Irk bağlamında ayrımcılık- Erkan Şenses
Irk, ulusal veya sosyal köken ve ulusal bir azınlığa mensubiyet bağlamında ayrımcılık- Erkan Şenses
1. Ayrımcılık
Ayrımcılığın gerek yasalarımızda gerekse de ulusal üstü belgelerde bir tanımı yapılmamakla beraber “yasak” olduğu ve yasak durumların ne olduğu açıklanmıştır. Ancak bir tanım yapmak gerekirse ayrımcılık, yasaklanan ayrımcılık nedenleri kapsamında bir kişiye, karşılaştırılabilir benzer durumdaki herhangi birisine muamele edildiğinden, edilmiş olduğundan veya edileceğinden daha az elverişli davranmaktır. Bu noktada ayrımcılığın yasaklanması da yine bu kişi ya da grupların talep ettikleri eşit muameleyi engelleyen ya da aksatan her türlü uygulamanın kaldırılarak toplumun tüm insanları için eşitliğin gözetilmesidir.[1]
BM tarafından kabul edilen Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile kurulan İnsan Hakları Komitesi de ayrımcılık ile ilgili bir tanım yapmıştır. Komite sözleşmenin 40.maddesinin 4.fıkrasında belirtilen sözleşme hükümlerinin netleştirilmesine yönelik Genel Yorum yayınlayabilmektedir. İHK 1989 yılında 18 No’lu Genel Yorum’u kabul ederek, MSHS’nin ayrımcılık terimini tanımlamadığını belirterek ayrımcılığı tanımlamıştır. Komite ayrımcılık ile “.. ayırma, dışlama, kısıtlama veya ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum, siyasi veya diğer görüşlere dayalı olarak gerçekleştirilen ve bütün hak ve özgürlüklerin herkes tarafından tanınmasını ve kullanılmasını engelleyecek veya tanınmasını ve kullanılmasını sınırlandıracak ayrımcılığı..” kasteder.
Avrupa Birliği tarafından 2000 yılında yayınlanan ve özelde ırk ayrımcılığına karşı mücadeleyi öngören 2000/43 EC Sayılı Konseyi Direktifi’ne göre ise“…bir kimsenin, karşılaştırılabilir durumlarda, ırk veya etnik kökene dayalı olarak, bir diğer kişiye göre daha az tercih edilir bir muameleye tabi tutulması, şimdiye kadar tutuluyor olması veya tutulma ihtimali olması halinde doğrudan ayrımcılığın ortaya çıktığı anlaşılır.”
Tüm bu tanımlardan sonra denilebilir ki ayrımcılık yasağı, yasa önünde eşitlik, yasalarca eşit derecede korunma gibi ilkeleri de içinde bulunduran temel bir prensiptir.[2]
2. Bir Ayrımcılık Türü Olarak Irk Ayrımcılığı
Ayrımcılığın çıkış noktasını da oluşturan ırk ayrımcılığı yüzyıllardır tüm dünyanın ortak sorunu olmaya devam etmektedir. Irk, kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğudur.[3] Irkçılık ise çeşitli insan ırkları arasındaki biyolojik farklılıkların kültürel veya bireysel meseleleri de tayin etmesi gerektiğine ve doğal sebeplerle bir ırkın (çoğunlukla kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna duyulan inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir.[4]
BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 26.maddesinde ırk ayrımcılığının da içinde olduğu ayrımcılık biçimlerinden herkesin Sözleşme ile etkin koruma altına alındığı belirtilir.26.Madde Sözleşmenin tanıdığı haklarla sınırlı olmayan bağımsız bir uygulama alanına sahiptir. Bu açıdan İHAS’ın 14. maddesinden ayrılır:
“26. Madde – Yasa önünde eşitlik
Herkes, yasa önünde eşittir ve hiç bir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın yasa tarafından eşit olarak korunma hakkına sahiptir. Hukuk bu alanda her türlü ayrımcılığı yasaklar ve herkese ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, milliyet, doğum veya başka bir statü ile yapılan ayrımcılığa karşı etkili ve eşit koruma sağlar.”
Bunun yanında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 2. maddesinde de herkesin herhangi bir fark gözetilmeksizin beyannamede yer alan haklardan istifade edeceği belirtilir.
BM Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Uluslar arası Sözleşme’nin birinci maddesi ırk ayrımcılığının tanımını yapmıştır. Buna göre[5]:
Madde 1
1. Bu Sözleşmede, “ırk ayrımcılığı” terimi, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel veya toplumsal yaşamın herhangi bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin tanınmasını, uygulanmasını, bu hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını ortadan kaldırmak veya zayıflatmak amacına ya da etkisine yönelik, ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayalı her türlü ayrım, dışlama, kısıtlama ya da tercih anlamındadır.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi de ırk ayrımcılığına yer vermiştir. Sözleşmenin 14.maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının korunma alanının sözleşmede yer alan haklarla sınırlı olması 12 No’lu ek protokolün düzenlenmesini sağlamıştır.
“Madde 14 – Ayırımcılık yasağı
Bu Sözleşmede düzenlenen haklardan ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum ya da herhangi bir temelde ayırımcılık yapılmaksızın, güvence altına alınacaktır.”
Sözleşmeye ek 12 No’lu Protokol
“Madde-1
Ayrımcılığın Genel Olarak Yasaklanması
1- Yasayla düzenlenen herhangi bir haktan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasayla da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum ya da diğer statüler gibi herhangi bir temelde ayrımcılık yapılmaksızın güvence altına alınacaktır.
2- Hiç kimse, herhangi bir kamu makamı tarafından paragraf 1’de belirtilen herhangi bir temelde ayrımcılığa tabi tutulmayacaktır.”[6]
İfade özgürlüğü ile ilgili olup doğrudan ırk ayrımcılığıyla ilgisi olmasa bile İnsan Hakları Avrupa Komisyonu’nun verdiği bir kararı da burada not etmekte yarar var. Danimarka yurttaşı Bay Jersild’in çalıştığı televizyonda yayımlanan bir programda ırk ayrımcılığının ve ırkçı propagandanın yapılması nedeniyle Bay Jersild’in de aralarında bulunduğu beş kişiyi ulusal mahkeme mahkûm etmiştir. Bay Jersild vakanın ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği iddiasıyla Komisyon’a başvurmuş, Komisyon da aldığı kararda şu tespitlerde bulunmuştur:”Mahkeme hemen ilk başta, ırk ayrımcılığının her biçim ve görünümüyle mücadelenin yaşamsal bir öneme sahip olduğunun bilincinde olduğunu belirtir… Başvurucunun mahkûm edilmesi ve cezalandırılması için gösterilen gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu ikna edici bir şekilde ortaya koyacak kadar yeterli değildir; özellikle kullanılan araçlar, başkalarının şeref ve haklarını koruma amacıyla orantısızdır. Buna göre söz konusu tedbirler, Sözleşmenin 10.maddesinin ihlaline yol açmıştır.”[7]
2. Ulusal veya Sosyal Köken Bağlamında Ayrımcılık
Irk terimine karşı etnisite daha geniş bir kavramdır. Bir toplumsal yapıdaki özelliği, bireylerin bir özel grupla özdeşleşmesini, grup siyasallığını, bireylerin gruba aidiyetini ifade etmek üzere ortaya atılmıştır, ancak ırk teriminin örtmecesi yapılmakla da suçlanmıştır.[8]
Ulusal üstü belgelerde tam bir referans olmasa da etnik ayrımcılık daha çok ırk ve ulusal köken bağlamında ele alınmaktadır.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi kapsamında ayrımcılık iddialarının 14. madde bağlamında İHAS’daki diğer haklardan bağımsız olarak uygulanması mümkün değildir; ayrımcılık gözetildiği iddia edilen konu mutlaka İHAS ile korunan haklardan birinin kapsamına girmelidir. 14.Madde İHAS’ın koruduğu “hak ve özgürlüklerden yararlanma” konusunda hüküm ifade ettiği için bağımsız bir varlığa sahip değildir ve İHAS’ da mevcut diğer normatif hükümleri tamamlamaktadır; çünkü güvence İHAS’da yer alan hak ve özgürlüklerle ilgilidir. Ancak bununla birlikte, 14.maddenin ihlal edildiğinin kabul edilmesi için bağlantılı olan hakkın da ihlal edilmiş olması gerekmemektedir.[9]
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılan bir başvuruda Mahkeme, Çek Cumhuriyeti’nin öğrenme zorluğu çektikleri gerekçesiyle Çingene çocuklarını olağandan farklı eğitim kurumlarına alması sonucu yapılan başvuruda söz konusu uygulamanın İHAS’ın 14.maddesine aykırı bir tutum teşkil etmediğini tespit etmiştir.[10]
Türkiye aleyhine İHAM’a yapılan birçok başvuruda başvurucular etnik kökenleri nedeniyle ayrımcılığa uğradıklarını iddia etmişlerdir. Yapılan bir başvuruda başvurucu Bayan Koçeri Kurt, oğlu Üzeyir Kurt’un köyüne operasyon yapan güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığını ve daha sonra oğlunun nerede olduğu konusunda bilgi verilmediğini ve güvenlik kuvvetlerinin sorumluluğuna giren bir kayıp söz konusu olduğunu iddia ederek Komisyona başvurmuştur.[11]
Kürt/Türkiye dava dilekçesinden alıntı [12]
236. Sözleşmenin 14.maddesi, sözleşme haklarından biriyle ilgili olarak “ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa mensup olma… veya başka bir statü gibi” nedenlerden biriyle ayrımcılık yapılmasını yasaklamaktadır.
237. ”Kayıp” olgusunun, 2.,3. ve 5. Maddeleri içerecek şekilde, çeşitli Sözleşme hükümleriyle ilgili bulunduğu tespit edilmiştir.
238. BM İstem dışı Kayıplar Çalışma Grubu’nun raporlarında belirtildiği üzere,
– 1991 yılında Hükümet’e intikal eden her üç olaydan ikisi “Kürt kökenli kişileri”
konu almaktaydı(E/CN.4/1992/18),
– 1992 yılında, “Kayıp vakalarının çoğunluğunu, etnik olarak Kürt kökenli kişiler oluşturmaktaydı ve söylenenlere bakılırsa, bu vakalar Diyarbakır ve Siirt illerinde yoğunlaşmıştı”(E/CN.4/1993/25),
-1995 yılında, “göz önüne alınan süre zarfında Hükümet’e intikal eden 17 kayıtlı olaydan çoğu, etnik olarak Kürt kökenli kişilerle ilgiliydi”(E/CN.4/1993/25).
239. Yukarıdaki verilerin,”kayıp” olgusunun çoğunlukla Kürt kökenli kişileri etkilediği konusunda kanıt oluşturduğu görüşündeyiz. Bu durum ise 14.maddeye aykırı düşecek bir şekilde ayrımcılık meydana getirmektedir.
240. Başvurucu, kendisinin ve oğlunun Sözleşmede yer alan hakların kullanılması sırasında 14.maddeye aykırı bir şekilde ayrımcılığa uğratıldıkları yönünde karar verilmesini talep etmektedir.
Mahkeme, vakada başvurucunun oğlunun etnik kökeni nedeniyle kasten kaybedildiği yönündeki iddianın ispatlanamadığını ifade ederek,14.maddeye aykırılık oluşmadığını tespit etmiştir.
Mahkeme başka bir kararlarında ise özellikle Bulgaristan’ın Roman etnik kökenlilere karşı ırkçı Saiklerle hareket ettiğine dair ciddi iddialar görmesi üzerine Bulgaristan’ı
14. Madde ihlalinden mahkûm etmiştir.[13]
3. Ulusal Bir Azınlığa Mensubiyet Bağlamında Ayrımcılık
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Azınlık Hakları Üzerine 1990 tarihli ve 1134 Sayılı Tavsiye Kararı’nda ulusal azınlığın tanımı yapılarak, bir devletin toprakları üzerinde iyice tanımlanmış ve yerleşmiş olan ve içinde bulundukları toplumun çoğunluğundan sahip oldukları dil, din, kültür ya da diğer karakteristik özellikleriyle belirgin olarak ayrışan ya da farklı grupları tanımladığı ifade edilmiştir.[14]
Naz Çavuşoğlu’na göre azınlık haklarına ilişkin uluslararası normların düzenlenmesi etnik çatışmalardan doğan krizleri yönetme ve istikrar arayışının sonucu olarak gündeme gelmiş, bu hareket noktası da azınlık haklarını konu alan uluslararası belgelerde açık ifadesini bulmuştur.[15]
Azınlıkların veya konumuz kapsamında ulusal azınlıkların korunması ve ayrımcılığa maruz kalmaması ile ilgili Avrupa Konseyi üyesi ülkeler tarafından 1995 yılında Strasbourg’da kabul edilen “Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme” bu konuda düzenlenmiş en önemli belgelerdendir. Bu sözleşmenin başlangıç kısmı “Çoğulcu ve hakiki bir demokratik toplumun, her bir kişinin üyesi bulunduğu ulusal azınlığın etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliğine saygı gösterilmesini değil, ama bunun yanısıra onların bu kimliklerini ifade etmelerine, saklı tutmalarına ve geliştirmelerine elveren uygun koşulların yaratılmasını gerektirdiğini değerlendirerek; “azınlıkların kendini geliştirme hakkına” da vurgu yapılmıştır.
Çerçeve Sözleşmenin 4.maddesi ulusal azınlığa mensubiyete dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. Bu maddeye göre “Taraflar, ulusal azınlıklara mensup kişilerin yasa önünde eşitliği ve yasa ile eşit korunma hakkını güvence altına almayı taahhüt ederler. Bu konuda, ulusal azınlığa mensubiyete dayalı herhangi bir ayırımcılık yasaklanmıştır.”[16]
Çerçeve Sözleşme ile devlet, kimlik farklılıkları nedeniyle toplumun çeşitli kesimlerinin birbirine karşı ayrımcılık, düşmanlık veya şiddet tehdidi ya da eyleminde bulunmasını önleme yükümlülüğü altındadır.[17]
İHAS’ın ayrımcılık yasağını düzenleyen 14.maddesi “..ulusal azınlığa mensup olma…”dan kaynaklı ayrımcılığı da yasaklamıştır.
İHAM önüne gelen bir başvuruda Yunanistan otoritelerinin “Home of Macedonian Civilisation” adlı örgütün tescilini reddetmelerini örgütlenme hakkına müdahale olarak görmüş ve bu müdahalenin güdülen meşru amaçla orantılı olmadığına hükmetmiştir. Mahkeme kararında Yunanistan tarafından imzalanan azınlıklara ilişkin uluslararası belgeleri hatırlatmasına rağmen 14.maddeye ilişkin başvurucuların iddialarını incelemeye gerek görmemiştir.[18]
BM Genel Kurulu’nun 18 Aralık 1992 tarihli ve 47/135 Sayılı Kararı ile kabul edilen “Ulusal Ya Da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Hakları Bildirgesi”nin 3.maddesi “Azınlık mensubu kişiler, bu Bildirgede yer alan haklar da dahil olmak üzere, diğer bütün haklarından bireysel olarak veya mensubu oldukları grubun diğer üyeleriyle birlikte, herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmaksızın yararlanabilirler.” diyerek ulusal azınlıkların İkiz Sözleşmeler dışında spesifik açıdan korunması yoluna gitmiştir.[19]
Ayrımcıkla İlgili Son Sözler
Bu çalışmada genel olarak “Irk, Ulusal veya Sosyal Köken ve Ulusal Bir Azınlığa Mensubiyet Bağlamında Ayrımcılık” konusu incelenmiş olup tek tek konuyla ilgili sözleşme,belge metinlerine gitmek yerine, konunun anlatılabilmesi için gerekli görülen sözleşme ve belge metinlerine yer verilmiştir.
Çağın en büyük sorunlarından olan ırkçılık ve ayrımcılık bazen bir futbol maçında siyahi bir oyuncunun ırkçı hareketlere maruz kalması, bazen de göçmenlerin öldürülmesine kadar varan saldırılarla tezahür etmekte. Konunun uluslararası ve ulusal belgelerde düzenlenmesi ırkçı ve ayrımcı uygulamaların önlenmesi açısından yeterli değildir. İHAM’ın konuya yaklaşması cesaret verici olmakla birlikte (Angelova ve İliev/Bulgaristan kararında İHAM ulusal makamların Roman kökenli bir kişinin öldürülmesinde etkin soruşturma yürütmemesini 14.madde ihlali olarak görmüştü) etnik ve ulusal azınlıklara ayrımcılık uygulandığı iddiasının önüne getirildiği birçok başvuruda (Örnek olarak Sidiropulos ve Diğerleri/Yunanistan) Mahkeme, ayrımcılık yönünden değerlendirmeler yapmaktan veya 14.madde açısından ayrıca inceleme yapmaktan genel olarak kaçınmaktadır.
İHAS’ın Ek 12 No’lu Protokolü’nün yürürlüğe girmesi ve korunmanın genel bir nitelik arz etmesi ile konunun daha çok gündeme geleceği aşikârdır. İğneyi kendimize batırmak babında bir şeyler söylemek gerekirse Türkiye’nin de Ek 12 No’lu Protokolü bir an önce onaylayıp mevzuatını da buna uyumlu hale getirmesi gerekir. Ancak bu şekilde ayrımcılık asgariye indirilebilir, yasal arka planı olmadan.
Kaynakça
1. ÇAVUŞOĞLU, Naz; “Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme”, İstanbul, 1996
2. GEMALMAZ, Mehmet Semih; İnsan Hakları Belgeleri, Cilt I, Avrupa Konseyi Birinci Bölüm, Boğaziçi Yayınevi, 1.Basım 2004, İstanbul
3. GEYLANİ ARSLAN, Yekbun; “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Bağlamında Ayrımcılık Yasağı”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2006
4. KARAN, Ulaş; “Türk Hukukunda Ayrımcılık Yasağı ve TCK’nın 122.Maddesinin Uygulanabilirliği” Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 73, Ankara, 2007
5. ORAN, Baskın; “Küreselleşme ve Azınlıklar” İmaj Yayınevi, 4.Bası, Ankara, 2001
6. SİMMONS, Alan; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne Başvuru: Avukatlar İçin Uygulamaya Yönelik Bir Kılavuz, İstanbul, 2005
7. “Uluslararası ve Ulusal Hukukta Azınlık Hakları” , Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2005
Dipnotlar:
[1] ORAN, Baskın; “Küreselleşme ve Azınlıklar” İmaj Yayınevi, 4.Bası, Ankara, 2001, s.82
[2] KARAN, Ulaş; “Türk Hukukunda Ayrımcılık Yasağı ve TCK’nın 122.Maddesinin Uygulanabilirliği” Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 73, Ankara, 2007, s.148
[3] http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F75456518CA (Erişim Tarihi: 25.01.2008)
[4] http://tr.wikipedia.org/wiki/Irk%C3%A7%C4%B1l%C4%B1k
[5] 03.04.2002 Tarih ve 4750 Sayılı Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun-Bkz. 09.04.2002 Tarih ve 24721 Sayılı Resmi Gazete
[6] GEMALMAZ, Mehmet Semih; İnsan Hakları Belgeleri, Cilt I, Avrupa Konseyi Birinci Bölüm, Boğaziçi Yayınevi, 1.Basım 2004, İstanbul, s.234.
[7] http://ihami.anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=480 Jersild/Danimarka ,15890/89, (Erişim Tarihi:26.01.2008)
[8] http://tr.wikipedia.org/wiki/Etnisite (Erişim Tarihi: 26.01.2008)
[9] GEYLANİ ARSLAN, Yekbun; “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Bağlamında Ayrımcılık Yasağı”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2006
[10] Başvuru No:57325/00, Karar Tarihi:07.02.2006, D.H ve Diğerleri/Çek Cumhuriyeti
[11] http://ihami.anadolu.edu.tr ,Kurt/Türkiye 24276/94 Karar Tarihi:25.05.1998,
[12] SİMMONS,Alan; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne Başvuru:Avukatlar İçin Uygulamaya Yönelik Bir Kılavuz,İstanbul, 2005
[13] Bkz.NACHOVA ve Diğerleri/Bulgaristan, 43577/98,Karar Tarihi:06.07.2005 ..Daha yeni bir karar için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/portal.asp?sessionId=4965393&skin=hudoc-en&action=request ANGELOVA ve İLİEV/Bulgaristan,55523/00,Karar Tarihi: 26.07.2007
[14] “Uluslararası ve Ulusal Hukukta Azınlık Hakları” , Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2005
[15] ÇAVUŞOĞLU, Naz; “Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme”, İstanbul, 1996,s.1
[16] http://www.tihv.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=710&Itemid=83 (Erişim Tarihi:26.01.2008)
[17] ÇAVUŞOĞLU, a.g.e., s.50
[18] Bkz. karar için http://ihami.anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=787 (Erişim Tarihi:26.01.2008)
[19] http://www.tihv.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=709&Itemid=83 (Erişim Tarihi:26.01.2008)
Kaynak: “Irk, Ulusal Veya Sosyal Köken Ve Ulusal Bir Azınlığa Mensubiyet Bağlamında Ayrımcılık” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Erkan Şenses’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.