksız kazanç uğruna, öğretmemeleri gerekeni öğreterek bazı aileleri tümüyle yıkıyorlar.”


KUR’AN

2/219-“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.”

5/90-“ Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”

5/91-Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? (Ayrıca bk. 12/36,41 24/31 47/15)

4/43-“ Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.” (Ayrıca bk. 15/15,72 16/67 22/2 50/19)

——————–o———————-

36,000,000 Americans harmed directly or indirectly because of alcholosim or problem drinking.

9,000,000 alcoholics or problem drinkers.

200,000 new cases of alcoholism each year

28,400 of the 50,000 killed in traffic accidents each year had alcohol in their blood at the time of the accident.

500,000 disabling injuries are suffered in crashes involving problem drinkers.

34,800 or more than half of the 60,000 non-highway accidental deaths are alcohol involved.

11,000 death certificates annually list alcoholism or alcoholic psychoses as cause.

2,000,000 (approximate) arrests each year for public drunkenness = 40% of all non-traffic arrests.

$21,700,000,000 latest annual expenditure by Americans for alcoholic beverages according to the Distilled Spirits Institute.

$15 BILLION annual economic drain because of alcoholism – in lost work time, health and welfare costs, property damages etc.

15% (approximate) of the 400,000 patients in state mental hospitals are under treatment for the problem of alcoholism.

OVER HALF the states report alcoholism the most frequent diagnosis for first admissions to state hospitals.

1/3 of all suicides are alcohol-related.

1/2 of all homicides are alcohol-related.

(Statistics used above are based on material in a statement by Vernon E. Wilson, M.D., before the Senate Subcommittee on Alcoholism and Narcotics, March 18, 1971. Dr. Wilson is the Administrator of Health Services and Mental Health Administration, U.S. Department of Health, Education and Welfare. —–From The American Issue


THE BIBLE TEACHES TOTAL ABSTINENCE
By E. L. Bynum

The Bible teaches total abstinence from all intoxicating drinks. If everyone would be obedient to the teaching of God’s Word, there would be no alcohol problem in America.

Drunkenness brought sorrow to Noah and a curse upon the offspring of Ham, his son. This is the first recorded instance of the use of strong drink and it should give us a clear warning to leave it alone. (See Genesis 9:20-25).

The Nazarites were forbidden to drink wine. “He shall separate himself from wine and strong drink, and shall drink no vinegar of wine. . . ” Num. 6:3. Samson, the strongest man that ever lived, did not drink wine.

Kings are told not to drink wine. “It is not for kings, O Lemuel, it is not for kings to drink wine; nor for princes strong drink.” Pro. 31:4.

The Rechabites were total abstainers. ” . . . Rechab our father commanded us, saying, Ye shall drink no wine, neither ye, nor your sons for ever.” Jer. 35:6.

Daniel refused to drink. “But Daniel purposed in his heart that he would not defile himself with the portion of the king’s meat, nor with the wine which he drank . . . ” Dan. 1:8.

John the Baptist was a total abstainer. “For he shall be great in the sight of the Lord, and shall drink neither wine nor strong drink . . . ” Luke 1:15.

Wine is a deceiver. “Wine is a mocker, strong drink is raging: and whosoever is deceived thereby is not wise.” Pro. 20:1.

Wine brings WOE (distress). “Who hath woe? who hath sorrow? who hath contentions? who hath babbling? who hath wounds without cause? who hath redness of eyes? They that tarry long at the wine; they that go to seek mixed wine. Look not thou upon the wine when it is red, when it giveth his colour in the cup, when it moveth itself aright. At the last it biteth like a serpent, and stingeth like an adder.” Pro. 23:29-32. “Woe unto them that rise up early in the morning, that they may follow strong drink: that continue until night, till wine inflame them! Woe unto them that are mighty to drink wine, and men of strength to mingle strong drink.” Isa. .5:11, 22.

The Bible forbids us to give drink to others. “Woe unto him that giveth his neighbor drink, that puttest thy bottle to him, and makest him drunken also, that thou mayest look on their nakedness! ” Hab. 2:15.

The Bible forbids drunkenness. “And be not drunk with wine, wherein is excess; but be filled with the Spirit.” Eph. 5:18.

Drunkards shall not “inherit the kingdom of God.” I Cor. 6:10. Only by being “born again”, can a drunkard be cleansed of his sin and be made ready for heaven.

Jesus Christ was not a winebibber. The Pharisees did accuse Him of being gluttonous, a winebibber and having a devil, but all three charges were false.

Jesus did not make intoxicating wine. He did turn the water into wine at the wedding feast in Cana of Galilee. The Greek word for wine is “oinos”. “Oinos is a generic word, and as such, includes an kinds of wine and an stages of the juice of the grape, and sometimes the clusters and even the vine, it is begging the whole question to assert that it was intoxicating.” Patton. If this wine that Jesus made was intoxicating, then He was guilty of putting the bottle to His neighbors lips. We cannot believe that Jesus was less separated than the Nazerites or Daniel.

Jesus did not institute the Lord’s Supper with intoxicating wine. The record of that event is recorded in Matthew 26, Mark 14 and Luke 22. Paul also refers to this event in I Cor. 10 and 11. None of the above writers even use the word wine in their account. Each one says “fruit of the vine” or “cup” when referring to that which represents the blood of Christ. (For those who are interested in more information on this subject of Bible Wines, we recommend “Bible Wines or The Laws of Ferments” by William Patton. We can furnish you this 109 page paperback book postage paid, if you send payment with the order).

Liquor is a curse to the human race and the Bible teaches against it in both the Old Testament and New Testament.

“Liquor has many defenders, but no defense.” http://www.tbaptist.com/aab/alcoholscoreboard.htm


ALKOLLE İLGİLİ OLARAK KİTAB-I MUKADDES NE DİYOR?

What Does The Bible Say About Drinking?

Although the Bible contains many instances of drinking we should remember that NONE of these were ever held up to us as examples for us to follow. The Bible and the weight of it’s authority is against the evils of alcoholic beverages. We hope and pray that after you have had an opportunity to examine these scriptures and the sobering evidence herein, you will come to recognize alcohol as the “Enemy of every Christian”. Total abstinence should be strived for!

Alcohol Facts

Scripture

Commentary

Alcohol contributes to more than 100,000 deaths yearly, making it the 3rd leading cause of preventable death in the U.S. (McGinnis & Foege, “Actual Causes of Death in the United States,” Journal of the American Medical Association {JAMA}, Vol. 270, No. 18, 11/10/93, p. 2208).

Genesis 9:20-27

The first “man of distiniction” and the tragic consequences of his alcohol abuse.

Yearly (37%) of rapes and sexual assaults involve alcohol use by the offender (US Dept. of Justice, Alcohol and Crime: An Analysis of National Data on the Prevalence of Alcohol Involvement in Crime, 4/98).

Genesis 19:30-38

Drinking contributes to Lot’s debauchery of his own daughters.

Heavy and chronic drinking depresses the immune system and predisposes one to infectious diseases, including respiratory infections, pneumonia, & tuberculosis (NIAAA, AHRW, Vol. 17, No. 2, 1993, p. 176).

Leviticus 10:8-11

God commanded Aaron and his sons not to drink wine nor strong drink while serving God.

Fetal alcohol syndrome, which can occur when women drink during pregnancy, is the leading known environmental cause of mental retardation in the Western World (NIAAA, Eighth Special Report, op. cit. p.221).

Numbers 6:3

The Nazarite’s vow excluded drinking wine or other strong drink

Studies of suicide victims show that over 20% of suicide victims are alcoholic (NIAAA, AHRW, Vol. 17, No. 2, 1993, p. 133).

Deuteronomy 21:20

Drinking alcohol was one of the attributes of a stubborn, rebellious and disobedient son.

More than an estimated 6.6 million children under age 18 live in households with at least one alcoholic parent (NIAAA, Alcohol Alert, No. 9, 7/90, p. 1).

Judges 13:4, 7, 14

Samson’s mother was commanded by the angel of the Lord not to drink wine or other strong drink.

41% of all traffic fatalities (the leading cause of accidental death) are alcohol-related (National Highway Traffic Safety Administration, Traffic Safety Facts, 1996);

1 Samuel 25:36-38

Nabal, an evil, drinking man was smitten ny the Lord.

Alcoholics are 5 times more likely than others to die in motor vehicle crashes (NIAAA, Eighth Special Report, op. cit., p. 233).

2 Samuel 11:13

David, by the use of strong drink, leads Uriah into a fatal trap.

4 in 10 violent crimes involve alcohol use by the offender. ( U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, “Alcohol and Crime,” 1998).

2 Samuel 13:28-29

Amnon, is murdered by his brothers servants while on a drinking spree.

Among violent crimes the offender is far more likely to have been drinking than under the influence of other drugs. (U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

1 Kings 16:8-10

Elah, King of Israel was murdered by one of his captains “While drinking himself drunk”.

Estimates suggest that alcohol is associated with between 47% and 65% of adult drownings (NIAAA, Eighth Special Report, p. 243).

1 Kings 20:13-21

Ben-hadad, the King of Syria and 32 other kings were drinking themselves drunk when a small band of Israelites fell upon the Syrians and put them to flight.

1/4th of all persons admitted to hospitals have alcohol problems or are undiagnosed alcoholics being treated for consequences of drinking (NIAAA, Eighth Special Report, op. cit., p. xi).

Esther 1:5-22

King Ahasuerus, after a week of feasting and drinking, drunkenly tries to subject Vashti, his queen, to the beastly gaze of the drunken princes and people.

2/3 of the population drink, but 10% of all drinkers drink 1/2 of all the alcohol consumed (NIAAA, Sixth Special Report to US Congress on Alcohol and Health, USDHHS, 1/87, p. 3).

Proverbs 20:1

No wise person will allow himself to be deceived by wine which is a mocker, or by strong drink which is raging.

From 1985 to 1992, the economic costs of alcoholism and alcohol-related problems rose 42% to $148 billion.(NIAAA, news release, 5/13/98).

Proverbs 21:17

Drinking Leads to Poverty

In the past decade, four times as many Americans died in drunkdriving crashes as were killed in the Vietnam War (NHTSA, 1995)

Proverbs 23:21

Admonishes to refrain from even looking upon wine.

Heavy and chronic drinking harms virtually every organ and system in the body (NIAAA, AHRW, Vol. 17, No. 2, 1993, p. xxvii).

Proverbs 23:29-30

Strong drink produces sorrow, woe, contentions, babbling, wounds without cause and redness of eyes.

Heavy and chronic drinking contributes to approximately 65% of pancreatitis cases (NIAAA, AHRW, Vol. 17, No. 2, 1993, p. 171).

Proverbs 23:32

At the last alcohol bites like a serpent and stings like an adder.

An association has been established in homosexual and heterosexual populations between alcohol use, and behavior that increases risks for contracting HIV and other sexually transmitted diseases (NIAAA, Eighth Special Report, op. cit., p. 245).

Proverbs 23:33

Alcohol fills mens minds with impure and perverse thoughts.

In 1996 drinking and driving killed a human being every 31 minutes(National Highway Traffic Safety {NHTSA}, Traffic Safety Facts, 1996).

Proverbs 23:24

Alcohol brings on danger, accidents and insecurity.

4.4 million “binge” drinkers ages 12-20 (consumed 5 or more drinks in a row on a single occasion in 1996) (National Institute on Drug Abuse {NIDA}, 1996 National Household Survey on Drug Abuse).

Proverbs 23:35

Insensibility follows drinking, rendering man into a clod; and it is habit forming so that the drinker upon awakening seeks it “Yet again”.

3 million violent crimes (including rapes, robberies, sexual assaults; aggravated and simple assaults) occur each year in which the victims perceive the offender to have been drinking at the time of the offense. (U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, “Alcohol and Crime,” 1998).

Proverbs 31:4-5

Officials with the responsibility of human life on their hands should not imbibe.

Heavy and chronic drinking is associated with cardiovascular diseases like cardiomyopathy, hypertension, arrhythmias, and stroke(NIAAA, AHRW, Vol. 17, No. 2, 1993, p. 172).

Ecclesiastes 2:3

The writer of Ecclesiastes tried strong drink but in the end admitted that this too was vanity.

Yearly (15%) of robberies involve alcohol use by the offender (US Department of Justice, Alcohol and Crime: An Analysis of National Data on the Prevalence of Alcohol Involvement in Crime, 4/98).

Ecclesiastes 10:17

That nation is blessed whose leaders eat for strength and refrain from drunkeness.

1/2 of all boating fatalities had a blood alcohol content (BAC) of .04; BAC’s of .10 or more were found in 31% of the fatalities(US Department of Transportation, United States Coast Guard, Boating Statistics 1994, 9/95).

Isaiah 5:11-12

Woe in pronounced of those who give themselves to strong drink.

Inmates convicted of murder reported alcohol was a factor in 1/2 the murders committed U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, “Alcohol and Crime,” 1998).

Isaiah 5:22

Further woe is pronounced upon drunkards.

Yearly, about 1.4 million incidents of alcohol-related violence are committed against strangers. ( U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

Isaiah 22:13

Drinking often goes with carnal living.

Heavy and chronic drinking is the single most important cause of illness and death from liver disease (alcoholic hepatitis and cirrhosis) (NIAAA, AHRW, Vol. 17, No. 2, 1993, p. 165).

Isaiah 28:1

A woe is pronounced upon the drunkards of Ephraim.

Alcoholics are 16 times more likely than others to die in falls, and 10 times more likely to become fire or burn victims (NIAAA, Eighth Special Report).

Isaiah 28:3

The drunkards of Ephraim are to be trodden down and destroyed.

70% of alcohol-related incidents of violence occur in the home. ( U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

Isaiah 28:7

Prophets and priests become incapable of spiritual leadership because of their drinking.

82% of high school seniors have used alcohol (NIDA, 1997 Monitoring the Future Study, Seconardy School Students).

Isaiah 56:12

Drinking accompanies foolish optimism and the sinner’s vain hope that his sins will not find him out.

Junior/middle and senior high school students drink 35% of all wine coolers sold in the United States; they also drink 1.1 billion cans of beer(The Centers for Disease Control {CDC}, “Alcohol and Other Drug Use Among High School Students–United States, 1990,” Morbidity and Mortality Weekly Report {MMWR}, 11/91, p. 776).

Jeremiah 35:5-8,14,19

Reohabites who steadfastly held to total abstinence assured of God’s continued blessings.

Drivers under 25 were more likely than those over 25 to be intoxicated in a fatal crash (CDC, “Alcohol-Related Traffic Fatalities Among Youth and Young Adults – United States, 1982-1989,” MMWR, 3/91, p. 179).

Daniel 1:5, 8, 16; 10:3

Daniel, who refused to drink the king’s wine was especially blessed by the Lord.

Based on inflation and population growth, estimated economic costs of alcoholism and alcohol-related problems for 1995 totalled $166.5 billion (NIAAA, news release, 5/13/98).

Daniel 5:1-2

This is a tragic example of a king who drank and led his people to also.

Per capita arrest rates for alcohol violations (including manufacture, possession and sale of alcohol, but excluding public drunkenness and DWI offenses) are highest at public, 4 year colleges. ( U.S. Dept. of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

Daniel 5:3

Drinking leads to profaning sacred things.

Among the 5.3 million convicted offenders under the jurisdiction of corrections agencies in 1996, more than 36% (Approximately 2 million) were drinking at the time of the offense for which they were convicted. ( U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

Daniel 3:25-28

Moral degradation, of which drinking is a symptom, is ultimately punished by God.

Yearly (27%) of aggravated assaults involve alcohol use by the offender (US Department of Justice, Alcohol and Crime: An Analysis of National Data on the Prevalence of Alcohol Involvement in Crime, 4/98).

Hosea 4:10-11

Strong drink and immorality go hand in hand.

2/3 of teenagers who drink report that they can buy their own alcoholic beverages (OIG, HHS, “Youth and Alcohol: A National Survey. Drinking Habits, Access, Attitudes, and Knowledge,” Washington, DC, 6/91).

Hosea 7:5

The king, by his drinking was not only made sick, but became scornful as well.

Studies suggest that women metabolize alcohol less efficiently than men, leading to higher blood alcohol in women over a shorter period of time. This difference may make women more vulnerable than men to alcohol-induced liver damage (NIAAA, Eighth Special Report, op. cit., p. xxvi). [For more information, see NCADD’s “Use of Alcohol and Other Drugs Among Women”]

Joel 3:3

Young women were sold for the price of a drink.

Alcohol-related problems more prominent for women than men include serious reproductive and sexual dysfunctions; rapid development of dependence; more serious liver disease; victimization by others, particularly spouses; and sexual victimization ((NIAAA, Eighth Special Report, op. cit., p.275).

Amos 4:1

Dissolute women, oppressors of the poor, call for their drink.

Alcohol-related crashes cost $46.1 billion, including $5.1 billion in medical expenses in 1996. This represents 33% of all economic costs attributed to motor-vehicle crashes (The Centers for Disease Control and Prevention {CDC}, Prevention of Motor Vehicle-Related Injuries, 1997, p. 66).

Amos 6:3-6

The evil, idle rich who are given uimbibing wine were not concerned about the affliction of the poor.

Alcohol-related traffic fatalities remain a leading cause of death for teens and young adults (The Centers for Disease Control & Prevention {CDC},Prevention of Motor Vehicle-Related Injuries, p. 150).

Habakkuk 2:5

Arrogance is inflamed by drink.

30% of children in grades 4 – 6 report that they have received “a lot” of peer pressure from friends to drink beer; 31% to try marijuana; & 34% to try cigarettes (The Weekly Reader National Survey on Drugs and Alcohol, Middletown, CT, Field Publications, Spring 1995).

Habakkuk 2:15

It is wrong to lead another to drink.

Heavy and chronic drinking can lead to reduced functioning of the testes and ovaries, which results in hormone deficiency, sexual dysfunction & infertility (NIAAA, Alcohol Alert, No. 26, 11/95).

Habakkuk 2:16

Drink leads to shame and humiliation.

40% of on the job fatalities and 47% of on the job injuries can be linked to alcohol use and abuse(Bernstein & Mahoney, “Management Perspectives on Alcoholism: The Employer’s Stake in Alcoholism Treatment,” Occupational Medicine, Vol. 4, No. 2, 1989, pp. 223-232). [For more information, see NCADD’s “Alcohol and Other Drugs in the Workplace” facts.]

Matthew 24:48-51

Drinking is not consistent with alertness.

Those who murdered intimates admitted drinking the largest quantity for the longest period prior to the offense. ( U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

Luke 1:15

The greatness of John the Baptist is linked with his total abstinence.

Heavy and chronic drinking increases cancer risks, with an estimated 2-4% of all cancer cases believed caused directly or indirectly by alcohol abuse. (NIAAA, Alcohol Alert, No. 21, 7/93).

Luke 12:45

Christ warns against drunkenness.

Compared with drivers who have not consumed alcohol, the risk of a single-vehicle fatal crash for drivers with BACs at or above .15%, the risk is estimated to be 380 times higher. (NIAAA “Drinking and Driving,” Alcohol Alert No. 31, 1/96).

Luke 21:34

Drinking prevents men from being prepared for the judgement day.

Separated and divorced men and women were 3 times as likely as married men and women to say they had been married to an alcoholic or problem drinker (NCHS, Advance Data, op. cit., p. 6).

Romans 13:13

All are admonished to walk honestly, not in rioting and drunkeness.

Yearly (25%) of the 1.7 million lesser assaults involve alcohol use by the offender(US Dept. of Justice, Alcohol and Crime: An Analysis of National Data on the Prevalence of Alcohol Involvement in Crime, 4/98).

Romans 14:21

Christians are admonished not to drink lest a brother be caused to stumble.

In 1996 there were 1.9 million admitted heavy drinkers (those consuming 5+ drinks on the same occasion on at least 5 different days) (National Institute on Drug Abuse {NIDA}, 1996 National Household Survey on Drug Abuse).

1 Corinthians 5:11

Christians are forbidden to keep company with drunkards.

Victims are injured in 60% of alcohol-related incidents of violence. ( U.S. Department of Justice, Bureau of Justice Statistics, Alcohol and Crime, 1998).

1 Corinthians 6:10

No drunkard shall inherit the Kingdom of God.

In 1995 21. 5% (262,112) admitted to alcohol treatment programs were under age 24, including 18,194 under age 15(Substance Abuse and Mental Health Services Administration, National Admissions to Substance Abuse Treatment Services, Advance Report No. 12, 2/97, p.30).

1 Corinthians 11:21

The Lord’s Supper is no time for drunkeness.

9.5 million Americans ages 12 to 20 had at least 1 drink last month (96′) (National Institute on Drug Abuse {NIDA}, 1996 National Household Survey on Drug Abuse).

Galatians 5:21

Drunkeness prevents men from inheriting the Kingdom of God.

3 out of 10 Americans will be involved in an alcohol-related crash at some time in their lives(National Highway Traffic Safety {NHTSA}, Traffic Safety Facts, 1996).

Ephesians 5:18

Christians are commanded not to be drunk with wine but to be filled with the spirit.

On an average of every 31 minutes in 1996 a human being was killed in a alcohol-related U.S. traffic fatalities(National Highway Traffic Safety {NHTSA}, Traffic Safety Facts, 1996).

1 Timothy 3:3, 8

Church leaders must be “not given to wine.”

http://www.iamnotofthisworld.com/2-Articles/7-What-Does-The-Bible-Say-About-Drinking.html

DİNLERDE YENİLMEZLER: BİR POTANSİYEL RİSK OLARAK DOMUZ ETİ (Pork- Swine- Pig- Hog)

“Müslümanlar, Yahudiler, Hinduistler, Budistler, Jainistler, Yedinci Gün Adventist Hristiyanları, Hristiyan Church Of God, Ortodoks Nasturiler, Ortodoks Kıptiler, Rus Hristiyan Malakanlar, Süryani Hristiyanlar, Doğu Ermeni Gregoryan Hristiyanlar, Essene Nazarean Church, Stewarton Bible School İskoçlar, Ethiopian Orthodox Tewahedo Church, Christian Education, Messianic Judaism, King James Bible’ı izleyen Hristiyanlar domuz eti yemezler.”

Yeryüzündeki bütün Hristiyanlar Hz. İsa’dan önce domuz etinin haram olduğunu bilirler ve buna inanırlar.


Kur’an’da 5, Tevrat’ta 5, Zebur’da 1, İncil’de 15 yerde vurgu vardır.


“HINDUISM:
and will be eating all lawful things. He will eat all sorts of animals except swine(pork).” Bhavishya Purana in the Pratisarag Parv III Khand 3 Adhay 3 Shloka 10 to 27 Maharishi Vyas


TEVRAT:

Lev.11: 7-“Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.” Yas.14: 8-“Domuz çatal tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız.” (Bk. Lev.7: 23)

Lev.10:10-“Kutsalla bayağı olanı, kirliyle temizi birbirinden ayırt etmelisiniz.”

Özd.11: 22-“Sağduyudan yoksun kadının güzelliği, Domuzun burnundaki altın halkaya benzer.”

Yşa.65: 4-“Mezarlıkta oturur, Gizli yerlerde geceler, Domuz eti yerler; Kaplarında haram et var.”

Hez.44:23-“Kutsalla bayağı arasındaki ayrımı halkıma onlar öğretecek, kirliyle temizi ayırt etmeyi onlar gösterecekler.”


İNCİL:

Elç.10: 14 “(Petrus): Hiçbir zaman bayağı ya da murdar* herhangi bir şey yemedim.”

Elç.11: 8 “‘Asla olmaz, ya Rab!’ dedim. ‘Ağzıma hiçbir zaman bayağı ya da murdar* bir şey girmedi.’

Helalı haram kılma: Elç.11:9-“…’Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme’ dedi.

Elç.10:15-“…Petrus’a, “Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme” dedi.

2.Ko.6: 17 Bu nedenle, “İmansızların arasından çıkıp ayrılın” diyor Rab. “Murdara* dokunmayın, Ben de sizi kabul edeceğim.”

Mat.7:6-”Kutsal olanı köpeklere vermeyin. İncilerinizi domuzların önüne atmayın. Yoksa bunları ayaklarıyla çiğnedikten sonra dönüp sizi parçalayabilirler.”

Mar.5: 13-“İsa’nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü, dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.”

Mar.7:7-“Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’ Mar.7:8 Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.” Mar.7:9 İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel beceriyorsunuz! Mar.7: 10 Musa, ‘Annene babana saygı göstereceksin’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir’ diye buyurmuştu.

Tit.1:11-“Onların ağzını kapamak gerek. Haksız kazanç uğruna, öğretmemeleri gerekeni öğreterek bazı aileleri tümüyle yıkıyorlar.”


KUR’AN:

2Bakara/173-“ Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

5Maide/3-“Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan havyanlar -henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar ve fal oklariyle kısmet (şans) aramanız size harâm kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir). Bugün artık inkâr edenler, sizin dininiz(i yok etmek)den umudu kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size ni’metimi tamamladım ve size din olarak İslâm’a râzı oldum. Kim açlıktan daralır, günâha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günâh yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

5Maide/60-De ki: “Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi? Allah kim(ler)e la’net ve gazab etmiş, kimlerden maymunlar, domuz lar ve şeytâna tapanlar yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.”


6En’am/145-“De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”

16Nahl/115-“ Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

“Domuz eti dünyada en çok tüketilen et çeşitlerinden biridir. İslam hukukuna göre yönetilen ülkelerde ve İsrail‘de satılması, tüketilmesi yasalarca yasaklanmış olup, İskoç kültüründe de domuz eti yemek bir tabudur. Geçmişi M.Ö. 5000′lere dayanan, insanoğlunun en eski besin kaynaklarındandır. Yakın doğu’da ya da Çin‘de domuzların evcilleştirilmesi ile tüketilmeye başlanmıştır. Pek çok doğa koşuluna uyum sağlayabilmesi, hemen hemen her şeyi yemesi ve hızlı üremesi nedeniyle kolay bakılan domuz, yakın çağlara kadar Avrupa ve Amerika kültürlerinde bir güz yiyeceği olarak değerlendirilmiştir. Yavruların olgunlaştığı bu dönemlerde, topluca mezbahalara giden domuzlar nedeniyle fiyatlar oldukça ucuz olmaktadır.” http://tr.wikipedia.org/wiki/Domuz_eti

http://www.biblestudy.org/basicart/six-reasons-why-i-do-not-eat-pork-or-shrimp.html

http://www.biblestudy.org/cleanfood.html http://www.biblestudy.org/basicart/chrdrink.html


“WIKIPEDIA PORK

As with beef in Hinduism, pork consumption is taboo in Islam, Judaism and Adventism.


POTENTIAL HEALTH RISKS

Uncooked or untreated, the meat may harbour(barındırmak) worms(solucanlar) and latent(gizli-potansiyel) diseases. Many of these infestations(kurtçuklar) are harbored in other animals as well, such as salmonella in chicken.

Influenza (flu) is one of the most notable illnesses which pigs share with humans. However, the origin of the illness is found in a number of animals besides pigs. It is harbored in the lungs of the animal during the summer months and can affect both the animal and humans.

Consuming excessive amounts of pork may lead to gallstones and obesity; due to its high cholesterol and saturated fat content. However, this goes for all sorts of animal flesh, and pork is in fact quite lean – leaner than most other domesticated animals – as long as its protective layer of fat is removed.

The pig is the carrier of various helminths, like roundworm, pinworm, hookworm, etc. One of the most dangerous and common is Taenia solium, a type of tapeworm. Tapeworms may transplant to human intestines as well by consuming untreated or uncooked meat from pigs or other animals.

Trichinosis: Trichinosis, also called trichinellosis, or trichiniasis, is a parasitic disease caused by eating raw or undercooked pork infected with the larvae of a species of roundworm Trichinella spiralis, commonly called the trichina worm. Infection was once very common, but is now rare in the developed world. From 1997 to 2001, an annual average of 12 cases per year were reported in the United States. The number of cases has decreased because of legislation prohibiting the feeding of raw meat garbage to hogs, increased commercial and home freezing of pork, and the public awareness of the danger of eating raw or undercooked pork products.

Religious bans of pork consumption: Throughout the Islamic world, as well as in Israel many countries severely restrict the importation or consumption of pork products. Examples are Iran, Mauritania, Oman, Qatar and Saudi Arabia. Pork is one of the best-known of a category of foods that are forbidden under traditional Jewish dietary law. The biblical basis for the Jewish prohibition of pork is in Leviticus 11:7.

Seventh-day Adventists likewise eat no pork.

Also for Christians & Catholics who read/follow the King James Bible will also find verses stating about not eating pork. In Leviticus 11:7 you will find that it states “And the swine(domuz), though he divide the hoof(toynak), and be clovenfooted, yet he cheweth not the cud(geviş); he is unclean to you.” Teachings of the Qur’an of Islam who follow Allah (word “God” in Arabic) say this in (surah 2:173, 5:3, 5:60, 6:145 and 16:115 and Jewish teachings follow Leviticus 11:7. also.

The Scottish pork taboo was Donald Alexander Mackenzie’s phrase for discussing an aversion to pork amongst Scots, particularly Highlanders, which he believed to stem from an ancient taboo. Several writers who confirm that there was a prejudice against pork, or a superstitious attitude to pigs, do not see it in terms of a taboo related to an ancient cult. Any prejudice is generally agreed to have been fading by 1800.” http://en.wikipedia.org/wiki/Pork

“Salmonella is a genus of rod-shaped Gram-negative enterobacteria that causes typhoid fever(ateşli tifo), paratyphoid fever(paratifo), and foodborne illness.[1] Salmonella species are motile and produce hydrogen sulfide. Salmonella antibodies were first found in Malawi children in research published in 2008. The Malawian researchers have identified an antibody that protects children against bacterial infections of the blood caused by Salmonella. A study of 352 children at Blantyre’s Queen Elizabeth hospital found that children up to two years old develop antibodies that aid in killing the bacteria. The researchers, quoted in the Science and Development Network, say this could lead to a possible Salmonella vaccine.” http://en.wikipedia.org/wiki/Salmonella

“Both Orthodox Jewish (Kashrut) and Islamic halal dietary laws forbid pork, making it a taboo meat. Among Christians, Seventh-day Adventists consider pork taboo, along with other foods forbidden by Jewish law. Many Eastern Orthodox and Oriental Orthodox groups also discourage pork consumption, although, with the exception of the Ethiopian Orthodox Church, the proscription is rarely enforced.”http://en.wikipedia.org/wiki/Religious_restrictions_on_the_consumption_of_pork

God has prohibited pork. There are several references even in the Bible where swine meat is prohibited. Science has associated 70 diseases with swine meat, the most dangerous being tapeworm, for which there is no cure. It causes irreparable damage to the insides of human beings. Even if a pig has been raised on a farm and its flesh is cooked very well at high temperatures, certain germs never die. The pig is a filthy animal; it eats human excreta. It has to protective instinct for its female. It is a shameless animal. Therefore people who eat its flesh, have no shame if their females mate with other men.

Hindu scriptures permit the eating of flesh. In fact, their books are replete with incidents showing festivals and ceremonies where meat was served. When Jainism and Buddhism started to become popular with their philosophies of ahimsa(canlılara zarar vermeme felsefesi), i.e., non-violence towards animals, and started to win converts from Hindus, the Hindus priests adapted the same philosophy of ahimsa to win back those who had left the Hindu fold. This is how Hinduism changed over to vegetarianism.” http://www.islamawareness.net/Islam/misconcep.html

“Domuz etinin Kuran indirildiği dönemde yenmesinin sağlığa zararlı pek çok yönleri olduğu gibi, bugün de yenmesinin sağlığa zararlı olan çeşitli yönleri vardır. Bir kere domuz, her ne kadar temiz çiftliklerde, bakımlı ortamlarda yetiştirilirse yetiştirilsin, kendi pisliğini yiyen bir hayvandır. Gerek pislikle beslenmesi gerekse biyolojik yapısı nedeniyle domuzun bünyesi diğer hayvanlara oranla çok fazla miktarlarda antikor üretir. Yine domuzun vücudunda diğer hayvanlara ve insana oranla çok yüksek dozda büyüme hormonu üretilir. Doğal olarak bu yüksek dozdaki antikorlar ve büyüme hormonu dolaşım yoluyla domuzun kas dokusuna da geçerek birikir. Bunun yanı sıra domuz eti çok yüksek oranlarda kolesterol ve lipid içerir. Bunların sonucunda tüm bu aşırı düzeydeki antikorlar, hormonlar, kolesterol ve lipidlerle yüklü olan domuz etinin insan sağlığı açısından önemli bir tehdit olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Bugün domuz etinin yoğun olarak tüketildiği ABD, Almanya gibi ülkelerin nüfuslarının önemli bir bölümünü oluşturan normalin çok ötesinde aşırı şişman kimselerin varlığı, artık alışılmış bir manzara olmuştur. Domuz etine dayalı bir beslenme sonucunda aşırı büyüme hormonuna maruz kalan insan bünyesi önce aşırı kilo toplamakta, sonra da vücudu deformasyonlara, şekil bozukluklarına uğramaktadır.

Bunların dışında domuz etindeki sağlığa zararlı maddelerden biri de “trişin” mikrobudur. İnsan vücuduna girdiğinde doğrudan kalp kaslarına yerleşerek ölümcül tehlike oluşturan trişin mikrobuna domuz etinde sıklıkla rastlanmaktadır. Günümüz teknolojisiyle trişinli domuzları teknik olarak tespit etmek mümkünse de önceki asırlarda böyle bir yöntem bilinmiyordu. Bu nedenle domuz eti yiyen herkes için trişin mikrobunu kapma ve ölümle karşı karşıya kalma riski vardı.

Görüldüğü gibi tüm bu sebepler domuz etinin Müslümanlara yasaklanmasının hikmetlerinden bazılarını göstermektedir. Her koşulda sağlığa zararlı etkilerini sürdüren, denetimsiz üretiminde ise ölümcül bile olabilen domuz etinin yenmesi yasaklanarak böyle bir tehlikeye karşı en başından köklü ve keskin bir önlem alınmıştır.

Allah Kuran’da, Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanı yemeyi de haram kıldığını belirtmiştir: “O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı… (2Bakara Suresi, 173)

Aynı otlakta büyüyen iki sığırdan biri Allah adına kesilirse yenmesi helal, diğeri Allah’tan başkası adına kesilirse yenmesi haram olur.

Kuran’da önceki dönemlerde Yahudilere konulan, “Cumartesi günü iş yapma yasağı”nın onların imtihanı için olduğu ise şöyle bildirilmektedir:

Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar Cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. ‘Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında’, balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, ‘cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında’ ise, gelmiyorlardı… (7Araf Suresi, 163)

Kuran’da müminler için konulan bir yasak da benzer bir hikmet, bir deneme amacı taşımaktadır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

“Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. “ (5Maide, 94-96)

Ayetlerde bu yasağın hikmeti açıkça belirtilmiştir: “.. görünmezlikte Kendisinden kimin korktuğunu ortaya çıkarmak için…” Ellerin ve mızrakların bu ava rahatlıkla erişebilmesi de bu imtihanın bir parçasıdır.

Geçici ilahî yasaklamalar da insanların tavır ve davranışlarındaki bozukluktan kaynaklanmaktadır. Ancak yasaklamada yine bir ilahî hikmet vardır:

Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. ‘Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları’ nedeniyle onları böyle cezalandırdık. (6Enam, 146)

Domuz etinin yasaklanmasının da birden fazla hikmeti vardır. İçinde yaşadığımız asra değin domuz etinin insan sağlığını doğrudan tehdit eden zararları olduğunda kuşku yoktur. Bugünkü tıbbi cihazlarla, biyolojik testlerle somut biçimde ortaya konmuş bu zarara karşı, daha kimsenin mikrop, bakteri, trişin, hormon, antikor gibi kavramlardan haberi olmadığı 7. yüzyılda indirilen Kuran’da kesin önlem alınması da aynı zamanda bu ilahi Kitabın mucizelerindendir. Bugün de domuz üretiminde alınan her türlü önlem ve denetime rağmen, domuz etinin fizyolojik olarak insan vücuduna uygun bir besin türü olmadığı, insan sağlığına kesin zararı olan bir et çeşidi olduğu bilinmektedir. Buna rağmen üretiminin kolaylığı ve maliyetinin düşüklüğü nedeniyle dünya çapında yaygın olarak tüketilmektedir. Aslında, dikkat edildiğinde domuz üretiminin bu derece cazip olmasının, geçmişte Yahudilere çalışma yasağı olan Cumartesi günü balıkların akın etmesinden farkı yoktur. Yeryüzünde kuzu, koyun, tavuk, sığır eti, sayısız kuş çeşidi, av hayvanı ve daha pek çok türde yenebilecek, son derece lezzetli hayvan eti varken Allah’ın haram kıldığı domuz etine tamah etmenin maksatlı bir tutum olacağı açıktır.

“Domuzun en çok hoşlandığı şey, kazurat(hayvan ve insan pisliği) ve necasettir. O bunlardan ne kadar men’edilse de yaratılışı gereği yine de isteklidir, bu istek kolay kolay körelmez. Başka pislik bulamadığında kendi dışkısını yiyecek kadar habaset gösterir.

Yapılan laboratuvar araştırmaları neticesinde domuz etinin her parçasında trişin (trchine) denilen öldürücü kurtçuk­ların mevcut olduğu görülmüştür. Trişinleri tamamen imha etmek çok zordur. Esasen ete bıraktığı salgı insan vücuduna tamamen zararlı bir nitelik taşır, insan bağırsaklarına intikal eden bir tek dişi trişin 1500′e yakın kurtçuk bırakır ve bu kurtçukların dişilerinden de sadır olan kurtçuklar bir hayli çoğalma kaydederek kan dolaşımı vasıtasıyla vücudun her tarafına yayılma eğilimi gösterir. Ve böylece kısa zaman­da bunun neticesi olarak vücut dokusunda bir takım iltihap­lanmalar meydana gelir, sertleşmeler olur ve insanı ölüme ka­dar götürür. Bu tip hastalığın tedavisi çok zordur.

Ayrıca domuz etindeki mevcut trişinler imha edilse bi­le etin bizatihi kendisi insan bünyesinde bir takım parazitler doğuran mikroplar taşır ve diğer taraftan hazım cihazında şid­detli ve tehlikeli iltihaplar husule getirerek ölüme sebebiyet verir.

Nitekim son yıllarda Kanada’da yapılan istatistiklere gö­re, bütün itinalara rağmen domuz etinin hayranları arasında yüzde 16-17 oranında ölüme sebebiyet verdiği anlaşılmıştır.

Yaratılışı itibariyle insan vücuduna zararlı bunca mad­deleri ihtiva eden domuz etinin hemen hemen her iklimde, bil­hassa sıcak bölgelerde daha çok zararlı olduğu müşahede olun­muştur. Bugünkü laboratuvar çalışmalarıyla bu zarar kısmen veya tamamen giderilse bile bütün dünyaya bu ameliyeyi yay­mak mümkün değildir. Kaldı ki domuz eti tamamen zararsız hale getirilemiyor. Çünkü etin kendisi insan bünyesine faydalı değildir.”


ZEHİRLİ MADDELER

Domuz eti çok yağlıdır. Yenildiği takdirde bu yağ kana geçer. Böylece kan yağ tanecikleriyle dolmuş olur. Kandaki bu fazla miktardaki yağ atar damarların sertleşmesine tansiyon yükselmesine ve kalp infarktüsüne sebep olur.

Ayrıca domuz yağı içerisinde sutoksin denilen zehirli maddeler mevcuttur. Vücuda giren bu zehirli maddelerin dışarı atılması için. Lenf bezlerinin fazla çalışmaları icap eder. Bu durum bilhassa çocuklarda lenf düğümlerinin iltihaplanması ve şişmesi şeklinde kendini gösterir. Hasta çocuğun boğaz bölgesi anormal bir şekilde şişerek adeta domuza benzer. Bu sebeple bu hastalığa domuz hastalığı (skrofuloz) adı verilir. Hastalığın ilerlemesi halinde bütün lenf bezleri cerahatlenerek şişer. Ateş yükselir, ağrı başlar ve tehlikeli bir durum ortaya çıkar.


Fazla miktarda kükürt: Domuz etinde bol miktarda bulunan sümüksü bağ dokusu kükürt yönünden çok zengindir. Bu sayede vücuda fazla miktarda kükürt alınmış olur. Bu fazlalıksa; kıkırdak, kas ve sinirlere oturarak eklemlerde iltihaplanma, kireçlenme ve bel fıtığı gibi hastalıklara yol açar.

Domuz eti devamlı yenilirse vücuttaki sert kıkırdak maddesinin yerini, domuzdan geçen bağ dokusu alır. Bunun sonucu olarak, kıkırdak yumuşar; vücut ağılığına tahammül edemeyerek altında ezilir. Böylece, eklemlerde bozulmalar meydana gelir.

Domuz eti yiyenlerin elleri pelteleşir, yağ tabakaları teşekkül eder. Mesela yiyen kimse sporcuysa; tembel ve az hareketli olur. Bazı futbolcular bu sebeple mesleklerinden olmuşlardır.

Aşırı büyüme: Domuzda, büyüme hormonu da çok fazladır. Doğduğu zaman 600-700 veya daha fazla gram olan domuz yavrusu 6 ayda 100 kiloya erişir. Bu kadar süratli gelişme, büyüme hormonunun fazlalığı sebebiyledir.

Domuz etiyle fazla miktarda alınan büyüme hormonu vücutta doku şişliklerine ve iltihaplanmalara yol açar. Burun, çene, el ve ayak kemiklerinin anormal şekilde büyümesine ve vücudun aşırı bir şekilde yağlanmasına sebep olur.

Büyüme hormonunun en etkili yönü, kanserin gelişmesine zemin hazırlamasıdır. Nitekim domuz kesim işiyle uğraşanlar, erkek domuzların belli bir yaştan sonra mutlaka ”kansere” yakalandıklarını bilimsel ve kişisel verilerle ifade ederler.

Deri hastalıkları: Domuz etinin ihtiva ettiği histamin ve imtidazol denilen maddeler, deride kaşıntı hissi uyandırır. Ekzama, dermatit, nörodermatit gibi iltihabi deri hastalıklarına zemin hazırlar.

Bu maddeler ayrıca; kan çıbanı, apandisit, safra yolları hastalıkları, toplardamar iltihapları gibi hastalıklara yakalanma ihtimalini arttırır. Bu sebeple doktorlar, kalp hastalarına kesinlikle domuz eti yememelerini kesinlikle tavsiye ederler.

Domuz eti ve trişin: Domuz eti ile insana bulaşan tehlikeli hastalıklardan birisi de trişin hastalığıdır. Domuzlar bu hastalığı trişinli fare veya trişinli domuz eti ile beslenmekle alırlar. Fakat trişin, domuzlarda ağır bir hastalık yapmaz. Hâlbuki insanlarda, çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık meydana getirir.

Domuz etiyle alınan trişin kurtçuklar, mide-barsak yoluyla kana geçer. Böylece de, bütün vücuda yayılırlar. Trişin kurtçukları özellikle çene, dil, boyun, yutak ve göğüs bölgelerindeki kas dokularına yerleşirler. Çiğneme, konuşma ve yutma adalelerinde felçler meydana getirirler. Yine kan damarlarında tıkanıklığa, menenjit ve beyin iltihabına sebep olurlar. Bazı ağır vakalar ölümle sonuçlanır. Bu hastalığın en kötü taraflarından birisi de kesin bir tedavi şeklinin olmamasıdır.

Trişin hastaları bilhassa Avrupa ve Hristiyan ülkelerinde aşırı bir şekilde yaygındır. Sıkı veteriner kontrolleri yapılmasına rağmen, İsveç, İngiltere, Polonya’da trişin salgınları fazla miktarda görülmektedir.

Yurdumuzda yerli Hıristiyanların dışında hiçbir Müslümanda trişin hastalığı görülmemiştir. Çünkü ülkemizde Hıristiyanlar dışında kimse domuz eti yememektedir.” Merak Ettiklerimiz 1 (Prof. Dr. Adem Tatlı)”

“Hayvanlar paraziter enfeksiyonlar için önemli bir kaynaktır. G lamblia kedi ve köpeklerde de bulunmaktadır. İnsanlarda hastalık yapan en büyük protozoon olan Balantidium coli ve bir nematod olan Trichinella spiralis özellikle domuzlardan geçmektedir. Cryptosporidium’un insanlarda hastalık etkeni olarak tanımlanmadan önce sığır, koyun, kedi, köpek, geyik tavşan gibi pek çok hayvanda bulunduğu ve bu hayvanlarda ölümcül ishal nedeni olduğu bilinmektedir.

Trichinella spiralis enfeksiyonunda, enfekte domuz etinin yenmesinden sonraki ilk hafta içinde parazitin erişkin hali ve barsağa yayılan larva formları enflamatuvar enterite neden olur. Bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal görülür. Periorbital ödem, miyozit ve eozinofili hastalık için tipiktir. (Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi http://www.ttb.org.tr/STED/)

BOOKS: The Maker’s Diet by Dr. Jordan S. Rubin and Garden of Life

The Great Physician’s Rx for Health and Wellness by Jordan Rubin

Natural Cures They Don’t Want You To Know About by Kevin Trudeau

YILLIK DÜNYA SAĞLIK RAPORU VE DOMUZ ETİ

World yearly stats:

-World deaths from Cancer: 6 to 8 million people per year: See causes STDs & Bad food: Pork.
-World deaths from Heart/Cardiovascular Disease: 6 to 7 million people per year: See cause STDs and Bad food: Pork.
–World deaths from Clamydia, Syphilis, Gonorrhea, HPV: Causes See: Cancer and Heart/Cardiovascular diseases
–World deaths from poor sanitation=filthy diseased water and poor hygiene:
~Diarrhea (ishal) (bacterias, viruses etc.) 4 million per year out of 2 billion infected
~Malaria (sıtma) 3 million per year out of 500 million infected
~Schistosomiasis (parazit-bakteri) 1 million per year out of 600 million infected
~Misc. Other water/sanitation caused 500,000 to 1 million out of billions affected
–World deaths from Tuberculosis 3 million of the 8 million infected per year -bacterial close contact transmission.
–World deaths from HIV/Aids 3 million of the 4-5 million infected per year -Cause STD.
–World deaths of children from birth defects 3 million out of the 8 million born with serious defects: See STDs.
–World deaths of children from Abortion 46 million: Causes from STD deluded sick minds
–World deaths from prescribed drugs and bad medicine 7 to 10 million people per year to mask/treat STD & Pork caused disease
(More world wide deaths and complications from prescribed drugs than illegal drugs!)

U.S. yearly stats:
–U.S. deaths from Cancer: 600,000 to 700,000 people per year: See causes STDs & Bad food: Pork.
–U.S. deaths from Heart Disease: 600,000 to 700,000 people per year: See causes STDs & Bad food: Pork.
–U.S. deaths from prescribed drugs and bad medicine 750,000 + people per year.
(More U.S. deaths and complications from from prescribed drugs than illegal drugs!)

Nearly all deaths, sickness and birth defects are the results of STDs and toxic ingestion.

ALL are PREVENTABLE! http://www.healthysecrets.com/health_news/topics/sickness_diseases.html


SAĞLIK BÜLTENİ-Health issues

Pigs harbour a range of parasites and diseases that can be transmitted to humans. These include trichinosis, Taenia solium, cysticercosis, and brucellosis. Pigs are also known to host large concentrations of parasitic ascarid worms in their digestive tract.[1]The presence of these diseases and parasites is one of the reasons why pork meat should always be well cooked or cured before eating. Some religious groups that consider pork unclean refer to these issues as support for their views.[2]

Pigs are susceptible to bronchitis and pneumonia. They have small lungs in relation to body size; for this reason, bronchitis or pneumonia can kill a pig quickly.

Pigs can be aggressive and pig-induced injuries are relatively common in areas where pigs are reared or where they form part of the wild or feral fauna.[3] http://en.wikipedia.org/wiki/Pig


DOMUZ ETİ VE HEPATİT E

Hepatitis E Virus Antibody Prevalence among Persons Who Work with Swine

Prevalence of antibody and risk factors to hepatitis E virus (HEV) infection were determined in a cross-sectional study of 2 group-matched populations: swine farmers (n = 264) and persons without occupational exposure to swine (n = 255) in Moldova, a country without reported cases of hepatitis E. The prevalence of HEV infection was higher among swine farmers than among the comparison group (51.1% vs. 24.7%; prevalence ratio, 2.07; 95% confidence interval [CI], 1.62-2.64). In multivariate analysis, HEV infection was associated with an occupational history of cleaning barns or assisting sows at birth (odds ratio [OR], 2.46; 95% CI, 1.52-4.01), years of occupational exposure (OR, 1.04 per year; 95% CI, 1.01-1.07), and a history of drinking raw milk (OR, 1.61; 95% CI, 1.08-2.40). HEV infection was not associated with civilian travel abroad or having piped water in the household. The increased prevalence of HEV infection among persons with occupational exposure to swine suggests animal-to-human transmission of this infection.

Hepatitis E virus (HEV) infection is a major cause of viral hepatitis in many developing countries. Areas in which large outbreaks of hepatitis E have occurred (e.g., the Indian subconti-nent, China, Central Asia, and Africa) have been considered to be endemic for this infection, whereas areas where only sporadic cases have been reported (e.g., Turkey, the United States, and the United Kingdom) have been considered to be nonendemic [1].

Transmission of HEV infection during outbreaks primarily occurs from contaminated water [1–3]. However, unlike other enterically transmitted infections, person-to-person transmis-sion of HEV appears to occur infrequently [4], low rates of infec

tion occur between epidemics, and the reservoir for infection is unknown.

HEV infection has been demonstrated in swine, rodents, and sheep [1,5], and an HEV that is closely related to human HEV was identified among pigs in the United States [1]. We report the results of a cross-sectional study conducted in Moldova, an area that is not endemic for hepatitis E, to assess whether close contact with swine is a risk factor for HEV infection. (University of Chicago Pres Volume: 27S3 • September 2001) http://www.journals.uchicago.edu/doi/pdf/10.1086/324566?cookieSet=1


DOMUZ ETİ VE SİROZ

Relationship between pork consumption and cirrhosis. Nanji AA, French SW.

An investigation of the relationship between per-caput consumption of total fat, beef, and pork in several countries and mortality rates for cirrhosis showed a correlation between alcohol consumption and cirrhosis mortality of 0.64 (p less than 0.01), and a correlation between pork consumption and cirrhosis mortality of 0.40 (p less than 0.05). The correlation between cirrhosis mortality and the product of both alcohol and pork consumption was highly significant (r = 0.98, p less than 0.001). In countries with low alcohol consumption, no correlation was obtained between alcohol consumption and cirrhosis. However, a significant correlation was obtained between cirrhosis and pork. A similar relationship was seen in the ten Canadian provinces, where there was no correlation between cirrhosis mortality and alcohol consumption, but a significant correlation was obtained with pork. (National Center for Biotechnology Information U.S. National Library of Medicine) Lancet. 1985 March http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2858627?dopt=Abstract


DOMUZ ETİNDEN 38 ÖLÜ, 1857 HASTA

Poisonous pork kills 38, makes 1857 sick

Widodo said it was unlikely that the residents had died of water poisoning because they had always used the same water sources. (Sydney Morning Herald in Australia) AFP January 29, 2004


MOZART DOMUZ ETİNDEN ÖLDÜ

Pork chop ‘killed Mozart’

Mozart: Death was put down to “severe miliary fever” Wolfgang Amadeus Mozart was killed by eating pork, a new report suggests.

The world famous Austrian composer, who died in 1791, showed the symptoms of a disease caused by eating badly-cooked pork infected by a worm, an American doctor has said.

Mozart’s symptoms, including a fever, rash, limb pain and swelling, match those brought on by trichinosis, according to Dr Jan V Hirschmann of Seattle’s Puget Sound Veterans Affairs Medical Center.

His death was put down to a “severe miliary fever” at the time, and no autopsy was carried out.

Letter

Previous theories about what killed the composer, who died aged 35, include rheumatic fever, kidney stones, heart disease, pneumonia and poisoning.

There have also been suggestions of foul play concerning rival composer Antonio Salieri.

But Dr Hirschmann points to a letter Mozart wrote to his wife 44 days before he fell ill.

“What do I smell?… pork cutlets! Che Gusto (What a delicious taste). I eat to your health,” he wrote.

Trichinosis has an incubation period of about 50 days, says Dr Hirschmann, who is an infectious disease specialist.

His eight-page report is based on details from medical literature, historical documents and biographies.

Dr Hirschmann admitted that not being able to be proved wrong “makes it much more enjoyable to speculate”.

Theories

Mozart’s grave was dug up seven years after his death so it could be reused, and his remains were dispersed.

Dr Faith Fitzgerald, Davis professor of music at the University of California, last year put forward the theory that Mozart died of rheumatic fever.

She said there were about 150 different theories about the cause of the composer’s death.

“It does strike me as somewhat strange the investment people have in something that is virtually unknowable,” she said. Doctors like to speculate on the composer’s death because “it’s fun and because it’s Mozart,” Dr Fitzgerald said. (Monday, 11 June, 2001) http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/1382537.stm


DOMUZ HASTALIĞI KOLOMBİYAYI VURDU

Pig disease hits Colombia

A pig is often a family’s only source of income By the BBC’s Richard Collings

A potentially lethal tapeworm infestation of pigs is on the rise in Colombia.

Anyone eating contaminated pork can become the carrier of a parasite whose larvae attack the central nervous system and the brain.

Demand for pork has fallen dramatically, leaving thousands of farmers virtually penniless but shops are still selling contaminated meat.

The government has few resources to tackle the disease and environmental and health campaigners have now launched initiatives to improve basic hygiene, one reason for the spread of the disease.

Hidden problem

Thousands of people are now thought to be carrying the parasite

Thousands of people in Colombia are now thought to be carrying the cysticercosis tapeworm parasite.

The highest number of life-threatening cases is in the Narino province, where hospitals are crowded with sufferers.

There are now 30,000 registered epileptics in south west Colombia, but it is estimated that several thousand more incidences of infection caused by eating contaminated pork go unreported every year.

Recent studies show that 40% of patients diagnosed with epilepsy in the south west have eaten contaminated pork, which has often been undercooked.

In many cases, the disease leads to a slow and agonising death.

Worldwide, the disease is estimated to effect 50 million people. Endemic areas include Colombia, Mexico, sub-Saharan Africa, India and East Asia.

Family asset

In Colombia, a family’s prize possession is very often its pig.

Cysticercosis

It is estimated the disease affects 50m people worldwide

Endemic areas include Colombia, Mexico, India and East Asia

Pigs live with families in their back yards and often share the same sanitary arrangements.

A hole in the ground doubles up as the toilet for animals and humans alike.

Dr Fernando Sanzon of Colombia’s Narino University, who is spearheading the campaign to eradicate the cysticercosis disease, believes it is a question of educating farmers about basic hygiene.

He is concerned that the Colombian government, fighting a 40-year war against left-wing guerrillas, does not have enough money to spend on measures to eradicate the disease.

This year it has invested $10,000 in public awareness campaigns – a fraction of what is needed compared to the magnitude of the problem.

To date, only modest sums have been spent on research.

Environmental campaign

It is environmental and not health campaigners who have devised a novel scheme to improve basic hygiene.

One group gives people help with home improvements.

But in return farmers have to plant hundreds of trees before they are given new hand washing and toilet facilities.

Ana Cecilia Rosas, spokeswoman for the environmental group, says farmers have been willing to do this in the absence of any government initiatives.

But she voices concern at the lack of similar campaigns in the rest of the country where no work has yet been done to combat the tapeworm parasite in pigs. (Friday, 30 November, 2001, 10:44 GMT)http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/1683646.stm

Pork recalled in Hong Kong while authorities battle to control yet another outbreak of disease

Disease/Infection News

The media in Hong Kong have reported over 1,270 kilograms of pork has been recalled in the southern city of Shenzhen.

China, which is battling yet another outbreak of disease, has been battling to contain an outbreak of swine flu since last month.

To date the pig-borne disease, caused by the Streptococcus suis bacteria, has infected more than 200 people in China’s southwest province of Sichuan and killed 39.

The outbreak has killed around 650 pigs in Sichuan, but instead of disposing them, many poor farmers ate and even sold them.

It appears that all those who contracted the disease in Sichuan had slaughtered, handled or eaten infected pigs.

On Saturday authorities began recalling the batch of pork, which originated from central Henan province, from two Shenzhen markets.

Local media reported the move but it has not been explained why the meat was being recalled.

Authorities in Hong Kong, which is just south of Shenzhen, have said they are contacting health authorities in China for comment on the reports.

Apparently officials in Shenzhen have posted notices at housing estates which promise to refund residents who surrender pork that they bought from the two markets.

It is also claimed that those who had already eaten the meat were ordered to register their names, but were not told why.

Although the outbreak was first reported in June, it did not surface in the Chinese media until almost a month later.

Streptococcus suis, or swine flu, is endemic in most pig-rearing countries, but human infections are rare.

China’s state media have said repeatedly, that no human-to-human infections have been found in Sichuan, but by any standards, the infection rate and death toll is considered unusually high, and some experts have questioned that it is indeed swine flu.

The outbreak has made residents in nearby Hong Kong extremely nervous, particularly because three infections have been reported there since the outbreak in mainland China began, and apparently none of those affected had been to China recently.

China has suspended exports of Sichuan pork to Hong Kong, and sales of pork, which is China’s most popular meat, have fallen sharply. (Published: Monday, 15-Aug-2005- News-Medical.Net) http://www.news-medical.net/?id=12475


INTERNAL PARASITES

(490) These must all use nutrients from the host to multiply and survive. They are found in the digestive tract, the kidneys, liver, lungs or the blood stream. There are four groups; nematodes (roundworms), thorny-headed worms, tapeworms and protozoa. (Fig.11-1).

The location of the different worms are shown in Fig.11-2)

The sites where the different parasites are found

Controlling parasites requires an understanding of their life cycle. Procedures can then be adopted that together with anthelmintics, break this cycle and thus prevent re-infection. There are two types of life cycle, a direct one and an indirect one.

The Direct Life Cycle

(491) This is depicted in Fig.11-3. The adult worm lays its eggs in the intestine and they are passed out in the faeces onto the ground. The eggs then develop through larval stages, but only the last stage can infect a pig and develop into an adult worm. Some larvae(ascarids and lungworm) enter the digestive tract and migrate through the liver to the lungs before they complete their cycle.

The Indirect Life Cycle

(492) This requires an intermediate host as shown in Fig.11-4. It commences as a direct cycle with the eggs leaving the pig with the first stage larvae developing. The egg containing the larva is eaten by a second host such as an earth worm or a beetle, where it undergoes a further two larval stages before finally becoming infective to the pig. The pig then eats the intermediate host and thus the cycle of reinfection is completed. An indirect cycle always requires another host for development before the larva can infect the pig. Removing or preventing access to the host breaks the cycle of infection.

The length of each cycle is dependent on the temperature and humidity of the environment. Eggs and larvae do not develop in cold conditions and most die in very dry conditions. This survival time outside the pig is important in controlling continuing infections. It also takes a number of days for the larva to develop inside the egg to the infectious stage. If faeces are removed from the environment before this development has been completed then the cycle is broken. The period of time taken for the larva inside the pig to mature to an egg laying adult is called the prepatent period. Fig.11-5 shows the prepatent periods and also the time of survival of the eggs and larvae in the environment.


Recognising a Worm Problem

(493) This is carried out by collecting faeces samples from different ages of pigs and examining them for the presence of worm eggs. 25g samples should be taken from the following animals:- 5 lean dry sows, 5 lean suckling sows, 5 separate samples from weaner faeces at 12 weeks of age and 5 separate samples from finishing pigs at 90kg. These are then submitted to a laboratory for examinations.

A 2g portion of each sample is washed through a sieve with saturated salt or zinc sulphate solution and a small amount of this liquid containing worm eggs is flooded into a glass chamber of a known size. The top of the chamber is then examined microscopically as the eggs float to the surface and the numbers of the different eggs are counted (Fig.11-6). The levels per g of faeces are then calculated.

Worms of one kind or another are almost always present in commercial pig herds. Low numbers are no problem but large numbers can cause tissue damage with malfunction of the body systems that are damaged and loss of condition. It can be difficult to assess the significance of a parasite burden but the following procedures may be adopted.

Step 1

Assess the body condition, growth rates and clinical symptoms of the group of pigs

Coughing – consider lungworm but only if the environment could give access to earth worms or beetles. Ascarid larvae as they migrate through the lungs can increase the incidence of pneumonia and coughing.

Wasting – round worms, coccidia, kidney worms or Balantidium coli.
Blood in the urine – kidney worms. Blood in the faeces
– coccidiosis, trichuris infection.
Anaemic pigs – stomach worms.

Step 2

Assess the type of environment and the way it could maintain parasites. Look at the ages of the pigs affected.

Step 3

Assess post-mortem and slaughter house information for evidence of parasites in the following organs:

Liver damage / milk spot – ascarids, kidney worms

The kidney – kidney worms


The stomach – stomach worms

The intestine – ascarids, nodular worms

The large bowel – nodular worms, whipworms, balantidia

Muscle – muscle worms

Step 4

Assess the results of the faeces examinations. The egg output each day is variable and the results must be interpreted by assessing all samples, together with the types of worm eggs, their numbers (Fig.11-7) and the clinical picture. The output of eggs also varies in the sow with the stage of reproduction, with increased outputs of eggs during lactation. Never make a diagnosis on egg counts alone. Judge their significance by Steps 1, 2 and 3.

http://www.thepigsite.com/pighealth/article/407/internal-parasites


FLORİDA UNİVERSİTESİ –DOMUZ ETİ

AS50—– UNIVERSITY OF FLORIDA— IFAS EXTENSION

Controlling Internal Parasites in Swine 1

R. O. Myer and W. R. Walker2

1. This document is AS50, one of a series of the Animal Science Department, Florida Cooperative Extension Service, Institute of Food and Agricultural

Sciences, University of Florida. Original publication date March 1990. Reviewed June 2003. Visit the EDIS Web Site at http://edis.ifas.ufl.edu.

2. R. O. Myer, Associate Professor, Agricultural Research and Education Center, Marianna; W. R. Walker, Associate Professor and Extension Swine

Specialist, Department of Animal Science, Cooperative Extension Service, Institute of Food and Agricultural Sciences, University of Florida, Gainesville,

32611. The use of trade names in this publication is solely for the purpose of providing specific information. It is not a guarantee or warranty of the products named, and does not signify that they are approved to the exclusion of others of suitable composition. All chemicals should be used in accordance with directions on the manufacturer’s label.

The Institute of Food and Agricultural Sciences (IFAS) is an Equal Employment Opportunity – Affirmative Action Employer authorized to provide research, educational information and other services only to individuals and institutions that function without regard to race, creed, color, religion, age, disability, sex, sexual orientation, marital status, national origin, political opinions or affiliations. For information on obtaining other extension publications, contact your county Cooperative Extension Service office. Florida Cooperative Extension Service / Institute of Food and Agricultural Sciences / University of Florida / Larry R. Arrington, Interim Dean

Swine internal parasites (worms) are estimated to cost 250 million dollars annually in the United States but they are not considered to be swine killers. Internal parasites devitalize pigs by robbing them of essential nutrients and injuring vital organs. Pigs heavily parasitized are more susceptible to diseases such as scours and pneumonia. The resulting diseases and unthriftiness are a major cause of economic loss.

Swine producers should be aware of the common internal parasites of swine and methods of prevention and control.

Common internal parasites

Roundworms ( Ascarids ) . An adult female ascarid produces thousands of eggs daily. These pass out in the feces and, under favorable conditions of adequate moisture and warm temperature, become infective in 3 to 4 weeks or more. A protective shell resists adverse environmental conditions, enabling the eggs to remain alive for 5 years or longer.

Consequently, infective eggs are abundant on hog lots, pastures and other places contaminated by droppings of infected hogs. When pigs swallow infective eggs, the larvae (young worms) emerge from the eggs in the intestinal tract and migrate through the liver, lungs and other tissues. Migration of roundworm larvae through the lungs may lead to pneumonia and coughing. These larvae eventually return to the intestine where they mature and become prolific egg layers. Roundworm infestation results in decreased feed efficiency, lowered growth rates and condemnation of livers.

Nodular worms ( Oesophagostomum ) .

Nodular worms also inhabit the intestinal tract causing intestinal damage and unthriftiness in pigs. Eggs pass out in the feces and hatch on the ground. The larvae develop over an extended period and are ingested by the pig. They burrow into the intestinal wall and develop within nodules in the wall of the intestine before re-entering the intestinal tract where they mature.

Intestinal threadworms (Strongyloides ) .

Threadworms are another inhabitant of the intestinal tract. Their eggs pass out in the feces and hatch within a few hours under favorable conditions. This parasite can also multiply outside the animal host, can be transmitted from the sow to the pig before birth (prenatal infection), can be transmitted Controlling Internal Parasites in Swine 2 through the colostrum and is capable of penetrating unbroken skin. As a result, mature threadworms have been detected in baby pigs as early as 4 days old. The resulting yellowish diarrhea and possible death loss in baby pigs can be a difficult problem. In fact, numerous deaths of baby pigs in Florida have been caused by this internal parasite.

Whipworms ( Trichuris ) . Whipworms are common internal parasites of swine. Eggs passed with the feces develop into infective larvae in the environment in about a month. The larvae are ingested and penetrate the intestinal wall, damaging tissue, robbing the pig of essential nutrients, and causing diarrhea. Pigs infected with whipworms are also prone to other intestinal infections such as salmonellosis and swine dysentery. Whipworm infestations can be particularly devastating in young pigs (3 months old or less).

Kidney worms . The kidney worm is one of the most damaging parasites. The mature kidney worm is about 1 inch long and can be found in or around the kidney or along the tubes leading from the kidney to the bladder. The adult female produces eggs that are passed through the urine. Swine are infected by ingestion of the eggs. The young larvae will migrate into the liver and cause considerable damage before migrating on to the kidney where the larvae will mature. Unlike other parasites, the life cycle of this parasite is quite long, a total of 15 months. The kidney worm is a problem primarily in the southeastern USA.

Lungworms . The adult lungworm produces eggs in the lungs which are coughed up, swallowed and pass out in the feces. Earth worms ingest the eggs and become infected. Pigs may root up and swallow earth worms containing the infective stage of the parasite. Lung infection then occurs and considerable lung damage and pneumonia can result.

Other internal parasites . Several other parasites are also of importance in swine. These include coccidia, thorny-headed worms, stomach worms and trichina (from raw or improperly cooked garbage).

Treatment and control. Control is aimed at reducing infection and minimizing their detrimental effects. Although several chemical deworming agents are available, cleanliness and general good management must be practiced to minimize losses. A combination of good management and sanitation plus proper use of deworming agents will most effectively control internal parasites of swine.

Sanitation and management recommendations Management . Management should be aimed at breaking the cycle of the parasite. Most parasite eggs and larvae persist and thrive in warm weather with plentiful moisture. They are destroyed by direct sunlight and drying. However, pastures and lots can remain infective for years because parasite eggs are protected by layers of soil and manure. Mud holes and shade encourages parasite survival, thus, land and lot rotation is of some value in parasite control. Confinement rearing on slatted floors or concrete is also of practical value, especially if good sanitation is practiced.

Sanitation . Sanitation is of definite value in controlling parasites, as well as to prevent other diseases of swine. Thorough cleaning that removes the parasite eggs from the environment plus disinfection of pens between use is of real value. Hot lye solution, saponated solutions of cresol, sodium orthophenylphenate, organic iodide or iodophors, and fumigation with formaldehyde gas are satisfactory disinfectants if preceded by mechanical cleaning with the use of a detergent solution or steam cleaner. The following sanitation and management practices are recommended:

1. Wash sows with a mild soap solution and rinse with a mild antiseptic solution immediately before placing them in the farrowing house. Give special attention to the udder and feet.

2. Keep farrowing pens clean and free of manure to prevent exposure of baby pigs to large numbers of worm eggs and parasite larvae. Controlling Internal Parasites in Swine 3

3. Avoid using permanent pastures or dirt lots. If temporary pastures are not available, rotate permanent pastures yearly or renovate pastures periodically.

4. Use well-drained areas for lots and pastures. Avoid formation of mud holes. Avoid overstocking lots and pastures.

5. Provide adequate nutrition to minimize the effect of parasitism and to reduce the tendency of pigs to search and root for food.

6. Pigs raised on concrete have some advantage over those raised on dirt particularly if regular cleaning and sanitation practices are followed.

7. Do not feed raw or improperly cooked garbage or table scraps to swine (to prevent trichinosis).

Diagnosis of internal parasites

Internal parasites can be diagnosed by clinical signs, necropsy and examinations of feces for eggs. Clinical signs include poor feed efficiency, unthrifty appearance, coughing, pneumonia, diarrhea and death. However, many hogs may be heavily parasite-infected and appear normal.

Depending on the parasite species, adult parasites can be observed in the intestinal tract, lungs or kidneys at postmortem. Migrating larvae of roundworms (Ascarids) and kidney worms cause scars or white spots on the liver. These can be observed during necropsy of young pigs or at the time market hogs are slaughtered.

Deworming and control recommendations. For practically all swine producers in Florida, regular deworming of pigs and sows is needed to control common internal parasites of swine. Roundworms, nodular worms, strongyloides (threadworms), whipworms, lungworms and kidney worms cause problems in Florida swine. Several good deworming agents are available but vary in their effectiveness against specific parasites. No individual dewormer is effective against all species of parasites. Some dewormers, however, are fairly effective against many species and these are often referred to as broad spectrum dewormers. Deworming agents and their effectiveness are described in Table 1 .

Piperazine is inexpensive, effective against adult roundworms and moderately effective against nodular worms. It is administered in feed and water.

Hygromycin B has value as an aid in control of whipworms, nodular worms and roundworms and is used as a feed additive to be fed continuously.

Dichlorvos (Atgard) is effective against roundworms, nodular worms and whipworms and is a good dewormer to use in sows 1 and 2 weeks before placing them in the farrowing house. It is used only in feed.

Levamisole (Tramisol) is effective against kidney worms, lungworms, roundworms and nodular worms. This dewormer is administered in feed or water.

Pyrantel (Banmith) is effective against roundworms and nodular worms and is used only in feed either as a one-time dewormer or it can be fed continuously.

Thiabendazole (TBZ) paste is the dewormer approved for use against threadworms (Strongyloides) in baby pigs.

Fenbendazole (Safe-guard) is effective against roundworms, nodular worms, stomach worms, whipworms, kidney worms and lungworms. This dewormer is mixed with feed and fed for three consecutive days.

Ivermectin (Ivomec) is unique in that this dewormer is injected. Ivermectin dewormer is rather expensive but is also effective against lice and mange. This dewormer is particularly useful in deworming sows.

Parasite control program: Parasite control programs vary with the individual farm. In general, farms can be separated into confinement or pasture (dirt lot) operations. Pigs raised on pasture or in dirt lots where reinfection is inevitable will need a more rigorous control program than pigs raised on slotted floors. Confinement systems with dirty solid concrete floors are no different from a pasture lot and should be considered contaminated with worm eggs. In a parasite control program, sows and gilts should be dewormed with dichlorvos, fenbendazole, ivermectin or levamisole 1 to 2 weeks before entering the farrowing house. Sows and gilts should also be washed prior to entering the farrowing house to get rid of worm eggs on their bodies. If threadworms Controlling Internal Parasites in Swine 4 (strongyloides) are a problem in small pigs, thiabendazole paste should be used at 5 days of age and repeated at 10 days of age. When pigs reach 6 to 8 weeks of age, they should be dewormed with dichlorvos, levamisole, fenbendazole or pyrantel. Deworming again in 30 days using a different dewormer is advantageous in particular if pigs are raised on dirt. Please follow the manufacturer’s directions regarding the use of deworming agents . Monitoring of the internal parasite problem in the herd is recommended. Fecal samples can be collected and examined by a veterinarian or diagnostic laboratory at regular intervals. Discussion of the problem with a veterinarian or extension livestock specialist is desirable to adopt the most effective program for the herd. Management practices to prevent parasite infections and sound nutrition programs are important control measures in addition to use of chemical deworming agents.

http://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/AN/AN03900.pdf


DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ VE DOMUZ ETİ

WORLD HEALTH ORGANIZATION

FIFTY-SIXTH WORLD HEALTH ASSEMBLY A56/10

Provisional agenda item 14.2 6 March 2003

Control of neurocysticercosis-Report by the Secretariat

BACKGROUND

1. Cysticercosis of the central nervous system (neurocysticercosis) is caused by the larval stage (cysticerci) of the pork tapeworm Taenia solium. The two-host life cycle of this tapeworm comprises human beings as definitive hosts and swine as intermediate hosts. Pigs become infected when they ingest human faeces containing T. solium eggs, which develop in the muscle and brain into cysticerci.

When people eat undercooked pork containing viable cysticerci, they develop an intestinal tapeworm infection, but not cysticercosis of the central nervous system. Human beings can also become intermediate hosts, however, by directly ingesting T. solium eggs shed in the faeces of human carriers of the parasite. These eggs then develop into cysticerci which migrate mostly into muscle (causing cysticercosis) and into the central nervous system where the cysticerci can cause seizures and many other neurological symptoms (cysticercosis of the central nervous system). Both these forms of human cysticercosis are therefore human-to-human infections acquired by the faeco-oral route in areas with poor hygiene and sanitation. Such a route of transmission is strongly supported by the concentration of cases of cysticercosis of the central nervous system in communities with human carriers of Taenia, which clustering also supports the argument that carriers of Taenia are potent sources of contagion.

2. Cysticercosis of the central nervous system is the most important neurological disease of parasitic origin in humans. It causes serious morbidity and in areas where T. solium is endemic, is known to be a leading cause of epilepsy, which has profound social, physical and psychological consequences. A study in southern India, reported in 2000, found an association between cysticercosis of the central nervous system and localization-related symptomatic epilepsy in 51% of patients.

Conversely, a study in Honduras reported in 1999 showed that when a diagnosis of cysticercosis of the central nervous system had been made, seizures were the presenting symptom in 52% of cases. In Ecuador, about 10% of all cases of epilepsy, and 25% of those attributable to a particular identifiable event, were due to cysticercosis of the central nervous system. Studies in Burundi and South Africa have shown that this latter proportion can be as high as 50% in certain areas. The diagnosis of cysticercosis of the central nervous system involves the interpretation of non-specific clinical manifestations, such as seizures, often with characteristic findings on computed tomography or magnetic resonance imaging of the brain, and the use of specific serological tests. Diagnostic criteria based on objective clinical, imaging, immunological and epidemiological data have been proposed for different levels of the health care system, but are not generally used in areas endemic for the disease.

Affected people in resource-poor areas therefore generally have limited access to adequate clinical care. There is also no consensus on whether all cases of cycticercosis of the central nervous system benefit from cestocidal treatment with its associated sophisticated diagnostic assessment, or whether simple symptomatic treatment with antiepileptic drugs alone can provide them sustained comfort and quality of life. Lack of awareness by the medical community and differences in quality and availability of medical services mean a lack of comprehensive and consistent case reporting, and thus substantial underreporting. In non-endemic industrialized countries imported cases have been found in, for example, carriers of intestinal-stage T. solium infection, who, through food-handling and other modes of contact, can be sources of locally-acquired cases, and persons with latent cysticercosis of the central nervous system. Human carriers of T. solium can routinely be diagnosed by the detection of proglottids or eggs in faeces, or by more sensitive methods such as the detection of Taenia antigens in stools or specific antibodies in serum.

3. Human cysticercosis is a disease associated with poverty in areas where people eat pork and traditional pig husbandry is practised. It is endemic in the Andean area of South America, Brazil, Central America and Mexico; China, the Indian subcontinent and South-East Asia; and sub-Saharan Africa (see Annex). The spread of the disease is facilitated by poor hygiene, inadequate sanitation and the use of untreated or partially treated wastewater in agriculture. However, cycticercosis can also occur in individuals who do not raise pigs or consume pork. For example, there have been reports of infections in people who are vegetarians or who do not eat pork on religious grounds (in India, Kuwait and United States of America).

4. Cysticercosis of the central nervous system is an important cause of chronic epilepsy, which places particular demands on the health services. When cysticercosis is associated with epilepsy, the burden of disease will dramatically increase owing to the social stigmatization and discrimination surrounding the latter. This stigmatization may be a barrier to providing adequate diagnosis and treatment. As cases of cysticercosis of the central nervous system tend to be found in clusters, as has been shown in industrialized countries, the epilepsy related to it can result in a particularly high socieconomic burden for affected families in the – invariably poor – endemic areas.


MEASURES CURRENTLY AVAILABLE TO CONTROL CYSTICERCOSIS

5. To control cysticercosis, the following measures are available:

• Case management, reporting and surveillance. Clinically, people with cysticercosis of the central nervous system usually present with unspecific neurological symptoms such as epilepsy, for which adequate case management should be available in health services. Such management requires a consensus on standardized criteria and guidelines for early differential diagnosis in peripheral health care structures, with emphasis on resource-poor areas as well as for possible treatment or referral to the next level of the health care system. Better surveillance and reporting will lead to a more accurate understanding of the extent of the problem and to the identification of foci of transmission.

• Identification and treatment of individuals who are direct sources of contagion (human carriers of adult tapeworm) and their close contacts, combined with hygiene education and better sanitation, will interrupt or reduce the cycle of direct person-to-person transmission, an approach that has been successfully applied to other contagious diseases.

• Universal or selected treatment with praziquantel (10 mg/kg body weight)1 has significantly reduced the prevalence of human taeniasis in areas where T. solium infection is endemic, such 1 Praziquantel in a dose greater than 10 mg/kg body weight may have an effect against cysticerci, but may also increase peri-cysticercal inflammation. In cases where cysticerci have been located in the central nervous system, neurological symptoms have been reported after treatment with praziquantel at doses exceeding 10 mg/kg. as in Mexico. In order to limit reinfection of humans by the intermediate hosts, treatment needs to be accompanied by veterinary sanitary measures such as enforced meat inspection and control, improvement of pig husbandry and inspection, and treatment of infected animals.

Single-dose therapeutic agents, for example oxfendazole, have recently become available and appear to be effective, with no deleterious effects on animals or on the meat product. Animal vaccines are under development.

• Long-term success is more likely when anthelminthic chemotherapy programmes are integrated into a wider intersectoral approach to increase public awareness and hygiene practices; additional measures to sustain the impact of specific interventions include the provision of clean water and sanitation, and health education about parasite transmission and ways to improve hygienic behaviour and sanitary conditions of humans and animals. A comprehensive improvement in living conditions, appropriate legislation, modernization of swine husbandry, and improvement in efficiency and coverage of meat inspection, have reduced transmission in many industrialized countries.


RESPONSES AND WHO ACTIVITIES

6. Although substantial fragmentary information is available from local settings, national and global burdens of cysticercosis due to Taenia solium in terms of human suffering and economic losses in the veterinary field still have to be comprehensively assessed. WHO is currently undertaking such an assessment.

7. With regard to control, several strategies at small- or medium-scale level have proven to be successful. Yet, no intervention programme has been implemented so far at the national level with proven success. In 1993, the International Task Force for Disease Eradication declared Taenia solium a potentially eradicable parasite, for the following reasons: (i) the life cycle requires humans as definitive hosts; (ii) tapeworm infections in humans are the only source of infection for pigs, the natural intermediate host; (iii) the transmission of infection from pigs to human beings can be controlled; (iv) no reservoir for infection exists in wildlife. It is therefore expected that the strategic use of anthelminthics against the adult parasite in people and the larval parasite in swine, combined with health education and regulation of pig slaughter, is sufficient to interrupt transmission, but this approach has yet to be proven in practice. Although cysticercosis due to Taenia solium is considered to be a potentially eradicable disease, there is, however, no evidence yet that eradication is feasible and recommendable within a reasonable time frame. It appears, therefore, realistic to aim for the rapid definition of a simple package of interventions, such as the strategic use of anthelminthics against the adult parasite in humans and the larval parasite in swine, that will give an optimal, long-term relief from the burden of disease.

8. Taeniasis and cysticercosis do not lead to sudden large-scale international outbreaks of disease and therefore would not seem to constitute an appropriate subject for international notification. Nevertheless, national authorities should be strongly encouraged to set up national surveillance and reporting systems, and adopt a more active approach towards prevention and control of these diseases. As a step towards promoting the control of human cysticercosis, particularly as a preventable cause of epilepsy, a consensus has yet to be reached on crucial elements such as clinical diagnosis and treatment in resource-poor settings, surveillance and reporting methods, and cost-effective and sustainable intervention strategies. The successful outcome of the application of these elements should vindicate the control approach and lead to substantial relief of disease burden and possibly to the elimination of disease.

9. Enhanced control of human cysticercosis and cysticercosis of the central nervous system will contribute to several international initiatives such as WHO’s Global Campaign against Epilepsy – “Out of the Shadows”, the scaling up of the response to diseases of poverty, the Food Safety Programme and the recently launched Partners for Parasite Control. A more proactive attitude towards the control of Taenia solium cysticercosis can be integrated into and promoted through these initiatives.


ACTION BY THE HEALTH ASSEMBLY

10. The Health Assembly is invited to note the report.

http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA55/ea5523.pdf http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA56/ea5610.pdf


Dünya Sağlık Örgütü 2007-ALKOL RAPORU

http://www.who.int/substance_abuse/publications/alcohol_injury_summary.pdf

http://www.who.int/substance_abuse/publications/global_status_report_2004_overview.pdf


DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ 2004 ALKOL RAPORU

WHO Global Status Report on Alcohol 2004

Oropharyngeal, oesophageal and liver cancers

Alcohol has consistently been related to the risk of cancer of the mouth (lip, tongue), pharynx, larynx, hypopharynx, oesophagus and liver (Corrao et al., 1999; English et al., 1995; Gurr, 1996; Single et al., 1999; US Department of Health and Human Services, 2000; WHO, 2000a). The relationship between average volume of alcohol consumption and cancer is usually characterized as almost monotonically increasing relative risks with increasing volume of drinking (Bagnardi et al., 2001).

Female breast cancer

Much research has been conducted over the last decade on breast cancer. Prior to 1995, it has most often been concluded that evidence of a causal relationship with alcohol was insufficient (English et al., 1995; Rosenberg, Metzger & Palmer, 1993; Schatzkin & Longnecker, 1994). However, recent studies and reviews have shown that not only hazardous or harmful drinking, but also even moderate alcohol consumption, can cause female breast cancer (Single et al., 1999). A meta-analysis by Smith-Warner et al. (1998) found a clear linear relationship over the whole continuum of consumption. Other original studies supported this finding (Bowlin et al., 1997; Corrao et al., 1999; Nasca et al., 1994; Royo-Bordonada et al., 1997; Swanson et al., 1997; van den Brandt, Goldbohm & van ‘t Veer, 1995; Wingo et al., 1997).

Cancers of the stomach, pancreas, colon, rectum, prostate, salivary glands, ovarium, endometrium, bladder

Many recent research projects have investigated whether these cancers are alcohol-related. Overall, evidence for a causal relationship between alcohol and cancer of the stomach, pancreas, colon, rectum, if any was found, was weak and inconclusive (Bode & Bode, 1997; Boutron et al., 1995; De Stefani et al., 1998; Gapstur, Potter & Folsom, 1994; Harnack et al., 1997; Ji et al., 1996 ; Longnecker & Enger, 1996; Lundberg & Passik, 1997; Piette, Barnett & Moos, 1998; Sarles, Bernard & Johnson, 1996; Seitz, Poschl & Simanowski, 1998; Seitz et al., 1998; Soler et al., 1998). A recent meta-analysis assessing the link between alcohol and various types of cancer showed that statistically significant increases in risk existed for cancers of the stomach, colon, rectum and ovaries (Bagnardi et al., 2001).

On prostate cancer, again most studies did not report observing an increased risk (Breslow & Weed, 1998; Ellison et al., 1998; Hiatt et al., 1994; Tavani et al., 1994), whereas two cohort studies (Ajani et al., 1998; Putnam et al., 1998) and one case–control study (Hayes et al., 1996) reported a small increased risk in men who consume even moderate amounts of alcohol.

It has been hypothesized that alcohol might constitute a risk factor for cancer of the major salivary glands (Horn-Ross, Ljung & Morrow, 1997; Muscat & Wynder, 1998), ovarium, endometrium (Bradley et al., 1998; Longnecker & Enger, 1996; Newcomb, Trentham-Dietz & Storer, 1997; Parazzini et al., 1995), and the bladder (Bruemmer et al., 1997; Donato et al., 1997; Longnecker & Enger, 1996; Yu et al., 1997). For each of these sites, results were either scarce or heterogeneous, or the effects, if any were found, not statistically significant. In sum, evidence for a causal relationship between alcohol and cancers of these sites so far has not produced consistent results, especially with regard to physiological pathways. Overall, the risk relationship between alcohol and alcohol-related cancers can be characterized by an almost linear dose–response relationship between volume of drinking and the relative risk of outcome. Although there have been speculations about the impact of patterns of drinking, especially for breast cancer (Kohlmeier & Mendez, 1997), the current state of knowledge does not suggest that patterns of drinking play an important role in the etiology of cancer.2

Cardiovascular disease

There is increasing research in the past decades about the role of alcohol as both a risk and protective factor for cardiovascular disease. Coronary heart disease and the protective role of alcohol has been the focus of most research and will be discussed in a separate point below. Most studies suggest that low-level consumption equally offers some protection against ischaemic stroke.

In contrast, hypertension and other cardiovascular disorders such as cardiac arrhythmias or heart failure are adversely affected by alcohol (see Friedman, 1998; Klatsky, 1995; Puddey et al., 1999; Rosenqvist, 1998; US Department of Health and Human Services, 1997; Wood et al., 1998). There are some indications that hypertension may be related to the pattern of heavy drinking occasions (Murray et al., 2002; Puddey et al., 1999; Wannamethee & Shaper, 1991).

For haemorrhagic stroke, the weight of evidence suggests an increase in risk for males even at low levels of consumption (Berger et al., 1999; Jackson, 1994; Sacco et al., 1999; You et al., 1997). For females the most recent meta-analyses of Ridolfo and Stevenson (2001) suggested a protective effect for drinking below 40 g pure ethanol per day, but an 8-fold increased risk for drinking above these limits. Patterns of drinking not only play a role in any protective effects of alcohol on CHD, drinking patterns are also relevant to risks of stroke (Hillbom, Juvela & Karttunen, 1998) and for sudden cardiovascular death or cardiovascular death in general (Kauhanen et al., 1997a; Kauhanen et al., 1997b; Kozarevic et al., 1982; Poikolainen, 1983; Wannamethee & Shaper, 1992) with heavy drinking occasions and intoxication resulting in increased risk.

Liver cirrhosis

Alcohol has been estimated as the leading cause of liver cirrhosis in established market economies (Corrao et al., 1997; Corrao et al., 1998; English et al., 1995). There is some debate whether alcohol’s contributory role should be restricted to alcoholic liver cirrhosis alone or be extended to unspecified liver cirrhosis. Several authors contend that, empirically, it is extremely difficult to separate alcoholic from unspecified liver cirrhosis, and that the term “unspecified liver cirrhosis” is applied when no specific etiological factor is reported or identified (English et al., 1995). Research in the United States and in Central and South American countries indicated that an appreciable proportion of cirrhosis deaths without mention of alcohol was in fact attributable to alcohol (Haberman & Weinbaum, 1990; Puffer & Griffith, 1967; Room, 1972).

On the other hand, applying RRs of liver cirrhosis derived in established market economies to other countries can be extremely misleading. In many countries (e.g. China or India), liver cirrhosis is mainly caused by other factors such as viral infections. The corresponding AAFs have been shown to vary between less than 10% (China) and 90 % (Finland) (WHO, 2000a). The relationship between alcohol consumption and liver cirrhosis seems to be mainly dependent on volume of drinking and independent of patterns of drinking (Lelbach, 1975; Lelbach, 1976). However, some research also indicates a potential effect of occasions of heavy drinking (Rhodés, Salaspuro & Sorensen, 1993).

Effects of prenatal alcohol exposure: Alcohol consumption during pregnancy is related to various risks to the fetus, which include gross congenital anomalies and Fetal Alcohol Spectrum Disorders (FASD), which include conditions such as fetal alcohol syndrome (Alvear, Andreani & Cortes, 1998; Church et al., 1997; Faden, Graubard & Dufour, 1997; Habbick et al., 1997; Larkby & Day, 1997; Larroque & Kaminski, 1996; Mattson et al., 1997; Passaro & Little, 1997; Passaro et al., 1996; Polygenis et al., 1998; Roebuck, Mattson & Riley, 1998; Shu et al., 1995; Windham et al., 1995). FASD ranges from individual anomalies at one end and serious neurobiological dysfunctions, including mental retardation, on the other (Connor & Streissguth, 1996). The prenatal teratogenic effects of alcohol also include lethal consequences. They comprise spontaneous abortion, low birth weight, fetal damage, prematurity, and intrauterine growth retardation (Abel, 1997; Bradley et al., 1998; Windham et al., 1997).

Mental conditions

The co-morbidity of alcohol dependence with other mental conditions is high, both in clinical and in general population samples (e.g. Grant & Harford, 1995; Merikangas et al., 1998). The crucial question in this respect is about causation. Sufficient evidence for a causal role of alcohol consumption at this point of research appears to exist mainly for depression. Since this relationship is controversial it will be discussed below in a separate section.

Other chronic conditions

Other risks of alcohol consumption currently discussed in the literature include epilepsy (see e.g. Jallon et al., 1998; Leone et al., 1997; Martín et al., 1995), acute and chronic pancreatitis (Ammann, Heitz & Klöppel, 1996; Skinazi, Lévy & Bernades, 1995; Damström Thakker, 1998; Robles-Diaz & Gorelick, 1997) and psoriasis (English et al., 1995). Beneficial health effects of alcohol consumption excluding CHD

Ischaemic stroke

Cerebrovascular disease (stroke) consists of several subtypes, the most common subtypes being ischaemic stroke and haemorrhagic stroke, which are affected differently by alcohol. For ischaemic stroke, the predominant type of stroke, the weight of evidence including biological mechanisms, suggests effects similar to those for CHD, namely that low to moderate consumption may offer some protection (Beilin, Puddey & Burke, 1996; Hillbom, 1998; Keil et al., 1997; Kitamura et al., 1998; Knuiman & Vu, 1996; Sacco et al., 1999; Thun et al., 1997; Yuan et al., 1997; Wannamethee & Shaper, 1996). Alcohol consumption has detrimental effects on haemorrhagic stroke.

Other beneficial health effects of alcohol consumption

Alcohol may offer some protection against diabetes and cholelithiasis (gallstones) (English et al., 1995; see also Ashley et al., 2000, for a recent overview on beneficial effects of alcohol). Findings from a cohort of more than 40 000 male health professionals showed that moderate alcohol consumption may decrease the risk of diabetes, perhaps through the effects of alcohol on insulin sensitivity (Rimm et al., 1995). The protective effect was further substantiated, mainly in studies in established market economies (Perry et al., 1995; Ajani et al., 1999), however there may be differential effects on men and women, and even detrimental effects at higher levels of intake (Wei et al., 2000; Kao et al., 1998). Plausible biological mechanisms were seen to exist in mediating effects of moderate alcohol intake on glucose tolerance and insulin resistance (Facchini, Chen & Reaven, 1994; Kiechl et al., 1996; Lazarus, Sparrow & Weiss, 1997; Flanagan et al., 2000).

With regard to cholelithiasis (gallstones) there is some evidence that alcohol may offer some protection against gallstones (English et al., 1995; Holman et al., 1996). These findings have been substantiated by recent large-scale cohort and case-control studies, which reported an inverse relationship (Attili et al., 1998; Caroli-Bosc et al., 1998; Chen et al., 1999; Leitzmann et al., 1998).

http://www.who.int/substance_abuse/publications/global_status_report_2004_overview.pdf

posted in HARAMLAR | 5 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

ALKOLLÜ İÇKİ KULLANMAYI DOĞRU BULMAYAN HRİSTİYAN GRUPLAR

http://seekingfaithfulness.wordpress.com/2008/02/28/your-turn-christians-who-dont-drink-alcohol/

http://answers.yahoo.com/question/index?qid=20070610183834AAxpI9b&show=7

posted in HARAMLAR | 0 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

ALKOLLÜ İÇKİ KULLANIMIYLA İLGİLİ YAYINLAR

http://whqlibdoc.who.int/hq/1991/WHO_PSA_91.5.pdf   http://whqlibdoc.who.int/hq/1999/WHO_HSC_SAB_99.9.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://whqlibdoc.who.int/hq/2001/WHO_MSD_MSB_01.2.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/en/APDSSummary.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/en/Alcohol%20Policy%20Report.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/alcohol_gender_drinking_problems.pdf  Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/identification_management_alcoholproblems_phaseiv.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/entity/substance_abuse/publications/alcohol_injury_summary.pdf  Dünya Sağlık Örgütü

http://en.wikipedia.org/wiki/Effects_of_alcohol_on_the_body Alkolün insan vücuduna kısa süreli etkileri

http://en.wikipedia.org/wiki/Long-term_effects_of_alcohol Alkolün insan vücuduna uzun süreli etkileri

http://en.wikipedia.org/wiki/Alcoholic_liver_disease Karaciğer http://en.wikipedia.org/wiki/Alcoholic_hepatitis Siroz-hepatit

http://en.wikipedia.org/wiki/Alcohol_and_cardiovascular_disease Kalp-damar http://en.wikipedia.org/wiki/Alcohol_and_cancer Alkol ve kanser

posted in HARAMLAR | 0 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

DOMUZ ETİ YENİLMESİNİ DOĞRU BULMAYAN BAZI HRİSTİYAN GRUPLAR

 Kitab-ı Mukaddes’e göre domuz etinin haram olduğunu ispatlayan 21 sayfalık “UNITED CHURCH OF GOD” tarafından hazırlanan bir çalışma http://www.gnmagazine.org/booklets/CU/CU.pdf

http://www.zoomnet.net/~bbratt/ws-pork.htm +++            

http://www.zoomnet.net/~bbratt/pig.html ++++++

http://truth.fateback.com/unclean.html  ++++++

http://www.biblestudy.org/cleanfood.html    

http://www.biblestudy.org/basicart/six-reasons-why-i-do-not-eat-pork-or-shrimp.html ++++

http://www.tomorrowsworld.org/cgi-bin/tw/tw-mag.cgi?category=Magazine12&item=1104079794 ++++

http://www.giveshare.org/Health/cleanunclean.html                   http://www.giveshare.org/Health/porkeatdanger.html  +++

http://www.giveshare.org/Health/health5.html  Clean and Unclean Meats

http://www.lightofmashiach.org/kosher.html

http://www.eliyah.com/clean.html

http://www.thenazareneway.com/index_vegetarian.htm

http://www.essene.com/Bible/WhatTheBibleSays.htm

http://atschool.eduweb.co.uk/sbs777/laws/diet.html

http://www.yaim.org/Pages/Cleanfood1.html

http://www.searchgodsword.org/dic/sbd/view.cgi?number=T4388

http://www.borntowin.net/newsite/LearningCenter/DisplayTemplate.aspx?who=e&

http://www.eurosurveillance.org/ViewArticle.aspx?PublicationType=W&Volume=11&Issue=46&OrderNumber=1

http://www.pnuanimalhealth.com/healthmanagementindex.asp?country=US&lang=EN&species=SW&drug=PU

http://www.truborn.com/B7files/Black7_Jun_03.pdf  Black Seven

http://www.antwifarms.com/swinediseases.shtml    Bu konudaki geniş haberler yığını

 

http://en.wikipedia.org/wiki/Pork   http://en.wikipedia.org/wiki/Pig   http://en.wikipedia.org/wiki/Trichinosis  http://en.wikipedia.org/wiki/Category:Swine_diseases : 18 adet hastalık ismi verilmiştir: 1)African swine fever virus   2)Classical swine feve  3)Japanese Encephalitis  4)Large roundworm of pigs  5)Master cell tumor  6)Metastrongylosis  7)Metastrongylus   8)Mycoplasma hyopneumoniae 9)Peppadep  10)Porcine Reproductive and Respiratory  Syndrome Virus  11)Postweaning multisystemic wasting syndrome  12)Pseudorabies  13)Smedi  14)Savaging 15)Swine brucellosis 16) Swine flu 17)Swine vesicular disease 18)Swinepox

Google arama motorunda “swine diseases“(domuz hastalıkları)   92600 adet

Google arama motorunda domuza özgü “trichinella” (trişin hastalığı) 250.000 adet

Google arama motorunda domuza özgü “trichinosis” (trişin hastalığı) 231.000 adet

Google arama motorunda “unclean meats” 13.700 adet, unclean meats 9.850 adet

Google arama motorunda anti-pork 15.000 adet. Google arama motorunda pig diseases 16.000 adet.

posted in HARAMLAR | 0 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

DOMUZ ETİ YENİLMESİNİ DOĞRU BULMAYAN BAZI YAYINLAR VE HRİSTİYAN GRUPLAR

http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA56/ea5610.pdf   Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA55/ea5523.pdf  Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/biologicals/publications/Influenza%20inactivated%20recommendations%20annex%203.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://whqlibdoc.who.int/publications/2007/9789241580397_3_eng.pdf  Dünya Sağlık Örgütü

http://whqlibdoc.who.int/hq/1999/WHO_CDS_CSR_EDC_99.1.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://whqlibdoc.who.int/hq/2002/WHO_CDS_CSR_EPH_2002.9.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://www.who.int/foodsafety/publications/capacity/en/appendix.pdf Dünya Sağlık Örgütü

http://www.trichinella.org/cit1.php?year1=2000&year2=2006  Dünya Literatürü (Trişin hastalığı raporu)

http://www.journals.uchicago.edu/action/doSearch?searchText=pork&filter=all Üniversite yayını Hepatit E virüsü

http://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/AN/AN03900.pdf    Üniversite yayını

http://extension.missouri.edu/xplor/agguides/pests/g07020.htm   Üniversite yayını

http://www.animal-science.org/cgi/content/abstract/77/11/2971   Hayvan bilimi

http://www.scienceinafrica.co.za/2002/june/worm.htm Bilimsel yayın

http://www.pubmedcentral.nih.gov/pagerender.fcgi?artid=1638284&pageindex=1  Sağlıkla ilgili yayın

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2858627?dopt=Abstract  Resmi yayın domuz eti ve siroz

http://www.cdc.gov/mmwr/preview/mmwrhtml/00001884.htm Resmi yayın- United States, 1990

http://www.omafra.gov.on.ca/english/research/foodsafety/2002/sf6017.htm Kanada resmi yayın

http://www.michigan.gov/documents/emergingdiseases/Hutton_Pig_Paper_177657_7.doc Resmi yayın

http://www.antwifarms.com/swinediseases.shtml    Bu konudaki geniş haberler yığını

http://www.phac-aspc.gc.ca/publicat/ccdr-rmtc/01vol27/27s3/27s3m_e.html  Hepatit E virüsü

http://www.healthysecrets.com/health_news/topics/sickness_diseases.html  Farklı linklerle

http://www.smh.com.au/articles/2004/01/29/1075340769773.html Domuz eti ölümleri ve zehirlenmeleri

http://news.bbc.co.uk/2/hi/entertainment/1382537.stm Mozart domuz etinden öldü

http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/1683646.stm Kolombiya’da 30 bin domuz eti hastası

http://www.news-medical.net/?id=12475  Hong Kong’da 250 domuz eti hastası

http://www.thepigsite.com/pighealth/ http://www.thepigsite.com/pighealth/article/407/internal-parasites  Domuz eti hastalıkları

posted in HARAMLAR | 0 Comments

22nd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Yenilebilir hayvanlar: Peygamberin Kur’an dışında sakıncalı bulması dinsel değil, kamu sağlığı ve kamu menfaatiyle ilgilidir

3935-“Cahiliye halkı, bir çok şeyi (helal addedip) yiyor, birçoğunu da pis addederek yemiyordu. Allah Teâlâ, Resûlünü gönderdi, kitabını indirdi, helalini helal, haramını da haram kıldı. Helal kıldığı helaldir, haram kıldığı da haramdır, sükut buyurduğu da aff(edilmiş)tir.”İbnu Abbâs, sonra şu âyet-i kerimeyi okudu: “(Ey Muhammed!) De ki: “Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti, -ki pistir- ve günah işlenerek Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum. Fakat darda kalan, -başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere- bunlardan da yiyebilir. Doğrusu Rabbin bağışlar ve merhamet eder” (En’âm 145). [Ebû Dâvud, Et’ime 31, (3800).] AÇIKLAMA: …Âyet, bu sayılanlar dışında kalanların haram olmadığını ifade etmekte ve “Siz Allah’ın haram etmediği şeyi neye dayanarak haram kılıyorsunuz?” ma’nâsında muâheze yoluyla onları reddetmektedir.Ancak âyet hususunda ülemâ üç ayrı görüş ileri sürerek ihtilaf etmiştir.1) Âyet sünnetle mensuhtur(BÖYLESİ AÇIKLAMA BÜTÜNÜYLE SAĞLIKLI DAYANAKTAN YOKSUNDUR. KUR’AN’DAKİ ALLAH’IN SÖZÜNÜ, PEYGAMBERE YAKIŞTIRILAN BİR SÖZÜN VEYA PEYGAMBERİN GEÇERSİZ KILMASI ASLA OLANAKLI DEĞİLDİR. İŞTE BU ANLAYIŞ, HAKKI BULANDIRMAYA KALKIŞMAKTIR.) Zira, Resûlullah ehlî eşek etini, pençeli vahşi kuşların etini, kesici dişi olan vahşilerin etini haram kılmıştır.2) Bu âyet muhkemdir, âyette zikredilenler dışında haram yoktur. Hz. Âişe böyle söylemiştir.

Vahşi hayvanların etleri, kamu sağlığını tehdit eder: 3934-“Resûlullah vahşî hayvanlardan kesici diş (köpek dişi) taşıyanların hepsini yasakladı.”Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, İbnu Abbâs’tan gelen bir rivayette şu ziyadeyi kaydederler: “Her bir pençe sahibi kuşu da…” [Buhârî, Zebâih, 29; Müslim, Sayd 12-16; Tirmizî, Et’ime 1; Ebû Dâvud, Et’ime 33]

3937-“Resûlullah buyurdular ki: “Vahşilerden, kesici dişi olan her bir hayvanın yenmesi haramdır(SAKINCALIDIR).” [Müslim, Sayd 15; Muvatta, Sayd 14]

3938-“..vahşilerden kesici dişi olan her bir hayvanın, ve pençesi olan her bir kuşun yenmesini yasakladı.” [Ebû Dâvud, Et’ime 33; Buhârî, Sayd 29; Müslim, Sayd 12]

Binek hayvanların kesilmesi kamu menfaatine aykırıdır: 3915-“Biz, Resûlullah zamanında bir at kestik. O zaman Medine’de idik. Hepimiz onu yedik.” [Buhârî, Sayd 24, 27; Müslim, Sayd 36, (1942); Nesâî, Dahâyâ 33] /3887

3916-İbnu Ömer anlatıyor: “Haber(in fethi) zamanında at ve vahşi eşek eti yedik. Resûlullah ehli eşek (etin)i yasakladı ve ata müsaade etti.” [Ebû Dâvud, Et’ime 26; Nesâî, Sayd 32; Tirmizî, Et’ime 5, (1794).] AÇIKLAMA:1- Bu iki rivayetin her ikisi de at etinin yenmesini mübah ilan etmektedir. Ancak başka rivayetler muvacehesinde tezekkür edince ülemâ ihtilaf etmiştir. Bahsi, Nevevî şöyle özetler: “Âlimler, at etinin mübah olması hususunda ihtilaf etmiştir:* Şâfiî ve Cumhurun mezhebine göre bu mübahtır ve hiçbir kerâhet yoktur. Ahmed İbnu Hanbel, İshâk, Ebû Yusuf, İmam Muhammed, muhaddislerden bazı cumhurlar da bu görüştedir.* İbnu Abbâs, İmam Mâlik, Ebû Hanîfe gibi bazı âlimler ise, “Sizin için atları, katırları ve merkebleri binek ve süs hayvanları olarak yarattık…” (Nahl 8) meâlindeki ayet-i kerimeyi esas alarak atın yenmesini mekruh addetmişlerdir. Onlara göre bu âyette yemekten bahsedilmiyor, halbuki daha önceki âyette hayvanların yenilmesinden bahsedilmektedir. … At etini mekruh addedenlerin bir diğer delilleri, atın cihad vasıtası olmasıdır.

Haşerat, gerektiğinde yenilebilir: 3920-“Resûlullah’la arkadaşlık yaptım, yeryüzündeki haşerelerden herhangi birini haram ettiğini hiç işitmedim.” [Ebû Dâvud, Et’ime 30, (3798).]

3913-“Resûlullah’a çekirgeden sorulmuştu.””Onlar, Allah’ın en kalabalık ordularıdır. Onu ne yerim ne de haram kılarım” buyurdular.” [Ebû Dâvud, Et’ime 35; İbnu Mâce, Sayd 9]

3912-İbnu Ebi Evfa anlatıyor: “Resûlullah ile beraber [altı veya yedi sefer] gazveye çıkmıştık. Gazve esnasında Resûlullahla birlikte çekirge yedik.” [Buhârî, Sayd 13; Müslim, Sayd 52, (1952); Tirmizî, Et’ime 22; Ebû Dâvud, Et’ime 35]

Gerektiğinde vahşi hayvanların etleri, otçul ve etçilliklerine öncelik verilerek yenilebilir: 3907-“Hz. Câbir’e: “Sırtlan av mıdır?” diye sordum.. “Evet!” dedi. Ben tekrar: “Etini yiyeyim mi?”dedim. “Evet!” dedi.”Bu cevap Resûlullah’dan mıdır?” dedim. “Evet!” dedi.” Sünenler

3908-“Resûlullah’a sırtlandan sordum. Bana:”O, av (hayvanı)’dır, ihramlı avlayacak olursa koç da aynı hükme dâhil edilir.” [Tirmizî, Et’ime 4; Ebû Dâvud, Et’ime 32]

3909-“Resûlullah’a sırtlan hakkında (eti helal mi?]” diye sordum.”Sırtlanı yiyen biri de var mı?” dedi. Bunun üzerine kurdun etinin yenmesini sordum.”Kendisinde hayır olup da kurdu yiyen biri var mı?” diye cevap verdi.” [Tirmizî, Et’ime 4, (1739).]

Sürüngenlerin tiksinti hissetmemize yol açması, onların haram olmasını gerektirmez: 3903-“Resûlulah’a takdim ettiğiniz şeyden haber verin, ne olduğunu söyleyin! dedi. Bunun üzerine:”O kelerdir!” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (uzatmış olduğu) elini derhal geri çekti. Hâlid :”Bu haram mıdır, ey Allah’ın Resûlü?” dedi. Resûlullah:”Hayır, ancak o benim kavmimin diyarında bulunmuyor. Bu sebeple (Onu yemeye alışkın değilim), içimde tiksinme hissediyorum!” buyurdular. Hâlid der ki: “Ben keleri (önüme) çekip yedim. Resûlullah bakıyor fakat beni yasaklamıyordu.” [Buharî, Et’ime 10; Müslim, Sayd 43]

Pislik yiyen bir hayvanın etinin sakıncalı bulunması, bütünüyle kamu sağlığıyla ilgilidir ya da bazen kişiseldir: 3917-“Resûlullah pislik yiyen (cellâle) deveye binmekten ve sütünü içmekten men etti.” [Ebû Dâvud, Et’ime 25; Tirmizî]

3918-“Resûlullah öldürülmek için hedef ittihaz edilmiş (ve mücesseme denilen) hayvanın yenilmesini, pislik yiyen (ve cellâle denen) hayvanın yenilmesini, sütünün içilmesini ve su tuluğunun ağzından su içilmesini yasakladı.” [Ebû Dâvud, Et’ime 25; Tirmizî, Et’ime 24]

3919-“Ebû Musa’a bir tavuk getirilmişti. Cemaatten birisi ayrıldı. (Ebû Musa): “Neyin var?” diye sordu. Adam:” Ben onu pis bir şeyler yerken gördüm ve tiksindim ve yememeye yemin ettim” cevabını verdi. Bunun üzerine Ebû Musa:”Yanaş ve ye! Zira ben, Resûlullah’ı (cellâle’yi) yerken gördüm” dedi ve adama, yemini için kefarette bulunmasını emretti.” [Buhârî, Zebâih 26; Müslim Eymân 9]

Haram olmayan bir yiyeceği dinsel açıdan kişisel sorun yapmak, ruhbanca bir yaşamı seçmektir: 3936-“Resûlullah’a bir adamın şöyle sorduğunu işittim: “Bazı yiyecekler var, onları yemekte zorluk çekiyor, (günah mıdır diye korkuyorum)?”Resûlullah da cevaben: “İçinde hiç bir şey sıkıntı olmasın, aksi halde hristiyanlara benzersin.” [Ebu Dâvud, Et’ime 24, (3784); Tirmizî, Siyer 16.]

Zorunlu durumlarda LEŞ et yemek; zarûret, ölümcül açlık değildir: 3921-“Bir adam beraberinde ailesi ve çocukları olduğu halde Harra’ya indi. Bir adam: “Bir devem kayboldu, onu bulacak olursan yakalayıver” dedi. Adam onu buldu ama sahibini bulamadı. Deve hastalandı. Adamın karısı: “Onu kes (de mundar ölmesin) dedi. Ama erkek kabul etmedi. Deve öldü. Kadın bu sefer: “Derisini soy da etini, yağını kadid yapalım (güneşte kurutalım) ve yiyelim” dedi. Adam: “Hele, Resûlullah’a bir soralım (da söylediklerini sonra yapalım!)”dedi. Ona gelip sordu.:” Seni ondan müstağnî kılacak bir zenginliğin var mı?”diye sordu. Adam: “Hayır! yok” dedi. Resûlullah da:”Öyleyse onu yiyin” buyurdu. Ravi der ki: “Sonra devenin sâhibi geldi. Durum kendisine anlatıldı.”Deveyi kesmedin mi?” dedi. Adam: “Senden utandım!” cevabında bulundu.” [Ebû Dâvud, Et’ime 37, (3816).] AÇIKLAMA: Resûlullah, bu maddi sıkıntı içinde olan aileye kendiliğinden (tezkiyesiz = kesilmemiş) ölen hayvanı yemelerine izin vermiştir. Bazı âlimler: “Muzdar kalan kimsenin meyteyi yiyebileceğine bu hadiste delil var” demiştir.

3922-“Ey Allah’ın Resûlü dedim, meyteden(kendiliğinden ölmüş) bize helal olan (miktar) nedir?””Yiyeceğiniz ne (miktarda)dır” diye sordu. Biz: “Akşam ve sabah yiyoruz” diye cevap verdik.”Ebû Nuaym Mevlâ Ukbe der ki: “Ukbe bana bu ifadeyi açıkladı: “Bir bardak sabahleyin, bir bardak da akşam vakti demektir.” Dedi ki: “Durum bu, babamın hayatına yemin olsun bu yetmez!” Bunun üzerine mezkur durumda meyteyi yemelerine ruhsat tanıdı.”[Ebû Dâvud, Et’ime 37, (3817).]

Çok et zararlı: 3924-Hz. Ömer anlatıyor: “Etten sakının. Çünkü onun hamr (içki) gibi tiryâkiliği var. Ayrıca Allah, eti çok yiyen aile halkına buğzeder.” [Muvatta, Sıfatu’n-Nebiyy 36, (2, 935).]

Peygamber ne yedi, ne de yenilmesini yasakladı: 3905-“Bir adam bir tavşan avladı ve Abdullah İbnu Ömer’e gelip: “Ne dersiniz (bunun eti yenir mi?)” diye sordu. Abdullah: “Tavşan Resûlullah’a da (böyle avlanıp) getirilmişti. Ben de o sırada yanında oturuyordum. Ondan ne yedi ne de onun yenmesini yasakladı, tavşanın hayız gördüğüne inanıyordu” dedi.” [Ebû Dâvud, Et’ime 27, (3792).] AÇIKLAMA: Nevevî: “Tavşan eti, İmam Mâlik, Ebû Hanîfe, Şâfiî, Ahmed İbnu Hanbel ve diğer pekçok ulemâ nezdinde helâldir” der.

Deniz avı helal: 1249-Ebu Hüreyre anlatıyor: “Biz, hacc veya umre için Hz. Peygamber’le birlikte yola çıkmıştık. Yol esnasında bir çekirge sürüsüne rastladık. Kamçı ve yaylarımızla vurmaya başladık. Resûlullah: “Bunu yeyin, zîra o deniz avından (sayılır)” dedi.” Ebu Dâvud, Menâsik 42; Tirmizî, Hacc 27.

3479-“Denizin dışarı attığı veya yarısından çekildiği balığı yiyin. Denizin içinde ölmüş ve suyun üstüne çıkmış (tâfi) balığı yemeyin.” [Ebû Dâvud, Et’ime 36, (3815).]

3493-“Bir adam Resûlullah’a gelip:”Ey Allah’ın Resûlü! Biz gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile abdest alabilirmiyiz?” diye sordu. Resûlullah :”Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de helâldir” cevabını verdi.” [Muvatta, Tahâret 12; Ebû Dâvud, Tahâret 41; Tirmizî, Tahâret 52.

posted in HARAMLAR | 0 Comments