Karaciğer-Hepatit ve Lavanta-Prof. İbrahim Adnan Saraçoğlu
Karaciğer-Hepatit ve Lavanta
Latince: Lavandula angustifolia
İngilizce: Lavender
Almanca: Lavander
Özellikleri:
• Genel karaciğer şikâyetleri
• karaciğer yetmezliği
• kronik karaciğer enfeksiyonlarına karşı
• karaciğerin rejenerasyonu
• Hepatit-B ve Hepatit-C ye karşı
• saç dökülmesine karşı
• vitiligo önleyici
• sedef ve ileri yaşlarda deride oluşan yaşlılığa bağlı lekelere karşı
• sakinleştirici ve rahatlatıcı (sedatif)
• doğum sonrası perineal ağrılara karşı
• uykusuzluk
Lavanta tarih boyunca hep süs bitkisi olarak değerlendirilmiştir. Ülkemizde de, özellikle Akdeniz Bölgesinde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir bitkidir. İngiliz ve Amerikan mutfağında bazı etli yemeklerde sosun içerisine taze lavanta çiçekleri ve körpe olan lavanta yaprakları ilave edilir. Sosa, mükemmel bir aroma kazandırır. Kendine has hoş kokusundan dolayı parfümeri ve kozmetik endüstrisinde de kullanılmaktadır. Lavantanın yağı kozmetik sanayinde kullanılır. Kokulu sabunların, şampuanların ve parfüm endüstrisinin vazgeçilmez bitkisidir. Bir çok dondurma çeşidine o mükemmel aromayı veren lavantadır. Hemen hemen herkes onun hoş kokusunun sadece çiçeklerinde olduğunu zanneder. Halbuki, yaprakları ve yaprak sapları da o muhteşem kokuya sahiptir. Çiçekleri ve yaprakları birbirlerinden tamamen farklı özellikte etkin maddeler içermektedir. Rahat ve sakin bir uykuyu sunan güç, lavantanın ağırlıklı olarak çiçeklerinde değil, yapraklarında ve gövde saplarında saklıdır. İlaç sanayi, bazı ağır kokulu tabletlere lavanta ilave eder. Bunun sebebi tabletin itici ağır kokusunu düzeltmek içindir.
Lavantanın, antik çağlarda antiseptik olarak kullanıldığı bilinmektedir. Birinci Dünya Savaşı esnasında yaralanan askerlerin, yaraları hastabakıcılar tarafından lavanta suyu ile dezenfekte edilmekteydi. Doksanlı yılların başlarında bazı araştırmacılar lavantanın sedatif (teskin edici, dinlendirici) ve analjezik (ağrı kesici) özelliğinin olduğuna dair makaleler yayınladılar. Ancak, benim araştırmalarımda gördüğüm, lavanta çiçeğinin karaciğer metabolizmasının sağlıklı çalışması üzerindeki olumlu etkisi ile hepatit’e ve saç dökülmesine karşı kullanımı onun en önemli iki özelliği olduğudur. Genel karaciğer rahatsızlığı veya karaciğer yetmezliği şikayeti olanların imdadına yetişen bir bitkidir. Lavanta kürü, sirozdan veya alkolden dolayı zarar görmüş karaciğer hücrelerinin rejenerasyonunda (tekrar yenilenmelerinde) veya bu hücrelerin tekrar sağlıklı bir şekilde çalışmaya başlamalarında öylesine etkilidir ki, kürü uygulayan hastaların kısa zamanda almaya başladıkları başarılı sonuçlar onları şaşırtmaktadır.
Lavanta kürü kullanılmadan önce ve kullanıldıktan sonra karaciğer metabolizmasının çalışmasını belirleyen analiz sonuçlarını mukayese ederek, nasıl olumlu yönde düzeldiğini gözlemek mümkündür. Lavantanın bu özelliğinden dolayı yerini doldurabilecek başka bir bitkiyi henüz tanımıyorum. Hepatit-B ve Hepatit-C hastalarının da uygulayabilecekleri lavanta kürü, karaciğer enzimlerini düzelterek Hepatit-B ve Hepatit-C virüslerinin aktive olmasına (güçlenmesine) karşı, karaciğer metabolizmasını güçlendirecektir. Kısaca, bu kür karaciğerin bağışıklık sistemini öylesine güçlendirmektedir ki, her iki virüsün de aktive olmasını çok büyük oranda baskılayabilmektedir. Aktive olmuş olan virüsleri de baskılayarak, karaciğer hücre yıkımına engel olabilmektedir. Karaciğer hücre yıkımının giderek azaldığını, ALT ve AST karaciğer enzim değerlerinin kandaki seviyelerindeki düşüşle gözlemek mümkün olmaktadır. Çok sayıda hekimden aldığım e-mail, faks ve telefonlardan, lavantanın hepatit-B ve -C virüslerine karşı “baskılayıcı” ifadesine karşı daha açıklayıcı yorum getirmem istenmiştir. Kendilerine bu konudaki duyarlılıklarından dolayı teşekkür ederim. “baskılayıcı” kelimesini seçmemdeki sebep, günümüzde bu virüslerin vücuttan tamamen atılabilmesi için henüz kesin bir tedavi yönteminin olmamasından kaynaklanmaktadır. Hepatit, kronik döneme girmemiş ise, yani kronikleşmemişse, lavanta kürü ile virüsü tamamen vücuttan uzaklaştırma şansı yüksektir. Lavantada da çok sayıda antiviral etki gösteren etkin madde mevcuttur. Lavanta kürü ile çok kısa zamanda bu virüslerin faaliyete geçmesi durdurulabilmektedir. Yüksek olan karaciğer enzimleri de (ALT, AST, ALP ve GGT) kısa zamanda kontrol edilebilmekte ve normal değerlerine gelebilmektedir. ALT ve AST değerlerinin yükselmesi ile karaciğer hücrelerinin zarar görmesi doğru orantılıdır. Yani, ALT ve AST değerleri ne kadar yüksek ise karaciğerde o kadar olumsuz etkileniyor demektir. Bu konuda sizleri en iyi aydınlatacak olan hekiminizdir. Lavanta kürünün uygulanması ile karaciğer metabolizması sağlıklı çalışmaya başlar. Karaciğer parankim hücreleri üzerinde lavanta kürünün aynı anda (simultan) iki ayrı etkisi gözlenebilmektedir. Bunlardan birincisi karaciğer metabolizmasının genel olarak sağlıklı çalışmasını sağlayarak karaciğeri güçlendirirmektedir. Bu sayede hepatit rahatsızlığının dışında karaciğer yetmezliği şikayeti olanların imdadına da yetişmektedir. İkincisi ve en önemlisi ise, hem Hepatit B ve hem de Hepatit-C virüslerinin Replikasyonunu baskılamaktadır. Yani, bu virüslerin çoğalmalarına engel olmaktadır (inhibe etmektedir). Karaciğer şikâyetlerinde sadece ALT veya AST’ ye bakarak yorum getirmekte yanlıştır. Bu konuda sizi en iyi aydınlatacak olan hekiminizdir.
Dikkat!
Hepatit-B veya Hepatit-C den dolayı siroz başlangıcı var ise, bu hastaların lavanta kürüne ilave olarak kereviz kürünü de uygulamalarını önemle hatırlatmak isterim. Eğer, siroz söz konusu değil ise, bu taktirde hepatit-B ve hepatit-C hastalarının sadece lavanta kürünü uygulamaları gerekir. Lavanta kürüne paralel olarak ne kereviz kürü ne de enginar kürü uygulamayınız. Lavanta kürü tamamlandıktan sonra sadece kereviz kürü veya sadece enginar kürü uygulanabilir. Bazı hepatit hastalarında bilirubin değeri yükselme gösterebilir. Bu taktirde kereviz kürü, yükselmiş olan bilirubin değerinin kontrol altına alınmasında ve düşürülmesinde iyi bir takviye ve de iyi bir yardımcı tedavi rolü oynayacaktır.
Kereviz kürü ile ilgili olarak kereviz bölümünü okuyunuz. Kereviz kürünü uygularken, enginar tüketmeyiniz ve kürünü de uygulamayınız. Aynı şekilde paralel olarak (aynı anda) lavanta kürü de uygulanmaz. Enginar kürü de kereviz kürü tamamlandıktan sonra uygulanmalıdır. Siroz’a dönüşmüş veya siroza dönüşme öncesi hastalarda alkaline phosphatase (ALP) ve gama-glutamyl trans-peptidase (GGT) enzimlerinin seviyeleri ve demir miktarı da yükselmiştir. Sirozun esas nedeni alkol kullanımı olarak, uzun yıllardır birinci sırayı almıştır. Amerika’da 2004 yılında açıklanan araştırma sonuçlarına göre, hepatit-C virüsüne bağlı siroz, birinci sıraya yerleşmiştir. Buna göre hepatit-C ye bağlı siroz %26, alkole bağlı oran ise %21 olarak açıklanmıştır.
Bir çok okuyucudan ve hekimlerden Hepatit-C ye karşı bitkisel olarak destekleyici bir tedavinin olup olmadığı sorusu gelmişti. O günlerde, henüz bu konudaki çalışmalarımı tamamlamadığım için olumlu bir cevap vermem mümkün değildi. Bazen, kısa zamanda ve çok kolay sonuca gidebileceğimizi zannetiğimiz araştırma ve incelemelerin uzun yıllar alması çok doğaldır. Çünkü, basit olarak gördüğümüz bir soru, araştırma esnasında öylesine karmaşıklanır ve öylesine içinden çıkılmaz bir hale gelir ki, birkaç yıl çalışmanıza rağmen bir arpa boyu yol alamadığınızı görürsünüz. Bazen de, oldukça karmaşık bir sorunun çözümüyle yıllarca üzerinde araştırma ve inceleme yapmanız gerekeceğini düşünerek ona göre plan yapar ve çalışmaya başlarsınız. Ancak, hiç tahmin etmediğiniz bir anda, zor ve karmaşık zannettiğiniz sorular zincirinin cevaplarını arka arkaya çok kısa bir zaman içerisinde vermeye başlayabilirsiniz. Hepatit-C ye karşı, destekleyici bitkisel çözüm çalışmalarımı tahminimden çok çok önce tamamlamam mümkün oldu. Lavantanın demleme süresi dört dakika ile sınırlı kaldığı taktirde, hem Hepatit B ye hem de Hepatit-C ye karşı etkili olabileceğini gördüğümde yaşadığım şaşkınlığı ve hayretimi unutamıyorum. Bu çalışmamda çok önemli olan bir nokta da, her defasında vurguladığım gibi, demleme süresinin (hazırlama şeklinin) ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuş olmamdır.
Dünya Sağlık Teşkilatının 1999 yılı verilerine göre tüm dünyada yaklaşık 175 milyon insanın kronik olarak hepatit-C Virüsü (HCV) ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık 3.7 milyon insan da HCV ile enfekte olmaktadır. Hepatit-C virüsü denetlenmemiş kan transfüzyonu (kan nakli) ile bulaşmaktadır. Cinsel ilişki ve doğum esnasında da geçiş mümkündür. Tüm bunların dışında sterilize edilmemiş enjeksiyon ve sünnet aletleride risk oluşturmaktadır. Bunların dışında, temmuz 1992 den önce organ nakli yaptırmış olanlarda da bu risk vardır. Çok sık diyaliz cihazına bağlanmak zorunda olan hastalarda da az da olsa kapma riski vardır. HCV, karaciğerde enfeksiyona neden olmaktadır. Hepatit-C virüsü, bazı insanlarda uzun yıllar en küçük bir şikâyete neden olmadığından kişiler bu virüsü taşıdıklarının çok geç farkına varmaktadırlar. Hastalığın, siroza, karaciğer kanserine veya karaciğer yetmezliğine dönüşme riski vardır. Bu nedenle, Hepatit-C nin erken tanısının konulması çok önemlidir.
Lavanta kürü, hepatit C hastalarının kullanacağı mükemmel bir destekleyici kürdür. Hemen belirtmekte fayda görüyorum, lavanta kürü, hepatit-C virüsünü yok etmemektedir. Ancak, hepatit henüz kronikleşmemiş ise bu taktirde virüsü tamamen yok edebilme şansı da vardır. İnterferon ve Ribavirin tedavisinden sonuç alamamış bir çok hasta lavanta küründen çok başarılı sonuçlar almışlardır. Lavanta kürü hepatit-C virüsünün aktif hale geçmesini engelleyebilmekte ve neden olduğu karaciğer enfeksiyonunun tedavisinde de mükemmel destekleyici rol oynamaktadır. Karaciğer metabolizmasının sağlıklı bir şekilde çalışmasını düzenleyerek, virüsün aktif hale geçmesini önemli ölçüde bastırmaktadır. Buna tıp dilinde “virüs replikasyonunu inhibe etmek” denir. Lavanta, Hepatit-B ve Hepatit-C’ ye karşı antiviral etki gösteren etkin maddeler içermektedir. Günümüzde henüz bu virüsü yok edecek herhangi bir tedavi yöntemi mevcut değildir. Bilinen bir diğer noktada şudur, Hepatit-C, altta yatan başka bir karaciğer hastalığını da artırmakta ve ağırlaştırmaktadır. Hepatit-C virüsünün en önemli özelliği genomundaki relatif değişkenliktir. Bir çok farklı genotipi bulunduğundan dolayı, hastalığın ciddiyeti ve tedaviye verdikleri cevaplar önem kazanmaktadır. Kısaca, Hepatit-C virüsünün çok farklı genotipleri olduğundan, hastalığın seyri ve hastaların tedaviye verecekleri yanıtlarda farklılıklar göstermektedir. Bu kitabı hazırlarken bilinen en az altı tane genotipi ve en az elli tane de alt-tipi (sub-type) bulunmaktaydı. Sürekli yapılan araştırmalar 2005 yılının sonuna doğru en az 95 tane sub-genotipi olduğunu ortaya koymuştur. Ve bu sayı yeni yeni genotiplerin tanımlanması ile de artacaktır. Düşüncem odur ki, yakın gelecekte yeni hepatit virüsleri de tanımlanarak keşfedilecektir. Örneğin, Amerika’da 1a ve 1b genotipi en sık görüleni (%75) olup, genotip iki ve üç, % 15 civarındadır. Hepatit-C virüsünün hangi genotip’e ait olduğunun da belirlenmesi, tedavi şeklinin seçimi için önemlidir. Çünkü, her genotip interferon (IFN) tedavisine cevap vermemektedir. Interferon tedavisine cevap vermeyen hastalarda, başarısızlığın sebebi, Hepatit-C virüsünün henüz tanımlanmamış veya keşfedilmemiş farklı, yeni bir genotipi ya da hastanın immün sisteminin (bağışıklık sisteminin) farklı çalışıyor olması neden olabilir. Lavanta kürü uygulanırken, interferon tedavisinde gözlenen flu-like symptoms (subjektif semptomlar) denilen yan tesirleri gözlemek mümkün değildir. Örneğin, interferon tedavisinde gözlenen başlıca yan tesirler iştahsızlık, sıtma nöbetleri, baş ağrısı, soğuk algınlığı benzeri şikayetler, susama, mide bulantısı ve beraberinde kusma ve eklem ağrıları gibidir. Lavantanın kürü uygulanırken her hangi bir yan tesir yaşanmadığı gibi, sağlığınız için çok sayıda olumlu imkânlarını da beraberinde sunmaktadır. Lavanta kürü öylesine etkilidirki çok kısa zamanda sonuçlarını almak mümkün olabilmektedir. Lavanta kürü ile kısa zamanda sonuç almanın arkasında, karaciğer enfeksiyonuna karşı biyokimyasal reaksiyon hızının çok yüksek değerde olması yatmaktadır. Yeri gelmişken belirtmekte fayda gördüğüm bir nokta da şudur, lavanta, içerdiği bazı etkin maddelerin özelliğinden dolayı hem virüs replikasyonuna karşı frenleyicidir, (Anti-ViralReplikasyon-Etki) AVRE hem de lavanta kürünün uygulanma süresine bağlı olarak etkin madde depolanması ile IFN-beta ve IFN-gama glykoproteinlerinin ilgili kan hücrelerine etki ederek indüktif olarak üretimini (çoğalmasını) sağlar. Bu çoğalma, aynı zamanda lavanta kürünün özellikle hepatit-B ve C virüslerine karşı antiviral etkili olduğunu gösterir.
Hepatit-C ye karşı genel ve yaygın bir aşı yoktur. Henüz olmayışının veya böyle bir aşının geliştirilmesinin zorluğu, bu virüsün genomundaki relatif farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu konuda sizi en iyi aydınlatacak olan hekiminizdir. Bebeğini emziren anneden, emzirme yoluyla bu virüsün bebeğe geçmesi mümkün değildir. Bu risk, doğum esnasında vardır. Hepatit-C virüsünü almış (kapmış) olanlara yapılan değişik testler vardır. Bu testlerin istenmesine hekim karar verecektir.
Hepatit-C ve Hepatit-B hastaları için enginar bulunmaz bir nimettir. Bu hastaların karaciğer metabolizmalarının sağlıklı ve dengeli bir şekilde çalışmasında enginarın katkısı öylesine önemlidir ki, onlara haftada bir-iki kez birer porsiyon enginar tüketmelerini adete alışkanlık haline getirmelerini tavsiye ederim. Eğer, Hepatit-B ve Hepatit-C den dolayı şikâyetler ortaya çıkmış ise, ve karaciğer değerleri de yükselme göstermiş ise, bu durumda lavanta kürü tamamlandıktan sonra haftada iki-üç defa birer porsiyon (yağsız olarak) enginar tükemini kür olarak uygulamaları bulunmaz bir imkândır. Ancak, tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum, enginar kürü ile lavanta kürünü aynı anda uygulamayınız. Lavanta kürünü ayrı enginar kürünü ayrı zamanlarda uygulamak gerekir. Hastanın durumuna göre hangi kür ile başlanacağına karar verilir. Eğer, karaciğer enzimleri fazla yükselmiş ise, önce lavanta kürünü uygulamakta fayda vardır. Lavanta kürü tamamlandıktan sonra da ilave olarak enginar kürü uygulanır. Çok az suda bir porsiyon tuzsuz ve yağ ilave etmeden dilimlenmiş olarak beş dakika haşladığınız enginarın suyunu da özellikle içmek gerekir. Yağsız ve tuzsuz olarak tüketeceğiniz enginar, belki size yavan gelecektir. Ancak, unutmayınızki bu sağlığınız için gereklidir.
Hekimler için
Yurtdışından ve yurtiçinden bir çok hekimden aldığım e-maillerde hemen hemen aynı doğrultuda sorular gelmektedir. Bu nedenle aşağıdaki iki paragrafı hekimlere yönelik özel bir şekilde yazma ihtiyacı doğmuştur.
Hepatit-C virüsü ilk defa 1988 yılında Michael Houghton ve ekibi tarafından moleküler-biyolojik yöntemler ile tanımlanmıştır. Hepatit-B ile Hepatit-C virüsleri arasındaki en önemli fark, Hepatit-B’ nin DNA, Hepatit-C’ nin ise RNA virüsü olmasıdır. RNA virüsleri çok kolaylıkla mutasyona uğramaktadırlar. Hepatit-C ile enfeksiyon başlar başlamaz virüs değişik genetik varyasyonlar göstermeye başlamaktadır. Bağışıklık sistemiz bu virüsü tanıyıp yok edebilmek için bilgi toplarken, virüs genetik yapısını değiştirmektedir. Kısaca, şöyle de söyleyebiliriz, ilk Hepatit-C virüsü hücre içerisine girdikten sonra, çoğalması esansında genetik yapısını değiştirmektedir. Yani, mutasyona uğramaktadır. Bu özelliğinden dolayı bağışıklık sistemimizin bu virüsü yok etmesi, ona karşı antikor oluşturması yeterli olamamaktadır. Yaklaşık 5 milyon Amerikalının Hepatit-C virüsü ile enfekte olduğu ve tüm dünyada ise 180 milyon insanın aynı virüsle enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Ve bu sayı giderek artmaktadır. Bugün için altı tane genotipi tanımlanmıştır. Yeni yeni genotiplerinin ortaya çıkacağı da kesindir. HCV-Enzym ImmunoAssay kontrol yönteminin geliştirilmesi ile kan transfüzyonu ile bulaşma riski gelişmiş ülkelerde minimize olmuş durumdadır.
Uyuşturucu kullanımı, cinsel ilişki, hemodiyaliz, tatoo, intranasal kokain kullanımı ve annneden bebeğe vertikal geçiş yolu ile enfekte olma risklerinin toplamı %55 olarak tahmin edilirken, geriye kalan %45’ in ise ne şekilde enfekte olunduğu (bulaştığı) bilinmemektedir. %45’ lik bu oran oldukça yüksek ve ürkütücüdür. ELISA-Testi ile IgG-antikorlarının virüsün core ve NS3-NS5 non-structure proteinlerine yönelik olup olmadıklarına bakılarak tayin edilir. ELISA-Testinin sonuç verebilmesi için en erken 4 ile 10 hafta önceden enfekte olma şartı gerekmektedir. Ancak, en kesin sonucu alabilmek ve virüsün genotipini belirleyebilmek için RT-PCR yöntemi kullanılmak durumundadır. Kantitatif tayin için tercih edilen bir metod da branched DNA signal amplification yöntemidir. Buna rağmen, RT-PCR yöntemi 102 kopya/ml ile en hassas belirleme sınırıdır. Ortalama, 5 yılda bir yapılan biyopsi ile enfeksiyonun aktivitesi (grading) ve fibroz dönemi (staging) belirlenerek terapi opsiyonları ve prognoz belirlenmektedir. Hepatit-C virüsü, 15 ile 180 gün arasında değişen inkübasyon zamanından sonra difüz karaciğer enfeksiyonuna neden olabilmektedir. Hepatit, altı ay içerisinde tedavi edilmediği taktirde %80 kronikleşme dönemine girmektedir.
Bu virüse karşı bağışıklık sistemimizi lavanta kürü nasıl güclendirmektedir? Önce, normal immün sistemin nasıl çalıştığına bakalım. Enfeksiyonun erken döneminde T-hücreleri Th1-hücrelerine ve daha sonraki dönemlerde ise, Th2-hücrelerine diferensiye olurlar. Th1 hücreleri, Interleukin2 (IL-2), TNF-alfa ve IFN-gama salgılamaktadır. Bu salgılama sonucunda cytotoxic T-Lymphozyt aktivasyonu başlar. Enfeksiyon bölgesinde, NK-hücreleri ve macrophage’lar recruting olur ve cytokin-indüklemesiyle nonlys virüs eleminasyonuna neden olur. Daha sonraki dönemde aktive olan Th2-hücreleri, interleukin (IL-4, IL-6, IL-10, IL-13) salgılar. Th2-cytokinleri, B-hücrelerini aktive ederek memory- ve antikor hücrelerinin proliferasyon ve diferensiye gücünü artırır. Th2-cytokinleri optimal humoral reaksiyonu sağlarken aynı zamanda da Th1-reaksiyonlarına sınırlama (limite etme) gücüne sahiptir. Bu sınırlama sayesinde konak hücrenin sürekli (continue) enfeksiyon reaksiyonu göstermesine engel olur ve humoral immünite sağlanmış (korunmuş) olur. Eğer, Th1 reaksiyonları Th2 reaksiyonları tarafından erken inhibe edilirler ise, bu taktirde reaksiyon dengesi Th2 tarafına kayarak nötralize antikor olmayışından dolayı enfeksiyonun kronikleşmesi gerçekleşir. Sonuçta, hepatozyt immünsistemi ile virüs arasında kalıcı (sürekli) savaş devam eder. Bu da karaciğer hücrelerinin yıkımı ve karaciğerin zarar görmesi demektir.
Lavanta kürü nasıl etki ediyor? Lavantanın ağırlıklı olarak çiçeklerinin içerdiği 1,8-Cineol maddesi çok yönlü etki gösteren bir maddedir. Hem antiinflamantory hem antiseptic hem de hepatotonic özelliğe sahiptir. Lavantanın saplarında ve yapraklarında bulunan alpha-pinene ve beraberinde umbelloferone etkin maddeleri virüs replikasyonunu inhibe eden iki mükemmel antiviral etkili etkin maddedir. Replikasyonun stabilitesi ve kararlılığı için ursolic asit desteğine ihtiyaç vardır. Bu da fonksiyonel etkin madde olarak lavantanın sadece yapraklarında zengince bulunmaktadır. Ursolic asitin antiinflamasyon etkisi de yabana atılmayacak kadar etkilidir. Lavanta bununla da kalmayıp tam 4 tane daha doğrudan antiviral etki gösteren etkin maddeye sahiptir.
Lavantanın çiçeklerinde bulunan 2- Methyl- But- 3- En- 1- OL maddesi ve Bornyl-acetate, hepatozytin içerdiği IMPDH- Enzimini (Inosin Mono Phosphat De Hydrogenase) inhibe ederek hücrenin daha az GTP (Guanosin Tri Phosphate) üretmesine neden olur. Virüsün replikasyonunda GTP enzimine ihtiyaç vardır. GTP enzimini doğrudan inhibe ederek, antiviral etki gösteren iki tane daha etkin madde bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi lavantanın yapraklarında ve saplarında diğeri ise sadece çiçeklerindedir.
Romatizma ve Hepatit
Değerli okuyucu, lavanta kürünün hepatit’e (karaciğer enfeksiyonuna) karşı tedavi gücü öylesine yüksektir ki, kürü uygulayanların kısa zamanda aldıkları başarılı sonuçlar onları şaşırtmaktadır. Ancak, hepatit hastalarının aynı zamanda romatizmal şikâyetleride varsa, örneğin artirit gibi, bu taktirde karaciğer enzimlerindeki düşüş hızı az da olsa yavaşlayabilmektedir. Bazı romatik şikâyetleri olan hepatit hastalarına da lavanta kürünü bir-iki kür (onbeşer günlük) fazladan uygulamak gerekebilir. Unutmayınız ki, artirit de iltihabi (enfeksiyonel) bir durumdur. ALT ve AST değerlerindeki düşüş hızının az da olsa yavaşlamasına karaciğer yağlanması da sebep olabilmektedir. Romatizmal ve karaciğer yağlanması şikâyeti olan hepatit hastalarında bu durum genel bir kural değildir. Tekrar belirtmekte fayda görüyorum ki, eğer, karaciğer yağlanması şikâyetiniz varsa, taze beyaz üzümden özellikle uzak durunuz. (Bakınız: Taze beyaz üzüm)
Alerjik Mevsimler ve Hepatit Hastaları
Değerli okuyucu, bahar mevsiminde çiçek tozları (polen) bir çok insanda alerjiye neden olmaktadır. Hatta yaz mevsimine girerken halk arasında saman nezlesi olarak bilinen alerjik reaksiyonlar ortaya çıkmaktadır. Bu dönemlerde karaciğer metabolizması da olumsuz etkilenmektedir. Hepatit-C veya hepatit-B virüsü taşıyanların karaciğer değerlerinde (ALT ve/veya AST) fluktasyonlar (iniş-çıkış) gözlenebilmektedir. Bunun özellikle alerjik mevsimlerden kaynaklandığı belirtilmektedir. Çünkü, alerjik mevsim denilen bahar başlangıcı ve yaz mevsimine geçişlerde soluduğumuz havada bulunan polenler veya mevsim gereği tozlar, insan vücudunda alerjik reaksiyonlara neden olmaktadır. Unutmayınız ki, alerjik reaksiyonlar bir şekilde karaciğerin çalışmasını olumsuz etkileyebilmektedir. Sonuçta, Hepatit-B veya C taşıyıcılarında ALT ve/veya AST değerleri iniş-çıkış (fluktasyon) gösterebilmektedir. Bu konuda hekiminiz size en doğru açıklamayı yapacaktır.
Karaciğer metabolizmasını olumsuz etkileyen ilaçlar
Uzun vadeli kullanımlarda karaciğere zarar vererek ciddi karaciğer rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına neden olan bazı ilaçlar ve metabolitleri bulunmaktadır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, günümüzde bu ilaçların sayıları giderek artmaktadır. 1990 yılında Japonların yaptığı araştırma sonuçlarına göre birinci sırayı bazı antibiyotikler (penicillin grubu özellikle ampicillin) almaktadır. İkinci sırada anti-kanser ilaçlarından methotrexate (MTX) ve cytoxan gelirken, üçüncü sırayı ise, helothane gibi Merkezi Sinir Sistemi rahatsızlıklarına karşı kullanılan ilaçlar almaktadır.
Ağrı kesicilerden aspirin ve indomethacinin de karaciğere zarar veren ilaçlar arasında olduğu bildirilmiştir. Karaciğer rahatsızlığınız var ise ve siz karaciğer şikâyetlerinizin dışında başka bir rahatsızlığınızdan dolayı hekime gidecek olursanız, hekiminizi karaciğer şikâyetlerinizin olduğu konusunda bilgilendiriniz. Çünkü bu durum, hekiminizin size vereceği ilaçlar açısından çok önemli bir kriterdir.
Hepatit-B ve Hepatit-C taşıyıcıları DİKKAT
“Ben sadece taşıyıcıyım, bana bir şey olmazmış” diyen bir çok hasta tanıdım. Bu görüş kesinlikle yanlıştır. Taşıyıcı olanların da en geç 6 ayda bir defa karaciğer enzimlerini (ALT, AST, GGT ve ALP) kontrol ettirerek hekimlerine göstermeleri gerekir. Ayrıca, Hepatit-B taşıyıcılarının yılda bir kez HBV DNA (viral yük) değerlerine, Hepatit-C taşıyıcılarının da yine yılda bir kez HCV RNA (viral yük) değerlerini kontrol ettirerek hekimlerine danışmalarını önemle tavsiye ederim. Çünkü, çok sayıda Hepatit-B ve -C taşıyıcısının, taşıyıcılıktan çıkıp kronik Hepatit-B ve kronik Hepatit-C hastası olduklarını gördüm. Bunlardan bazıları da biyopsi aşamasına gelmiş hastalardı. Hepatit taşıyıcılarının da mutlaka hekim kontrollerini ihmal etmemeleri gerektiğini önemle vurgulamak isterim.
Kronik Hepatit-B ve kronik Hepatit-C hastaları DİKKAT
Kronik Hepatit hastalarının normal olarak 3 ayda bir kez veya en geç 6 ayda bir kez karaciğer enzimlerini (ALT, AST, GGT ve ALP) kontrol ettirmeleri gerekir. Bu hastalarda, karaciğer enzimlerinin normal sınırlar içerisinde çıkması aldatıcı olabilir. Özellikle kronik Hepatit-B hastalarının bir çoğunda karaciğer enzim değerleri normal sınırları içerisinde ılımlı seyredebilmektedir. Bu nedenle kronik Hepatit-B hastalarının en az yılda bir defa HBV DNA (viral yük) değerlerini, aynı şekilde kronik Hepatit-C hastalarının da HCV RNA (viral yük) değerlerini kontrol ettirmelerini özellikle vurgulamak isterim. Bu konuda mutlaka hekiminize danışınız.Lavantayı ilk defa çocukluk yıllarımda tanıdım. Anneannemin elbise dolabının bir ayrıcalığı vardı… Özenle katlanmış giysilerinin arasında ince tülbentlere sarılmış, yapraklı lavanta çiçekleri bulunurdu. Onun elbise dolabının kokusu çok farklıydı. Giydiği elbiseleri de ilk bir iki gün yoğun bir biçimde lavanta kokardı. Bazı geceler anneannemin odasında yer yatağında yatardım. Onun odasında uyuduğum geceler, lavanta kokusunu yastık yüzlerinde de derin derin algılardım. Öylesine rahat uyurdum ki… Birgün, bitkiler üzerine olan araştırma ve çalışmalarım beni lavanta bitkisiyle karşılaştırdı. Onu koklar koklamaz anneannem aklıma geldi. Huzurlu, rahat ve uzun uzun uyduğum geceleri anımsadım. Lavanta üzerine yaptığım çalışmalarımda ilk gördüğüm, içerdiği en az ondört tane sedatif (teskin edici, rahatlatıcı) özelliği olan etkin maddeyi içerdiği idi. O yıllarda, anneannemin odasında uyurken, neden bu denli rahat, sakin ve uzun uyduğumun sebebini bulmuştum. Günümüzde, yeni yeni yayılmaya ve uygulama alanı bulmaya başlayan Aromaterapesinde de kullanılan bir çok bitkiden biri olan lavantanın kullanım sebeplerinden birinin de bu olduğunu zannediyorum. Lavantada bulunan linaool maddesi sinir impulslerini yavaşlatma özelliğine sahiptir. Bu mekanizma, kaslardaki gerginliğin alınmasını (antispasm), ağrının algılanmasındaki yavaşlamayı ve sakinleşmeyi, rahatlamayı ve sakin bir uykunun gelmesini açıklayabilmektedir.
p-cymene, alpha-pinene, cinnamaldehyde ve carvone lavantanın içerdiği sedatif özellikli etkin maddelerden bir kaç tanesidir. Lavanta üzerine olan çalışmalarımı tam sonlandıracağım sırada anneannemin, zaman zaman lavantayı demleyip çayını içtiğini de hatırladım. O yıllarda bunun nedenini sormak aklıma bile gelmezdi. Ancak, şu varki lavanta çayı içmek sıra dışı bir şeydi. Nane, papatya, kuşburnu veya adaçayı gibi, bilinen ve demlenip içilen bir türden de değildi. Onun anısına, lavantanın içindeki hikmeti araştırmak için üzerinde tekrar çalışmaya başladım. Lavantanın içerdiği etkin maddelerin kendine özgü bir sistematiği olduğunu gördüm. Bu sistematiğin içerisinde gözlediğim, lavantanın tüm karaciğer metabolizmasını mucizevi bir şekilde düzenleyebileceğiydi. Siz değerli okuyucularıma bu satırları yazarken, o günkü gibi heyecanlandığımı belirtmek isterim.
Tabiatana lavantaya öylesine cömert, öylesine seçici davranmış ki, içerdiği etkin maddeler özenle bir araya toplanıp, sanki, genel karaciğer şikâyetlerine karşı özel olarak yaratılmış gibi. Çiçeklerinde ve yapraklarında, moleküler yapıları ve etkin özellikleri bakımından birbirlerinden tamamen farklı maddeler bulunmaktadır. Aşağıdaki tablodan bu maddelerin etkin özelliklerini görebilirsiniz.
Tablo: Lavanta’da bulunan bazı etkin maddelerin özellikleri
Özellik (en) |
Özellik (tr) |
Adet Etkin Madde |
antihepatotoxic |
karaciğer toksinlerine karşı |
8 |
hepatoprotective |
karaciğeri koruyucu |
9 |
hepatotonic |
karaciğeri sakinleştirici |
7 |
antiviral |
virüslere karşı etkili |
8 |
antiinflammatory |
antiinflamatuar |
14 |
antioxidant |
antioksidan |
7 |
antitumor |
tümöre karşı |
6 |
cancer preventive |
kansere karşı koruyucu |
6 |
antimutagenic |
genetik mutasyona karşı |
13 |
antiseptic |
antiseptik |
11 |
sedative |
sakinleştirici, rahatlatıcı |
14 |
anticancer |
kansere karşı |
7 |
Karaciğer metabolizmasının sağlıksız çalışmasından dolayı yükselen enzim değerlerinin kısa zamanda kontrol altına alınmasında ve tekrar kısa zamanda normal değerlerine indirilmesinde lavanta kürü bulunmaz bir nimettir. Özellikle, hepatit-B ve hepatit-C virüslerinin aktive olabilmelerine karşı, karaciğer metabolizmasının sağlıklı çalışmasını ve güçlü kalmasını sağlayabilmektedir. Sağlıklı ve güçlü çalışan karaciğer metabolizması, karaciğer bağışıklık sisteminin de güçlü olduğunu gösterir. Böylece virüsler bastırılarak, faaliyete geçmeleri önlenmiş olur. Sonuçta, lavanta kürünü, bu virüslerin karaciğer dokusunda kansere veya siroza dönüşme riskine karşı da mükemmel bir önleyici rolünün olabileceği gerçeğini de ortaya koymaktadır. Karaciğer metabolizmasının düzenli çalışmasında lavantanın çiçeklerinde bulunan 1,8 cineole, delta-3-carene ve herniarin ağırlıklı olarak etkili olurken, yapraklarının içerdiği beta-pinene’de karaciğer enfeksiyonuna karşı adeta tabii bir antibiyotik olarak görev yapmaktadır. Lavantanın yapraklarında bulunan bornyl-acetate etkin maddesi antiviral olarak görev yapan en az sekiz tane etkin maddeden bir tanesidir. Bu amaçla kullanılacak olan lavantanın bir yıldan daha fazla beklememiş olmasına özen gösteriniz. Aktarlardan alınacak olan lavantanın sadece çiçeklerinin değil eşit oranlarda yapraklarının da bulunması gerektiğine özen gösteriniz. Aktarlarda lavanta yağıda satılmaktadır. Bu amaçla lavantanın yağı daha da etkili olur düşüncesiyle kesinlikle kullanmayınız. Lavanta kürünün uygulanması esnasında, lavantanın çiçeklerinde bulunan lavandulol ve dihydrocoumarin ile yine yapraklarında bulunan cedrene, alpha-humulene ve alpha-cadinene maddelerinin aynı anda bulunmaları lavantanın etkili olmasındaki temeli oluşturmaktadır.
Hepatit-C nin sebep olabileceği karaciğer kanserine dönüşme riskini büyük bir ölçüde önleyen etkin maddelerden bir tanesi de lavantanın içerdiği ursolic acid fonksiyonel maddesidir. Değerli okuyucu, yeri gelmişken önemli bir noktayı hatırlatmayı uygun buluyorum, hangi bitki olursa olsun, içerdiği önemli bir etkin madde tek başına veya saf halde istenilen ölçüde veya doğrultuda faydalı olmayabilir. Çünkü, o etkin maddenin metabolizmada arzu edilen başarıyı sağlayabilmesi için, bitkinin içerdiği diğer yardımcı etkin maddelere, medyatör maddelere ve birinci derecede fonksiyonel olan etkin maddenin işlevini artırabilmek için sekunder maddelere de ihtiyaç vardır. Uygulanan bitkisel yardımcı (destekleyici) tedavide sadece etkin maddeyi düşünmemek gerekir. Bu anlamda, kullanılan bitkiyi bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Önemli olan diğer bir hususta, kullanılacak olan bitkinin hangi kısımlarının kullanılacağı, ne müddetle demleneceği, ne zaman ve nasıl içileceği, ne kadar süreyle ve hangi aralıklarla uygulanacağıdır.
Derideki bazı rahatsızlıkların nedeni karaciğerden kaynaklanmaktadır. Lavanta kürü aynı zamanda, halk arasında ala hastalığı olarak bilinen vitiligo, sedef ve deride ileri yaşlarda oluşan yaşlılık lekelerine karşı da önleyici rol oynamakta ve de bu hastalıkların tedavisinde de önemli bir yardımcı ve destekleyici olmaktadır. Lavanta, saç dökülmesine karşı da çok etkilidir. Ancak, bu konudaki uygulama dıştan olup, hazırlanması tamamen farklıdır. Saç dökülmesine karşı uygulanacak kür için kür 2’ ye bakınız.
Yeni doğum yapmış annelerin perineal bölgedeki ağrılarına karşı, banyo küvetinde yapacakları lavanta çiçekleri ve yapraklarından oluşan on dakikalık oturma banyosu bir taraftan ağrıların alınmasına yardımcı olurken diğer taraftan da antiseptik etkisinden dolayı hijyeniye yardımcıdır. Banyo küvetini fazla doldurmadan en fazla on-onbeş cm su seviyesine yaklaşık üç-dört yemek kaşığı lavanta atınız. Banyo küvetine suyu doldururken sıcak doldurup lavantayı da sıcakken içine atınız ve suyu karıştırınız. Girilecek sıcaklığa gelince de on dakika oturunuz. Banyonuzun nefis lavanta kokan dinlendirici aromatik havası içerisinde hem perineal ağrılarınızdan kurtulur, hem de lavantanın antiseptik gücünden istifade etmiş olursunuz. Tüm bayanların ayda bir-iki defa bu tür lavanta banyosunu yapmalarında çok faydalar vardır. Ancak, daha etkili olur düşüncesiyle kesinlikle lavanta yağı kullanmayınız.
Sivilceler ve Lavanta Kürü
Değerli okuyucu, bayanların kullandıkları pek çok pahalı kremlerin temelinde ciltteki sorunları gizlemek ve örtmek yatar. Halbuki, ciltlerindeki lekeleri ve sivilceleri uygulayacakları lavanta kürü ile hiçte saklamaya veya örtmeye ihtiyaçları kalmayacaktır. Çünkü, lavanta kürü kısa zamanda bu sıkıntılarına çare olacaktır. Kürün uygulama süresi içerisinde her geçen gün ciltlerinin daha sağlıklı görünmeye başladığını, cilt renginin açıldığını ve sivilcelerin giderek yok olmaya başladığını hayretle gözleyebileceklerdir. Kullandıkları bazı kremler her ne kadar nemlendirici özelliğe sahip ise de, ek olarak içerdikleri parafin ve vazelin cildin havayla temasını kesmektedir. Havayla teması kesilen cilt, ancak akşam yatağa giderken temizlendiğinden, ortalama sekiz saatlik bir uyku esnasında havayla temas edebilmekte ve kendisini toparlamaya çalışmaktadır. Şüphesiz ki, bu yeterli değildir. Çünkü, akşam yatağa gitmeden önce yapılan uygulama ile, gün boyu taşınmış olan krem ve fonlar uzaklaştırıldığında, cildin ihtiyacı olan doğal gün ışığı olmadığı için cilt kendisini rejenere edememektedir (yenileyememektedir). Sabah kalkıldığında tekrar sürülen kremler, dolgular ve fonlar cildin tekrar doğal ışıkla temasını kesmektedir. Burada belirtmeden geçemeyeceğim bir noktada şudur. Kullanılmakta olan bir çok krem doğal olmayan ve tabiat ananın tanımadığı (tabiat ananın kendi üretmediği) değişik kimyasal maddeler içermektedir.
Gün ışığı bu kimyasal maddeler ile reaksiyona girerek cildinizin üzerinde oluşmuş olan lekelerin hem daha kalıcı olmasına hem de kontürlerinin daha belirgin olarak ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bununla da kalmayarak yer yer yeni lekelerin de ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Belli bir müddet sonra kremsiz, dolgusuz ve fonsuz olarak dışarı çıkmak istemeyeceğinizi anlarsınız. Lavanta kürü size doğal cilt güzelliğinizi geri kazandıracaktır. Dalga dalga lekelerinizin kaybolmaya başladığını ve var ise sivilcelerinizin de yok olmaya başladığını hayretle göreceksiniz. Cilt renginizin açıldığını ve mükemmel bir canlılık kazandığını hayretle gözleyebileceksiniz. Yaşınız ne kadar genç ise lavanta kürünün etkisini o kadar çabuk farkedersiniz. Eğer, yaşınız orta yaşı geçmiş ise bu farkı, kürü uygulamaya başladıktan en geç onbeş gün sonra belirgin bir şekilde gözleme imkanı bulabilirsiniz. Yaşınız kaç olursa olsun, cildinizin sivilcelerden ve lekelerden arındırılmış olarak doğal güzelliğini görmek ve de korumak istiyorsanız, lavanta kürü mükemmel bir çaredir. Lavanta kürünü uyguladıktan sonra doğal güzelliğiniz ile hiçbir krem ve fon kullanma ihtiyacı duymayacaksınız. Bazı sanatçıların kremsiz ve fonsuz olarak kameralara yakalandıklarında ilk dikkatinizi çeken onların nasıl solgun ve lekeli bir cilde sahip olduklarıdır. Ancak lavanta-maydanoz kürünün nasıl bir mucizevi etkisi olduğunu bir bilseler…
Lavanta kürünün başarı oranını çok daha fazla yükseltmek ve daha hızlı bir biçimde sonuca ulaşabilmek için beslenme şeklinize dikkat ederek bazı takviye uygulamalar da yapabilirsiniz. İşte bunlardan bazıları; hergün öğle yemeklerinden yarım saat önce hiç bir şey ilave etmeden tüketeceğiniz bir porsiyon preslenmiş çilek lapası, karaciğer yetmezliğine karşı önemli bir takviye oluşturur. Preslenmiş çilek lapası, çileklerin çatalla veya kaşıkla iyice ezilerek hazırlanmasıdır. Ezme işlemi tamamlandıktan sonra fazla bekletmeden tüketilmesi gerekir. Tüketeceğiniz çileklerin hormonsuz olmasına özen gösteriniz. Genel olarak, karaciğer metabolizmasının sağlıklı ve düzenli çalışmasında enginarın katkısı da yabana atılamayacak kadar büyüktür. Haftada iki-üç defa bir porsiyon, az suda haşlanmış (dilimlenmiş olarak) enginar tüketmenin bu konuda çok yararı vardır. Tuzlamayınız ve porsiyon başına bir çorba kaşığından fazla sıvı yağ kullanmayınız. Var ise, artakalan haşlama suyunu içiniz. Taze kayısının karaciğerin dostu olduğunu unutmayınız. Buradan, lavanta kürünün başarılı olabilmesi için mutlaka yukarıda bahsetmiş olduğum beslenme şekline uyma zorunluluğu yoktur. Ancak bu beslenme şekli ile karaciğerin yükü hafiflemekte ve karaciğer daha rahat çalışmaktadır.
Değerli okuyucu, karaciğer yetmezliği, kronik karaciğer enfeksiyonu, hepatit-B veya hepatit-C şikâyeti olanların beslenmelerinde, aflatoksin içeren besinlerden de mutlaka uzak durmaları gerekir. Nedir, aflatoksin? Aflatoksin, Aspergillus flavus adı verilen bir mantarın salgıladığı zehirdir (toksin). Örneğin, ekmeğin üzerinde oluşan yeşilimsi küf, aflatoksine verilebilecek en güzel örnektir. Nemli veya uygun olmayan koşullarda ve ortamlarda depolanmış buğdayın, fıstığın, biberin veya fındığın üzerinde oluşabilen mantarın salgıladığı küf, aflatoksine örnektir. Bir başka örnek, uygun olmayan şartlarda ve ortamlarda saklanan elmanın üzerinde de küf olarak adlandırabileceğimiz mantar oluşabilmekte ve patulin adı verilen zehiri (toksini) salgılamaktadır.
Aflatoksin ve patulin karaciğer kanserinin oluşumunda etkin rol oynayan maddelerdir. Ekmeğin üzerinde oluşmuş küf (mantar) var ise, ekmeğin tamamının hiç bir şeklide tüketilmemesi gerekir. Çünkü, ekmeğin yüzeyinde oluşmuş olan mantarın kökleri, gözle tesbit edilemeyecek kadar küçük bir şekilde ekmeğin içine doğru yayılmıştır. Küflü bölgeyi bıçakla kesip atmak çözüm değildir. Aynı şekilde üzerinde mantar oluşmuş tüm sebze veya meyve çeşitlerini hiç bir şeklide kullanmayınız. Unutmayınızki, bir besini pişirmekle de içerdiği aflatoksini yok etmek mümkün değildir. Kısaca, aflatoksin pişirilme veya haşlama esnasında yok olmaz. Küflü ekmeklerinizi hayvanlara da kesinlikle vermeyiniz. Küf (mantar) içeren bir ekmeği sütünden istifade ettiğiniz bir hayvana verirseniz, hem hayvanın sağlığını olumsuz etkilersiniz, hem de sütünü içtiğiniz taktirde de aflatoksin size geri dönmüş olur. Küf içeren ekmeği, en doğrusu toprağa gömmektir. Sonuç olarak, üzerinde mantar oluşmuş besinlerin (tahıl, sebze, meyve, ekmek gibi) hiç bir şekilde tüketilmemesi gerekir. Özellikle, karaciğer metabolizması sağlıklı çalışmayanların sebze, meyve ve tahıl tüketimlerinde tazeliğe önem vermelerini öneririm. Besicilik yapanların, büyükbaş hayvanlara verdikleri yemleri mantar oluşumuna fırsat vermeyecek bir şekilde uygun şartlarda korumaları gerekir. Doksanlı yılların ortalarında Avrupa’ya ihraç edilen kırmızı pul biberimizde aflatoksin bulunduğundan dolayı uzun müddet bu biberimizin ihracatı yapılamamış idi. Çünkü, toplanan kırmızı biberler uygun olmayan depolama koşullarında bekletilirken üzerinde oluşan mantar, aflatoksin salgılamıştı.
Aflatoksinin varlığı ilk defa 1960 yılında ortaya konmuştur. İngiltere’de, 1960 yılında bir defada ani olarak yüzbinin üzerinde tavuk ölmüştür. Yapılan araştırma ve soruşturmalar, İngiltere’nin o yıl Brezilya’dan tavuk yemi olarak ithal ettiği fındık ununun aflatoksin içerdiğini ortaya çıkarmıştı. Bu felaketin sonucunda da aflatoksin adı verilen zehir, ilk defa o yıllarda ortaya konmuş oldu.
Karaciğer yetmezliğine ve Hepatit-B virüsüne karşı önermiş olduğum lavanta kürü, hepatit-C’ ye karşı oldukça zayıf kalıyordu. Bu nedenle, Hepatit-C’ yi de kapsayan yeni bir lavanta kürünün uygulama şeklini geliştirmem ve de optimize etmem gerekiyordu. Aşağıda, kür 1’ de vermiş olduğum lavanta kürü hem hepatit-B’ ye, hem hepatit-C’ ye ve hem de genel karaciğer yetmezliğine karşı geliştirmiş olduğum bir kürdür. Bu kürün hazırlanması ve uygulaması çok daha kolaydır. Ancak, dört dakikalık demleme süresi tamamlandıktan hemen sonra fazla bekletmeden süzülmesi kesinlikle şarttır.
Karaciğer Rahatsızlıklarında Beslenmenin Önemi
Seksenli yılların başına kadar karaciğer ile ilgili rahatsızlıklarda beslenmenin önemli olduğu savunulurdu. Ancak, son yıllarda bunun geçerli olmadığı savunulmaya başlandı. Özellikle de “canınız ne çekiyorsa onu tüketebilirsiniz” görüşü hakim olmaya başladı. Beslenme üzerine yazılmış bazı kitaplarda da (yabancı dilden tercüme edilmiş), “dilediğinizi yiyebilirsiniz” şeklinde önerilerde bulunulmaktadır. Ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Çünkü, beslenmenin karaciğer rahatsızlıklarında çok önemli olduğuna inanıyorum. Bazı bitkisel kürlerin de sağlıksız karaciğer metabolizmasının tekrar sağlıklı çalışmasında vazgeçilmez olduklarını biliyorum. Beslenmede aşırı yağlı yemeklerden, kızartmalardan, tuzdan ve turşudan ve de aşırı baharat ve acıdan uzak durulması gerekir. Özellikle lavanta kürüne paralel olarak,
• çilek lapası,
• taze kayısı,
tüketimi, lavanta kürü tamamlandıktan sonra da;
• enginar,
• kereviz
kürlerinin uygulanması önemlidir. Bu konuda lütfen ilgili bölümleri okuyunuz.
Değerli okuyucu, aktarlarda lavanta yağı da satılmaktadır. Kesinlikle bu amaçla lavanta yağı kullanmayınız. Lavanta yağı çok güçlüdür ve bazı durumlarda sadece haricen kullanılır. Kesinlikle lavanta yağı daha faydalı olur diye içmeyiniz ve dahili olarak hiç bir şekilde kullanmayınız.
Kür 1: Karaciğer yetmezliğine, Hepatit-B ve Hepatit-C ye karşı
Bir tutam (4-5 g) lavantayı 300 ml (yaklaşık bir buçuk su bardağı) suda 4 dakika demleyiniz. Dört dakikadan daha fazla demlemeyiniz. Demleme esnasında sıcaklığını kaynama nokasında sabit tutunuz. Cezvede demlerken ocağın altını çok kısık tutunuz. Fokur fokur kaynatmayınız. Çok yavaş bir şekilde kaynıyor kaynamıyor gibi demleyiniz. Demleme süresi tamamlandıktan sonra, ılımasını beklemeden süzülmesi gerekir. Süzme işlemi tamamlandıktan sonra içmek için ılımasını bekleyiniz. 15 gün boyunca hergün, akşam yemeklerinden en az iki saat sonra bir çay bardağı dolusu içiniz. Her defasında (her kullanımda) taze olarak hazırlanması şarttır. Bir gün önce arta kalan miktarı kullanmayınız. Kolay olsun diye bir kaç günlük hazırlayıp buzdolabında koruma altına almayınız. Hiç bir şekilde damak tadına uygun olsun diye, içerisine şeker veya benzeri hiç bir katkı ilave etmeyiniz. Onbeş günlük ilk kür tamamlandıktan sonra rahatsızlığın seyrine göre haftada 3-4 defa, akşam yemeklerinden en az iki saat sonra bir çay bardağı içilmeye devam ediniz. Karaciğer metabolizması sağlıklı çalışmaya başladıktan sonra kür sonlandırılmış olur.
Her sağlıklı insanın yılda bir defa 15 günlük lavanta kürünü uygulamasında çok büyük faydalar vardır. Değerli okuyucu hiç bir bitkisel kürü alışkanlık haline getirmeyiniz. Karaciğer yetmezliği şikâyeti olanların, Hepatit-B veya Hepatit-C virüsü ile yaşamak zorunda olanların zaman zaman lavanta kürünü uygulamalarında çok büyük faydalar vardır.
Not: Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız. Bilmeniz gereken nokta kullanacağınız bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır. Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız. Buradaki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı teşhis amacı yoktur. (Prof. Dr. İbrahim Adnan SARAÇOĞLU)
http://www.saracoglu.at/bolum.php?name=kur&kid=21&sirano=27
posted on Eylül 8th, 2013 at 16:28
posted on Temmuz 12th, 2014 at 08:52
posted on Eylül 25th, 2014 at 12:12
posted on Nisan 11th, 2019 at 22:57
posted on Kasım 6th, 2019 at 22:36